19 Eylül 2015 Cumartesi

HERMETİKA Hermes’in Kayıp Sözleri

TIMOTHY FREKE & PETER GANDY


·         Hermetika, Tot’a atfedilen bir yazılar bütünüdür.
·         Mısır MÖ 3000 Tot, Kutsal yazı sayılan hiyeroglifi icat ettiğinin düşünülmesiyle saygınlık kazanmıştır. O tanrıların mesajlarının taşıyıcısı ve bütün insanların yaptıklarının yazıcısıdır. Tanrı Osiris’in ölümünden sonra ölmüş kişilerin ruhsal bilgi ve saflık kazanmış olup olmadığına, Tanrıların katında yeri olup olmadığına karar verir. Astronomi, mimari, geometri, tıp ve din konularında her türlü bilgiyi Tot’un indirmiş olduğu söylenir. Eski Yunanlılar tarafından piramitlerin mimarı olduğuna inanılır. Yunanlılar, Tot’u kendi tanrıları Hermes’ in kimliğinde görmüşler ve ayırt etmek ve bilgeliğini ululamak için “Üç Kere Yüce” anlamında “Trismegistus” ünvanını vermişlerdir.
·         Hermetika batı kültürünün bir temel taşıdır.
·         Hermetik felsefenin can damarı, ruhsal olarak yeniden doğma fikridir. (15)

·         Batı Dünyasında Hermetika’dan etkilenenler;
o   LEONARDO DA VINCI (İtalyan düşünür, mimar, mühendis, mucid, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltıraşı, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve ressam) 
o   DÜRER (Alman ressam, matematikçi ve matbaacı)
o   BOTICELLI (İtalyan ressam)
o   ROGER BACON (İngiliz bilim insanı ve filozof)
o   PARACELSUS (İsviçreli doktor ve kimyager)
o   THOMAS MOORE  (İrlandalı şair, yazar ve besteci)
o   WILLIAM BLAKE (İngiliz şair, ressam ve mistik vizyoner)
o   KEPLER (Alman gökbilimci, fizikçi, ve matematikçi)
o   KOPERNIK (Polonyalı astronomi bilgini)
o   ISAAC NEWTON (İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof, ilahiyatçı)
o   SIR WALTER RALEIGH (İngiliz aristokrat, asker, denizci, kaşif, yazar ve şair)
o   MILTON (İngiliz şair)
o   BEN JOHNSON (İngiliz oyuncu ve yazar)
o   DANIEL DEFOE (İngiliz yazar ve gazeteci)
o   SHELLEY VE eşi MARY (İngiliz yazar)
o   VICTOR HUGO (Fransız şair, romancı ve oyun yazarı)
o   CARL JUNG (İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu)
o   SHAKESPEARE (İngiliz şair ve oyun yazarı)
o   JOHN DONNE (İngiliz şair ve vaizdir)
o    JOHN DEE (İngiliz matematikçi, astronom, astrolog, okült, seyir, emperyalist ve yazar)
o   I. ELIZABETH (İngiltere ve İrlanda’nın ve sembolik olarak da Fransa’nın kraliçesi)
·         Hermetika, özü ve önemi itibarıyla
o   Upanişadlar
o   Dhammapada
o   Tao Te Ching
Kutsal kitaplarıyla aynı düzeydedir. 

Hermetika’nın Tarihi
·         Hermetika’nın kökeni tam olarak bilinmemekte olup, eski mısır felsefesinden geldiğine inanılmaktadır.
·         MÖ 332 İskenderiye’nin kurucusu Büyük İskender Yunanistan, İran, Mısır ve Hindistan’ı zapt ederek büyük bir imparatorluk altında birleştirdi.
·         Yunanlılar, Museviler, Mısırlılar, Babilliler, Fenikeliler, Hindistan Budistleri İskenderiye’de kaynaştılar.
·         I. Ptoleme İskenderiye’de kütüphane ve müze kurdu. Dünyanın sunduğu bilgeliği sistematik olarak topladılar.
·         Hermes’e atfedilen Yunanca, Latince ve Kopt dilinde yazılmış tüm eserler M.S. 2. ve 3. yy da İskenderiye’de bir araya toplanmıştır.
·         İskenderiye’ nin altın çağı Roma İmparatorlüğü’nun doğuşuyla sona erdi.  
·         MS 391 Hristiyan Roma İmparatoru Theodosius pagan derneklerini dağıttı ve tapınaklarını yıktırdı. Kitapları yaktırdı.

Hermetika ve İslam
·         Pagan düşünür ve bilginler yeni ortaya çıkan Arap kültürüne sığınırken bilgilerini ve Hermetik yazıları da birlikte götürdüler.
·         9. yy başlarında Bağdat’da “Bilgelik Evi” ilk üniversite kuruldu. Pagan eserler Arapça’ya çevrildi.  Hermetika, İslam felsefesinde gizli akımlara ilhan kaynağı oldu. SABBHİYE (Sabaeans) dini mezheplerinin kutsal kitabı olarak kabul gördü.
·         M.S. 810 Filozof-bilim adamı Ahmet bin Tabit Hermetik Paganizm’ in savunucusudur. 
·         İslam geleneği altında kökleri Hermes’e kadar uzanan bir grup da SUFİLER diye bilinen şair ve mistiklerdir. Sufi Filozof Yahya Sühreverdi “İlk doğu dini” dediği inanç sistemini İslam’la bağdaştırmak uğruna ömrünü verdi.
·         Sufi filozof Sühreverdi ‘ye göre Hermes felsefesi Fisagor ve Eflatun vasıtasıyla Yunan’a, Zerdüşt rahipleri vasıtasıyla Orta Doğu’ya taşınmıştır.
·         Sühreverdi ve Hallac-ı Mansur dini makamlarca dinsizlikle suçlanmış ve öldürülmüştür.
·         Sühreverdi’ye göre Hermes, İslamda İDRİS Peygamber Yahudi peygamberi olarak da Enoch’ la özdeşleştirilir.

