HERMETİKA Hermes’in Kayıp Sözleri
TIMOTHY FREKE & PETER GANDY
·
Mısır MÖ 3000 Tot, Kutsal yazı sayılan
hiyeroglifi icat ettiğinin düşünülmesiyle saygınlık kazanmıştır. O tanrıların
mesajlarının taşıyıcısı ve bütün insanların yaptıklarının yazıcısıdır. Tanrı
Osiris’in ölümünden sonra ölmüş kişilerin ruhsal bilgi ve saflık kazanmış olup
olmadığına, Tanrıların katında yeri olup olmadığına karar verir. Astronomi,
mimari, geometri, tıp ve din konularında her türlü bilgiyi Tot’un indirmiş
olduğu söylenir. Eski Yunanlılar tarafından piramitlerin mimarı olduğuna
inanılır. Yunanlılar, Tot’u kendi tanrıları Hermes’ in kimliğinde görmüşler ve
ayırt etmek ve bilgeliğini ululamak için “Üç Kere Yüce” anlamında “Trismegistus”
ünvanını vermişlerdir.
·
Hermetika batı kültürünün bir temel taşıdır.
·
Hermetik felsefenin can damarı, ruhsal olarak
yeniden doğma fikridir. (15)
·
Batı
Dünyasında Hermetika’dan etkilenenler;
o
LEONARDO DA VINCI (İtalyan düşünür, mimar, mühendis, mucid, matematikçi, anatomist,
müzisyen, heykeltıraşı, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve ressam)
o
DÜRER (Alman ressam, matematikçi ve matbaacı)
o
BOTICELLI (İtalyan
ressam)
o
ROGER BACON (İngiliz bilim insanı ve filozof)
o
PARACELSUS (İsviçreli
doktor ve kimyager)
o
THOMAS MOORE
(İrlandalı şair, yazar ve besteci)
o
WILLIAM BLAKE (İngiliz
şair, ressam ve mistik vizyoner)
o
KEPLER (Alman
gökbilimci, fizikçi, ve matematikçi)
o
KOPERNIK (Polonyalı
astronomi bilgini)
o
ISAAC NEWTON (İngiliz
fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof, ilahiyatçı)
o
SIR WALTER RALEIGH (İngiliz
aristokrat, asker, denizci, kaşif, yazar ve şair)
o
MILTON (İngiliz
şair)
o
BEN JOHNSON (İngiliz oyuncu
ve yazar)
o
DANIEL DEFOE (İngiliz
yazar ve gazeteci)
o
SHELLEY VE eşi MARY (İngiliz yazar)
o
VICTOR HUGO (Fransız şair,
romancı ve oyun yazarı)
o
CARL JUNG (İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu)
o
SHAKESPEARE (İngiliz
şair ve oyun yazarı)
o
JOHN DONNE (İngiliz
şair ve vaizdir)
o
JOHN DEE (İngiliz
matematikçi, astronom, astrolog, okült, seyir,
emperyalist ve yazar)
o
I. ELIZABETH (İngiltere ve İrlanda’nın ve
sembolik olarak da Fransa’nın kraliçesi)
·
Hermetika, özü ve önemi itibarıyla
o
Upanişadlar
o
Dhammapada
o
Tao Te Ching
Kutsal kitaplarıyla aynı düzeydedir.
Hermetika’nın Tarihi
·
Hermetika’nın kökeni tam olarak bilinmemekte
olup, eski mısır felsefesinden geldiğine inanılmaktadır.
·
MÖ 332 İskenderiye’nin kurucusu Büyük İskender
Yunanistan, İran, Mısır ve Hindistan’ı zapt ederek büyük bir imparatorluk altında
birleştirdi.
·
Yunanlılar, Museviler, Mısırlılar, Babilliler,
Fenikeliler, Hindistan Budistleri İskenderiye’de kaynaştılar.
·
I. Ptoleme İskenderiye’de kütüphane ve müze
kurdu. Dünyanın sunduğu bilgeliği sistematik olarak topladılar.
·
Hermes’e atfedilen Yunanca, Latince ve Kopt
dilinde yazılmış tüm eserler M.S. 2. ve 3. yy da İskenderiye’de bir araya
toplanmıştır.
·
İskenderiye’ nin altın çağı Roma
İmparatorlüğü’nun doğuşuyla sona erdi.
·
MS 391 Hristiyan Roma
İmparatoru Theodosius pagan derneklerini dağıttı ve tapınaklarını
yıktırdı. Kitapları yaktırdı.
Hermetika ve İslam
·
Pagan düşünür ve bilginler yeni ortaya çıkan
Arap kültürüne sığınırken bilgilerini ve Hermetik yazıları da birlikte
götürdüler.
·
9. yy başlarında Bağdat’da “Bilgelik Evi” ilk
üniversite kuruldu. Pagan eserler Arapça’ya çevrildi. Hermetika, İslam felsefesinde gizli akımlara
ilhan kaynağı oldu. SABBHİYE (Sabaeans) dini mezheplerinin kutsal kitabı olarak
kabul gördü.
·
M.S. 810 Filozof-bilim adamı Ahmet bin Tabit
Hermetik Paganizm’ in savunucusudur.
·
İslam geleneği altında kökleri Hermes’e kadar
uzanan bir grup da SUFİLER diye bilinen şair ve mistiklerdir. Sufi Filozof
Yahya Sühreverdi “İlk doğu dini” dediği inanç sistemini İslam’la bağdaştırmak
uğruna ömrünü verdi.
·
Sufi filozof Sühreverdi ‘ye göre Hermes
felsefesi Fisagor ve Eflatun vasıtasıyla Yunan’a, Zerdüşt rahipleri vasıtasıyla
Orta Doğu’ya taşınmıştır.
·
Sühreverdi ve Hallac-ı Mansur dini makamlarca
dinsizlikle suçlanmış ve öldürülmüştür.
