19 Eylül 2015 Cumartesi

TANRI İNSANDA UYUR İNSANDA UYANIR (Emel Keskinkılıç)

Önsöz
  • Bilinenin sınırı vardır, bilinmeyenin ise sınırı yoktur.
  • Her ölüm bir uyanıştır. 
Mikrokozmos ve Makrıkozmos
  • Teklikten çokluk, bütünün parçalarının sonsuz çeşitliliğiyle birlikte kozmik bir oyun başlayacaktı.
  • Büyük patlama, içinde yaşadığımız kozmosun yapı taşını oluşturan tüm tanecikler uzaya saçıldı. Enerji, önce atomaltı parçacıklara dönüştü, elektronlar atom çekirdekleriyle birleşti madde ve karşıt madde birbirlerini yok ederken, enerjiden yeni atomlar ortaya çıktı. Atomlar birbiriyle sımsıkı kenetlendi; moleküller oluştu. Moleküllerden madde, maddelerden yıldızlar meydana geldi.
  • KOZMOS (Evren oluşumu)
1.       Büyük patlama sonucu tanecikler uzaya saçıldı.
2.       Enerji atom altı parçacıklara dönüştü.
3.       Elektronlar atom çekirdekleri İle birleşti
4.       Madde ve karşıt madde birbirini yok ederken enerjiden yeni atomlar ortaya çıktı
5.       Atomlar birbiriyle kenetlendi moleküller oluştu
6.       Moleküllerden madde (Yoğunlaşmış Enerji)
7.       Maddeden yıldızlar meydana geldi
8.       Gezenler oluştu. Güneşler etrafında dönmeye başladı.
9.       Güneş sistemleri de galaksiler etrafında döndü
10.   KOZMOS (Evren)
  • Evrenin simyası ve tüm yaşamın sırrıdır.
Beş Element Teorisi 
  • Beş Element Teorisi ; Ateş, Ağaç, Toprak, Metal, Su
1.       ATEŞ
2.       AĞACI Yakar. Kül toprağa karışır. Toprağı besler, çoğalmasını sağlar.
3.       Toprağa düşen kül MİNERALLERE ve MADENE dönüşür. Toprak Elementi METALİN beslenip gelişmesini sağlar.
4.       METAL Okyanus ve Denize karışır, Suya TUZ dengesi sağlar. Beslenip Çoğalmasını sağlar.
5.       SU, ağacı besler, toprağa giren tohumun filiz olup ağaca dönüşmesini sağlar.

Mikrokozmos (Parça) ve Makrokozmos (Bütün)
  • İnsana kıyasla dünya makrokozmostur. İnsan, dünyanın mikrokozmosudur. Ancak, kendi hücrelerine göre kendisi de başlı başına makrokozmosdur.
  • Parça bütüne aittir ve parça bütüne ait bilgiye sahiptir.
  • Parçalar (mikrokozmos) bir araya gelip yeni bir bütünü (makrokozmos) oluşturur.
  • Yeni oluşan bütün de kendisini oluşturan parçaların benzeri olarak ortaya çıkar ve parçaya benzer davranışlar sergiler. Kimi zaman da oluşan yeni bütün şaşırtıcı bir biçimde klendi parçalarının bir koptyası olarak karşımıza çıkar. Bu yüzden mikroyu öğrenmek makroyu çözmek demektir. 
Kozmik DNA: Heliks Nebula
  • Doğa, mikrodan makroya heliks ve spiral yapılarla doludur.
  • Nebulanın sarmal yapısı, canlı DNA’sının sarmal yapısıyla aynıdır.
  • Güneşler hem kendi çevresinde hem de galaksi merkezlerinde dev kütlelerin (dev karadeliklerin) etrafında dönerler. Bu dönme tekrarı mikrodan makroya tüm evrenin işleyişinde bir denge ve bütünlük sağlar. 
Makrokozmos İnsan-Mikrokozmos Hücre
  • İnsan, kendi organizmasını meydana getiren trilyonlarca hücreye göre makrokozmosdur.
  • Her bir hücre ne kadar küçük de olsa 
  • Hücredeki stoplazmanın %75’i sudan oluşur. Aynı şekilde insan vücudunda kemik, kan ve kas gibi yapıların tamamının %75’ i sudan oluşur. Dünyanın dörtte üçü sudur. 
Mikro Uzay: Atom ve İnsan
  • Atom’un %99’u boşluktan oluşur. Kozmos’un da büyük bir kısmı boş uzaydan oluşur.
  • İnsanı tüm atomlarıyla birlikte görüntüleyerek resmini çekebilen bir sistem olsaydı, insan da yıldızlarda oluşmuş yürüyen bir galaksi gibi görünürdü.
  • Yaradılış olgusunu; Suya taş attığımızda ortaya çıkan dalgalara benzetelim. Her dalga bir öncekinden daha büyük olur ve kendisinden önce oluşan tüm dalgaları kapsar. Aynı şekilde tüm yaratılmış olanlar da aynı özelliklere sahiptir. Aralarında sadece büyüklük ve frekans farklılıkları vardır. 
Hologram
  • Hologram 3 boyutlu bir fotoğraftır. Lazer ışınıyla gerçekleştirilir.
  • Hologram plakasının her bir parçası hologramın tümüne ait bilgiyi içerir.
  • Hologram plakasından yansıtılan görüntü somut gibi görünür, ancak hayaldir.
  • Hologram plakasının küçücük bir parçasında bir değişiklik plakanın tümünü etkiler. (Herşey birbirine bağlıdır ve birbirinden etkilenir.
  • Varoluş sonsuz kaynaktan yansıyan bir hologram gibidir.
  • Bir hologramın her parçasının, bütünün görüntüsünü ve şifresini taşıdığı gibi, evrenin de her bir parçası evrenin tüm bilgisini içerir.
  • Kalp her atışı sonucunda elektromanyetik bir enerji üretir. Kalbin ürettiği elektromanyetik alan, dünya ve güneş sisteminin ürettiği elektromanyetik alanın aynısıdır.
  • Einstein; Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk. 
İNSANIN KOZMOSTAKİ YERİ

  • İnsanoğlu mikro alem ile makro alem arasında orta yeri tutar.
  • İnsan bedeni spritüel gökten akan enerjilerle yerküreden çıkan enerjileri kendinde buluşturarak yerin ve göğün evliliğini sağlar. 
Tanrının suretinden yaratılmak
  • İnsan molekül yapısıyla dünyasaldır. Yeryüzüne aittir.

Pentagram Sonsuzluk Simgesi













  • Kollarını ve bacaklarını açan bir insan, başı ile birlikte 5 köşeli yıldıza benzer. (Pentagram)
  • Mikrokozmos olan insan, birlik ve sonsuzluk anlamına gelen pentagram ile simgelenmiştir.
Evrenin Sırrı: Heptad
  • Üçgen ve karenin birleşimi heptadı verir. Üçgen göğü, kare de yeryüzünü temsil eder.
  • Heptad, ruhsal ve maddi ögelerden oluşmuş olmasından ötürü evren ve insanın sırrını içerir. 
Aura
  • Fiziksel bedenimizin etrafını çepeçevre saran renkli ve çok katmanlı elektromanyetik alanımızdır.
  • Aura bedenimizden yayılan bir ışınımdan kaynaklanır. Her ne kadar görmesek de her şeyin bir aurası ve enerji alanı vardır.
  • Aura’nın fotoğrafları Kirlian Fotoğrafçılığı denilen bir teknikle çekilebiliyor.
  • Aura’nın renk dalgalanmaları sayesinde bir kişinin duygu ve düşüncelerini okuyabiliriz. İnsan aşık olduğunda pembe renk hakim olur. Frekansı yükselir, çekiciliği artar. Kızdığında kırmızı hakim olur.
  • Bazı kişilere baktığımızda ışık saçıyor deriz ve kendimizi onun yanında mutlu hissederiz. Bazı kişilerden hoşlanır, bazıları bize itici gelir. Bütün bunlar auramızın uyuşup uyuşmamasından kaynaklanır. 
Aura’ nın Katmanları

  • Aura 7 katmandan oluşur. İnsanın fiziksel bedeninin haricindeki gözle görülemeyen süptil bedenleri olarak adlandırılır.
  • Aurada yedi bedenin her biriyle bağlantılı olarak yedi çarka denilen enerji merkezleri bulunur.
  • Çakralar kozmosla olan enerji alışverişini sağlar.
  • İnsanın kendi tanrısal bilinciyle bütünleşebilmesi için bu yedi enerji merkezinin aktif olması gerekir.
  • Çakralar gökkuşağının yedi rengini içerir. Her rengin bir noktası ve her noktanın da bir titreşim frekansı vardır.
  • Tüm çakralar aktifleşirse bilinç öz kaynağına, tüm renkler birleşirse kaynağı olan beyaza, tüm noktalar titreşirse tüm titreşimlerin kaynağı olan TEK’e ulaşılır.
MAKRO ve MİKRODA 7’nin GİZEMİ

Çakraların Tarihçesi
  • Çakralar bedenin hem ön, hem de arka tarafında bulunurlar. Atmosferdeki prana denilen yaşam enerjisini emerek tüm vücudun enerji takviyesini ve yaşamını devam ettirmesini sağlarlar.
  • Yaşam enerjisi insanın merkezlerine girdiği zaman tıpkı suyun girdaptaki dönme hareketi gibi hızlı bir dönme hareketi oluşur. Enerji çarka merkezinden içeri girdikten sonra, omurgaya ulaşır ve enerji kanallarının aracılığıyla belirli organlara ulaşır.
  • Hastalandığımızda çalkarımızın hareketlerinde, ritim ve dokusunda birtakım aksaklıklar meydana gelir.
  • Zihin ve beden meditasyon ve yoga uygulamalarıyla daha duyarlı hale getirilirse bu enerji merkezleri daha çok algılanabilir ve kontrol edilebilir duruma gelir. 