Hermes ve Avrupa’nın Yeniden Uyanışı
·         Arap camiasının giderek hoş görüşüz bir hale gelmesi üzerine Hermetik kitaplara sahip olanlar güvenli sığınak arayışıyla 15 yy Floransa kaçtılar.
·         Pagan eserler ilk kez Latinceye çevrildi.
·         Cosimo di Medici Pagan felsefesinden ilhan alan aydınlar ve mistikler ile “Yeni Eflatun Akademi” kurdu.  Leonardo da Vinci, Michelangelo, Botticelli ve Raphael bunlardan etkilenerek Pagan ilahlarını tasvir etmeye başladı. (15)
·         Cosimo’nun kayıp Pagan eserlerini bulmaları için görevlendirdiği kişilerden biri 1460 yılında Hermes’in kayıp eserleriyle karşılaşmış ve onları Floransa’ya getirmiştir.
·          Floransa’da yeni kültürün doğuşu Orta Çağ’ın sonunun geldiğine işaretti. Biz buna “Yeniden Doğuş” Rönesans diyoruz.
·         Matbaa makinelerinin İtalya’ya gelmesiyle Pagan bilgeliği Avrupa’nın her yerine yayıldı.
·         Reformun babası Luther ile Reuchlin (Erasmus’un Hocası) Almanya’da Protestan reformunun tohumlarını attı.
·         Thomas Linacre, Londra’da Kraliyet Hekimler Koleji’ni kurdu. Matematikçi Cusa’lı Nicholas, hekim Paracelsus, mimar Brunelleschi ve astronom Toscanelli kadim pagan ruhunun yeniden uyanışından esinlenmiştir.
·         Rönesansta bilim, sanat, edebiyat ve dine üzerinde hep birlikte çalışılması gereken birleşik bir bütünün parçası olarak bakılmıştır.
·         1492 Roma Katolik kilisesi yetkilileri ve Fransa kralının yardımıyla Floransa Cumhuriyeti darma dağın edildi. Bilim ve fikir adamları Avrupa’nın her bir tarafına dağıldılar. “Beşinci Öz” adıyla tanındılar.

Birleştirici Din
·         Elizabeth’in astroloğu Hermesçi John Dee parlak bir matematikçiydi ve Öklit’in eserlerinin tamamını İngilizceye tercüme eden ilk kişidir. Hermetika üzerine detaylı yazılan yorumların yazıldığı Prag’a (Bohemya’nın Başkenti) sık giderdi. Katolik ve Protestanlar arasında mezhep kavgaları sürerken Prag’da Hermetizm yükseliyordu.
·         Hermes’in Mısır kökenli dininin Giordano Bruno gibi gezici vaizleri, yaptıkları seyahatlerle Avrupa’ya yayıldılar. Bruno’nu hayal gücünde Yahudilerin, Hıristiyanlığın bütün mezheplerinin, Eflatuncu Hümanistlerin ve Müslümanların bir araya gelerek aralarındaki farklılıkları çözerek birleştirici din olma yolundaydı. BU düşüncesinden dolayı 1600 de Romada “Çiçek Meydanı”nda diri diri yakıldı. (17)

Hermesin Çöküşü
·         1614 Bilim adamı Isaac Casaubon Hermetikanın metin analizini yayınladı. Yunanca versiyonlarının gramer, sözcük dağarcığı, form ve içerik açısından MS 2 yy ve 3 yy dan daha önceye gitmediğini gösterdi.  Bundan sonra Hermes kitapları taklit ve sahte olduğu kanısıyla unutulmaya mahküm oldu. (19)
·         Hermes’in kitapları tek bir bilgenin değil, pek çok yazarın ürünüdür. Bu yazılar Hermes’e atfedilmiştir.  Herrmetik metinlerin 2 yy da İskenderiye’de kaleme alındığı iddiası da haklıydı. Hermetika, Hıristiyanlığın İnciller kadar eski ve Kuran’dan daha eski kimliğiyle dünyanın büyük kutsal metinlerinden biridir. (20)

Firavunların Bilgeliği
·         Sakkara Piramit metinlerinin (Hiyeroglifler 5000 yıldan eski) keşfi ile Hermetika’nın firavunların bilgeliğini içerdiği, 2 yy İskenderiye’sinde fikir adamlarının yeni bir düzenleme yaptığı sonucuna varıldı. (20)
·         Fisagor, Mısırlıların dinine insiye olmak için bu ülkenin mabetlerinde 22 yıl geçirmişti.

Hermetika ve İlk Hıristiyanlık
·         Hermetik felsefe, Pagan ve Hıristiyan dini doktrinlerinin sentezini yapmış olan İskenderiye’li kilise babaları St. Clement ve St. Origen Hıristiyanlığı etkilemiştir.
·         “Kelam” Hermetik bir kavram olup, Tanrı bir kelam söyler, bununla yaratılışın kaotik suları sakinleşir. Kelam “Tanrının oğlu” olarak bilinir.  Yuhanna İncil’inin ilk dizesinde Kelam bulunması,  İsa’nın Tanrının oğlu olarak bilinmesi Hermes eserleriyle yakınlığı göstermektedir.