·
Sühreverdi’ye göre Hermes, İslamda İDRİS Peygamber
Yahudi peygamberi olarak da Enoch’ la özdeşleştirilir.
Hermes ve Avrupa’nın Yeniden
Uyanışı
·
Arap camiasının giderek hoş görüşüz bir hale
gelmesi üzerine Hermetik kitaplara sahip olanlar güvenli sığınak arayışıyla 15
yy Floransa kaçtılar.
·
Pagan eserler ilk kez Latinceye çevrildi.
·
Cosimo di Medici Pagan felsefesinden ilhan alan
aydınlar ve mistikler ile “Yeni Eflatun Akademi” kurdu. Leonardo da Vinci, Michelangelo, Botticelli
ve Raphael bunlardan etkilenerek Pagan ilahlarını tasvir etmeye başladı. (15)
·
Cosimo’nun kayıp Pagan eserlerini bulmaları için
görevlendirdiği kişilerden biri 1460 yılında Hermes’in kayıp eserleriyle
karşılaşmış ve onları Floransa’ya getirmiştir.
·
Floransa’da
yeni kültürün doğuşu Orta Çağ’ın sonunun geldiğine işaretti. Biz buna “Yeniden
Doğuş” Rönesans diyoruz.
·
Matbaa makinelerinin İtalya’ya gelmesiyle Pagan
bilgeliği Avrupa’nın her yerine yayıldı.
·
Reformun babası Luther ile Reuchlin (Erasmus’un
Hocası) Almanya’da Protestan reformunun tohumlarını attı.
·
Thomas Linacre, Londra’da Kraliyet Hekimler
Koleji’ni kurdu. Matematikçi Cusa’lı Nicholas, hekim Paracelsus, mimar
Brunelleschi ve astronom Toscanelli kadim pagan ruhunun yeniden uyanışından
esinlenmiştir.
·
Rönesansta bilim, sanat, edebiyat ve dine
üzerinde hep birlikte çalışılması gereken birleşik bir bütünün parçası
olarak bakılmıştır.
·
1492 Roma Katolik kilisesi yetkilileri ve Fransa
kralının yardımıyla Floransa Cumhuriyeti darma dağın edildi. Bilim ve fikir
adamları Avrupa’nın her bir tarafına dağıldılar. “Beşinci Öz” adıyla
tanındılar.
Birleştirici Din
·
Elizabeth’in astroloğu Hermesçi John Dee parlak
bir matematikçiydi ve Öklit’in eserlerinin tamamını İngilizceye tercüme eden
ilk kişidir. Hermetika üzerine detaylı yazılan yorumların yazıldığı Prag’a
(Bohemya’nın Başkenti) sık giderdi. Katolik ve Protestanlar arasında mezhep
kavgaları sürerken Prag’da Hermetizm yükseliyordu.
·
Hermes’in Mısır kökenli dininin Giordano Bruno
gibi gezici vaizleri, yaptıkları seyahatlerle Avrupa’ya yayıldılar. Bruno’nu
hayal gücünde Yahudilerin, Hıristiyanlığın bütün mezheplerinin, Eflatuncu
Hümanistlerin ve Müslümanların bir araya gelerek aralarındaki farklılıkları
çözerek birleştirici din olma yolundaydı. BU düşüncesinden dolayı 1600 de
Romada “Çiçek Meydanı”nda diri diri yakıldı. (17)
Hermesin Çöküşü
·
1614 Bilim adamı Isaac Casaubon Hermetikanın
metin analizini yayınladı. Yunanca versiyonlarının gramer, sözcük dağarcığı,
form ve içerik açısından MS 2 yy ve 3 yy dan daha önceye gitmediğini
gösterdi. Bundan sonra Hermes kitapları
taklit ve sahte olduğu kanısıyla unutulmaya mahküm oldu. (19)
·
Hermes’in kitapları tek bir bilgenin değil, pek
çok yazarın ürünüdür. Bu yazılar Hermes’e atfedilmiştir. Herrmetik metinlerin 2 yy da İskenderiye’de
kaleme alındığı iddiası da haklıydı. Hermetika, Hıristiyanlığın İnciller kadar
eski ve Kuran’dan daha eski kimliğiyle dünyanın büyük kutsal metinlerinden
biridir. (20)
Firavunların Bilgeliği
·
Sakkara Piramit metinlerinin (Hiyeroglifler 5000
yıldan eski) keşfi ile Hermetika’nın firavunların bilgeliğini içerdiği, 2 yy
İskenderiye’sinde fikir adamlarının yeni bir düzenleme yaptığı sonucuna
varıldı. (20)
·
Fisagor, Mısırlıların dinine insiye olmak için
bu ülkenin mabetlerinde 22 yıl geçirmişti.
Hermetika ve İlk Hıristiyanlık
·
Hermetik felsefe, Pagan ve Hıristiyan dini
doktrinlerinin sentezini yapmış olan İskenderiye’li kilise babaları St. Clement
ve St. Origen Hıristiyanlığı etkilemiştir.
·
“Kelam” Hermetik bir kavram olup, Tanrı bir
kelam söyler, bununla yaratılışın kaotik suları sakinleşir. Kelam “Tanrının
oğlu” olarak bilinir. Yuhanna İncil’inin
ilk dizesinde Kelam bulunması, İsa’nın
Tanrının oğlu olarak bilinmesi Hermes eserleriyle yakınlığı göstermektedir.
TANRININ ZİHNİ
·
Hermes öğretilerinin merkezinde tek bir fikir
vardır. TANRI BİR BÜYÜK ZİHİNDİR.
·
Mevcut olan her şey tanrının zihni dâhilinde bir
düşüncedir. Bedenimiz de tanrının zihninde bir düşüncedir.
·
Biz bunu
nasıl anlarız?