Eskiler Biliyordu
  • Çakrada herhangi bir sorun oluştuğunda öncelikle o çarka ile bağlantılı organlar, sonra da tüm vücut olumsuz yönde etkilenir.
  • Duygu ve düşüncelerimiz de çakralarımızla çok yakından bağlantılıdır.
  • Çakralarda oluşan blokajların temizlenmemesi durumunda insan bedeninde dolaşan yaşam enerjisi tıkanır. Sonucunda, ilgili çakranın etkilediği alanlarda fiziksel, duygusal, ya da ruhsal sorunlar yaşanır.
  • Çakralar çok işlevli merkezlerdir. İnsanın çok boyutlu yapısının santral noktasıdır. Her çarka belirli bilinç noktasından sorumludur. Alt çakralar 1,2,3 dünyasal ve maddesel bilinci yönetirken, diğerleri  fiziksel ve zihinsel idraklerin ötesine (sonsuzluğa) açılan kapılardır. 
Kök Çakra (1 çakra)
  • Kuyruksokumunun dibinde yer alır ve tüm fiziksel bedenin enerji kaynağıdır.
  • Elementi Topraktır.
  • Dünyayla ve toprak anayla olan bağlantımızı simgeler.
  • Rengi kırmızı, Notası Do’ dur.
  • Bedende böbrek üstü bezleriyle ilişkilidir.
  • Bizi dünyaya bağladığı için fiziksel olarak kendini güvende hissetme duygusu verir.
  • Para durumu, bolluk, kıtlık bilincimiz, kendimizi dünyaya ait gibi, hissetme duygumuz bu çarka ile ilintilidir.
Kundalini Enerjisi ike Köklere Dönüş
    • 1. Çakra insan bilincinin en düşük seviyesini yönetir.
    • İlk gelişen çarkadır.
    • Hayvani dürtüleri (savaş ya da kaç) yönetir.
    • Kundalini, varoluş enerjisidir. Doğuda kundalininin uyarılmasına önem verilir. Tantrik Yoga uygulamasının temelidir.
    • Kundalini enerjisi kanalı 1. Çakrada başlayıp, 7. Çakrada sonlanır.
    • Kundalini’nin açılmasıyla çakralar tam olarak temizlenir ve enerji kanalları açılır.
    • Vücuda kök çarka aracılığıyla yerküreden daha çok enerji girer.
    • Kundaliniyi uyandırmak sahip olduğumuz potansiyeli uyandırmak demektir.
    • İnsanın sıra dışı ruhsal, zihinsel ve fiziksel yetenekleri ortaya çıkar. 
Cinsel Çakra (2. Çarka)
  • Göbek deliğinin 2-3cm aşağısında bulunur.
  • Rengi Turuncu
  • Notası Re
  • Başkalarıyla özellikle de karşı cinsle olan ilişkilerimiz ve yaratıcı yeteneklerimiz 2. Çarka işlevleri arasındadır.
  • Elementi Su’ dur. Birçok yaşam formu için hayat kaynağıdır.
  • 2. Çakranın düzgün çalışması su gibi duygularımızı temizler ve saflaştırır.
  • Açık olduğunda duygularımızı kolaylıkla ifade ederiz ve içimizden akan yaratıcılık yaşantımızın her alanında harikalar yaratır.
  • Cinsel organlara bağlantılıdır.
  • Cinselliğin kutsal bir yönü, önce doğa, dişi ve eril enerjilerin bitmek bilmeyen yaratılış dansı yaptıkları bir oyun alanıdır.
  • 2. Çarka vücutta yumurtalık, prostat bezi, erbezlerini etkiler.
  • Adet görme düzenini sağlar
Yin (dişi)  ve Yang (eril)
o   Başlangıçta “Bir” olan varlık, dualite oluşturarak kendini eril ve dişi olarak iki enerji türü olarak ifade etmeye başladı.  Çinliler buna Yin ve Yang demiştir.
o   Her iki kutup karşıt kutbun tohumunu içerir ve iki kutup her an birbirine dönüşebilir.

Güneş Sinir Ağı (3. Çakra)
  • Güç merkezimizi simgeler. Güneş enerjisini bu çarka sayesinde vücudumuza alırız.
  • Rengi Sarı
  • Elementi Ateş
  • Notası Mi
  • Ateş, ışığı ve enerjiyi temsil eder. Ruhsal düzeyde saflaşmayı gösterir.
  • Görevi, yaratıcı enerjiyi kontrol ederek düşük çakraların arzularını ve isteklerini saflaştırmaktır.
  • 3. Çakra açıldığında, kendimiz aydınlanmış ve neşe dolu hissederiz. Engellendiğinde kasvetli ve dengesiz hissederiz. 
Kalp Çakrası (4. Çarka)
  • İki göğsün arasındaki bölgede yer alır.
  • Rengi sevgi’nin rengi şifanın rengi Yeşil
  • Notası Fa
  • Elementi Hava
  • Psişik merkezlerin en önemlisidir.
  • İnsan kalbi bireysel evrenin merkezidir. Çünkü, ruhun yeri burasıdır.
  • Enderin duyguların; sevgi, şefkat, merhametin merkezidir.
  • Kalp çakrası iyi çalışan bir insan çevresindeki tüm varlıklara, insanlara, hayvanlara karşı koşulsuz bir sevgi duyar. Ruhundan sevgi taşar.
  • En güçlü şifacılar kalp çakrası iyi çalışanlar arasından çıkar.
  • Dokunma duyumuz bu çarka etkisindedir.
  • Vücutla ilgili olduğu bez timüs bezidir. Timüs bezi mutluluk hormonu üretir. Yaşamdan haz alma duygusu veriri 
Sevginin Üç Adı; Eros (cinsel sevgi), Filio (Kardeşçe Sevgi), Agape (İlahi Sevgi)
o   Sevgi tüm kainatı ayakta tutan güçtür.
o   Bir kişi sevgi duyduğu zaman ilk arzusu sevdiği kişi ile ilişki kurmak daha yakın temasta olmak ve onu daha derinden deneyimlemek ister.
o   Çoğu insan cinsel ilişkiyi 2. Çarka düzeyinde yaşar. Cinsel arzuların (eros) eşliğinde partnerini kendini tatmin edebilecek bir araç olarak görür, doğası gereği geçicidir. Ten aşkıdır. İnsanı, bu doyumu tekrar tekrar aramaya yöneltir.
o   Cinsel sevgi ancak ilahi sevgiyle desteklendiği takdirde tam anlamıyla doyurucu olur. Bir kişi cinselliğe dayanmayan, agape sevgi aradığında, bencil olmayan ve sadece seks dürtüsü gözetmeyen agape sevginin titreşimleri aşktan çok yüksektir. Bunun için cinsel enerji ve kalp çakrası enerjisinin alışverişi ile olur.
o   Kalp çakrası düzeyinde yaşanan bir ilişkide doruk noktasında ikilik ortadan kalkar ve birlik duygusu hissedilir. 

Boğaz Çakrası (5. Çarka)
  • Yeri boyun ve boğaz arasındaki çukurdadır.
  • Rengi Mavi
  • Elementi esir
  • Notası SOL
  • İfade merkezidir. Konuşma yeteneğimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı net bir şekilde ifade yeteneğimiz bu çarka fonksiyonudur.
  • İyi çalıştığında konuşmanız yaratıcı ve renkli olur.
  • Vücutta Tiroit bezi ile ilgilidir.
  • İçsel işitme duyusu da 5. Çakraya aittir. Düzgün çalıştığında iç sesimizi duyabilme yetisini verir. Yaşam amacımızı keşfedip kendi misyonumuzu gerçekleştirmeye koyuluruz. 
Üçüncü Göz (6. Çarka)
  • Halk arasında 3. Göz  ya da kalp gözü olarak adlandırılır
  • Alnın ortasında iki kaşın arasında yer alır.
  • Rengi Çivit Mavisi
  • Elementi Prana
  • Notası LA
  • Sezgi gücü, altıncı his gibi duyu dışı algılamalarımızı etkiler.
  • İyi çalışan insanlarda 6. His güçlü olur. Gelecekten haber verebilirler.
  • Bu çarka diğer çakralarla uyumlu çalıştığında insan Auraları ve farklı boyutları algılayabilecek duruma gelir. Sezi ve iç görü artar.
  • Dâhilik de güçlü bir altıncı Çarka ile ilintilidir.
  • Kontrollü biçimde uyarılması ile zihin aktifleşir ve gelişmiş entelektüel yetenekler kendini göstermeye başlar.
  • İçsalgı bezi hipofizi kontrol eder. Hipofiz tüm endokrin sisteminin en temel salgı bezidir. Diğer salgı bezlerinin çalışmalarını kontrol eder.

Tepe Çakrası (7. Çarka)
  • Açıldığında gökkuşağının tüm renkleriyle parlar, en baskın rengi görünür elektromanyetik tayfın en yüksek frekanslı rengi olan mor’ dur.
  • Notası
  • Elementi Mahattır
  • Bebeklerde bıngıldak dediğimiz yerdedir. Bıngıldak 9-24 ay açık kalır. Bebekken bölünmemişliği %100 farkındayken, büyüdükçe farkındalık bozulur ve ayrılık bilinci başlar.
  • Frekansı en yüksek olan çarkadır.
  • Taç çarka açıldığında insan geçmişi, geleceği, şimdiyi görebilir.
  • Evrensel enerjiyi 7. Çarka ile alırız.
  • Epifiz bezi ile bağlantılıdır. Epifiz insan bedenindeki en gizemli bezidir.
  • Düzgün çalışmazsa korkular, kaygılar ve bütünlükten kopma duygusu verir. 
Lotus Çiçeği
·         Bu çakranın dış çiçekleri 960 yapraktan, içinde bulunan 2. Çiçek 12 taç yapraktan oluşur. Açıldığında başın üst kısmında saf ışıktan bir taç oluşur.
·         En üst çarka tüm çakraların enerjisini içerir.
·         Taç çakrası için en iyi müzik sessizliktir.

Ruhsal Uyanış: 7 çakranın tam aktivasyonu ve tüm çakraların birbiriyle uyum içinde çalışmaya başlaması tam anlamıyla ruhsal uyanışa neden olur.

Aydınlanmak: Işıkla dolmak, ışığı anlamak ve ışığı yaymak anlamına gelir.

Tanrı İnsanda Uyur, İnsanda Uyanır.
Evrende canlı ve cansız görünen her şey aslında canlı olup kendine has bir bilinç taşır.

Gerçekle İlişkimiz
  • Gerçek tektir. Durağan değildir.
  • Gerçek mutlak gerçek değildir. Gelişen bilincimizle birlikte geliştiğini anlarız.
  • Gerçek inandığımız şeydir.
  • İnançlarımız tekâmül ettikçe, gerçeğimiz de buna paralel olarak gelişir ve değişir. 
Dünyanın Çakraları
  • Dünya 7 ana çakraya sahiptir.
  • Şu anda tam olarak aktif durumda değildir.
  • Dünyanın kundalini enerjisi dünyanın tam merkezindedir.
  • Hepsinin açık olması durumunda Altın çağ yaşanacaktır. 
Yedi Beden
  1. Fizik Beden
  2. Eterik Beden
  3. Astarl Beden
  4. Mantal beden
  5. Kozal Beden
  6. Budik Beden
  7. Ruhsal Beden
  • Her süptil beden özel bir çarka ile fiziksel bedene bağlıdır.
  • Çakralar Transformatör olarak iş görür.
  • Çakralar, gelen enerji frekanslarını düşürerek her bir bedenin frekansına ayarlar ve alt bedenlere iletir.
  • Alt bedenden üst bedene doğru titreşim artar ve yoğunluk azalır.
  • İnsanoğlu aslında çok boyutlu bir varlıktır.
  • Her bir bedeni ile aynı anda birden fazla boyutta var olur. 
Fiziksel Beden
Ruh varlığı, fiziksel dünyayı, fiziksel beden aracılığıyla deneyimler. Ruh için en önemli bedendir.
İnsanın madde dünyasındaki tüm algıları, tüm tecrübeleri ve tüm yaşadıkları fiziksel beden aracılığıyla ruh varlığına iletilir.

1 Eterik Beden
·         Fiziksel bedene eldiven gibi uyar.
·         Fiziksel bedenden çok daha yüksek bir frekansta titreşir.
·         Sağlık aurası olarak da bilinir.
·         Hastalıklar önce eterik bedende ortaya çıkar
·         Temel işlevi fiziksel bedenin sağlıklı kalması ve diğer yüksek enerjili süptil bedenlerle, evrensel enerji alanı ile bağlantıda tutmaktır.