TANRININ ZİHNİ
·         Hermes öğretilerinin merkezinde tek bir fikir vardır. TANRI BİR BÜYÜK ZİHİNDİR.
·         Mevcut olan her şey tanrının zihni dâhilinde bir düşüncedir. Bedenimiz de tanrının zihninde bir düşüncedir.
·         Biz bunu nasıl anlarız?
Kendi deneyimlerimizi gözden geçirdiğimizde DÜŞÜNCELER ve DUYGULAR zihnimizin dahilinde mevcut. Çevremizdeki dış dünyayı biliyoruz, çünkü duyularımız bize bilgi veriyor. Şuursuz kaldığımızda hiçbir şey deneyimleyemeyiz. Sonuç olarak, hayatımızdaki deneyimlediğimiz her şey zihnimiz dahilinde bir düşüncedir. Zihin bir fizik beden içine kapanmış olmakla kısıtlanmıştır. Bir an zihnin bedenin dışında özgür bırakıldığını tasavvur etsek. Bütün zamanlarda ve bütün yerlerde her şeyin şuuruna varabiliriz. Var olan, var olmuş ve var olacak olan her şey zihnimizin dahilinde bir düşünce halinde mevcut olacaktır. Tanrı zihninin tabiatı böyledir.
·         Birlik (Oneness) Nedir?
Hermes, Tanrının zihni’ni her şeyi birleştiren Birlik olarak tanımlar.
Şimdi kitap okuyorsunuz, biraz önce bir şeyler yediniz, ondan önce de dolaşıyordunuz. Bütün bu farklı eylemler tek bir şeyle “ZİHİN” le deneyimlendi. Deneyimlerinizin hepsini birleştiren Birlik’tir.
·         Birlik bütün zıtlıkları içerir.
Örneğin bazı şeyler sıcak bazıları soğuktur. Deneyimlediğiniz hiçbir şey hem soğuk hem de sıcak olamaz, çünkü onlar birbirine zıttır. Yine de hem sıcak hem soğuk sizin deneyimlerinizdir. Zihnimiz tüm zıtlıkları içeren tek bir şeydir.
·         Bir insanın zihni Tanrının büyük zihnin suretinden yapılmıştır.
Zihnimizi fizik kısıtlarından kurtarıp özgür bırakabilirsek, Tanrı Zihnini deneyimleyebiliriz. İnsan hayatının spritüel hedefi budur. Bu hedefe erişebilmek için farkındalığımızı arttırmak zorundayız. Bunun için evrenin huşu veren güzelliğini takdir etmek ve onun işlerliğini sağlayan TEMEL YASALARI anlamalıyız.
·         Hermetik felsefe insanı tanrının yarattıklarının tam merkezine oturtur.  Hermes’e göre insan bir mucizedir. İnsan, zihniyle evreni anlamakla kalmaz, hatta tanrıyı bilecek hale gelebilir. İnsan, yaşayıp ölecek fani bir beden değildir. Ruhsal tekrar doğuş deneyimleri yoluyla tanrı olabilecek ölümsüz bir ruh varlıktır.

·         Kendi zihnimizi kullanarak Kozmos’u yaratan ve varlığını sürdüren Tanrıyı tanır hale gelebiliriz.
·         Spritüel felsefe bilime karşı değildir. Spritüel felsefeyi öğrenen kişi doğal dünyanın gizlerini anlamak yoluyla yaratıcıya karşı bir huşu ve saygı duyar. Evrenin kusursuz düzenini takdir eder.
·         Hermes spritüel felsefenin günün birinde yitirileceğine veya bozulacağına dair kehanette bulunmuştur.
·         Bilim, ruhsallığı ilkel batıl inanç gibi kabul ederek gözden uzak tutmaya başlamıştır. Kadim Mısırlıların bilgeliği ölü bir din olarak düşünülmekte ve arkeolojik açıdan merak uyandırmaktan öte geçmemektedir.
·         Hermes bilgeliğini kitaplara yazar ve saklanmasını emreder. Hayat tarafından yitirilip şaşkınlığa uğramış gelecek kuşakları uyandırmak için fırsat olacaktır.  
·         Saf felsefeyi öğrenen kişi araştırır bilimleri. Çünkü bilgidir ifşa eder mükemmel işleyen evrenin işleyişini.
·         Tanrılar yeryüzünden gidecekler ve gökyüzüne dönecekler Mısır terk edilmiş ve ıssız kalacak. Kutsal Nil kanla köpürecek, ölülerin sayısı yaşayanları kat kat aşacak ve hayatta kalanlar sadece dillerinden dolayı Mısırlı sayılacak, çünkü davranışlarında başka bir ırkın insanlarına benzeyecekler.
·         İnsanlar hayattan yorulmuş olacaklar ve vazgeçecekler görmekten saygı dolu bir hayranlığı hak ettiğini insanın.  
·         Deliye cesur gözüyle bakılacak ve kötüler iyi sayılacak.

II. HERMES’İN İNİSİYASYONU (KOSMOS’UN YARATILIŞI)
·         Hermes; “Duygularım mistik uykuda askıda kalmıştı; Bedenimden kurtulup, düşüncelerimle birlikte uçtum. Bir varlık ismimle bana seslendi. Hermes Tanrının onunla konuştuğunu duyar.
Hermes Tanrı’ya; Bana gerçekliğin yapısını göster. Beni Tanrının Bilgisiyle kutsa diye                         yalvarır.
Birden önünde her şey değişmeye başlar. Her şey Işığın içinde erir. Sevgiyle bütünleşir. Hermes dünyanın yaratılışına tanık olur.
Bu vizyon sadece rüyada görülen hayaller tarzında tefekkür edilmelidir.  
·         Tanrısal ışık, hareketsiz kalamayan karanlık bir suya benzeyen bir gölge düşürür. (Kutupluluk Prensibi) Işık Tanrının zihnidir. Karanlık sular, Tanrının evreni biçimlendireceği sınırsız potansiyeldir.
Bu tanım mistik bir vizyondur ve modern bilimsel Bing Bang teorisine benzemektedir.
·         Işık ve enerji patlaması yavaş yavaş soğuyarak güneşler ve gezegenler ve en sonunda bizler bunun içine doğarız. Zihin ve Kelam’ın birliğidir hayat.
·         Her doğuş gibi Hermes çalkantılı derinliklerden anlaşılmaz bir ıstırap çığlığı işitir. Işık o zaman kaotik suları yatıştıran bir KELAM söyler. Bu KELAM değişmez doğa yasalarıdır. Bu kelam tanrının zihnindeki ilk fikirdir ve her şey ondan türemiştir.