Kendi deneyimlerimizi gözden geçirdiğimizde DÜŞÜNCELER ve DUYGULAR
zihnimizin dahilinde mevcut. Çevremizdeki dış dünyayı biliyoruz, çünkü
duyularımız bize bilgi veriyor. Şuursuz kaldığımızda hiçbir şey
deneyimleyemeyiz. Sonuç olarak, hayatımızdaki deneyimlediğimiz her şey zihnimiz
dahilinde bir düşüncedir. Zihin bir fizik beden içine kapanmış olmakla
kısıtlanmıştır. Bir an zihnin bedenin dışında özgür bırakıldığını tasavvur
etsek. Bütün zamanlarda ve bütün yerlerde her şeyin şuuruna varabiliriz. Var
olan, var olmuş ve var olacak olan her şey zihnimizin dahilinde bir düşünce
halinde mevcut olacaktır. Tanrı zihninin tabiatı böyledir.
·
Birlik
(Oneness) Nedir?
Hermes, Tanrının zihni’ni her şeyi birleştiren Birlik
olarak tanımlar.
Şimdi kitap okuyorsunuz, biraz önce bir şeyler yediniz, ondan önce de
dolaşıyordunuz. Bütün bu farklı eylemler tek bir şeyle “ZİHİN” le deneyimlendi.
Deneyimlerinizin hepsini birleştiren Birlik’tir.
·
Birlik
bütün zıtlıkları içerir.
Örneğin bazı şeyler sıcak bazıları soğuktur. Deneyimlediğiniz hiçbir şey
hem soğuk hem de sıcak olamaz, çünkü onlar birbirine zıttır. Yine de hem sıcak
hem soğuk sizin deneyimlerinizdir. Zihnimiz tüm zıtlıkları içeren tek bir
şeydir.
·
Bir
insanın zihni Tanrının büyük zihnin suretinden yapılmıştır.
Zihnimizi fizik kısıtlarından kurtarıp özgür bırakabilirsek, Tanrı
Zihnini deneyimleyebiliriz. İnsan hayatının spritüel hedefi budur. Bu
hedefe erişebilmek için farkındalığımızı arttırmak zorundayız. Bunun için
evrenin huşu veren güzelliğini takdir etmek ve onun işlerliğini sağlayan TEMEL
YASALARI anlamalıyız.
·
Hermetik felsefe insanı tanrının yarattıklarının
tam merkezine oturtur. Hermes’e göre
insan bir mucizedir. İnsan, zihniyle evreni anlamakla kalmaz, hatta tanrıyı
bilecek hale gelebilir. İnsan, yaşayıp ölecek fani bir beden değildir. Ruhsal
tekrar doğuş deneyimleri yoluyla tanrı olabilecek ölümsüz bir ruh varlıktır.
·
Kendi zihnimizi kullanarak Kozmos’u yaratan ve
varlığını sürdüren Tanrıyı tanır hale gelebiliriz.
·
Spritüel felsefe bilime karşı değildir. Spritüel
felsefeyi öğrenen kişi doğal dünyanın gizlerini anlamak yoluyla yaratıcıya
karşı bir huşu ve saygı duyar. Evrenin kusursuz düzenini takdir eder.
·
Hermes spritüel felsefenin günün birinde
yitirileceğine veya bozulacağına dair kehanette bulunmuştur.
·
Bilim, ruhsallığı ilkel batıl inanç gibi kabul
ederek gözden uzak tutmaya başlamıştır. Kadim Mısırlıların bilgeliği ölü bir
din olarak düşünülmekte ve arkeolojik açıdan merak uyandırmaktan öte
geçmemektedir.
·
Hermes bilgeliğini kitaplara yazar ve
saklanmasını emreder. Hayat tarafından yitirilip şaşkınlığa uğramış gelecek
kuşakları uyandırmak için fırsat olacaktır.
·
Saf felsefeyi öğrenen kişi araştırır bilimleri. Çünkü
bilgidir ifşa eder mükemmel işleyen evrenin işleyişini.
·
Tanrılar yeryüzünden gidecekler ve gökyüzüne
dönecekler Mısır terk edilmiş ve ıssız kalacak. Kutsal
Nil kanla köpürecek, ölülerin sayısı yaşayanları kat kat aşacak ve hayatta
kalanlar sadece dillerinden dolayı Mısırlı sayılacak, çünkü davranışlarında başka
bir ırkın insanlarına benzeyecekler.
·
İnsanlar hayattan yorulmuş olacaklar ve
vazgeçecekler görmekten saygı dolu bir hayranlığı hak ettiğini insanın.
·
Deliye cesur gözüyle bakılacak ve kötüler iyi
sayılacak.
II. HERMES’İN İNİSİYASYONU (KOSMOS’UN YARATILIŞI)
·
Hermes; “Duygularım mistik uykuda askıda
kalmıştı; Bedenimden kurtulup, düşüncelerimle birlikte uçtum. Bir varlık
ismimle bana seslendi. Hermes Tanrının onunla konuştuğunu duyar.
Hermes Tanrı’ya; Bana gerçekliğin yapısını göster. Beni Tanrının
Bilgisiyle kutsa diye yalvarır.
Birden önünde her şey değişmeye başlar. Her şey Işığın içinde erir.
Sevgiyle bütünleşir. Hermes dünyanın yaratılışına tanık olur.
Bu vizyon sadece rüyada görülen hayaller tarzında tefekkür edilmelidir.
·
Tanrısal ışık, hareketsiz kalamayan karanlık bir
suya benzeyen bir gölge düşürür. (Kutupluluk Prensibi) Işık Tanrının zihnidir.
Karanlık sular, Tanrının evreni biçimlendireceği sınırsız potansiyeldir.
Bu tanım mistik bir vizyondur ve modern bilimsel Bing Bang teorisine
benzemektedir.
·
Işık ve enerji patlaması yavaş yavaş soğuyarak
güneşler ve gezegenler ve en sonunda bizler bunun içine doğarız. Zihin ve
Kelam’ın birliğidir hayat.