2 Astral Beden (Duygusal)
·         Sıvımsı bir yapıya sahiptir.
·         Gökkuşağının tüm renklerini alır
·         Kişinin duygusal haline göre renklerde değişiklik olur.
·         Zaman kavramı yoktur.
·         Uyku ile uyanıklık arasında rüyamızda aşağı doğru düştüğümüzü hissederiz. Bu durum astral bedenin fiziksel bedenden biraz hızlı ayrılmasından kaynaklanır. Sarsılma nedenimiz iki ben arasındaki frekans farkındandır.

3 Zihinsel Beden
·         Düşünce yapımızın şekillendiği yerdir.
·         Zihinsel bedeni güçlü olanlar kararlılıkları konusunda sağlamdır, başkalarının etkisinde kalmazlar.
·         Yakın gelecekte ortaya çıkacak rahatsızlıklar hakkında fikir verir.
·         Olumsuz düşünceler ürettiğinde, süptil bedenlerde ve çakralarda blokaj yaratır. Blokajlar, zihinsel bedenden başlar, alt bedenlere-eterik bedene intikal eder, fiziksel beden hastalanır.
·         Diğer varlıklardan gelen düşünceleri yakalar. (telepati)
·         Tanrısal kaynaktan aktarılan düşünceleri alabilir. (İlham gelmesi, yeni fikir oluşması)

4 Ruhsal Beden
·         Titreşimi en yüksek olan bedendir.
·         Ruhsal yönden gelişmiş kişinin ruhsal bedeni kilometrelerce öteye yayılır. Gittiği her yere huzur ve şifa saçar.
·         Eterik ya da fiziksel beden gibi ayrı bir beden değildir. Bütün’ ün direkt tezahürüdür.
·         Tüm bilinç’in kaynağıdır.

Tasavvufta Yedi Mertebe
  • Kabe etrafında 7 defa tavaf edilir.
  • Gökler 7 kattır.
  • Çakralar 7 tanedir
  • İnsan, bütün olan kozmosun bir parçasıdır. Holografik evrende tek bir parçanın Bütün’ün tüm bilgisini içinde barındırdığı gibi insan da tüm insanlığın ve kainatın tüm bilgisini içinde taşır.
  • İnisiyasyon; bir nevi el vermedir.  (Ezoterik bilgilerin öğretilmesi) 
Hallac-ı Mansur
  • İnsanın kendi içsel yolculuğu aynı zamanda evrenin içine yaptığı gizemli bir yolculuktur. Karanlık yönlerimizle yüzleşip, bunları bir bir dönüştürebilmek cesaretini gösterebilmektir.
  • Işık sevgidir.
  • Bencillik, kibir, açgözlülük korkunun türevidir.
  • Mansur’ a göre; “Gerçek sır, tanrısallığı insanın içinde görmesidir.” 
Yedi Kat Gök
İnsandaki yedi bilinç katını yedi gökler olarak düşünebiliriz.
Akıl, hangi bilinç katında çalışıyorsa, algılama kapasitesi ve hayatı yaşayış biçimi o bilinç katının frekansına göredir.

Atomun Yedi Bedeni
  • Dünyanın çevresinde fiziksel boyutta var olan 7 atmosfer tabakası bulunur.
  • Her bir ortamın frekansı bir alttakinden daha yüksektir.
  • Enerjisi yüksek bir varlık enerjisini azaltmadan alt boyutlarda (dünyada) bedenlenemez.
  • Her varlık kendi enerjisine, frekansına ve bilinç düzeyine eşdeğer bir katta var olabilir.
  • Varlık enerjisini, bilgi ve bilincini yükselterek yaratılışın üst boyutuna geçebilir. 
Mikrokozmostan Makrokozmosa Her Şey Titreşir.
İnsan bedenini, organlarını ve sistemlerini oluşturan çeşitli hücreler diğer hücrelerle birbirine bağlı ve bileşik ses titreşimleri yaratarak hücresel rezonanslara yol açarlar.

Kozmik Orkestra
Hindistan’da müzik üstatları, ihtiyaca göre atmosferi etkileyerek havanın ısınması ve soğumasını veya yağmurun yağmasını sağlayabilmiştir.

Makrokozmik (Gezegensel) Notalar
İnsanoğlu çok uzaktaki evrensel seslerin senfonisini bile kendi içinde duyma yetisine sahiptir. Bunu başardığı ölçüde de evrendeki her şeyle rezonansa girebilir. Benzzer titreşimdeler birbirini çeker ve etkiler.
İnsanoğlu, doğadaki her şeyle ve herkesle iletişim kurabilme ve rezonansa girebilme yetisine sahip olarak yaratılmıştır. 

YOK OLUŞ MU YENİ BİR ÇAĞ MI

Kıyamet, fiziksel bir yok oluştan ziyade bilinçlerin uyanması ve aydınlanması anlamını taşır.
“Kıyam Etmek” ayağa kalkmak, uyanmak demektir.
Dinlerde ve metafizik literatürde yazılan ve beklenilen “kıyamet ve geçiş dönemi” aslında bir değişim dönemidir.

Dünya titreşimleri ince titreşimler zamanla daha yoğun hale geliyor. Yani daha kalınlaşıyor. Öyle olunca enerjileri de değişmiş oluyor ve daha çok artıyor. Enerjisi artan bir şeyin de yoğunluğu artıyor zaten otomatik olarak. Yoğunluk da değişince ona es değer yoğunluğunu kaldırabilecek bir yapı gerekiyor. Bu nedenle de sürekli bir değişime neden oluyor.

Dünya titreşimlerinin süptilden(daha ince titreşimler) daha yoğun hale gelmesi, enerjinin kabalaşması ve artan yoğunluğa uygun fiziksel bedenlere gereksinim sonucu çağ değişimleri oluyor.

Çağlar
1.       Altın
2.       Gümüş
3.       Bronz
4.       Kahramanlar
5.       Demir
Şu anda Demir çağını yaşıyoruz.

Altın Çağ
  • Kıyametin kopmasıyla (Aydınlanma) Altın çağ yeniden başlayacak.
  • Altın çağ, çok kaliteli ve evrensel bilinçle sürekli temasta olan bir bilinç düzeyidir.
  • Galaktik toplum beyinsel ve ruhsal potansiyellerinin büyük bir bölümünü kullanma yetisine sahip olan bireylerden oluşuyordu.
  • Galaktik toplum, yüksek teknolojiye, bilime sahip, doğa üzerinde rol oynayacak kadar yüksek bilinçli, pisişik varlıklardı.
  • Bedensel titreşimleri bizimki gibi orjinalliğini yitirmemişti. 
Aiçvarya
  • Bir insanın sahip olduğu halde kullanmasını bilmediği sıra dışı yeteneklerini öğrenme bilimidir.
  • Yedi bölümden oluşur. Herbir bölümde ayrı bir parapisişik yeteneğin kullanılması öğretilir.
  • Yetenekler;
    • Levitasyon (özgül ağırlık olarak görünür bir fiziksel etki olmadan havaya kaldırma)
    • Telekinezi (maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapma )
    • Astral seyahat (başka mekânlarda dolaşmak, maddi engellerin içinden geçebilmek)
    • Telepati (bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağlamak)
    • Işınlanmak
    • Demateryalizasyon (fiziksel bir oluşumun beş duyu ile algılanamaz duruma dönüşmesi)
    • Maddelerin özelliklerini değiştirebilmek (Alşimi-Simya bilimi)
  • Mu rahipleri, bilinç kapasitemizin %80’lik kısmını kullanabiliyordu. 
İnsanlığın Düşüşü
  • İnsanoğlu, Galaktik adem ve havadan gen aşısı almıştır.
  • Evren daha süptil yapıdayken aniden enerji kabalaşnmaya ve yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu yoğun ortama ve enerjiye uygun bedenler gerektirmiştir.
  • Galaktik uygarlığın düşüşü sonucunda onlardan türedik, bedensel tohumumuzu onlardan aldık.
  • Bizim devremiz insanı, çift sarmallı DNA’ya ve sınırlı pisişik, fiziksel ve zihinsel yeteneklere sahip olmuştur. 
Teklik Çoklukta Gizlidir.
  • Çokluk birlik içinde tekliği yaratır.
  • Tüm evrende bir hiyerarşi vardır.
  • Hiyerarşik düzende çokluk, çeşitlilik ve farklılık gibi görünen her şey “tek” bir öze ait yansımalardır.
Yeryüzü Cenneti  “Mu”
  • M.Ö. 70.000 Pasifik okyanusunun ortasında günümüzde Güney Denizi Adaları denilen küçük ada topluluğunun bulunduğu yerde bir kıta “Mu” vardı.
  • “Mu” farklı adlarla da isimlendirilir. Ra Mu (Tibet metinleri), Anavatan (Amerika yazıtları), Muri veya Lemurya (Akaşik kayıtları), Kui (Naakal Tabletleri)
  • Mayalar Mu uygarlığının uzantılarından biridir.
Başa Dönüyoruz “Altın çağa”
  • Galaktik insan mükemmel insandır. Manevi ve ruhsal değerlere sahip, tasavvuftaki İnsan-ı Kamil’ dir.
  • 2012 Demir çağının sonu, Altın çağının başıdır. İnsanlığın yeniden yükselişidir.
  • Yaygınlaşan depresyon ve kendini boşlukta hissetme duyguları, dünyayı anlamsız bir yer olaral algılama hisleri bu geçiş döneminin yansımasıdır.
  • Dünyamız yeni enerjilere, foton kuşağına kapısını açmış durumdadır. 
İlkel Uygarlık ve Sıradışı Teknoloji
  • Bir toplumun yüksek eserler üretebilmesi onların bilinç düzeyine bağlıdır.
  • Günümüz insanı ya da bilmi teknolojik yetersizliği, materyalist yaklaşımı ve şartlanmış bilincinden ötürü açıklayamadığı fenomenlere (duyularla algılanabilen) burun kıvırdığı sürece evrenin sırlarına da sır olarak bakmaya mahkumdur. 
ENERJİ BEDENİ
  • İnsan vücudunda bulunan akupunktur noktaları gibi dünya gezegeninde de bu türden güç noktaları bulunduğu olgusudur.
  • Fiziksel bedenimizdeki sinir sistemi gibi ancak daha süptil olan ve sinir sistemine benzeyen nadi kanallarımız vardır.
  • Nadi’nin işlevi “chi” denilen yaşam enerjisini insanın süptil enerji sistemine iletmektir.
  • Chi yaşam enerjisi, insan bedeninin sinir ağı boyunca daima akar. Tıkandığında hastalık yaratır. 
Halografik İnsan
Kulak bölgesinde insan bedeninin küçük bir boyutu mevcuttur. (Kulak baş aşağı duran cenin görünümünde)
Kulak yanı sıra, insanın elleri, ayak tabanı, yüzü ve gözleri bedenin bütün uyarı noktalarını içerir.
Ayaklar, bütün bedenin fihristidir.
Ayak tabanlarındaki enerji merkezleri vücuda tepe çakradan alınan kozmik enerjilerle dünya enerjileri arasında dengeyi sağlar.
Refleksoloji çoğunlukla ayak olmak üzere el ve kulaklara masaj ve baskı uygulanarak yapılan bir alternatif tedavi metodu. Çin, Japonya, Uzak doğu ülkeleri ve Mısırda yaygın kullanılır.