III. TANRININ VARLIĞI
·         Tanrı Birlik’dir. Tanrı her şeyin kaynağıdır. 1x1=1 1/1=1 gibi Tanrı da hep birlik olarak kalır.
·         İnsan zihni bu Yüce Zihnin suretidir. İmajinasyon gücü vasıtasıyla Tanrı gibi evreni dolaşabilir, bütün zamanlarda ve yerlerde olabilir. Eğer insan zihninin olağanüstü gücünü anlayabilsek Tanrının tabiatını da bilirdik.
·         İnsan nasıl kendi düşüncelerini yaratıyorsa Tanrı da bütün şeyleri yaratır. Zihnin tabiatı düşünmek, Tanrının tabiatı yaratmaktır.
·         Yaratmak sadece zamanın başlangıcında değil, Tanrının sürekli olarak yaptığı şeydir. 
·         Tanrı hem etrafımızdaki maddesel nesnelerdedir, hem de zihnimizdeki maddesel olmayan düşüncelerdedir.
·         Zihnimizde var olan büyük fikirlerle kıyaslandığında gördüğümüz ve duyumsadığımız dünya bir illüzyondur.
·         Tanrıyı kavramak zordur, tanımlamak imkânsızdır. Bütündür, süreklidir. Kusursuzdur. Varlığı düşünceyle bilinir, bedensizdir, her şeyin kaynağıdır, her şeyi biriktirir.
·         Tanrı ölümsüzlüğü eker gökyüzüne ve Yeryüzüne değişimi, Kosmos’a baştan başa hayat ve hareket saçar.
·         Gözün görebildiği şeyler illüzyonlardır, göze görünmeyenler gerçektir.
·         Atum’un yaratmaya son vermesi imkânsızdır. Çünkü var oluşunu sona erdiremez.

IV. YARATILIŞIN TEFEKKÜR EDİLMESİ
·         Sadece fizik gözlerimizle dünyaya baktığımız zaman Tanrı görülebilecek bir yerde değildir. Eğer düşüncelerimizle bakarsak, ruhsal anlayışla görürüz.
·         Kozmos onun bedenidir. Güzelliğini tefekkür (1) etmek suretiyle onu bilmemiz mümkün olur.
·         Dünya bir mucizedir. Bu bize doğal gelir. Evren devasa bir sanat eseridir. Tevazu içinde hayranlık duymak Tanrı’yı bilmenin ilk şartıdır.
·         Zihin nasıl düşünceler vasıtasıyla biliyorsa, Tanrı’da bilinir yarattıkları vasıtasıyla.
(1) Tefekkür, İslam dininde günahlarını,  kainatı, varlıklar, doğayı, Allah'ı, kendini düşünmek ve Allah'ın yarattığı varlıklardan, kainattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden ders çıkarmak demektir. (Vikipedi)

V. YAŞAYAN KOZMOS
·         Birlik, negatif ve pozitif gibi her şeyi üreten iki güce ayrılır. Hermes bunları IŞIK ve HAYAT olarak tanımlar ve bunlar ZİHİN ve RUH olur. Biz onları DÜŞÜNCELER ve HİSLER olarak deneyimleriz.
·         Işık ve hayat kozmos’un Zihni’nin ebeveynleridir. Hermes, mistik vizyonunda KELAM olarak deneyimler. Bu kaosa düzen getiren temel doğa yasalarıdır.
·         Kozmos’un Zihni (Kelam) Tanrının bir yansımasıdır. Tıpkı, söylenen sözün konuşmanın niteliğini yansıttığı gibi. Kozmos ölümsüz bir canlı varlıktır.
·         Tanrı, doğa yasaları vasıtasıyla hayatı yaratan enerjinin kaynağıdır. Kozmik Zihin enerjisini Tanrıdan alır, onu kozmos dahilindeki her şeye verir.
·         Kosmoz içinde cansız varlıklar denilenler de dahil her şey canlıdır. Kozmos da kendi içinde barındırdığı varlıklara hayat veren büyük bir canlı varlıktır.
·         Zihin ve ruh tezahürleridir Işık ve Hayatın. Devinir her şey ruhun gücüyle.

VI. ZAMAN DÖNGÜSÜ
·         Kosmos içinde her şey sürekli değişmektedir. Bütün değişimler, değişmeyen doğa yasalarıyla yönetilir. Bu sebepten denilebilir ki Kozmos’un temelinde değişim yoktur.
·         Kozmos’da doğal değişim süreçlerinin belli bir düzen içinde işlemesini sağlayan ZAMAN’dır.
·         Zaman, sabit ve sürekli yörüngelerinde dönen yıldızların ve Güneş’in tekrarlanan sirkülasyonlarıyla ölçülür.
·         Geçmişten geleceğe düz bir çizgi tarzındaki modern zaman anlayışının tersine Hermes, zamanı bir döngü olarak görür. Zaten biz de zamanı döngüler tarzında ölçeriz.
o   Gün, güneşin doğmasıyla bir zaman döngüsüdür.
o   Yıl, Dünyanın güneş çevresindeki yörüngesiyle ölçülen bir zaman döngüsüdür.
Bu döngülerin hepsi de eninde sonunda her şeyi başladığı yere getirir. Başlangıcın neresi olduğunu söylemek imkânsızdır. Çünkü bir çemberin başlangıç noktası yoktur. Her noktası hem önüne geçer hem de ardından gelir birbirinin sonsuza kadar.
·         ŞİMDİ geçmişten doğar,  GELECEK ise ŞU AN’dan. Her şey Bir kılınır bu süreklilikle.
·         Şu an ise öyle çabuk geçer ki hiçbir sürekliliği yoktur. Şimdi dediğimizde bile önce o an geçmiştir. Şimdiki zamanı asla yakalayamayız.
·         Tanrı için geçmiş, şimdi ve gelecek yoktur. Sadece sonsuzluk vardır. Kendimizi zamanın aldatıcılığından kurtarmamız, Tanrı’yı deneyimlememizin daha başka bir yoludur.
·         Zamanın var oluşu Kozmos içinde her şeyin sürekli ancak ölçülebilir bir şekilde değiştiği anlamına gelir.
·         Geçmiş ayrılıp girmiştir ve artık yoktur. Gelecek erişmemiştir ve daha olacaktır. Şimdi ise sürüp gitmez. O zaman nasıl var olduğu söylenebilir zamanın bir an olsun yerinde duramıyorsa.