·
Her doğuş gibi Hermes çalkantılı derinliklerden
anlaşılmaz bir ıstırap çığlığı işitir. Işık o zaman kaotik suları yatıştıran
bir KELAM söyler. Bu KELAM değişmez doğa yasalarıdır. Bu kelam tanrının
zihnindeki ilk fikirdir ve her şey ondan türemiştir.
III. TANRININ VARLIĞI
·
Tanrı Birlik’dir. Tanrı her şeyin kaynağıdır.
1x1=1 1/1=1 gibi Tanrı da hep birlik olarak kalır.
·
İnsan zihni bu Yüce Zihnin suretidir.
İmajinasyon gücü vasıtasıyla Tanrı gibi evreni dolaşabilir, bütün zamanlarda ve
yerlerde olabilir. Eğer insan zihninin olağanüstü gücünü anlayabilsek Tanrının
tabiatını da bilirdik.
·
İnsan nasıl kendi düşüncelerini yaratıyorsa
Tanrı da bütün şeyleri yaratır. Zihnin tabiatı düşünmek, Tanrının tabiatı
yaratmaktır.
·
Yaratmak sadece zamanın başlangıcında değil,
Tanrının sürekli olarak yaptığı şeydir.
·
Tanrı hem etrafımızdaki maddesel nesnelerdedir,
hem de zihnimizdeki maddesel olmayan düşüncelerdedir.
·
Zihnimizde var olan büyük fikirlerle
kıyaslandığında gördüğümüz ve duyumsadığımız dünya bir illüzyondur.
·
Tanrıyı kavramak zordur, tanımlamak imkânsızdır.
Bütündür, süreklidir. Kusursuzdur. Varlığı düşünceyle bilinir, bedensizdir, her
şeyin kaynağıdır, her şeyi biriktirir.
·
Tanrı ölümsüzlüğü eker gökyüzüne ve Yeryüzüne
değişimi, Kosmos’a baştan başa hayat ve hareket saçar.
·
Gözün görebildiği şeyler illüzyonlardır, göze
görünmeyenler gerçektir.
·
Atum’un yaratmaya son vermesi imkânsızdır. Çünkü
var oluşunu sona erdiremez.
IV. YARATILIŞIN TEFEKKÜR EDİLMESİ
·
Sadece fizik gözlerimizle dünyaya baktığımız
zaman Tanrı görülebilecek bir yerde değildir. Eğer düşüncelerimizle bakarsak,
ruhsal anlayışla görürüz.
·
Kozmos onun bedenidir. Güzelliğini tefekkür (1) etmek
suretiyle onu bilmemiz mümkün olur.
·
Dünya bir mucizedir. Bu bize doğal gelir. Evren
devasa bir sanat eseridir. Tevazu içinde hayranlık duymak Tanrı’yı bilmenin ilk
şartıdır.
·
Zihin nasıl düşünceler vasıtasıyla biliyorsa, Tanrı’da
bilinir yarattıkları vasıtasıyla.
(1)
Tefekkür, İslam dininde günahlarını, kainatı, varlıklar, doğayı, Allah'ı,
kendini düşünmek ve Allah'ın
yarattığı varlıklardan, kainattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden ders
çıkarmak demektir. (Vikipedi)
V. YAŞAYAN KOZMOS
·
Birlik, negatif ve pozitif gibi her şeyi üreten
iki güce ayrılır. Hermes bunları IŞIK ve HAYAT olarak tanımlar ve bunlar ZİHİN
ve RUH olur. Biz onları DÜŞÜNCELER ve HİSLER olarak deneyimleriz.
·
Işık ve hayat kozmos’un Zihni’nin
ebeveynleridir. Hermes, mistik vizyonunda KELAM olarak deneyimler. Bu kaosa
düzen getiren temel doğa yasalarıdır.
·
Kozmos’un Zihni (Kelam) Tanrının bir
yansımasıdır. Tıpkı, söylenen sözün konuşmanın niteliğini yansıttığı gibi.
Kozmos ölümsüz bir canlı varlıktır.
·
Tanrı, doğa yasaları vasıtasıyla hayatı yaratan
enerjinin kaynağıdır. Kozmik Zihin enerjisini Tanrıdan alır, onu kozmos
dahilindeki her şeye verir.
·
Kosmoz içinde cansız varlıklar denilenler de
dahil her şey canlıdır. Kozmos da kendi içinde barındırdığı varlıklara hayat
veren büyük bir canlı varlıktır.
·
Zihin ve ruh tezahürleridir Işık ve Hayatın.
Devinir her şey ruhun gücüyle.
VI. ZAMAN DÖNGÜSÜ
·
Kosmos içinde her şey sürekli değişmektedir. Bütün
değişimler, değişmeyen doğa yasalarıyla yönetilir. Bu sebepten
denilebilir ki Kozmos’un temelinde değişim yoktur.
·
Kozmos’da doğal değişim süreçlerinin belli bir
düzen içinde işlemesini sağlayan ZAMAN’dır.
·
Zaman, sabit ve sürekli yörüngelerinde dönen
yıldızların ve Güneş’in tekrarlanan sirkülasyonlarıyla ölçülür.
·
Geçmişten geleceğe düz bir çizgi tarzındaki
modern zaman anlayışının tersine Hermes, zamanı bir döngü olarak görür. Zaten
biz de zamanı döngüler tarzında ölçeriz.
o
Gün, güneşin doğmasıyla bir zaman döngüsüdür.
o
Yıl, Dünyanın güneş çevresindeki yörüngesiyle
ölçülen bir zaman döngüsüdür.
Bu döngülerin hepsi de eninde sonunda her
şeyi başladığı yere getirir. Başlangıcın neresi olduğunu söylemek imkânsızdır.
Çünkü bir çemberin başlangıç noktası yoktur. Her noktası hem önüne geçer hem de
ardından gelir birbirinin sonsuza kadar.