Bir Bütün Olarak Yüz
Yüzümüz enerji merkezlerine sahiptir ve bu enerji merkezleri bedenimizdeki yedi çakranın küçük bir modelidir.
Çene ve dudaklar; Kök çakrası
Ağız, diş ve dil; 2. Çarka
Yemek borusu ve boğaz; 3. Çarka
Nefes borusu ve burun; kalp çakrası
Gözler; 5. Çarka
Beyin üçüncü göz olan; 6. Çarka

Dünyanın Meridyenleri: Ley Hatları
İnsan kozmosun küçük bir kopyası, yeryüzünün insan biçimli daha küçük bir formudur.
Yerküre de, aynen insan vücudundaki kan damarları ve sinirlere benzeyen görünmez enerji hatlarıyla örülü durumdadır. Gezegenimiz aynı insan oğlu gibi çakralara da sahiptir. Çakra merkezleri ise yine bu ley hatlarının kesişme noktalarıdır.
Chi’nin dolaştığı dünyanın enerji koordinatları güncelleştirilmiş adıyla ley hatları olarak bilinir.
Enerji, dünyanın ley hatlarında doğrusal yollar izleyerek dolaşır. Bununla beraber bazı noktalarda özellikle de kesişme noktalarında ve yer üstüne yakın olan bölgelerde yoğunlaşır ve güçlenir. Bu noktalarda vorteks spiraller oluşur ve enerji, çevreye dairesel dalgalar veya spiraller olarak yayılmaya başlar. Bu güç noktalarına dkilen sivri tepeli dikilitaş ve pramitler gibi özel geometrilere sahip yapılar da bu noktaları uyarır.
Asyalılar, Romalılar, Yunanlılar, Mısırlılar ve Mayalar gibi kadim uygarlıklar ley enerjisinin güçlendiği bu noktaları keşfetmişler. Kilise höyük, dikilitaş, pramit, tapınak vb taş yapıtlarını da o bölgeler üzerine inşa etmişlerdir. Akapunktur iğneleri gibi Ley hatlarındaki enerji akışıyla ilgili olarak dikilmişlerdir.
Ley hatlarında dolaşan yer yüzünün biyoenerjisi de, aynı şekilde, engele uğradığında o bölgede olumsuz etkiler yaratır.
Enerji akışının pozitif olduğu yerlerde insanlar olumlu duygular yaşarken enerjisel akışı negatif olan yerlerde insanlar üzüntülü ve sıkıntılı hissederler.

Piramit Biçimi Ne Anlatıyor?
Üçgen piramit formu kozmik enerjiyi toplar, belli bir alana odaklar ve yansıtır. Piramit büyük bir anadır çünkü içinde enerjiyi ve yaşamı saklar. Temeli karedir. Dünyayı simgeler. Doruk her şeyin başlangıç ve bitiş noktası olan mistik merkezdir. Vahiy, idrak ve yaratılışın yani ilahi gizemin tümü piramidin içinde gizlidir. Piramitte amaç doruktur ve Tanrıyı simgeler.

Giza Pramitleri
  • Büyük piramitin dünyanın merkezine olan mesafesi ile Kuzey kutbuna olan mesafesi ayrıca Kuzey kutbunun da dünyanın merkezine olan mesafesi aynıdır.
  • Piramitin bulunduğu alan, dünyanın kara kütlesinin merkezindedir.
  • Bu merkezde geçen boylan, dünyanın denizleri ile ana karalarını iki eşit parçaya böler.
  • Piramitlerin yapımında Pi ve Phi oranları kullanılmıştır.
  • Gizadaki 3 piramitten Keops ve Kefken aynı hizada Menkar hafifçe bu hizanın dışına sapmıştır. Bu Orion yıldız kuşağı ile ilişkilendirilir. Orion kuşağındaki üç yıldızın konumu ile piramitlerin konumu neredeyse aynıdır.
  • Mısır piramitlerinin bazı odaları Sirius yıldızından gelen enerjiye açık olmak için bu yıldıza bakacak şekilde konumlandırılmıştır. 
Meksika Kukulkan Piramidi
9 basamak tanrısallığa yükselmeyi sembolize eder. Dört yandaki 91 basamaklı merdivenlerin her basamağı, bir günü temsil eder, ek yılı (91x4=364) günlük yılı oluşturur.
Her 21 Mart ve 21 Eylül’de en üst platformdaki tüylü yılan sembolleri, ışık-gölge oyunlarıyla, sanki hareket ediyormuş gibi bir görüntü çıkarır. Tüy göğe yükselmeyi sembolize eder.
Yılan spriral galaksiyi de ifade ettiğinden Galaktik uygarlığın sembolüdür.

Atlantis ve Mu’ya dayanıyor
Atlantis ve Mu halkları yer küre çakralarının haritasını, Ley enerjisinden psişik ve fiziksel faaliyetlerde nasıl faydalanılacağını biliyorlardı. Tufan olacağını anlayınca göç ettiler. En yoğun göç Mısır’ a oldu. Anadolu’ da Mu ve Atlantis uygarlıkları buluştu. Göç enerjinin yoğun olduğu bölgeler yapıldı.
  1. Anadolu
  2. Orta Asya
  3. Mısır
  4. Yukatan (Meksika)
  5. And Dağları’nın orta kısmı (Arjantin kuzeyi) 
Ley Hatlarının Yeniden Keşfi
Watkins aynı çizgi üzerinde yer alan yapıların isimlerinin çoğunun sonu “Ley, lay, Lee, Lea, Leigh sözcükleriyle bitmesinden ötürü LEY hatları terimini kullanmıştır.

Matematik Açıklayamıyor
50Km. den az aralıklarla sıralı 7 noktadan geçen bir ley hattında rastlantı olasılığı binde bir. Matematiksel olarak bu taşların tesadüfi yerleştirilemeyeceği net olarak görülmüştür.

Gelenek Bozulmadı
  • Troya, birbiri üzerine kurulan 9 ayrı tabakadan oluşmuş bir mabet kenttir.
  • Piramitler 9 basamaklıdır.
  • Dokuz eski sembolizimde bitişi ve tamamlamayı gösterir.
  • Tanrıya ulaşmayı sembolize eder.
Yunan Mitolojisine göre sihirli heykel gökyüzünden Zeus tarafından indirilmiş “spiritüel tesirleri toplayan bir anten olarak kullanılmıştır.

Türkiye’de de var
Şanlı Urfa’nın Harran bölgesinde piramit benzeri konu biçiminde 3.000 yıllık Mezopotamya evlerine rastlıyoruz. Harran o zaman ticaret yolu değil de “Tanrı Sin’e ulaşım yolu” olarak ün kazanmıştı.
Ay tanrısı Sin, Sümerlerin kozmik tanrısıydı.
Piramit benzeri yapılar, enerjiyi odaklayıp dünyaya dağıtması için inşa edilmişti.

Dikilitaşlar
Dikilitaşlar yüzyıllar öncesinin bilgisini nesnel ve manyetik olarak yayarlar.
Kuvars kristalleri enerji saklama ve spiral biçimde yayma konusunda oldukça yeteneklidirler. Bunu hem elementel hem de geometrilerine borçludurlar.

MU’lar tapınaklarını enerjinin daha iyi yayılması için piramit formunda yaparlar, daha fazla enerji sağlamak için binaların tepelerine Ya da yakınlarına “Kuvars” taşı koyarlardı.
Atlantis döneminde insanlar piramitlerin tepesinde kristaller bulundururdu. Kristaller topraktan ve Ley enerji merkezlerinden enerjiyi çekip dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların faydası için yansıtırdı.
Üçgen, üzerinde her türlü şeklin oluşturulabileceği (daire ve kare dâhil) evrensel bir zemindir.

Kutsal Coğrafya
Bir zamanlar kutsal coğrafyanın en uygun olduğu bölge Mısır’ da bulunuyordu. Daha sonra sırasıyla Delf’e, oradan da İsa Peygamber zamanında Kudüs’e oradan da Kabe’nin bulunduğu Mekke’ye kaymıştır.

Kabe’nin Sırrı
Coğrafik bölgelerdeki yoğun enerji akımının terk edilmek istenmemesinden dolayı Kabe diğer kutsal merkezler gibi yeri asla değişmemiştir. Bu bölgeye dönülerek yapılan ibadetler insanın çarka sisteminin açılması ve temizlenmesi bakımından çok etkilidir. Kabe’deki “Hacerül Esved” denen siyah taşın da bu enerjileri toplama ve büyütme yetisi vardır.

Kabeyi Koruyan Yılan
Kabenin bir önemi daha var ki, o da dünyanın altın oran noktasında yer almasıdır.

İstanbul’un Önemi
İstanbul uygarlıklarla ilişkisi yönünden ve üç büyük din için çok değerli bilgi ve sır dolu yapılarla doludur. Bunların en önemlisi insanlığın varoluşuyla yerinin belirlendiği, yok oluşuyla da insan neslinin yok olacağının sembolü Ayasfyadır.

Gizemli Ayasofya
Ayasofya’nın da Ley hattının kavşak noktası inşa edildiği düşünülmektedir. Ayasofya adı “kutsal bilgelik” ya da “İlahi Bilgelik” anlamına gelir.

Beyaz Akım, Kara Akım
Ley hatları üzerindeki yoğun enerji, belirli geometriye sahip yapıların kendine has enerjiyi büyütme yeteneğiyle birleşince ortaya büyük ölçüde ışık yayılımı çıkar. Gelişigüzel yerlere bina inşa etmek, yol yapımı gibi ley hatlarındaki enerji akımını bozar ve bunun sonucu kara akım denilen olumsuz etkiler ortaya çıkar. Çinliler ley hatlarını dragon çizgileri olarak adlandırır.

Sıra Dışı Yetenekler
Ley hatlarının bulunduğu bölgelerdeki kozmik tesirler insanın psişik yeteneklerini yükseltir ve çakraları uyarır. Bazı kişilerin, ley kesim bölgelerindeki taş yapılara dokunduklarında baş dömesi  ya da halisünasyon yaşadıkları görülmüştür.
Mikrokozmos ve makrokozmos daima sıkı bir bağlantı içinde olduğundan Güneş, ay ve gezegenler de dünyanın enerji sistemini etkiler.

Piri Reis’in Haritasında Ley Hatları
Haritada şu anda yeryüzünde olmayan bir ada var. Bu, Brezilya ile Afrika arasında yer alan kayıp kıta Atlantis’e ait “Daitya” adasıdır. Öyleyse harita Atlantis dönemine uzanıyor. Piri Reis’in bu haritayı Mısır seyahatleri esnasında aldığı iddia ediliyor. Mısır’a ise nereden geldiği bellidir. Mu ya da Atlantis’den.