VIII TANRILAR (GÖKSEL GÜÇLER)
·         Eski Mısırlılar gece gökyüzünü, üzerine yıldızlar serpilmiş simsiyah bir tanrıça bedeni olarak görürlerdi. Hermetika’da bu tanrıça KADER diye bilinir.
·         Kozmosun Zihni , KADERİ (değişmez temel doğa yasaları) yönlendiren beş gezegen {Gün batımından sonra çıplak gözle görülebilen Merkür (1), Venüs (2), Mars (3), Jupiter (4), Saturün (5)] , güneş ve ay’ı yarattı.  KADER, yaratılmış olanların tümünü yönetir ve kesintisiz Hayat-gücü akışı sağlayarak yaşamak ve ölmek dediğimiz bir süreç içinde bir halden diğerine geçmemize yol açar.
·         Güneş (Tanrı Ra) yeri göğü birleştirendir. Göğü yararlandırmakla kalmaz, yeryüzüne enerji gönderir, yeryüzünün gizli derinliklerine kadar ulaşır.
·         Güneş Tanrının suretidir. Tanrı bütün evrene Hayat verirken, güneş de yeryüzündeki hayvan ve bitkilere hayat verir.
·         Tanrının ışığı ruhlarımızı, güneşin ışığı doğayı besler.
·         Güneşin ışığında duyularla algılanamayan bir nesne varsa, onun ne olduğunu veya nasıl aktığını sadece Tanrı bilir.

Notlar;
(1) Güneş battıktan hemen sonra ya da doğmadan hemen önce çıplak gözle görülebilir.
(2) “Çoban Yıldızı” ya da “Sabah Yıldızı” olarak da bilinir. Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir.
(3) Kızılımsı rengi ile dikkat çeker.
(4) İzlenebildiği süre de Mars ve Venüs’e göre daha uzundur.
(5) Güneş’e oldukça uzaktır ve Jüpiter kadar parlak görünmez. Halkaları çıplak gözle görülemez. Rengi hafif sarımsıdır.

VIII YARATILIŞ HİYERARŞİSİ
·         Kozmos’un Zihni, Değişmez Temel Doğa Yasaları’dır.
·         Fizik Kozmos doğanın mükemmel düzenidir. Hayat da bu düzen içinde var olur.
·         Zaman, kozmos’un değişim oluşturan yönetici prensibidir. Sürekli değişim, yaşayan ve ölen her şeyin tabi olduğu bir süreçtir.
·         Kozmik Zihin, Tanrı Zihni tarafından ifade olunan fikridir. Fizik Kozmos ise Kozmos’un Zihni (değişmez doğa yasaları) tarafından ifade edilen bir fikirdir. Kozmos’un kalbinde hayat veren Güneş bulunur, bu da her insanın kalbinde yer alan hayat verici ruhun bir suretidir.
·         Tanrı’nın sureti Kozmik Zihin, Kozmik Zihnin sureti Kozmos, Kozmos’un sureti Güneş, Güneşin sureti İnsan’dır. 

Yaratılış Hiyerarşisi
Özü
İş Görme Araçları
Tanrı (Atum)
Asli İyilik
Zihin ve Ruh
Kozmik Zihin (Değişmez Doğa Yasaları)
Daimi Ayniyet
Ölümsüzlük ve Süreklilik
Kozmos       
Mükemmel Düzen
Dönüş ve Yeniden Dönüş
Zaman
Devinim
Artma ve Eksilme
Değişim
Hayat
Nitelik ve Nicelik










IX. İNSAN NESLİNİN YARATILIŞI
Tanrı, kozmos’un güzelliklerini takdir edebilme yetisine sahip bir yaratık bulunmasını istiyordu, İNSAN neslini yarattı. Kozmos’u yöneten tanrılara insanlığın faydasına bir şey temin etmelerini söyledi.

Kozmos Tanrıları
Ø  Güneş                             Neşe
Ø  Ay                                     Uyku, Sessizlik
Ø  Merkür                           Bilgelik, Hakikat
Ø  Venüs                             Sevgi, Aşk
Ø  Mars                                               Mücadele gücü
Ø  Jüpiter                            Barış
Ø  Satürn                             Gereksinim sınırlarını, Adaleti
Sundu.

Başlangıçta İnsanlık sadece bir düşünceydi;  ölümsüz, bir Ruh. Yeryüzünü Tanrının istediği gibi bakıp yaşatacak durumda değildir. Bu yüzden Tanrı her insana içinde ölümsüz ruhu barındıracak bir ölümlü beden verir. Bunu yaparken ilk olarak doğayı yaratır ve onu dünyanın sahibesi yapar. Doğa, insan ruhunda Tanrının bir suretini görerek âşık olur ve sevdiği ile bütünleşir. Bu bizim her birimizi oluşturan BEDEN ve RUHUN birleşmesidir. Dolayısıyla bütün insanların ikili bir tabiatı vardır, yani ölümsüz bir ruhla ve ölümlü bir bedenin birleşimidir.