·
ŞİMDİ geçmişten doğar, GELECEK ise ŞU AN’dan. Her şey Bir kılınır bu
süreklilikle.
·
Şu an ise öyle çabuk geçer ki hiçbir sürekliliği
yoktur. Şimdi dediğimizde bile önce o an geçmiştir. Şimdiki zamanı asla
yakalayamayız.
·
Tanrı için geçmiş, şimdi ve gelecek yoktur.
Sadece sonsuzluk vardır. Kendimizi zamanın aldatıcılığından kurtarmamız,
Tanrı’yı deneyimlememizin daha başka bir yoludur.
·
Zamanın var oluşu Kozmos içinde her şeyin
sürekli ancak ölçülebilir bir şekilde değiştiği anlamına gelir.
·
Geçmiş ayrılıp girmiştir ve artık yoktur.
Gelecek erişmemiştir ve daha olacaktır. Şimdi ise sürüp gitmez. O zaman nasıl
var olduğu söylenebilir zamanın bir an olsun yerinde duramıyorsa.
VIII TANRILAR (GÖKSEL GÜÇLER)
·
Eski Mısırlılar gece gökyüzünü, üzerine
yıldızlar serpilmiş simsiyah bir tanrıça bedeni olarak görürlerdi. Hermetika’da
bu tanrıça KADER diye bilinir.
·
Kozmosun Zihni , KADERİ (değişmez temel doğa
yasaları) yönlendiren beş gezegen {Gün batımından sonra çıplak gözle
görülebilen Merkür (1), Venüs (2), Mars (3), Jupiter (4), Saturün (5)] , güneş
ve ay’ı yarattı. KADER, yaratılmış
olanların tümünü yönetir ve kesintisiz Hayat-gücü akışı sağlayarak yaşamak ve
ölmek dediğimiz bir süreç içinde bir halden diğerine geçmemize yol açar.
·
Güneş (Tanrı Ra) yeri göğü birleştirendir. Göğü
yararlandırmakla kalmaz, yeryüzüne enerji gönderir, yeryüzünün gizli
derinliklerine kadar ulaşır.
·
Güneş Tanrının suretidir. Tanrı bütün evrene
Hayat verirken, güneş de yeryüzündeki hayvan ve bitkilere hayat verir.
·
Tanrının ışığı ruhlarımızı, güneşin ışığı doğayı
besler.
·
Güneşin ışığında duyularla algılanamayan bir
nesne varsa, onun ne olduğunu veya nasıl aktığını sadece Tanrı bilir.
Notlar;
(1) Güneş battıktan hemen sonra ya da
doğmadan hemen önce çıplak gözle görülebilir.
(2) “Çoban Yıldızı” ya da “Sabah Yıldızı”
olarak da bilinir. Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir.
(3) Kızılımsı rengi ile dikkat çeker.
(4) İzlenebildiği süre de Mars ve
Venüs’e göre daha uzundur.
(5) Güneş’e oldukça uzaktır ve Jüpiter
kadar parlak görünmez. Halkaları çıplak gözle görülemez. Rengi hafif
sarımsıdır.
VIII YARATILIŞ HİYERARŞİSİ
·
Kozmos’un Zihni, Değişmez Temel Doğa
Yasaları’dır.
·
Fizik Kozmos doğanın mükemmel düzenidir. Hayat
da bu düzen içinde var olur.
·
Zaman, kozmos’un değişim oluşturan yönetici
prensibidir. Sürekli değişim, yaşayan ve ölen her şeyin tabi olduğu bir
süreçtir.
·
Kozmik Zihin, Tanrı Zihni tarafından ifade
olunan fikridir. Fizik Kozmos ise Kozmos’un Zihni (değişmez doğa yasaları) tarafından
ifade edilen bir fikirdir. Kozmos’un kalbinde hayat veren Güneş bulunur, bu da
her insanın kalbinde yer alan hayat verici ruhun bir suretidir.
·
Tanrı’nın sureti Kozmik Zihin, Kozmik Zihnin
sureti Kozmos, Kozmos’un sureti Güneş, Güneşin sureti İnsan’dır.
Yaratılış Hiyerarşisi
|
Özü
|
İş Görme Araçları
|
Tanrı (Atum)
|
Asli İyilik
|
Zihin ve Ruh
|
Kozmik Zihin (Değişmez Doğa
Yasaları)
|
Daimi Ayniyet
|
Ölümsüzlük ve Süreklilik
|
Kozmos
|
Mükemmel Düzen
|
Dönüş ve Yeniden Dönüş
|
Zaman
|
Devinim
|
Artma ve Eksilme
|
Değişim
|
Hayat
|
Nitelik ve Nicelik
|
IX. İNSAN NESLİNİN YARATILIŞI
Tanrı, kozmos’un güzelliklerini takdir edebilme yetisine sahip bir
yaratık bulunmasını istiyordu, İNSAN neslini yarattı. Kozmos’u yöneten
tanrılara insanlığın faydasına bir şey temin etmelerini söyledi.
Kozmos Tanrıları
Ø
Güneş Neşe
Ø
Ay Uyku,
Sessizlik
Ø
Merkür Bilgelik,
Hakikat
Ø
Venüs Sevgi,
Aşk
Ø
Mars Mücadele
gücü
Ø
Jüpiter Barış
Ø
Satürn Gereksinim
sınırlarını, Adaleti
Sundu.
Başlangıçta İnsanlık sadece bir düşünceydi; ölümsüz, bir Ruh. Yeryüzünü Tanrının istediği
gibi bakıp yaşatacak durumda değildir. Bu yüzden Tanrı her insana içinde
ölümsüz ruhu barındıracak bir ölümlü beden verir. Bunu yaparken ilk olarak
doğayı yaratır ve onu dünyanın sahibesi yapar. Doğa, insan ruhunda Tanrının bir
suretini görerek âşık olur ve sevdiği ile bütünleşir. Bu bizim her birimizi
oluşturan BEDEN ve RUHUN birleşmesidir. Dolayısıyla bütün insanların ikili bir
tabiatı vardır, yani ölümsüz bir ruhla ve ölümlü bir bedenin birleşimidir.