Kadim Bilgelik
Atlantis döneminde uygarlık temel enerji ihtiyacını karşılamak için ley enerjisinden yararlanmış ve ley hatları iletişim kaynağı olarak kullanılmıştır. Mısırlıların piramitleri aydınlatmak için de elektrik kullanmış olabileceklerini öne sürmüşlerdir. Çünkü elektirik yerine odun veya herhangi bir yanıcı madde kullanılsaydı herhangi bir is kalıntısına rastlanması gerekirdi.

Birbirinden uzak olsalar da kadim uygarlıkların aynı temayı yansıtan anıtlar inşa etmeleri çok önemli bir gerçeği daha yansıtıyor. Tek bir kültürel kökenden ortaya çıktıklarını ve yeryüzünde gerçekten de Altın çağ’ın yaşanmış olduğunu.

YARATILIŞIN SONSUZ DANSI “DÖNMEK”
Neden Dönüyorlar
En küçük hücreden tutun da en küçük atoma kadar her şey bilinç taşır. Var olan her şey sürekli kinetik bir süreklilik içindedir. Mikrokozmosdan makrokozmosa var olan her şey sürekli titreşir. Titresimler her nesnede, hayvanda, insanda hatta atmosferde bile bulunur. Bir şeyin titreşmesi demek aynıu zamanda döngüsel eylem yapması demektir.

Mikrokozmostaki Döngüsel hareket
Elektron, sahip olduğu eksi elektrik yükü nedeni ile Artı yüklü çekirdeğin çevresinde hiç durmadan dönerken ortaya bir merkezkaç kuvveti çıkar. Bu kuvvet elektromanyetik kuvvet ile dengelenir.  Böylelikle elektron yörüngesinde kalır.

Atomdaki onca elektron nasıl oluyor da birbirine çarpmadan dönebiliyor? Elektronların eksi yüklü olması dolayısıyla birbirlerini itmeleri olduğu kabul edilir. Bir başka etken de “kuantum sayıları” ile tanımlanmış özel yapılardır. Bu kuantum sayıları arasında “spin” denilen bir sayı bulunur. Kuantum spin sayısı en küçük yörüngeyi iki elektronla sınırlar ve sonradan gelen bir elektronu kabul etmediği için üçüncü elektron bir üst yörüngeye girer. 

Elektron dönmeseydi ne olurdu?
Atomlar arası boşluk ortadan kalkardı. Atomlar arası boşluk ortadan kalkınca  da gezegen nohut tanesi kadar kalırdı. Elektron yörüngesinden kaçıp uzaya saçılsaydı, kozmik materyal tamamen dağılıp giderdi. Tüm evren boşlukta uçuşan, proton, nötron ve elektrondan ibaret olurdu.

Makrokozmosun yapı taşını oluşturan mikrokozmik düzenin kaynağı dönme hareketidir.

Dünya dönmeseydi ne olurdu?
Dünya bize yerinde duruyormuş gibi görünür. Çünkü düya dönerken atmosfer de ona paralel olarak döner. Dünya durup atmosfer dönseydi hortum etkisi yaratarak dünyadaki her şeyi uçururdu.
Dünyada 7 kıta mevcut. Bu birbirinden bağımsız kıtaların görsel estetiği ve dengeyi yaratması dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi sonucudur. Bu dönme hareketi bir merkez kaç kuvveti yaratır. Merkez kaç kuvvetiyle suların önemli bir bölümü ekvatora doğru itilir. Dünya dönmeseydi sular kuzey ve güney kutuplarına doru çekilecek ortada tek bir kıta parçası oluşacaktı.

Dönmek önemli
Dönmek tüm enerjilerin dengesini sağlar. Büyük patlama ile etrafa saçılan parçacıkların ilk yaptığı iş dönme idi. Büyük patlamadan sonra bu minik partiküller döne döne daha büyük sistemleri-gezegen, güneş, yıldız vs. meydana getirdiler.

Daire ve Spiral
İnsanlardaki çakralar da girdap gibi sürekli bir dönüş halindedir. Ley noktalarındaki vorteks noktalarında da enerjisel bir dönüş vardır. Dönme sonucunda karşımıza spiral, sarmal ve dairevi yapılar çıkar. Spiral yapıların çoğu galaksiler de dahil altın oran içerir. Bu spiral yapılar ve matematiksel düzen bitkilere canlılık ve ışık alma kapasitesi sağlar. Sarmal şekilde büyüyen kabuklar için spiral yapı onlara en uygun büyüme imkânı sınar. Araştırmalar sarmal biçimdeki DNA’nın geometrik biçim itibariyle ışığını depolamaya elverişli olduğunu gösterir.

Dönerek yaratılış Efsanesi
Eski Mısır mitlerine göre dönmek materyalizasyonu yani maddeye geçişi simgeler. Evrendeki maddesel formların oluşumu spiral kuvvetlerin etkileşimi ile gerçekleşmiştir. Maddeye biçim veren, onu görünür ve elle tutulur kaba maddeye dönüştüren de güçlerin spiral biçimde etkileşimidir.

Kundalini Sembolü
İnsanın kuyruk sokumunda 1. Çakrada bulunan Kundalini enerjisinin de eski tradisyonlardaki sembolü spiraldir. Kundalini insanın ateşidir, yoğun enerjisidir. Hem insanda hem yerkürede bulunur. 7 nin yarısı 3,5 defa kıvrılmış uyuyan bir yılan şeklinde simgelenir. Yılan kudretin sembolüdür ve insanın da gücü Kuandili enerjisi olarak kök çakrada uyur haldedir. Uyarıldığında spiral şeklinde ve yılan gibi hareket eder. Yükselerek tüm çakraları uyarıp aydınlanmaya kadar götürebilir. Sembolde asa, toprağı veya insan olarak düşünülürse omurgayı temsil eder. Kanatlar havayı temsil eder. Üst bölgedeki yuvarlak kimilerine aydınlanmayı, tanrısallığı, yaşam enerjisini ya da akaşayı (evrende meydana gelen her olayın, her hareketin yok olmadığını, hepsinin izlerini bıraktığını ve kaydolduğunu)  simgeler. 

Reiki Sembolü

Güç sembolü olarak kullanılır. Bütün spiral sembollerinin, enerjileri odaklama özelliği vardır. Negatif enerjiyi temizler ve pozitife dönüştürür.  Spirallerin yönü saat yönünde olduğu gibi, ters yönde de çizilebilir. Saate ters yönde çizilme nedeni hastalıkları vücuttan atmak içindir. 


Daire Sembolü 

Evrenin varoluşunun sembolüdür. Daire başlangıç ve son aynı noktada kesişir ve sonsuzluğu simgeler. Dinsel metinlerde dairenin içi yaratanı, dış çizgisi yaratılmış olanı ve her ikisinin birliğini anlatır. Döngüsel hareketin simgesidir.


Noktalı daire Sembolü
Noktalı daire ezoterizmde aydınlanmanın yani Nirvananın sembolüdür. İçindeki nokta hedeftir. İlk tezahür noktadan kaynaklanmıştır. Geri dönüş de noktaya doğru olacaktır. Dairenin çeperindeki insanlar farklı yarıçaplardan ilerleyecekler ama sonunda aynı noktada buluşacaklardır. Merkez etrafında döngüsel bir eylem yapmanın da sembolüdür.

Göz Sembolü
Göz, ruhun, zekanın ve aydınlanmanın sembolüdür. Fiziksel dünyayı gören algılayan organ gözdür. Ezoterizmde duyu dışı algılamalarımızın simgesidir. Gözler de eller gibi manyetik tesirler yayar. Kimi şifa sistemleri elle kimileri gözle yapılır. Göz sembolü yüce âlemi temsil etmek için kullanılmıştır. Yüce âlemi sembolize eden bir başka unsur tavus kuşudur.

Var Oluşun Dört Büyük Kuvveti

 
Şeklin bütünü tüm evrenin varoloşunun sembolüdür.


1-      Daire: Daire ve noktalı daire, Mu alfabesinin ilk harfidir. Ra denilen güneşi sembolize eder. Nokta: Bir’ in sembolüdür. Bir’in tezahür etmesiyle merkezi ifade eden noktadan dairesel alana geçilir ve tezahür başlar. Bu evrenin oluşumunu sağlayan ilk harekettir.
2-      Mu alfabesinin “H” harfidir. Dairenin ortasında bulunur ve dört kuvvetin merkezdendışa doğru açılımını ve bu süreçte yaratma eyleminin başladığını sembolize eder.
3-      Bir’den çıkan dört enerjiyi simgeler.  Teklikten çokluğa geçişi anlatır.
a.       Ruh enerjisi
b.      Zaman enerjisi
c.       Fizik (madde) enerjisi
d.      Hayat enerjisi
4-      Her bir kuvvetin ortasında bulunur. Faaliyet sembolüdür. 4 büyük kuvvetin her an aktif olduğunu gösterir.
5-      Her bir kuvvetin merkezinden aldıkları gücün bağlantısını sembolleştirir.

Ayinsel Dönüş
Spiral ve dönme hareketleri çakraların faaliyetlerini hızlandıran güçlü bir enerji girdabı oluştururlar. Bu yüzden çarka açma yollarından biri de spiral ve dönme dansları yapmaktır. Bu şekilde enerjiler rezonansa gelir ve bilincin yükselişi gerçekleşir.
Daire şeklindeki hareket, dünyalar arasındaki perdeyi daha kolay ayırabileceğimiz kutsal bir meken yaratır. Ruhsal dünyadan fiziksel dünyaya bir enerji akışı sağlar. Örnekler; halay, Kabe’de Tavaf..

Hayat Bir Dansçı Bizlerse Onun Dansıyız
Hayat, seslerin ve renklerin bir şölenidir. Mikrokozmos ve makrokozmosun titreşen uyumudur. Başlangıcı ve sonu olmayan ve sonsuza giden bir akıştır.
Eckhart Tolle, hayat bir dansçı bizlerse onun dansıyız.
Dansın Faydaları;
  • Dans, yaşamın gizli güçlerini ve enerjisini uyandırmamız ve harekete geçirmemiz için bize doğuştan bahşedilen dinamik bir hediyedir.
  • Hareket yapmak insanı dengeler, iyileştirir, uyandırır ve enerji verir.
  • Dans sezgiyi ve mantığı bir araya getirir ve beynin iki yarısını birbirine bağlar. Hareketler dış kişilik ile iç kişiliği birleştirir ve ilahi yönlerimizle köprü kurmaya yardımcı olur.
  • Her hareket vücutta ve zihinde elektriksel değişimler yaratır, buna bağlı olarak duygularımızı da etkiler.
  • Dans, ruhsal kimliğimizin dışa vurumudur. Hepimizin kendisine has vücut hareketleri vardır. Dans stilimiz bizim rengimiz ve kişiliğimizle ilintilidir. Duygularımızı ve iç dünyamızı dansla yansıtırız.