Tanrı neden insanı yarattı?
·         İlk bakışta, Tanrıya hizmet 
·         Yeryüzünün varlıklarına yardım ve hükmetmek (Toprağı ekmek, yapılar kurmak, birbirine yardım vb.)
·         Hayranlık verici evren harikasını takdir etmek 
·         Tanrının yaratıcı güçlerini paylaşmaları ve yaratma işine katılmaları 

Son olarak Tanrı İnsanlığa çoğalma melekesi verir. Bu süreci Kozmos’u yaratan madde ve ruhun evliliğini yansıtacak kutsal bir sevgi eylemi haline getirir. Kutsal sevgi bağı erkek ve kadını birleştirir, bu sayede temel niteliklerini birbirleriyle paylaşabilirler.

Her cins kendisini diğerine akıttığında iki tabiatın birbirine karışmasından dolayı, kadın erkeğin gücünü kazanır, erkekte kadının yumuşaklığında rahatlar.  İffetsiz gözler, cahiller küçümsemesin ve Tanrısal güçler uçup gitmesin diye bu kutsal eylem gizlilik içinde paylaşılır.

X. İNSAN KÜLTÜRÜNÜN DOĞUŞU
İnsan varlıklarının şuurları uyanmaya başlarken yaratılmış ne varsa hayranlık ve şaşkınlık içinde seyrettiler. İnsanoğlu Kozmos’un mükemmelliğine tanık oldukça yaratıcılığın zevkini paylaşma ihtiyacı hissetti.

Yaratıcı, gezegen tanrılarının her birine güçlerinin bir parçasını insanlıkla paylaşmasını emretti. Yaratıcının iradesiyle iş birliği yapan herkes, beceri ve bilgilerini kozmosun güzelliğini arttırmak için uygular.

İnsanlık tarafından icat edilen sanatlar ve bilimler Kader’in o muazzam planını tamamlar, sanat da doğada kalan boşluğu doldurur.

Eski Mısır inancına göre, yeryüzünde insanlığın devamı için gerekli bütün bilgiler İsis ve Osiris tarafından onların atalarına verilmiştir. İsis tarım, hayvancılık, bedenlerini sağlıklı tutmak için şifalı ot ve ilaçları nasıl kullanacaklarını, ölülere saygıyı duymayı öğretmiştir. Osiris yasalar ve adalet getirmiş, insanları dürüst ve alçakgönüllü kılan ayinleri başlatmıştır. Felsefe ve öğrenim yoluyla ruhlarını beslemek üzere rahipleri eğitmiştir.

XI. İNSAN BİR MUCİZEDİR
Bütün varlıkların kendi içinde Can’ı-Hayat Gücü- vardır. Sadece İnsanlar, Kozmos’u tefekkür edebileceğimiz ve Tanrı’yı bilir hale gelebileceğimiz zihin gücüne sahiptirler.

İnsan varlıkları ruh ve maddenin buluşma yeridir. İnsanlar fizik bedenle kuşatılmış zihinlerdir. İnsan zihni, Tanrı’nın zihninin bir suretidir. İnsan zihni ölümsüz, sonsuz, tanrısal ve özgürdür.

İnsan bedeni ölümlüdür ve bazı mekanik yasaların hükmü altındadır.

Hermes, insandaki ikili tabiatının insanları Tanrıların bile üstüne çıkardığı iddiasında bulunur. Göksel cisimler (Tanrılar), yörüngesiyle sınırlandırılmış ve asla onun ötesine geçemeyeceklerdir. İnsan hem yeryüzünde olabilir, hem de zihnin gücüyle göklere yükselebilir.  İnsan beşeri tabiatından (EGO), tanrısallığına (ÖZ) güven duyarak sıyrılabilir

Hermes, insanın hayret ve saygıyla karşılanmaya layik bir mücize olduğu sonucuna varır. Bu Rönesans hümanizmasını ateşleyen bir görüştür.

İnsan hayatının amacı, insani tabiatımızın üzerinde yükselerek tanrısal tabiatımızı uyandırmaktır.

XII. ZOYAK ve KADER
Gezegen tanrılarının korkuları, insanın araştırıcı zihnini yapıcı amaçlar kadar yıkıcı amaçlar için de kullanabilecekleriydi. Tanrı, onların endişeleri karşısında Zodyak’ı yaratmıştır. Zodyak, kaderi (Değişmez Doğa Yasaları) elinde tutacak ve Kader Tanrıçasının yönetimi altında bulunacaktır.

Bir insanın kaderinin tohumlarını o atar, bu tohumlar fizik tabiatın sınırları ve talepleri demek olup, insan hayatını şekillendirirler. İnsana düşen kendisi için yazılmış hayatı yaşamaktır. Zokyak’ın hükmedici etkilerinden kaçıp kurtulabilmeyi pek az insan başarabilir. İnsan dünyasal hayatı, ölümlü insan bedeninin fiziksel kısıtlayıcılığı yüzünden Kaderin elinde kalmıştır.

Hermes, kaderimize doğrudan boyun eğmektense, Tanrıyı yoğun bir şekilde tefekkür etmek suretiyle, tamamen ölümlü olan tabiatımızın üstüne yükselerek ölümsüz ruhumuzu uyandırmanın görevimiz olduğunu öğretir.

XIII. EVRENSEL ve ÖZEL
·         Yaşayan her canlının Zodyak’ın gücüyle verilmiş kendi ÖZGÜN FORMU vardır.
·         Her şey evrensel bir formun özel bir versiyonudur. Örneğin her hayvan hem özgündür, hem de belli bir türün üyesidir.
·         Bütün insanlar insan olma niteliğini paylaşırlar, ancak her bireyin kendine özel özellikleri vardır. Biz bunlara dayanarak onları kendi türümüzün diğer bireylerinden ayırt edebiliriz. Her birimiz, evrensel “insan” formunun özel bir versiyonuyuz.
·         Evrensel formlar (nitelik) değişmez, daimidir. Doğum, ölümlü olma ve ölüm insan hayatına sığan evrensel formun kapsamındadır.
·         Özgün formlar daima değişir. İnsan hayatında bebeklikten başlayarak değişir, yetişkin olur ve sonunda yaşlanır.
·         Gezegen tanrıları doğumlarda gezegenlerin dönüşlerine göre, bedeni dolaşır ve kişiliğimize şekil verirler.

XIV. RUHUN ENKARNASYONU
·         Bütün ruhlar aynı temel tabiatı paylaşırlar onlar ne erkek, ne de dişidirler. Cinsiyet farklılıkları bedende doğar.
·         Bütün ruhlar Kozmos’un Ruhu’nun bir parçasıdır.
·         Tanrının ruhları gözeten iki hizmetlisi vardır.
1.       Ruhların Koruyucusu; bedenden ayrılmış ruhlarla ilgilenir.
2.       Ruhların Yönlendiricisi; Fiziksel enkarnasyon için onları aşağı gönderir. Bir ruhun enkarne olduğu bireysel beden doğa tarafından yaratılır.
§  Hermes’in “Hafıza” dediği güç, bedenin evrensel forma uygun olmasını sağlar
§  Hermes’in “Maharet” dediği güç bedenin bireysel çerçevenin ruh ile uyumlu olacak şekilde biçimlendirilmesini sağlar. 
·         Bireysel özelliklerimiz, enkarnasyonumuzun gerçekleştiği anda hâkim olan tanrıların niteliklerinin yönetimi altındadır. Doğduğumuzda hazır bulunan tanrılar barışçılsalar, bizim de tabiatımız barışçıl oluruz. Savaşçı iseler saldırgan oluruz. Astrologlar buna bakarak hüküm yürütürler.
·         Doğum anında ruha eşlik eden tanrılar ruhun İÇGÜDÜSEL TABİATINDA rol oynarlar. Tesirlerini ergenlik çağında ortaya koyan tanrılar ruhun RASYONEL tarafına yön vermiş olurlar.

·         Ruh enkarne olmadan önce bir ruhsal bedene sarılmış bulunmaktadır. Havadan yapılmış katmanlardır bunlar.
1.       İnce ve saf olduğunda; ruh zekidir
2.       Yoğun ve donuk olduğunda, ruh sınırlı bir görüşe sahiptir. Sadece o anki durumdan haberdardır.
·         Ruh enkarnasyona giderken asıl tabiatını unutur ve kendisini bir insan bedenine kapatan tanrıların niteliklerini benimser.
·         Firavunların karakterlerindeki farklar ruhlarla belirlenmez. Bütün kral ruhları tanrısaldır. Onları tanrılar belirler.

XV. ÖLÜM VE ÖLÜMSÜZLÜK (ölümün tabiatı ve hayatta kalmış olanların kaderi)
·         Bizim dünyasal varoluşumuz kalıcılıktan uzak, gelip geçen bir şey İLLÜZYON’dur. Gelip geçici olanın içinde daimi olanı keşfetmek ruhsal arayışın mükâfatıdır.
·         Eskimiş olan yokluğa karışmalıdır ki yeni olan varlık alanına doğabilsin.
·         İnsanın doğması ruhun doğumu değil, sadece dünyasal enkarnasyonun başlangıcıdır.
·         Ölüm, belirli bir kişinin sonu ve ruhun diğer bir hale dönüşümüdür. Ölüm tam olarak eskimiş bedenin atılmasıdır.
·         Ölümde bedeni terk ettikten sonra, bireysel ruh, tanrılar huzurunda yaşamını gözden geçirir. Saf ruhlar semavi bir âleme sevk edilir. Cahil ruhlar maddi âlemlere düşer enkarne olurlar. Aydınlanmış bir ruh tanrısallığa kavuşur.
·         Hayatın başlangıcı değildir doğum, bireysel bir farkındalık başlar sadece
·         Ölüm yok oluş değildir, sona ermesidir farkındalığın
·         Bedenin çürümesiyle fizik form değişime uğrar. Ruh atmosfere döner. Ruh tırmanır yukarılara gerçek göklerin katlarından;
1.       Bölgede büyüme ve çürümeyi
2.       Kötülük ve kurnazlığı
3.       Şehveti ve aldatıcı arzuyu
4.       Baskıcı küstahlığı
5.       Dengesiz cüretkârlık ve ataklığı
6.       Servet hırsını
7.       Hilekâr ve yalancılığı
8.       Tanrıya dönüş
·         Eski oandan doğar yeni. Canlı bedenle her doğuş, tohumdan gelişen her bitki gibi, yıkıma uğrayacaktır sonunda. Ama çürümenin ardında gelen yenilenmedir.

XVI. RUHUN BİLGİSİZLİĞİ (Beden tarafından tutsak edilmeye son vermek)
·         Fizik bedenin ruha yüklediği kısıtlılıklar, insan hayatındaki zorlukları kaçınılmaz kılar. Ancak, sonsuz hayat ümidimiz şimdiki hayatımızı nasıl yaşayacağımıza bağlıdır. Dünyasal varoluş, ruhun ölümden sonra kaynağına (Tanrıya) gitmesine hazırlık için fırsattır.
·         Beden ruhun kölesi olmalıdır.
·         Hermes, Çektiğimiz ıstırapların kendi bilgisizliğimizden kaynaklandığını, bizi kölelikten kurtulmaya, içsel vizyonumuzu geliştirmeye ve Tanrının zihnini deneyimlemek için kendi zihnimizin gücünü kullanmaya teşvik eder.
·         Sadece benzer benzeri çeker.  Bizi hakikatten ayıran kendi korkumuzdur, bizi yeryüzüne bağlayan kendi inancımızın eksikliğidir.
·         Ruhsal yolculuğun sonu onun her yerde ve her sedye olduğunun idrak edilmesidir.
·         Hayatın malı mülkü çok hoş gelir insana ve bunlardan aldığı zevkler kavrar ruhunu boğazından, çeker aşağıya yeryüzüne.
·         Kendi karanlığını boşalt, ardından ışıkla dolarsın.
·         Tanrı her yerdedir. Beklemediğin zamanlarda ve yerlerde o görünür.

XVII. ATUM’UN BİLGİSİ (Tanrı bilgisine nasıl ulaşılır)
·         Aslında sadece benzer benzeri bilebilir, bu yüzden Tanrıyı bilmek amacıyla bizim de ona benzememiz gerekir. Hermes, bunu yapmak için kendimizi bütün yerlerde, bütün zamanlarda hayal etmemizi (Astral seyahat) önerir.
·         Rahat hisset kendini her yerde. Kendini en yüceden daha yüce kıl ve derinliklerden daha derin kendi içinde kucakla zıtlıkları. Ölümü  olduğunu bil.
·         Hayal et kendini doğmamış, ana rahminde, hem genç hem yaşlı ve çoktan ölmüş ve mezarın ötesindeki alemde. Her şeyin birlikte olduğunu gör zihnin içinde. (Birlik bilinci, aydınlanma)
·         Zihin, insan varlığının ölümsüz yanıdır. O Tanrıdan yayılan ilahi ışıktır. Bu tanrısal niteliğe sahip olan sadece insandır ve bu ona tanrıyı bilme potansiyeli kazandırır.
·         Bilgi, hakikatin doğrudan deneyimlenmesidir. O, kesin ve vasıtasızdır.
·         Zihin ve konuşma tanrının insanlara verdiği bir armağandır. Akıllıca kullanıldığında insanı ölümsüz tanrılar gibi yaparlar.
·         İnsanlık birdir ve söz de birdir. Sözler paylaşılır ve tüm insanlar ortak olur ona.
·         Diğer yaratıkların da sesi vardır. Ama konuşamazlar

XVIII. TEKRAR DOĞUŞ (Tekrar doğuşun sırları)
·         İnsanın sorunu, bilgisizliği yüzünden kendisinin sadece bir bedenden ibaret olduğuna inanmasıdır, yaşlanacak ıstırap çekecek ve sonunda ölecek bir beden. Yaşamaya karşı derin bir istek duyan insan kaderin kaçınılmazlığında haksızlık duygusu hisseder.
·         Tekrar doğuş kendi ölümsüzlüğümüzün Bilgi’sidir. (tanrıyı bilmek)
·         Tekrardoğuş, Tanrı iradesiyle meydana gelen doğal bir  olgudur. Yapmamız gereken ihtiraslarımıza hakim olmak ve içinde bulunduğumuz şartları önce kabul edip, sonra bunların üstüne çıkmak suretiyle bu aydınlanma için hazırlanmaktır.
·         Tekra doğmak istiyorsan temizle kendini;
1.       Bilgisizlikten
2.       Kederden
3.       Nefse hakimiyet eksikliğinden
4.       Arzulardan
5.       Adaletsizlikten
6.       Tamahkarlıktan
7.       Hilekarlıktan
8.       Kıskançlıktan
9.       Hainlikten
10.   Öfkeden
11.   Acelecilikten
12.   Kötü niyetten
13.   ....
·         Bilgeliktir ana rahmi tekrar doğuşun. Sessizliktir gebe kalma. İyilik’tir tohum.

XIX. GİZLİ ÖĞRETİLER
·         Eski ezoterik dinlerin öğretileri çok iyi korunan sırları içeriyordu. Bütün inisiyeler, ölüm cezası karşılığında bir sır tutma yemini ediyorlardı.  Hermes bu derin sırların bazılarını bize öğretmiştir. Onları anlamaya hazır değilsek okuduklarımızı anlayamayız.
·         Tanrı, Kozmos’un armonisini yaratan ve her bireye çalması için kendi özel temasını veren bir müzisyene benzer.
·         Ruhsal yolla kendimizi adadığımız zaman, gizemli bir şekilde, tamamen ahenkli hale geliriz. (Hermes)
·         İnanç tefekkürden gelişir (kainattaki eşsiz mükemmellikten ders çıkarmak)
·         Söz tek başına aktarama hakikati, oysa olağanüstüdür zihin gücü, söz yol gösterdiği zaman düşünmesi için her şeyi enine boyuna bulabilir gerçek inançların huzurunu.
·         Mekânı gökyüzü olanların arasında ahenksizlik yoktur. Hepsinin amacı tek zihin, tek histir.

XX. ATUM’ A ŞÜKREDERKEN
·         Zihin sana ulaşabilmemiz için, söz sana sesimizi duyurabilmemiz için, bilgi seni deneyimleyebilmemiz için, kurtuluşumuzu senin ışığında bularak tam bir mutlulukla dolarız.
·         Sen boşluksun her şeyi barındıran. Senden başka bir yer yoktur. Her şey senin içindedir.

·         Sen her şeyi verirsin ve hiçbir şey almazsın.

2 yorum:

  1. Teşekkür ederim. Kitabın içeriğinin tamamı mı bu yoksa sizin özetiniz mi ?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,

    Kitabın tamamı değil, benim özetlediğim şeklidir. Teşekkürler.

    YanıtlaSil