Tanrı neden insanı yarattı?
·
İlk bakışta, Tanrıya hizmet
·
Yeryüzünün varlıklarına yardım ve hükmetmek
(Toprağı ekmek, yapılar kurmak, birbirine yardım vb.)
·
Hayranlık verici evren harikasını takdir
etmek
·
Tanrının yaratıcı güçlerini paylaşmaları ve
yaratma işine katılmaları
Son olarak Tanrı İnsanlığa çoğalma melekesi verir. Bu süreci Kozmos’u
yaratan madde ve ruhun evliliğini yansıtacak kutsal bir sevgi eylemi haline
getirir. Kutsal sevgi bağı erkek ve kadını birleştirir, bu sayede temel
niteliklerini birbirleriyle paylaşabilirler.
Her cins kendisini diğerine akıttığında iki tabiatın birbirine
karışmasından dolayı, kadın erkeğin gücünü kazanır, erkekte kadının
yumuşaklığında rahatlar. İffetsiz
gözler, cahiller küçümsemesin ve Tanrısal güçler uçup gitmesin diye bu kutsal
eylem gizlilik içinde paylaşılır.
X. İNSAN KÜLTÜRÜNÜN DOĞUŞU
İnsan varlıklarının şuurları uyanmaya başlarken yaratılmış ne varsa
hayranlık ve şaşkınlık içinde seyrettiler. İnsanoğlu Kozmos’un mükemmelliğine
tanık oldukça yaratıcılığın zevkini paylaşma ihtiyacı hissetti.
Yaratıcı, gezegen tanrılarının her birine güçlerinin bir parçasını
insanlıkla paylaşmasını emretti. Yaratıcının iradesiyle iş birliği yapan
herkes, beceri ve bilgilerini kozmosun güzelliğini arttırmak için uygular.
İnsanlık tarafından icat edilen sanatlar ve bilimler Kader’in o muazzam
planını tamamlar, sanat da doğada kalan boşluğu doldurur.
Eski Mısır inancına göre, yeryüzünde insanlığın devamı için gerekli bütün
bilgiler İsis ve Osiris tarafından onların atalarına verilmiştir. İsis tarım,
hayvancılık, bedenlerini sağlıklı tutmak için şifalı ot ve ilaçları nasıl
kullanacaklarını, ölülere saygıyı duymayı öğretmiştir. Osiris yasalar ve adalet
getirmiş, insanları dürüst ve alçakgönüllü kılan ayinleri başlatmıştır. Felsefe
ve öğrenim yoluyla ruhlarını beslemek üzere rahipleri eğitmiştir.
XI. İNSAN BİR MUCİZEDİR
Bütün varlıkların kendi içinde Can’ı-Hayat Gücü- vardır. Sadece İnsanlar,
Kozmos’u tefekkür edebileceğimiz ve Tanrı’yı bilir hale gelebileceğimiz zihin
gücüne sahiptirler.
İnsan varlıkları ruh ve maddenin buluşma yeridir. İnsanlar fizik bedenle
kuşatılmış zihinlerdir. İnsan zihni, Tanrı’nın zihninin bir suretidir. İnsan
zihni ölümsüz, sonsuz, tanrısal ve özgürdür.
İnsan bedeni ölümlüdür ve bazı mekanik yasaların hükmü altındadır.
Hermes, insandaki ikili tabiatının insanları Tanrıların bile üstüne
çıkardığı iddiasında bulunur. Göksel cisimler (Tanrılar), yörüngesiyle
sınırlandırılmış ve asla onun ötesine geçemeyeceklerdir. İnsan hem yeryüzünde
olabilir, hem de zihnin gücüyle göklere yükselebilir. İnsan beşeri tabiatından (EGO), tanrısallığına
(ÖZ) güven duyarak sıyrılabilir
Hermes, insanın hayret ve saygıyla karşılanmaya layik bir mücize olduğu
sonucuna varır. Bu Rönesans hümanizmasını ateşleyen bir görüştür.
İnsan hayatının amacı, insani tabiatımızın üzerinde yükselerek tanrısal
tabiatımızı uyandırmaktır.
XII. ZOYAK ve KADER
Gezegen tanrılarının korkuları, insanın araştırıcı zihnini yapıcı amaçlar
kadar yıkıcı amaçlar için de kullanabilecekleriydi. Tanrı, onların endişeleri
karşısında Zodyak’ı yaratmıştır. Zodyak, kaderi (Değişmez Doğa Yasaları) elinde
tutacak ve Kader Tanrıçasının yönetimi altında bulunacaktır.
Bir insanın kaderinin tohumlarını o atar, bu tohumlar fizik tabiatın sınırları
ve talepleri demek olup, insan hayatını şekillendirirler. İnsana düşen kendisi
için yazılmış hayatı yaşamaktır. Zokyak’ın hükmedici etkilerinden kaçıp
kurtulabilmeyi pek az insan başarabilir. İnsan dünyasal hayatı, ölümlü insan
bedeninin fiziksel kısıtlayıcılığı yüzünden Kaderin elinde kalmıştır.
Hermes, kaderimize doğrudan boyun eğmektense, Tanrıyı yoğun bir şekilde
tefekkür etmek suretiyle, tamamen ölümlü olan tabiatımızın üstüne yükselerek
ölümsüz ruhumuzu uyandırmanın görevimiz olduğunu öğretir.
XIII. EVRENSEL ve ÖZEL
·
Yaşayan her canlının Zodyak’ın gücüyle verilmiş kendi
ÖZGÜN FORMU vardır.
·
Her şey evrensel bir formun özel bir
versiyonudur. Örneğin her hayvan hem özgündür, hem de belli bir türün üyesidir.
·
Bütün insanlar insan olma niteliğini
paylaşırlar, ancak her bireyin kendine özel özellikleri vardır. Biz bunlara
dayanarak onları kendi türümüzün diğer bireylerinden ayırt edebiliriz. Her
birimiz, evrensel “insan” formunun özel bir versiyonuyuz.
·
Evrensel formlar (nitelik) değişmez, daimidir.
Doğum, ölümlü olma ve ölüm insan hayatına sığan evrensel formun kapsamındadır.
·
Özgün formlar daima değişir. İnsan hayatında
bebeklikten başlayarak değişir, yetişkin olur ve sonunda yaşlanır.
·
Gezegen tanrıları doğumlarda gezegenlerin
dönüşlerine göre, bedeni dolaşır ve kişiliğimize şekil verirler.
XIV. RUHUN
ENKARNASYONU
·
Bütün ruhlar aynı temel tabiatı paylaşırlar
onlar ne erkek, ne de dişidirler. Cinsiyet farklılıkları bedende doğar.
·
Bütün ruhlar Kozmos’un Ruhu’nun bir parçasıdır.
·
Tanrının ruhları gözeten iki hizmetlisi vardır.
1. Ruhların Koruyucusu; bedenden ayrılmış
ruhlarla ilgilenir.
2. Ruhların Yönlendiricisi; Fiziksel enkarnasyon
için onları aşağı gönderir. Bir ruhun enkarne olduğu bireysel beden doğa
tarafından yaratılır.
§
Hermes’in “Hafıza”
dediği güç, bedenin evrensel forma uygun olmasını sağlar
§
Hermes’in “Maharet”
dediği güç bedenin bireysel çerçevenin ruh ile uyumlu olacak şekilde
biçimlendirilmesini sağlar.
·
Bireysel özelliklerimiz, enkarnasyonumuzun
gerçekleştiği anda hâkim olan tanrıların niteliklerinin yönetimi altındadır.
Doğduğumuzda hazır bulunan tanrılar barışçılsalar, bizim de tabiatımız barışçıl
oluruz. Savaşçı iseler saldırgan oluruz. Astrologlar buna bakarak hüküm
yürütürler.
·
Doğum
anında ruha eşlik eden tanrılar ruhun İÇGÜDÜSEL
TABİATINDA rol oynarlar. Tesirlerini ergenlik çağında ortaya koyan tanrılar
ruhun RASYONEL tarafına yön vermiş
olurlar.
·
Ruh enkarne olmadan önce bir ruhsal bedene
sarılmış bulunmaktadır. Havadan yapılmış katmanlardır bunlar.
1. İnce ve saf olduğunda; ruh zekidir
2. Yoğun ve donuk olduğunda, ruh sınırlı
bir görüşe sahiptir. Sadece o anki durumdan haberdardır.
·
Ruh enkarnasyona giderken asıl tabiatını unutur
ve kendisini bir insan bedenine kapatan tanrıların niteliklerini benimser.
·
Firavunların karakterlerindeki farklar ruhlarla
belirlenmez. Bütün kral ruhları tanrısaldır. Onları tanrılar belirler.
XV. ÖLÜM VE ÖLÜMSÜZLÜK
(ölümün tabiatı ve hayatta kalmış olanların kaderi)
·
Bizim dünyasal varoluşumuz kalıcılıktan uzak,
gelip geçen bir şey İLLÜZYON’dur. Gelip geçici olanın içinde daimi olanı keşfetmek ruhsal
arayışın mükâfatıdır.
·
Eskimiş olan yokluğa karışmalıdır ki yeni olan
varlık alanına doğabilsin.
·
İnsanın doğması ruhun doğumu değil, sadece
dünyasal enkarnasyonun başlangıcıdır.
·
Ölüm, belirli bir kişinin sonu ve ruhun diğer
bir hale dönüşümüdür. Ölüm tam olarak eskimiş bedenin atılmasıdır.
·
Ölümde bedeni terk ettikten sonra, bireysel ruh,
tanrılar huzurunda yaşamını gözden geçirir. Saf ruhlar semavi bir âleme sevk
edilir. Cahil ruhlar maddi âlemlere düşer enkarne olurlar. Aydınlanmış bir ruh
tanrısallığa kavuşur.
·
Hayatın başlangıcı değildir doğum, bireysel bir
farkındalık başlar sadece
·
Ölüm yok oluş değildir, sona ermesidir
farkındalığın
·
Bedenin çürümesiyle fizik form değişime uğrar.
Ruh atmosfere döner. Ruh tırmanır yukarılara gerçek göklerin katlarından;
1. Bölgede
büyüme ve çürümeyi
2. Kötülük
ve kurnazlığı
3. Şehveti
ve aldatıcı arzuyu
4. Baskıcı
küstahlığı
5. Dengesiz
cüretkârlık ve ataklığı
6. Servet
hırsını
7. Hilekâr
ve yalancılığı
8. Tanrıya
dönüş
·
Eski oandan doğar yeni. Canlı bedenle her doğuş,
tohumdan gelişen her bitki gibi, yıkıma uğrayacaktır sonunda. Ama çürümenin
ardında gelen yenilenmedir.
XVI. RUHUN BİLGİSİZLİĞİ
(Beden tarafından tutsak edilmeye son vermek)
·
Fizik bedenin ruha yüklediği kısıtlılıklar,
insan hayatındaki zorlukları kaçınılmaz kılar. Ancak, sonsuz hayat ümidimiz
şimdiki hayatımızı nasıl yaşayacağımıza bağlıdır. Dünyasal varoluş, ruhun
ölümden sonra kaynağına (Tanrıya) gitmesine hazırlık için fırsattır.
·
Beden ruhun kölesi olmalıdır.