MİKRODAN MAKROYA ESTETİĞİN NEDENİ; ALTIN ORAN
  • Tabiatın kitabımatematik dilinde yazılmıştır.
  • Bitkilerde altın oranın sağladığı yaşamsal rolün önemi çok büyüktür. Bitki üzerindeki hiçbir yaprak diğerini gölgelemez. Bu sayede tüm yapraklar güneş ışığından, sudan ve havadan eşit olarak faydalanırlar. Yağmur suyunun bitkilerin köklerine kadar inip onu su ihtiyacını en iyi düzeyde gidermesi de yine bu dizilim sayesinde gerçekleşir.
  • Çam kozalağı ya da ayçiçeği gibi bitkilere dikkat edersek tanelerinin spiral çizerek bitkiyi şekillendirdiğini görürüz. Bu spirallerde de yine altın oranın varlığına rastlanır. 
Kulakta Altın Oran
Logaritmik sarmal yapı canlılara mükemmel bir denge sunar. Buna örnek iç kulaktaki salyangoz cisimciğidir.
Dış kulak kepçesi de sarmal yapıdadır. 

Fraktaller ve Kaos
Kaos, birçok farklı ölçekte kendine benzeyen biçimler ortaya çıkarır ve kaos bilimciler bunu kendinden benzerlik (self-similarty) olarak adlandırır.

Kelebek Etkisi
Bütünün herhangi bir parçasında meydana gelecek bir değişim bütünü doğrudan etkileyecektir. Bu teori “Kelebek Etkisi Teorisi” olarak da bilinir.


Tıpatıp Değil, Benzeri
Altın orana sahip her şekil, altın oranı kendi içinde sonsuz sayıda tekrarlayabilir.
Phi (altın oran) içeren yapılar sürekli kendini tekrar eder.

Fiziksel benzerlikler olabilir, kişilik benzerlikleri olabilir ama hiçbir insan bir diğerinin aynısı değildir.

Her birey kendine has bir vücut ölçüsüne, kendi ses tonuna, imajına ve havasına sahiptir. Hepimiz kendimize has zevklere, eğilimlere, tercihlere, kişilik özelliklerine, duygu ve düşünce yapısına sahibiz. 



EZOTERİZMDE SAYILAR
Eski Mısırlılar doğa üzerinde yapıcı rol oynayabilmek adına matematik ve astronomiye özel bir önem vermişlerdir.

0 “sıfır”
Boşluk anlamına gelen “sifr” olarak adlandırılır ve çember yuvarlak olarak şekillendirilir.
Tüm sayılar “bir” den çıkmıştır 1 ise sıfırdan. 0 da büyük bir sır saklıdır. Herşeyi hiçten yaratır. Dairesel biçimiyle sonsuzluğu ve evreni temsil eder. Tanrıyı temsil eder. Çünkü tanrı ne çoğalır ne azalır.

1 “Bir”
Bütün sayısal dizinin başlangıcıdır. Birliğin, bütünlüğün ve ilahiliğin sayısıdır.

2 “iki”
Dualitenin sembolüdür. Her şey ikiden oluşur. Hayat-ölüm, dişi-erkek sonlu-sonsuz vb.
Yaratılışı meydana getiren dualite sadece bir illüzyondur. İki zıt kutup bir araya geldiğinde dualite kalkarak birliğe dönüşür, nötr bir hal ortaya çıkar.

3 “Üç”
Üç tüm varlıkları üretti. Evrenin yapı taşıdır, yaşamın gerçek anahtarıdır. İki güç bir araya geldiğinde, sonucunda üçüncü bir şey ortaya çıkar.

4 “dört”
Fiziksel düzlemi temsil eder ve kendini dört dünyevi element olarak ateş, hava, su, toprakla ifade eder.

5 “Beş”
Tanrı’nın kendini insan aracılığıyla tezahür ettirmesi 5 ile simgelenir. İnsanı ve dünyayı simgeler. Elimizde ve ayağımızda 5 parmak bulunur. 5 duyu organı vardır. Akupunktur sanatları da 5 elemente dayanır.


6 “altı”
Uyum ve güzelliği ifade eder.

7 “yedi”
Mistik ve kutsal kabul edilen bir sayıdır. Pi sayısının evren açısından önemi düşünülürse, pi: (7/22) yarattığı dengenin yedi sayısıyla bağlantısı ortadadır. Tamamlanmışlığın, bütünlüğün sayısıdır.

8 “sekiz”
Ruhla maddeyi birleştiren tamamlanmanın sayısıdır.

9 “dokuz”
Önceki sayı grubuyla 10’dan sonra başlayan sayılar arasında dönüş sayısıdır.

10 “on”
Mükemmelliği temsil eder. Fisagor’a göre, mükemmel üçgen 10 noktadan oluşur.

11 “onbir”
İlk rakamın tekrarı olduğu için özel bir rakam olarak kabul edilir.

12 “oniki”
Tamamlanmanın sayısıdır. Eski uygarlıklardan beri saat 12 ye, yıl 12 ye bölünmüştür.


HOLOGRAFİK EVREN
  • Evrenin her bir parçası, zerresi bile kozmosun tümünü içerir. Bununla birlikte tüm gücünü de. Bilim adamları uzay boşluğunun her bir santimetreküpünün, tüm okyanusları buharlaştırmaya yetecek kadar enerji içerdiğini tespit etmişlerdir.
  • Hologramın en önemli iki özelliği hologramı parçalara da ayırsak, her bir parçanın görüntünün bütününü vermesi ve gerçek olduğuna inandıracak nitelikte aldatıcı bir üç boyutlu görüntü yansıtmasıdır. 
Madde Ne Kadar Madde
Kuantum fiziği bize görünen maddenin salt atomlardan değil daha derinlerde atomun bile kuarklar denilen daha küçük atom altı parçacıklardan hatta titreşimlerden oluştuğunu gösterdi.

Klasik Fiziğin Çöküşü
Evren gözlemcinin iradesinden (düşüncesinden) bağımsızdır.

Ünlü İzafiyet Teorisi
Einstein, üç boyutlu dünya yerine dört boyutlu bir dünya modelini savunmuştur.
Gözlemcinin varlığı da önemlidir, gözlemci gözlemlediği dünyadan ayrı olarak düşünülmez. Eientein’den önce üç boyutlu bir uzay olduğu ve bu uzayın bir bütün olarak zamanın içinde geçmişten geleceğe aktığı düşünülürdü.
İzafiyet teorisine göre, evrendeki her şey; hem varlıklar hem de tüm varlıklara has olan tüm fiziksel olaylar tamamen görecelidir.
Enerjinin yoğunlaşmasından madde, maddenin yoğunluğunun azalması sonucunda ise enerji meydana gelir.
Bizler maddesel bir dünyadan ziyade, dev bir enerji okyanusunun içinde yaşıyoruz.

Tanrı Zar Atmaz
Evrende tesadüf yoktur. Her şey planlı ve programlı bir şekilde işler. Ama atom altı dünya tam tersini söylüyor. Mikrokozmosun büyülü atmosferinde her hangi bir kesinlik yoktur. Kararlı görülen bir atom aniden bozulabilir.
Gizli Bir Düzen Mi?
  • Bizim algı alanımız sınırlı çerçevede hayat bulduğundan, kozmosun ve yaşamın sadece az sayıda yönünü görebiliyoruz. Göremediğimiz ya da aklımızla çözemediğimiz kaotik oluşumları düzensizlik ve rastgelelikle ilişkilendiriyoruz.
  • Taneciklerin parçacık özelliği, onların görünümlerinden sadece bir tanesini yansıtır.
  • Foton denilen ışık parçacıklarına uzayda bir de dalga eşlik eder. Işık önüne bir engel çıkmadığı sürece dalga gibi yayılır, önüne bir engel çıktığında ise parçacık şekline bürünür. Bu ikili özelliği gösteren şeylere “kuanta” denir. Biz atom altı parçacık diyelim.
  • Elektron parçacık özelliğinden dolayı ışık noktası olarak görülür. Uzayda bir enerji bulutu şeklinde de var olması mümkündür.
  • Kuantalar, dalga olarak görülebildiği zamanlarda, aynı anda iki veya daha fazla yerde olma yeteneğinde olur.
  • Dalgalar yapıları gereği tüm uzayı doldurduğu için aslında boş uzay diye bir şeyden söz edilemez. Evreni oluşturan tüm maddesel sistemler enerjinin belirli bölgelerde çok kısa sürelerde yoğunlaşıp çözülmesinden oluşur. 
Kuantaların görünümleri neye bağlı?
  • Kuantalar, bilim adamlarının niyet ve beklentilerine aynı şekilde karşılık verirler. Parçacık olarak görmek isterse kuanta hemen parçacık olarak görünür. Eğer dalgasal bir formla karışılacağını düşünürse de dalga şeklinde görünür. Deneyi yapan kişi değiştikçe sonuç farklı çıkar.
  • Gözlemcinin (deneyi yapan) beklentisi, düşünce gücü ve şuuru deneyi etkileme gücüne sahiptir. Werner Heisenberg, gözlemci, gözlediğini sırf gözleme eylemiyle başkalaştırır. Bu ise şuurun fiziki evrende rol oynadığının kabulüdür.
  • Buna kuantum fiziğinde “çökme” deniyor. Sonsuz olasılıklar içinden sadece bir tanesi, gözlemcinin (biz oluyoruz) gözlemesi yani algılaması ile gerçekleşiyor. 
Schrödinger’ in Kedisi
Bir cismin iki veya daha çok eşzamanlı olarak bulunabilmesi olayına”durumların üst üste gelmesi” ya da “çoklu durum” denir. Ancak bir süre sonra bu çoklu durumlardan biri çöker ve diğeri algılanır.

Bakarsanız Çaydanlık Kaynar mı?
Bir şeye sürekli olarak baktığınız zaman, özellikle de onunla ilgili bir niyete ya da beklentiye sahip isek, ister istemez düşüncelerimizle onu etkiliyoruz. Gözlemcinin gözlenen şey üzerindeki etkisi bilim dünyası tarafından şu anda “Kuantum Zeno Etkisi” olarak adlandırılıyor. Çaydanlığı kaynamaması, gözlenen atom bozunmaz teorisi.

Kuantum Zeno Etkisi
Gözlemci gözlediğini etkiler. Zihnimizle ya da düşüncelerimizle maddeye etki edebildiğimizi gösterir, bu demek oluyor ki şuur maddeden ayrı değildir. Hepsi bölünmez bir bütünün parçası durumundadır.

David Bohm ve Elektronlar
Özde tüm maddeler aynı elektrondan oluşur. Farklılık, aynı atom altı parçacıkların farklı kombinasyonlarda dizilmesinden kaynaklanır.

Kuantum Teorisine yeni yaklaşım
Evrende tesadüf ve belirsizlik olamaz.

“Gizli Düzen” in Kanıtı: Gliserin Deneyi
Yok oluş da bir illüzyondur. Bir şeyin yok olması (ölüm de dahil) sadece bizim görüş alanımızın dışına çıkmasıdır. Termodinamiğin birinci yasası; Enerji yoktan var olmaz, yok edilemez. Sadece dönüşüm geçirir.
Her şey günün birinde kaynağına döner ve kaynak bizim bilgimiz dışında ise bizim içn gizlidir, görünmezdir. Ancak, bu onun var olmadığını göstermez.

Foton “Telepati”si
Einstein “hiçbir iletişim, ışığın hızından daha hızlı olamaz” Evrendeki en büyük hız ışık hızıdır.

Onlar aynı değil ayrı
Bir hologram tek bir laser ışığının iki ayrı ışına ayrılması ile oluşur.

HOLOGRAFİK BEYİN

En büyük bilgi deposu: Beynimiz
Uyarıların beyinde bıraktığı ize engram denir ve engramların yapısının ne olduğu bilim dünyası için bir merak konusudur.

Yılmayan Fareler
Lashley, önce denek fareleri labirentte yollarını bulmaları için eğitiyor. Daha sonra farelerin beyinlerinden bazı bölümleri çıkarıyor, fareler yine yollarını buluyorlar. Farelerin beyninden parça alınmış olsa da anılar yok olmuyor. Ancak, motor yetenekleri ve ilerlerken yürüme zorlukları gözleniyor.Hafıza tam olarak işliyor.

Karl Pribram, Yale Üniversitesinde yaptığı çalışmalarda beyninin yarısı çıkarılan insanların hafızalarının tam yarısını değil de sadece bir kısmını kaybettikleri gözlemlenmişti.
Bilginin veya anıların beynin sadece bir bölgesinde saklanmaktan ziyade bütüncül biçimde beynin her yerine dağılmış olduğunu gösteriyordu.Beynin en küçük parçası bile hafızanın tamamını içeriyordu.

Cevap hologramda gizli
Eğer bir holografik filmin her bir parçası bütüne ait tüm bilgiyi kapsıyorsa beynin her parçası da aynı şekilde hafızanın tamamını içerebilir.

Beyin de Hologramdır
Beyindeki her parça bilgi diğer her bir parçayla çapraz bağlantılıdır.
Hologramın her bir parçası diğer parçalarla sonsuz bir şekilde çapraz bağlantılıdır. Bu durum hatırlama ve unutma sürecimize de ışık tutar.
Beyin, bütünsel algılar. Daha önce görmüş olduğu bir nesneye ait bilgiler beynin tümüne yayılmış durumdadır. Çağrışım sağlandığında ise hafıza uyarılır ve hatırlama ya da doğru algılama gerçekleşir. Kişi ya benzeterek ya da taklit ederek öğrenir.
Holografik beyin modeli aynı zamanda, bedenimizin bir bölümüyle ilgili sahip olduğumuz ya da öğrendiğimiz becerileri zamanla bedenimizin diğer bölümlerine nasıl aktardığımız konusunu da açıklar.
Tüm becerilerimize ait hatıralar beyne bölgesel değil bütünsel bir şekilde kaydedilir.

Biçim mi? Kod mu?
Bir nesneye baktığımız zaman beynimizde onun asıl görüntüsü oluşmaz. Beyinde dalga boyları ve girişim modelleri kısacası garip görüntüler oluşur.
Gören göz değil beyindir. Çevremizde gördüğümüz nesneleri gözümüzle gördüğümüzü sanırız. Göz, sadece ışığı alma organımız olarak görev yapar. Görme olayını gerçekleştiren beyindir. Görüntüler beyinde oluşur. Sadece görme değil, duyma, koklama, hatta tat alma olayları bile yine beynimizin içinde gerçekleşir.

Görme
Dış dünyada gördüğümüzü sandığımız ve gerçek olduğuna inandığımız şeyler sadece beynimizin içindeki bir görüntüden ibarettir. Aslında her şey hayaldir.

Aynı durum diğer duyular için de geçerlidir.
  • Dış dünya kulağa ne kadar gürültülü gelirse gelsin aslında beynin içinde duyma merkezinde sessizlik hakimdir. Gürültü sadece beynin içinde duyumsamadan ibarettir.
  • Koku algısı da aynı şekilde beynimizde oluşur. Beynimiz hiçbir zaman koku moleküllerinin kendisiyle etkileşemez.
  • Derimizdeki sinirler de uyarıldığında, bu uyarılar elektriksel sinyaller haline beyne gönderilirler.
  • Dış dünyadan gelen tüm uyarılar da aslında elektromanyetik dalgalar ve titreşimler şeklindedir.
  • Gördüğümüz renkler ed ışığın farklı dalga boylarıdır. Bu farklı dalga boylarını renge dönüştüren yine beynimizdir. 
Herkes farklı görür
Birbirimize baktığımızda birbirimizin sadece fiziksel bedenini algılıyoruz. Hayvanlar bizim gibi göremeyebiliyor. Sonuç olarak farklı gözlemciler aynı şeyleri farklı biçimde görüyorlar. Öyleyse, aslolan gerçeklik nedir?

Filozofik görüşler
  • Berkeley; Duyumlarımız bizim ruhumuzda sahip olduğumuz fikirlerdir. Duyularımızla algıladığımız nesneler fikirlerde başka şeyler değildir ve fikirler ise bizim ruhumuzun dışında var olamazlar. Dışımızda gördüğümüz şeyler aslında dışımızda değil içimizdedir.
  • Maddenin ruhumuz ya da zihnimiz dışında hiçbir gerçekliği yoktur.
  • Kuantum mekanikçileri nesnel dünyanın yoğunlaştırılmış bir dalga şeklinde var olduğunu ispatlamışlardı. Onlara göre insanı aldatan en büyük problem bizim algılarımızla var olan dünyanın gerçekliği konusunda oldukça ikna edici detayların bulunmasıydı.
  • Nesneleri oluşturan fikirler, kavramlar ve bilgilerdir.
  • Gerçek olan sadece bir hayal aleminde yaşadığımızdır. 
Sicim Teorisi
  • Maddeyi oluşturan kuark ve leptonlardan da da öte tüm maddesel varoluş, titreşen ve dönen küçük sicimlerden meydana gelmiştir.
  • Sicimler, bir kemanın telleri gibi salınan, 10-33 santimetre uzunluğunda, minik iplikçiklerdir. Tüm uzay bu sicimlerle doludur. 
Gözlemci Gözleneni, Gözlenen de Gözlemciyi Yaratır
  • Varoluşun maddi yönü, sadece beş duyumuzun (ve beynimizin) duyarlılık sınırlarına göre şekillenir ve canlılık kazanır.
  • Wheeler, fiziksel evrenin gerçekliğinin onu gözleyenler ve algılayanlar tarafından yaratıldığını söyler. Fiziksel evren de kendi gerçekliğini meydana getiren gözlemcileri yaratır.
  • Tüm parçalar bütünün kapsamı içinde yer alır. Saklı düzende Bir ve Tek olan, açık düzende çokluk olarak yansır. Tek, açık düzende çokluk olarak tezahür ederken gizli düzende “Bir” olarak var olur.
  • Saklı düzen olmasa gizli düzen de var olamaz. Kuantum alan olmasa madde de var olmazdı. Gözlemci olmasa gözlenen de olmazdı. 
Bilinç maddenin temelidir
  • Bohm; Maddeyi şekillendiren gücün temelinde “şuur” ya da “bilinç” vardır.
  • Bohm; Evrensel bilinç, fiziksel evrenin ötesinde değil bizzat kendisidir.
  • Kuantaların görünür yönü parçacık, görünmeyen (saklı düzendeki) yönü dalga ise benzer şekilde, evrensel şuurun da gözlemlendiğindeki durumu Fiziksel Evrenler iken; gözlemlenmediğindeki “dalga durumu” ise Evrensel Bilinçtir. Bilinç ve madde ayırımı bir illüzyondan ibarettir.
  • Bir anlamda gözlemci ile gözlenen aynı şeydir. İkisi aynı holografik çerçevede yer alır ve görünür dünyamızdaki bizim gözleyen ve gözlenen olarak sınıflandırdığımız iki ayrı grup daha temel seviyede bir’dir. Daha yüksek bir düzeyden yansıtılan aynı hologramın parçalarıdır.
  • İnsan zihni ve bedeni de birbiriden ayrı değildir. İkisi de bir araya gelmiş bir bütün oluşturmuştur. 
Telepati
  • Duygusal yönden birbirine bağlı olan canlılar (anne ve çocuk, iki sevgili veya ikizler) telepati olayını daha sık yaşarlar.
  • Hayvan ve bitkilerin de telepatik yetenekleri vardır.
  • Kuantum potansiyeli tüm uzayda geçerli olduğuna göre, bütün parçacıklar, zamandan ve mekandan bağımsız bir şekilde birbiri ile ilişkidedir.
  • Bilinç düzeylerimizi ya da beyin frekansımızı belirli bir kişinin frekansına ayarlayarak holistik ağda var olan o kişinin düşüncelerini algılayabiliriz. Bu sayede telepatik bir iletişim gerçekleştirebiliriz. 
Evrenin her zerresi tüm evrenin bilgisini taşır
  • Bazen aniden ilhan gelir ve biz ruhumuza düşen bu enformasyonları notlara, harflere ya da sayılara dökeriz. İnsanlık olarak şu anda yaptığımız şey zaten bir şeyleri bulmaktan ziyade keşfetmektir.
  • Beynimiz düşünce üreten değil düşünceyi algılayan ve buna karşılık veren bir organdır. Beynimiz, tpkı bir radyo alıcısı gibi davranır.
  • Bizim bir şeyler üretirken yapmakta olduğumuz şey beyin frekansımızı belirli bir düzeye ayarlayıp holografik evrendeki bilgi şebekesinden o frekansta var olan verileri kendi algı kapsamımız içine almaktır. Aslında sonsuz kaynakta potansiyel olarak var olan şeylere ait izler yakalayıp-algılayıp bunu madde dünyasında somutlaştırmaktır. Bunun sonucunda da ya bir buluş yaparız ya da eserler üretiriz. Yaşanmış olan her olay, söylenmiş her söz ve her şey evrensel bellekte kayıtlıdır. Bizler olmayan bir şeyi düşünemeyiz, üretemeyiz. Sadece var olanı kendimize var ederiz. 
Beyin dalgaları
  • Beynin çeşitli bilinç durumlarında farklı elektromanyetik dalgalar yaydığı kanıtlanmıştır.
  • Beyin alfa, teta, beta ve delta dalga boyunda titreşir. Bunların her biri farklı dalgalar yayınlarken, her bir her bir boyutta farklı işlevler gösterir.
  • Uyanıklık durumunda Beta dalgaları yayılır. Zihin aşırı aktif ve düzensiz haldedir.
  • Beyin sakinleştiği ve uyku ile uyanıklık durumu sırasında olduğu zaman Alfa dalgaları yayılır. Zihinsel telepati, yaratıcı ilham deneyimlendiği zamanlar, meditasyon ve yoga çalışmaları esnasında beynimiz alfa boyutundadır.
  • Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı Teta düzeyinde sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor. Ressam, müzisyen, usta meditasyoncular.
  • Meditasyonun daha fazla derinleşmesi ile beyin dalgalarının yavaşlaması sonucunda Delta dalgalarına ulaşılır. Zihin tam bir sükunete erer. Uzay ve zamanın tüm illüzyoları kaybolur. İç ve dış arasında algılayan ile algılananlar arasındaki tüm farklılıklar bir anda yok olur. Kişi sonsuzluğa dalar.
  • İnsan bu yüksek bilinçlilik hallerinde evrenin bütünüyle ve boşlukta holografik olarak yüklü bulunan bilgi kaynağıyla temasa girip üretim ve buluşlarını tam bu noktalarda iken yapabilme yetisinde olur. 
Rüyayla Gelen buluşlar
  • Birçok bilimsel deney, bilim adamlarının pür dikkat gözlemleri sonucunda yapılır. Ancak, bazı buluşlar zihinsel faaliyetlerin minimum seviyeye indiği rüya hallerinde yapılmıştır.
  • Einstein; Işınlardan birinin üzerinde seyahat etmek nasıl bir duygu verirdi diye düşünmüş. Kendisini ışık üzerinde kâinatı dolaşırken hayal etmiş ve bu sayede izafiyet teorisini bulmuştur.
  • Bilim önemlidir, ama hayal gücü her şeyden önemlidir. 
Şaşırtan tesadüfler
Evrende tesadüf diye bir şey yoktur. Olaylar aslında kozmik şakacı tarafından hazırlanmış ortamlardır. İyi niyetle yayınlanan her istek ve her düşünce kozmosta hayat bulur.