·
Hermes, Çektiğimiz ıstırapların kendi
bilgisizliğimizden kaynaklandığını, bizi kölelikten kurtulmaya, içsel
vizyonumuzu geliştirmeye ve Tanrının zihnini deneyimlemek için kendi zihnimizin
gücünü kullanmaya teşvik eder.
·
Sadece benzer benzeri çeker. Bizi hakikatten ayıran kendi korkumuzdur,
bizi yeryüzüne bağlayan kendi inancımızın eksikliğidir.
·
Ruhsal yolculuğun sonu onun her yerde ve her
sedye olduğunun idrak edilmesidir.
·
Hayatın malı mülkü çok hoş gelir insana ve
bunlardan aldığı zevkler kavrar ruhunu boğazından, çeker aşağıya yeryüzüne.
·
Kendi karanlığını boşalt, ardından ışıkla
dolarsın.
·
Tanrı her yerdedir. Beklemediğin zamanlarda ve
yerlerde o görünür.
XVII. ATUM’UN
BİLGİSİ (Tanrı bilgisine nasıl ulaşılır)
·
Aslında sadece benzer benzeri bilebilir, bu
yüzden Tanrıyı bilmek amacıyla bizim de ona benzememiz gerekir. Hermes, bunu
yapmak için kendimizi bütün yerlerde, bütün zamanlarda hayal etmemizi (Astral
seyahat) önerir.
·
Rahat hisset kendini her yerde. Kendini en
yüceden daha yüce kıl ve derinliklerden daha derin kendi içinde kucakla
zıtlıkları. Ölümü olduğunu bil.
·
Hayal et kendini doğmamış, ana rahminde, hem
genç hem yaşlı ve çoktan ölmüş ve mezarın ötesindeki alemde. Her şeyin birlikte
olduğunu gör zihnin içinde. (Birlik bilinci, aydınlanma)
·
Zihin, insan varlığının ölümsüz yanıdır. O
Tanrıdan yayılan ilahi ışıktır. Bu tanrısal niteliğe sahip olan sadece insandır
ve bu ona tanrıyı bilme potansiyeli kazandırır.
·
Bilgi, hakikatin doğrudan deneyimlenmesidir. O,
kesin ve vasıtasızdır.
·
Zihin ve konuşma tanrının insanlara verdiği bir
armağandır. Akıllıca kullanıldığında insanı ölümsüz tanrılar gibi yaparlar.
·
İnsanlık birdir ve söz de birdir. Sözler
paylaşılır ve tüm insanlar ortak olur ona.
·
Diğer yaratıkların da sesi vardır. Ama
konuşamazlar
XVIII. TEKRAR
DOĞUŞ (Tekrar doğuşun sırları)
·
İnsanın sorunu, bilgisizliği yüzünden kendisinin
sadece bir bedenden ibaret olduğuna inanmasıdır, yaşlanacak ıstırap çekecek ve
sonunda ölecek bir beden. Yaşamaya karşı derin bir istek duyan insan kaderin
kaçınılmazlığında haksızlık duygusu hisseder.
·
Tekrar doğuş kendi ölümsüzlüğümüzün Bilgi’sidir.
(tanrıyı bilmek)
·
Tekrardoğuş, Tanrı iradesiyle meydana gelen
doğal bir olgudur. Yapmamız gereken
ihtiraslarımıza hakim olmak ve içinde bulunduğumuz şartları önce kabul edip,
sonra bunların üstüne çıkmak suretiyle bu aydınlanma için hazırlanmaktır.
·
Tekra doğmak istiyorsan temizle kendini;
1. Bilgisizlikten
2. Kederden
3. Nefse
hakimiyet eksikliğinden
4. Arzulardan
5. Adaletsizlikten
6. Tamahkarlıktan
7. Hilekarlıktan
8. Kıskançlıktan
9. Hainlikten
10. Öfkeden
11. Acelecilikten
12. Kötü
niyetten
13. ....
·
Bilgeliktir ana rahmi tekrar doğuşun.
Sessizliktir gebe kalma. İyilik’tir tohum.
XIX. GİZLİ
ÖĞRETİLER
·
Eski ezoterik dinlerin öğretileri çok iyi
korunan sırları içeriyordu. Bütün inisiyeler, ölüm cezası karşılığında bir sır
tutma yemini ediyorlardı. Hermes bu
derin sırların bazılarını bize öğretmiştir. Onları anlamaya hazır değilsek
okuduklarımızı anlayamayız.
·
Tanrı, Kozmos’un armonisini yaratan ve her
bireye çalması için kendi özel temasını veren bir müzisyene benzer.
·
Ruhsal yolla kendimizi adadığımız zaman, gizemli
bir şekilde, tamamen ahenkli hale geliriz. (Hermes)
·
İnanç tefekkürden gelişir (kainattaki eşsiz
mükemmellikten ders çıkarmak)
·
Söz tek başına aktarama hakikati, oysa
olağanüstüdür zihin gücü, söz yol gösterdiği zaman düşünmesi için her şeyi
enine boyuna bulabilir gerçek inançların huzurunu.
·
Mekânı gökyüzü olanların arasında ahenksizlik
yoktur. Hepsinin amacı tek zihin, tek histir.
XX. ATUM’ A
ŞÜKREDERKEN
·
Zihin sana ulaşabilmemiz için, söz sana sesimizi
duyurabilmemiz için, bilgi seni deneyimleyebilmemiz için, kurtuluşumuzu senin
ışığında bularak tam bir mutlulukla dolarız.
·
Sen boşluksun her şeyi barındıran. Senden başka
bir yer yoktur. Her şey senin içindedir.
·
Sen her şeyi verirsin ve hiçbir şey almazsın.
Teşekkür ederim. Kitabın içeriğinin tamamı mı bu yoksa sizin özetiniz mi ?
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilKitabın tamamı değil, benim özetlediğim şeklidir. Teşekkürler.