Rastlantı teorileri
  • Hepimiz holistik bir ağın parçasıyız.
  • Rastlantı; birbirini etkileyen ya da birbirlerini çeken öğelerin birbirlerini aramaları ya da eş zamanlı biçimde gerçekleşen olaylar olarak tanımlanır. 
Hipnoz seansları
  • Holografik evrende bütün bilgiler her an her yerdedir.
  • Hipnoz esnasında, beyin dalgalarının frekansı yavaşlar ve kişi tamamen hipnoza girer.
  • İnsanlar ansızın detaylı görüntülere tanık olmaya başlar. Kişi kendini başka bir zamanda ve mekanda ve başka bir kimlikle aniden bir olayın akışı içinde bulur. Çoğu kişi yaşadıkları deneyimlerin kendi geçmiş yaşamlarından edindikleri izlenimler olduğunu düşünürler ama bu her zaman böyle olmayabilir. Bir başkasının yaşadığı deneyimi, kendi deneyimiymiş gibi “yeniden yaşayıp” olayı içselleştirmesi de mümkündür. 
Uzaktan Enerji Aktarımı
  • Enerjetik şifa, enerji aktarımının uzaktan da gerçekleştirilebilmesidir. Reili enerjisi ile şifa sisteminde, uzaktan enerji aktarımı yapılmak istendiğinde, enerji isteyen kişi alıcı durumuna geçer. Reiki enerjisini uzaktan gönderen kişi, alıcı avuçlarının içinde olduğunu hayal ederek enerjiyi o kişiye yönlendirir. Akan enerjiyi hem alıcı, hem verici hisseder ve evrensel enerjiden her ikisi de pozitif biçimde istifade eder.
  • Zamansızlık kavramı reiki enerjisinin gelecekteki herhangi bir duruma ya da olaya gönderilebilmesini de mümkün kılar. 
Plasebo etkisi
Zihin ve beden ilişkisi olarak adlandırılan Plasebo etkisi halk arasında şeker hapının iyileştirici etkisidir. Şeker hapı farmokolojik açıdan hiçbir etkiye sahip değildir. Hasta o ilacı içerek iyi olacağına inandığı için iyileşme süreci gerçekleşir.

Evrensel Bilinç
  • “kolektif Bilinçaltı” kavramı ortak bir bilgi havuzunu ifade eder.Tüm zihinler birbiri ile ilişki içindedir. Her birey hem kendi bilinçaltı hem de kolektif bilinç tarafından etkilenir ve etkiler.
  • “Nazar” olarak bilinen kavramın temeli insan düşünce ve niyetinin bir başka insan ya da varlığın elektromanyetik enerji alanı üzerindeki etkisine dayanır.
  • Bir toplumda bir birey ya da bireyler bir düşünce ya da davranış biçimi sergilediğinde, bu zamanla diğer bireyler tarafından benimsenir ve sergilenmeye başlanır. 
Evrensel Yasalar
  • Evren hem maddesel boyutta hem de manevi anlamda yasalarla işler.
  • Tüm olaylar zincirleme şekilde birbirinden etkilenir.
  • Hologram kaydındaki her noktanın eşitlendiği gibi varoluştaki tüm varlıklar eşittir. Farklı görünmemizi sağlayan şey varoluş denilen kozmik sahnede farklı rollere bürünmemizden kaynaklanır.
  • Kapsama yasasına göre bir üst air altını görüp gözetmekle yükümlüdür. Dolayısıyla her boyut altını yükseltmekle yükümlüdür ki kendisi de yükselebilsin.
  • Bir zamanlar birbirine bağlı olan şeyler, sonradan uzaklaşıp ayrılsalar da parçalardan birindeki değişiklik uzaklık farkından bağımsız olarak, mutlaka diğerini de etkiler.
  • İstek yasası; ne istediğinize ve düşündüğünüze dikkat edin. Gerçek olabilir.
  • Bilincimizde hayal ettiğimiz ve istediğimiz bir şeyin gerçekleşebilmesi için bilincimizle bilinçaltımızın uyum içinde olması gerekir.
  • Farkındalık kazanmak özellikle de bilincimizin alt katmanlarına ulaşabilmek o kadar da kolay değildir. Gerçek savaşçı istek yasasını kullanıp yeni bir hayat elde etmek istiyorsa bu cesareti göstererek kendini keşif yolculuğuna gözünü kırpmadan başlar.
  • İstediğiniz bir şey başka birisine ya da birilerine zarar verecek türden bir sonuç doğuracaksa bu evrensel irade tarafından veto edilir.
  • Bir düşünce bilinç altında süreklilik kazandığı zaman inanca dönüşür. İnanç ise gerçek olmasının temelidir.
  • İnsanın neyi yaratacağı seçimlerine, seçimleri ise bilinç düzeyine bağlıdır. 
BOŞLUK GERÇEKTEN BOŞ MU?
  • Kuantum boşluğunun aslında boş olmadığını, tam tersi her şeyin altında yatan yoğun bir dolulukla kaplı olduğunu göstermiştir.
  • Boşlukta türlü türlü alanlar olduğu için boşluk titreşir ve dalgalanır. Aynı zamanda enerji üretir.
  • Boşluk aslında boşluk değil şidetli bir etkileşimler bölgesidir. 
Form boşluğun yoğunlaşmış biçimidir
  • Kuantlar, boşluk olan mahşerde çok ani biçimde yaratılır ve yine çok ani biçimde yok edilir. Anlık yaratılış ve yok oluş boşluğun dalgalanmasına neden olur. Madde de dalgalanmalardan oluşur.
  • Var olmuş ya da var olabilecek her şey potansiyel olarak boşlukta mevcuttur.
  • Kuantum boşluğu olarak adlandırdığımız kavram, tek bir daimi, zamansız yok edilemez bir bütünden oluşan “yoğun doluluk”tur. 
Boşluk sonsuz enerji kaynağıdır
  • Nikola Tesla’ ya göre boşluk sonsuz bir enerji kaynağıdır.
  • Sıfır noktası enerjisi uzayın en boş ve içinde hiçbir türden enerji bulunmayan durumda sahip olduğu enerjidir. 
Burgu dalgaları
  • Atom altı parçacıklar spine ve manyetik momentuma sahip olduklarından manyetik tesir meydana getirirler, Bu manyetik tesirler de boşlukta minicik girdaplar yaratırlar.
  • Burgu dalgaları spin dalgaları ya da manyetik eksen dalgaları olarak da bilinir.Bu girdaplar enerjinin yanı sıra inanılmaz bir hızla (ışık hızının çok üstünde) evrenin her bir köşesine bilgi taşır. Bu döner yapılar holografik yapıya sahiptir. İki ya da daha fazla burgu karşılaştığında girişim deseni oluştururlar. Bu şekilde her birinin taşıdığı bilgi bir araya gelir.
  • Boşlukta burgu dalgaları gibi skalar dalgalar vardır. Skalar dalgalar da ışıktan hızlı hareket eder. Bu yüzden zaman ve mekandan da bağımsızdırlar.
  • Evrende yaşanmış olan hiçbir şey yok olmaz. Her şeyin tüm bilgisi akaşaya kaydolur.
  • Tüm enerjiler ve bu enerjilerin yoğunlaşmasından oluşan nesneler sadece farklı yoğunluklara sahiptir. Özünde her şey boşluktan meydana gelir ve boşluğa geri döner. 
İnsan da Hologramdır
  • Hafıza kayıt görevini sadece beynin üstlendiği düşünülür. Bununla beraber, holografik düzeyde bilgiler tüm alana yayıldığı için hafıza kayıtlarının sadece beyne değil bedendeki tüm hücrelere yayıldığını söyleyemez miyiz?
  • Yaşadığımız olaylara dair tüm anılarımızın tüm hücrelerimize hatta DNA’larımıza aynı anda kaydolur.
  • Sevgi duyduğumuz varlığa karşı tüm hücrelerimiz (tüm beden) aynı anda tepki verir. Bunun bir sonucu olarak da sevdiğimiz ya da şevkat duyduğumuz varlıklara sarılmak ya da dokunmak isteriz. 
HOLOGRAFİK VAROLUŞ

Levh-i Mahfuz
Zigot tüm hücrelerin çıkış noktası olan ana hücredir. Zigot’un DNA’sı vücuttaki tüm hücrelere has bilgiyiçerir.

Zerre Küllün Aynasıdır
  • DNA’ mızdaki bilginin sadece çok küçük bir bölümünü kullanıyoruz. Geriye kalan %90 lık kısmınsa ne işe yaradığı henüz bilinmiyor. Bu kısımda evrenin tüm bilgisini ve potansiyelimizin geri kalan kısmını barındırdığını düşünüyorum.
  • Kuantum potansiyelinde kuantalar bir gözlemci tarafından algılanana kadar (gizli düzende) dalga karakterinde var oluyor. Gözlemcinin gözlemek istemesi durumunda partikülleşip görünür hale geliyor. Kapalı düzenin açık düzende ortaya çıkması bir gözlemcinin varlığı ile mümkün.
  • Zaman ve tüm boyutlar bir algılayanın olması durumunda var olur.
  • Tanrıyı görmek mümkün değildir. Tanrıyı görebilmek için bütünün tüm parçalarını aynı anda görmek gerekir. Bu da mümkün değildir. 
Yoktan Varoluş
Karalık aslında ışığın yokluğudur. Ama karanlık bir yerde sırf bizim gözlerimiz görmüyor diye hiçbir şeyin olmadığı anlamına gelmez.

Önce düşün sonra söz
Bing Bengten beri evren sürekli genişlemektedir.

Kuantum Dalgalanmaları
Madde olarak algıladığımız her şey boşlukta etkileşen kuantum parçacıklarının dalgalanmalarından oluşur. Kuantum parçacıkları ise boşluğun içinde bir görünüp bir kaybolur. Yani bazen parçacık bazen de dalga karakterine bürünür.

Dalga-Tanecik İkiliği
Ölüm olayı gerçekleştiğinde varlık yok olmaz sadece kaynağı olan ruhlar alemine geri döner. Dolayısıyla ölüm tek olana dönüşür.

SONUÇ
  • Bizler de kendi yüksek bilincimiz tarafından üç boyutlu gerçekliğe yansıtılan hologramlarız.
  • Ruh, tanrısal özden fışkıran nefestir. Sonsuz kaynaktır. Saf bilincin ta kendisidir.
  • Her yok oluş yeni bir başlangıcı doğuracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder