18 Eylül 2015 Cuma

SEN ve BEN İKİ YIRTIK RUH (Aret Vartanyan)

Hepimiz Aynı Şeyi Arıyoruz
·         Nasıl öleceğim aklıma geliyor ve orada da kalıyor. Merak ettiğim, nasıl öleceğimden çok kim olarak öleceğim sorusu.

·         Gündelik hayatında da senin için yazılmış bir hayatı oynuyorsun. Önüne konan ve hazır bulduğun, seçmediğin bir hayat aslında.

·         Hayatında hiçbir şey sen değişmeden değişmez. Zorlama yapacağın her şey başarısızlıkla son bulacak.
·         Gittikçe kendi yarattıklarımızın altında ezilmeye başladık.

·         Cinsellik beyindedir, seks beyindedir, sevişmek beyindedir. Fiziksel boşalmak asla orgazm demek değil. 

      Beyninde boşalamıyorsan, kaybettiğin şey kaloriden başka bir şey değildir.

·         Yaratıcı insanlar, dünya tarihine yöne verenler hep deliydi. Deli oldukları için de farklı olanı yarattılar. Diğerlerinden farklı düşündüler.

·         Azrail’in kapısını çaldığı kaç insan gerçekten elindeki nimetin, zamanın değerini bilebildi ki? Yaşamı çarçur eden bir adam neden Azrail’ e kızar anlamam. İzlemek yerine yaşamayı seçenlerin Azrail’ e düşman olduğunu hiç sanmıyorum.

·         Yaşadığını hissettiğin anlarda, ne ölüm ne de yapay sorunlar ortada kalıyor.

·         Parça parça olduğunu hissettiğin her anda gurur yapma, parçalarını topla. Asla bir yerde bırakma. Böyle yaptığında eksik yaşamaya başlayacaksın. Güvenmekte zorlanacaksın: Yeni başlangıçları kaçıracaksın. Her parçalarına ayrıldığında yeniden birleşmeyi, kendine sahip çıkmayı, dünyaya gülümsemeyi başaramadıkça yaşıyorum diyemeyeceksin. Eksik parça, hiç ummadığın anda sana kendini hatırlatacak.

·         Kendin olmayı başaramadığın sürece bir türlü eksik dolmayacak.

·         Tatlı yalanlar var mı gerçekten? Ben tatlı bir yalan olabileceğine, ya da iyi bir amaca hizmet eden yalan olduğuna çok da inanmıyorum.

·         İnsanları kontrol etmek o kadar kolay ki. Çünkü onlara kontrol edilmek öğretilmiş.

·         Kaybedecek bir şeyi olmayan insa her şeyi yapar.

·         İhtiyacın olduğunda, istediğin an yanında olan biri var mı? Gerçek olup olmadığını anlamak çok kolay. Yanında salya sümük ağlıyorsan, kendini güvende hissediyorsan o gerçek biri.

·         Yıllar geçtikçe, nasıl olsa zamanı gelince yaparım rahatlığı, yerini diken üstünde bir rahatsızlığa bırakıyor. Geleceğe umudun yerini, zamanın daralmışlığının çaresizliği alıyor.

·         Hemcinsinle yaşanan aşk hiç kuşku yok ki çok daha cesur, çok daha kışkırtıcı. Tüm dinamikleri karşına alarak aşık oluyorsun. Ancak, her zaman etrafımdaki eşcinsel ilişkilerde bir burukluk, bir hüzün, ama bir o kadar da coşku gözlemledim.

·         Yarın çok geç olacak, hep yarın dediğin hayallerinin gerçekleştiğini görebilmen için. Ve Anlayacaksın, hep bir gün olacak dediklerinin aslında hiçbir zaman senin olmadığını.

·         Kimse seni paran için, güzelliğin için, kıyafetin için daha çok sevmeyecek. Kazanacağın gerçek dostların sadece yüreğini açıp sevgini verdiklerin olacak.

·         Karşılıksız vermeyi öğrendiğinde bakacaksın ki mutluluk sa sana karşılıksız geliyor.

·         Hoşlandığı kadınla konuşmaktan çekinen erkekler bana her zaman anlaşılmaz gelmiştir. Durum komiktir ve erkek de komik durumdadır. Kadın, bir erkeğin kendisine ilgi gösterdiğini, hoşlandığını, arzuladığını neredeyse ilk anda anlamaktadır. Kadın niyeti bilmektedir. Oyunu oynamaya devam etmek kadının bileceği iştir artık.
·         Kadın erkeğin oyununu oynamasına izin verir. 1-Kadın bu oyundan zevk alıyordur. 2-Erkeği o seçmiştir. O erkekle birlikte oluncaya kadar hem kültürel hem toplumsal, ahlaki ritüellerin sırayla uygulanması gerekir. Belki de doğrudan yaşansa utanacağı eylemleri evcilleştirir.
Kadın erkeği beğeniyor. Erkek bunu anlamıyor. Kadın, yavaş yavaş usul usul erkeği sarıyor. Erkek, oyunun farkına vardığında oyun bitmiş oluyor.
Her iki senaryoda da hâkim taraf kadındır.
·         Kim bilir, belki bir erkek olarak, duygusal alanda kadınlar karşısında mağlup olduğumuzu bildiğimiz için toplumsal yaşamda kadını hep “ikincil” görmek istiyoruz.
·         “Kadına şiddete hayır” sloganları duyuluyor. Kalbinde, yatakta, duygular dünyasında kadınlığın yanında yetersizliğini bilen erkeklerin ilkel intikam silahları.
·         Erkek intikamını ilkel yollarla alırken, kadın hayranlık duyulacak bir zekâ ile çizilmiş yaratıcı metotlarla alacaktır.
·         Ölmek adını verdiğimiz nefes almama ve bedenin görevini tamamlama sürecinin ardından boyut değiştiriyoruz.
·         Ben çağların da aynı anda yaşandığına inanıyorum. Zamanın devamlılığına dayanan düzenek, külliyen yanlış olabilir.
·         Bir anda her şey aydınlansa, yaşam, tanrı, varoluş. Her şey net cevaplarına kavuşsa. O zaman bu yaşam ne kadar dayanılmaz olurdu.
·         İnançsız bir insan değilim, inançlarım var. Bu dünyanın bir sınav merkezi olduğuna inanmıyorum.
·         Her geçen gün istediğini satın alamayanların arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar açlıktan ölüyor. İstediğin marka pantolonu giyemediğinde bunu hatırla. Sana asla teslim ol, kanaatkar ol, elindekiyle yetin demiyorum. Daha fazlasını isteyeceksin, daha fazlası için çalışacaksın. Bedelini ödemeyi göze aldıktan sonra elde edemeyeceğin şey yok. Sadece bunlar yüzünden mutsuz olduğunda bir kez daha düşün. Ödemekten yakındığın bedelleri ödemene değip değmediğini düşün.
·         Yokluk içinde yaşamını yitiren insanla bolluk arasında yaşamını yitiren insanın talihsizlikleri çok uzak değil. Biri yokluktan, diğeri bolluk içindeki yokluktan tükeniyor.
·         Terörün güçlenmesinin birincil nedeni dünyanın kaynaklarının yetersizliği ve bu yetersiz kaynakların adaletsiz dağılımı.
·         Görüyorsun ya neler oluyor deme. Önce görür, sonra da gördüklerimizi söyleyebilirsek hiç de küçümsenmeyecek bir iş yapmış oluruz.
·         Bugün her şey güçlü olmamız gerektiğini, para ve unvanın öncelikli hedefler, hedeflerin de ötesinde olmazsa olmazlar olduğunu anlatıyor. Bunun böyle olması gerektiğini söyleyip de para köpeğim olsun diyenlerin önemli bir kısmı kendini kandırıyor. Bu tipler, parayı buldukları ilk anda doğuştan kapitalistten daha tehlikeli olur.
·         Eğer kavga etmeyi bilirsen güzel şeydir kavga. Mücadeledir. Eğer sevdiğinin iyiliğine inanıyor, ona yol açmak, onu uyandırmak, yanlışını göstermek için ediyorsan et kavganı. Söylemezsin, kızmazsın, bağırmazsın, biriktirirsin. Biriktirdiklerin zamanla karşındakine öfkeye dönüşür. İçine akan zehir birikir. Ve bir anda çok yıkıcı, kırıcı, gereksiz bir patlama yaşanır.
·         Paylaşmak iyidir. Karşındakine de saygıdır.
·         Ne olursa olsun kelimeyle insan yaralama. Hiç çıkmıyor, hiç geçmiyor. Unutmuyor insanoğlu. Unuttuğunu sansa da bilinçaltında bir yerde yaşıyor.
·         Tek başıma düşmek, tek başıma kalmak kolay oluyor. Kendimden sorumluyum.
·         Hemen hemen her kadının içinde dişi bir kaplan yatar. Öyle bir kaplan ki, serbest kalmayı bekler. Kimisi için çok kolaydır. Kimisi için doğru adamını ve ortamını bulması gerekir. Hiç beklenmeyecek kadınların ani aldatışları budur. Erkekte de aynı.

Biz Unutsak da Evren Hatırlıyor.
·         Bir fincan çayı ritüellerine uygun doldurup zarafetle elinde tutan İstanbul hanımefendileri de, yozlaşan, hoyratlaşan, acı çeken İstanbul’ un tozu dumanında kayboluyor. Sahibi oldukları İstanbul’ da, şefkate ihtiyaç duyan “ihtiyar” muamelesine maruz kalıyorlar zaman zaman.

·         Ötekiyi kim yaratıyor? Öteki kavramı olmasa ne bir rekabet ortamı ne savunma yatırımı ne de istediğinde üretip kendini haklı bulacağın bahanelere malzeme kalacak. Öteki var oldukça, motivasyon olacak. Öteki kamçı olacak. Ötekinden güçlü olmak, ötekinden zarar görmek için hep tetikte olunacak.

·         Sevgiline dokunduğunda salt ete dokunmuyorsun. Et sadece kılıf. Ruhuna dokunuyorsun, onu hissediyorsun, bütünleşiyorsun.

·         İlişkilerini bile konuşamayan bir toplum için cinselliği konuşmak elbette zor. Ben ısrarla birçok kötülüğün, çatışmanın ardında cinselliği yaşayamamanın yattığına inanıyorum.

·         Politika ile çocuk oyunları arasında tek bir fark var. Biri masum, biri değil.
·         Önündekini görmeye çalışmak yerine, cevapları öğrenmek yerine cevapları yaşamayı seçebilirsin. Her geçen gün cevapların içselleşiyor, parçan oluyor.

·         Yapmaya çalışmak yerine yaptığında, olmaya çalışmak yerine olduğunda deneyimlediklerin senin oluyor.
·         Kendin olduğunda, kendinle nasıl konuşabilirsin? İçindeki gürültünün, konuşmalarının olabilmesi için ayrı ayrı “sen” ler yaratmak zorundasın. Kalabalığı yaratabildiğin için konuşabiliyorsun. İçindeki diyalog kesildiğinde, zihnin sustuğunda yaşamaya başlıyorsun. O zaman, gerçekten “an” da olabilirsin.

·         Bir şeye sahip olduğun anda özgürlüğün biter. Hiçbir şeyin yoksa gerçekten özgürlük o zaman var.
·         Hiçbir şey olabildiğinde hem gerçek anlamıyla özgürlük hem de gerçek anlamda her şeyin sahibisin.
·         Her şey olmaya çalışırken, hiçbir şey olmuyorum. Ve bu hiçbir şey, her şeyin bağımlısı olan olduğu için, bana özgürlüğümü verebilecek hiçbir şey olmaktan çok uzak.

·         Kendi endüstrilerinin zarar görme endişesi dünyanın geleceğinin önüne geçti.

·         Sen düzeltmeyen oldukça, çelişkilerinin ikilemlerinin arasında boğulacaksın. İçindeki ses sana her zaman, istisnasız doğru olanı gösteriyor, söylüyor. Dışındaki sesler seni alıkoyuyor. Korkularına yeniliyorsun.

Kısır Döngü, Bir Anda Kırılabilir, Bazen Çok Sert
·         Varoluşçu felsefe diyor ki: Bilinci, iradesi ve düşünce gücü olan insan, bunlardan yoksun olan nesneler dünyasında yaşar.

·         Varoluşçular için insan bir hayvan, bir nesne değildir. Bunun için de neden-sonuç ilişkisinde değerlendirilemez. İnsan aldığı kararlarla, adımlarla kendini şekillendirir.

·         Ölümlü olduğunu bilen insan, anlamlı bir yaşam sürme, elindeki sınırlı zamanın tükeneceği bilinci ve aslında aldığı kararlarının sorumluluğunu taşıma gerçeği ile kaygı duyar. Yapılabilecek en gerçekçi şey, bunu cesurca ve dürüstçe kabullenebilmektir. Bu basit bir ölüm korkusundan öte, yaşamın hiçliğinin kavranmasıdır.Yaşamın hiçliğini kavrayan birisi ise, ne yaparsa yapsın mutluluğu kucaklayamaz.

·         Kendi içinde aradığını bulamayan, kendini keşfedemeyen birey, dışarıda kendini arayarak kaybolur. Ancak, kendi varoluşunun farkında olan insan varoluşuna uygun bir yaşam inşa edebilir.

Seni Seviyorum Diyebilmek..
·         En büyük mutsuzluk, sevgisiz bir hayat sürmektir. Bundan daha kötüsü de bu dünyadan sevdiklerine seni seviyorum diyemeden gitmektir.

·         İnsanoğlu için hayatın başında güvenmek sonraki yıllara göre çok kolay.

·         Olağan insanoğlu mekanizmasında ise her hayal kırıklığından sonra, her tahribattan sonra şifreleri vermek zorlaşır, kapıların sayısı artar ve her geçen gün duvarların inmesi zorlaşır. Ben buna karşıyım. Diyorum ki acıyı absorbe et, etkeni dışarı çıkart, kendini onar ve bir sonrakini zorlaştırma. Duvarlarını ördüğünde, her defasında kalınlığını attırdığında bu kez gerçekten içeride olması gerekenleri de dışlıyor, kaybediyorsun.

Her Birimiz Aşktan Başka Bir şey Anlıyor, Başka Bir Şey Yaşıyoruz….
·         Özde bütünleşmeden kastettiğim, egolarından, gururundan, yargılarında, maskelerinden sıyrılarak kendini sevdiğinin kollarına bırakmak.

·         Korku, seni güvenlik arayışına, henüz dinmeyen acıların emin olma ihtiyacına ve sorgulamalara itiyor. Bir de bakmışsın ki saf, tertemiz, lekesiz, dokunulmamış aşkı yaşamayı unutmuşsun.

Merhamet; İki Tarafı Keskin Bıçak….
·         İntihar edecek kadar zayıf olamazsın dediğimde, intihar etmenin en büyük güç gösterisi olduğunu savunmuştu.
·         Ticarette başarılı olmanın altın kuralı duygulara yer vermemek. Duygusallaşmamak.

·         Depresif olmanın bedeli asla mutluluğa ulaşamamak olur. Depresif insan, mutlu olmaya hakkı olmadığını düşünür ve mutlu olacağını hissettiği an bir bariyerle karşılaşır. Bu yüzden terfi edecekken istifa eder, büyük bir iş bağlayacakken görüşmeyi eker, çok para kazanacağı sırada kendini borç batağına saplar.

Doğru Ya Da Yanlış Yok…. Sen varsın.
·         Ebeveynlerin boşluğu kocaman bir yırtığa dönüşür ruhlarımızda. En saf anımızda hissederiz o boşluğu.

En Ağır Bedelli Karar: Kendin Olmak
·         Sahip olduklarını kaybetmemek için korkudan ölenler ise gerçek bir farklılık yaşıyor. Sahip oldukların seni yönetirken, aradığın sevgiyi yaşamıyorken, o nedenini bilmediğin, kendi kendine bir şey eksik dediğin duygu hep devam edecek.

·         Sevgiyi, aşkı bulamayan adam çapkınlıktan medet umuyor.

·         Aşkın ve cinselliğin yaşandığı bir dünya bugünle kıyaslanamayacak. Teknoloji güçlendikçe, tüketim hızlandıkça, ilişkiler kolaylaştıkça ve sıradanlaştıkça dünya daha kötüye gitti, gidiyor.

·         Suçluyu suçundan, bir genci uyuşturucudan kurtaracak tek şey yine sevgi.

·         Hastalık olur, felaket olur. Acı yaşanır. Kendine kızarsın, tanrı’ ya kızarsın ama kendine kızmazsın. Sevginin üzerine kurulmuş bir ailenin tüm fertleri, annesi, babası, çocuğu istediklerini çok daha hızlı alacak bu dünyadan.
·         Dürüst, güvenilir, sevgi dolu, duruşu olan, itibarı olan biri olmak, dünyada tek olan bir otomobile binmekten ya da dünyanın en pahalı evinde oturmaktan çok daha fazla tatmin edici.


Yaşamı Şekillendiren Gerçekle Yüzleşmek….
·         Doktorlar bedeni, felsefeciler ruhu iyileştirmeye çalışırlar.

·         Irvin Yalom: nedeni belirlenemeyen tüm anksiyetelerin ölüm anksiyetesi olduğunu savunur. Geleceğe iz bırakmak çabası ya da an’ı yaşamak farkındalığı, ölümü sınırlayıcı olmaktan teşvik edici olana yükseltebilir.
·         Milan Kundera: ölüm korkusu, gelecekte kaybedileceklerin değil, geçmişin kaybedilecek olmasından duyulan korkudur.

·         Her şey bizim algıladığımız şekliyle var olduğu gibi, aslında ölüm de bizim algıladığımız gibi var olmaya mahkum.

·         Yaşadıklarından çok yaşamadıkların için pişmanlık duyar, acı çekersin.
·         Ölüm korkusu, hayatını iyi yaşayamadığını düşündüğün an çıkar. Eğer istediğin gibi yaşarsan ne yaşlılık ne de ölüm seni ürkütür.

·         Çocuk, babayı geleceğe taşır.

·         Gündelik hayatta yaşadıklarımız, fiziksel görünüş, maddi şeyler, saygınlık, önemli olma gibi geçici şeyler bizi çeker, aklımızı çeler. Var olmamızın amacından uzaklaşır, ölümü unutur ve hayatı anlamlandırabilecek nitelikli değişimlerden uzaklaşırız. Evreni kucaklamak, bir dizinin, futbol maçının gerisine düşer ve gittikçe düşünmemeye başlarız.

·         Ölümcül hastalıklara yakalananların, hayatını daha anlamlı yaşamaya başladıkları, önceliklerini değiştirdikleri gözlenir. Ölümün fizikselliği bizi yok etse de, ölüm fikri bizi korur.

·         Nedense boşlukta dünyaya geçişi sorunsuz boşluktan sonsuza geçişi sorunlu buluyoruz.


Ne İstediğimi, Neyi Çağırdığımı, Kim Olduğumu Benden İyi Kimse Bilemez.
·         Schopenhauer: Maddi hiçbir şey yalnızlığını dindirtemez. Sahip olmanın bir sınırı yok. En sonunda da malların sana sahip olur.
o    Endişelerimizin, korkularımızın yarısından çoğu başkalarının bizim için ne düşündüğü kaygısından gelir. Bunu çıkartıp atmadıkça yaşayamayız, biz olamayız.
o    Önemli olanın bizim ne olduğumuz olduğunu söyler. İçsel dengemiz, entelektüel zenginliğimiz. Bizi rahatsız eden şeyler değil, bizim şeyleri nasıl yorumladığımızdır. Hayatımız, deneyimlerimiz tarafından değil, deneyimlerimizi yorumlama biçimimizden şekillenir.

·         Her insan zaten önce öleceğini ve sonra yalnız yaşayacağını bilmelidir.

·         Her şey ama her şey senin anlamlandırdığın şekliyle var. Sen karşındakine ya da bir olaya ne değer biçiyorsan, onu nasıl algılıyorsan o da öyle var oluyor.

·         Karşındakinin ağzından çıkıp kulaklarına ulaşan bir çift söz değil seni üzen, yaralayan. Kendi süzgeçlerimizde, kendi deneyimlerimizde, kendi anılarımızda yoğruluyoruz gelen her rüyayı, her etkiyi. Sonra tepkiyi buna göre veriyoruz. Bizi çok üzen bir olayda bir başkası bir şey göremeyebiliyor.

·         Olayları gerçekleştiği zamanlarda, o koşullar içinde değerlendirmek bir yaşam ustalığıdır ve her ustalıkta olduğu gibi zaman alan bir süreç.

·         Beni yaptıklarımla değerlendirmeyen, beni itaat etmemle yargılamayan bir Tanrı inancına sahibim.

·         Kendinle barışık olmanın yolu önce kendini olduğun gibi sevmekten geçiyor.

·         Birisinin, kendi iradesiyle bir şeyi yapmasına engel olduğun anda onun kendi deneyimini yaşaması hakkını da elinden alıyorsun.

·         İtaatin olduğu yerde ilişki olmaz. İtaat, sorgusuz sualsiz yapılan bir eylemdir.

·         Dünyayı kazanıp da ruhunu kaybedersen bu pek kazançlı bir sonuç olmaz. Dışarıdaki hiçbir şey sana mutluluğu vermez. Gerçek tatmini de veremez.

·         Biz günlük hayatta tatminle mutluluğu karıştırdığımız için, dışarıda mutluluk arıyoruz. Onu dışarıda aradığın sürece kalıcı olmayacağını biliyoruz.

Korkuyla Yaşamak Yerine Sevgiyle Yaşamayı Başarmak Çok Zor, Ama Denemeğe Değer.
·         Korktukça kendi hayatımızdan uzaklaşıyoruz, başkalarına güvenme ihtiyacımız artıyor. Bu da bizi bağımlı kılıyor.

·         Korkuyu aşmanın en kestirme yolu ise bir başka duyguyu korkunun yerine koymak. Sevgi.
·         Çin atasözü: Yanlış adam doğru olanı yapmaya çalıştığında, genellikle yaptığı şey yanlış olur.

·         Karşımda ben gibi düşünen biriyle oturup sohbet etmenin anlamı da yok. Bende beni yaratan, ben gibi olmayanlar.

İstanbul’un istanbul’da Yaşayanlara Değil İstanbullulara İhtiyacı Var.
·         İsviçreli bir bürokrat diyor ki: Bir ülkede azınlıkların durumuna, yapabildiklerine, haklarına bakın. Elde edeceğiniz veriler o ülkedeki demokrasi düzeyini göstermesi açısından çok önemlidir. Azınlıkların değerini bilen bir ülke, kendi halkının da değerini biliyordur.

·         Farklı kültürlerin renklerin daha fazla gözükmedikçe, sesleri duyulmadıkça İstanbul, popülizmin pençesinde dünyanın tüm büyük kentlerinin yaşadığı yozlaşmayla tüketecek kendini.

·         İstanbul’un gücü, farklılığı özünde, tarihinde, farklı kültürlerin bileşiminde. Aynı sokakta, aynı anda duyulan ezan ve can seslerinde. 

En Zor Zanaat, İlişki Zanaatı…
·         En büyük hata, ilişkilere vereceklerimizi düşünerek değil alacaklarımızı düşünerek başlamak.

·         İlişkiyi karşındakine göre inşa edersen yıkılacaksın. Kendine göre inşa ettiğinde de yıkılacaksın. Önce ne istediğini bil. Bir ilişkiden ne beklediğini bil. O ilişkiye, ona ne vermek istediğini, neyi ne kadar sunacağını bil. Ondan karşılık bekledikçe, beklentilerinizin oturmadığını görmeye başlıyorsun. Senin sevdiğin olabilmek için çaba sarf ediyor. Bir süre sonra da yoruluyor. Başkalaştığını fark ediyor. Kendisinin olmadığı şeyleri yaratmaya çalışırken oluşan baskının altında eziliyor. Endişelenmeye ve seni tatmin edemediğini düşünmeye başladıkça uzaklaşıyor.

·         İlişkide önemli olan, iki tarafın öz benliklerini, kişisel özelliklerini kaybetmeden birbirlerini tamamlayabiliyor olmaları.

·         Senin, onun kulağına eğilip onun tek olduğunu, özel olduğunu söylemen, onun üzerinde kendisinin olmadığı şeyleri gerçekleştirme baskısı yaratır.

·         Senin istediklerine uygun davranmak için kendini zorlar. Ama bir noktada artık patlar. Taşıyamaz. Omuzları iner. Devam etmek istese de kaçar. Ve sen, “Bir Günde Değiştin” demek zorunda kalırsın.

·         İnsan tekeşliliğe uygun olmayan bir varlık olmasına rağmen, sonsuza kadar bir ilişki hayaliyle yanıyoruz.

·         Erkek, kadını ne kadar mükemmel olursa olsun aldatmaya çok daha yatkın: Seven bir kadını, bağlanmış bir kadını elde etmek, deveye hendek atlatmaktan daha zor. Kadın radarlarını kapatırken, erkeğin radarları hep açık.

·         Her an herkes aldatabilir. Her an herkesin dünya görüşü değişebilir. Hayattan beklentileri değişebilir.

·         Düşün doğru olarak kabul ettiğin şeylerin kaç tanesi senin kendi deneyimlerin, kendi kişiliğin, kendi karakterinle seçtiğin ve doğrudur dediğin. Sorular zorlaştıkça, cevapları hazır almayı tercih ediyoruz. Etik konular, din, aşk.
·         Daha doğmadan bize biçilmiş görevler var. Düşünsene, doğmadan dinin belli, ailen belli. Dolayısıyla senden beklentiler ve gireceğin form da belli.

·         Sen, kendini bul ve ne olur o bulduğun senden ödün verme. Kendini yaşamak için, kendi artılarını, kendi varoluşunu ortaya koymak için yürü.

·         Kadınları karmaşık gösterme arayışı, erkeğin çaresizliğinin bir sonucu. Çok güzel olan kızların talihsizliğinin, erkeklerin kendi güvensizliklerinin esiri olup bir türlü yaklaşma cesareti gösterememeleri, bu cesareti gösteren erkeklerin de bu kızların kalbini kazandıkları olmuştur.

·         Her insanın ortaya çıkmayı bekleyen bir cevher taşıdığına, varoluşunun mutlak bir nedeni olduğuna inanıyorum.
·         Kendini yaşamadan başkaları için yaşayamazsın.

·         Toplumla aynı düşünmeyen evlat, muhtemelen kötü evlat oluyor. Ailenin sözünden çıkmayan, hatta töre cinayeti işleyen çocuk, toplum normlarında iyi çocuk olabiliyor. Yüzlerce fakir çocuğun hayatını kurtaran bir çocuk da sırf eşcinsel olduğu için hayırsız evlat olur.

·         Ben sana ne kadar çok kendimi açarsam sen de bana o kadar çok açılacaksın. Eğer sen de karşındakinden sana fazlasını göstermesini istiyorsan önce sen göster, zayıflıklarını. Bunları paylaşmak seni güçsüz kılmaz, güçlendirir. Önce vermek kaybettirmez, kazandırır.

·         Kahvaltıya saygı duyup gazete okumakla paylaşmamalı, peynirin damağına bıraktığı tadı hissederek, tadını çıkartıp anını yaşayarak yapmalısın kahvaltını.

·         Kendine yakışanı seçebilen, yaratabilen zevk sahibi biri, binlerce dolarlık çanta taşıyan bir rüküşe kaç kat fark atar.

·         Ne yersen osun. Yediklerin şeklini verir. Ne dinlersen, ne okursan, nerede olursan o olursun.

·         İyi olanları yaşamak, senin hem yaşam kaliteni yükseltiyor, hem seni.

·         Aynı hatayı iki kere yaşadığında artık bunun hata olmadığını biliyorsun. Aptallık diyebilirsin, ders alamamaktan ötürü kaybetmek diyebilirsin. Aynı şekilde sakın ama sakın birisine üçüncü bir şansı verme ama ikinci bir şansı her zaman ver.

·         İzle, gör, şans ver, hoş gör, elinden geleni yap. Kılıcını çek, öldür, kes at, bitir, sırtını hemen dön ve asla geriye bakma.

·         Asla dinlemeden anlamadan, şans vermeden eyleme geçme.

·         Yaptığın eyleme ruhunu kat. Adımlarına ruhunu kat ki ardında izin kalsın.

·         Çocukluğun saflığı, öğrenmemiş olmaktan geliyor.

·         İyi insan olmak için iyilik yapmazsın, yazar olabilmek için yazmazsın. İyi insansan zaten iyilik yaparsın, yazar isen yazarsın.

·         Kendine güvenen bir insansan eylemlerin bunu yansıtır, eylemlerinle kendine güvenen insanı yaratamazsın.
·         Eğer sen iyi bir aile babası çocuğunun geleceği için her şeye katlanır diyorsan ve sen kendini iyi bir aile babası olarak konumluyorsan sevmediğin işte çalışmaktan gocunma.

·         İnsanlara taşıyabileceğinden fazlasını vermemek gerekiyor. Allah da kullarına taşıyamayacağı dert vermez. Sevgi bile yoğun verildiğinde karşıdaki tarafından taşınamayabiliyor.

·         Yöneticilik eğitimlerinde, astlarına taşıyabilecekleri, gerçekleştirebilecekleri kadar sorumluluk vermenin motivasyonu arttırdığı anlatılır.

·         Dünyayı sahiplenme, yerleşme, sahip olma, tüketme. Artık birey kendine dönmeye başladı. Bireysel varoluş, teknoloji, bilim dünyasının sunduklarıyla insan keşfini, evrimini sürdürdü. Ortak paydalardan, bireysel varoluşa kaymaya başladı. Büyük yapılar, ortak paydalar parçalanmaya başladı. Tüketim sürdükçe, doyumsuzluk arttı.
·         Dünü, bugünü, yarını kucaklayarak; gördüğünden fazlasını arayarak, beyninden çok yüreğini dinleyerek, görünenin ötesine bakmaya çalışarak, sevginin tek gerçeklik olduğunu-tıpkı doğa gibi- deneyimleyerek. Ağacı suyu, havayı, kuşları, tüm varlıkları hissederek, anlayarak. Kopya hayatlarda sürüklenen bireyin ötesine geçerek, bencil bir bireyselliğin değil; evrenin bir parçası olmanın bilinciyle bireyselleşerek.

·         Dünyanın güçlü, hırslı, başarılı liderlere, insanlara ihtiyacı yok artık. Daha duyarlı, hassas, anlayışı yüksek insanlara ihtiyacı var.


Sen Nasıl Yaşamayı Seviyorsun…
·         Bir gün, tüm insanların hak ettikleri yaşamı buldukları, sevginin hakim olduğu, bolluğun fark edildiği, yaşamın özünün insanın özüyle bütünleştiği bir dünyada buluşacağız.

·         90 yaşında da olsa annenin veya babanın ya da her ikisinin bir yerde duruyor olmasının bile sana verdiği gücü bulmak kolay değil. Varoluşları destek olmaya yetiyor.

·         Biz robotlaşırken, robotlar insanlaşıyor.

·         Rakının en iyi mezesi muhabbettir.

·         Bir yerinden Boğaz'ına bakabileceğimiz İstanbul’umuz, bir küçük masamız, kadeh tokuşturacağımız bir tek dostumuz, Allah ne verdiyse nevalemiz, biraz da sağlığımız, keyfimiz olsun, o da bize yeter.  

·         Kokular bende anıların simgesi. Bir parfüm, bir yemek, bir çiçek, bir nesne. Ama bir koku. O kokuyu daha sonra ne zaman alsam o ana gidiyorum.

·         Her zaman bir şeyler satmak zorunda değilsin. Kendine gerçekten güveniyorsan, birikimlerine inanıyorsan, bir kişiliğin olduğunun farkındaysan bu kalıplardan sıyrılıyorsun. Ortamına ayak uyduruyorsun. Sen de ne varsa o yansır.

·         Maskeler, ummadığın anda her şeyi öldürüyor. Maskeli sevmediğim nice insanı maskesiz yakaladığımda sevdim.

·         Farkında olmak, hayatına sokmak, uygulamak, yaşatmak, kendinde değişikliğe yol açmak; hepsi senin seçimin olacak, senin elinde.

Duymak Zorunda Olduğumuz Ama duymamak için Gürültü Yaptığımız Fısıltı, Her şeyi Anlatıyor.…
·         Mantığın, zihnin atladığını ruh, duygular yakalıyor.

·         Kararsızlık deryasında boğulmaktansa içimdeki sese güveniyorum.

·         Aşk en güçlü duygu olduğu için mantığın orada zayıflıyor.

·         Kendi tercihini oynamanın, kendi tercihini sahiplenmenin gücü, seni, istediğin yere götürecek, diyorum.

·         Korkularınla yaşamak ya da sevgiyi baz alıp kendini yansıtmak. Korku, seni yerle bir eden, her noktanı kilitleyen ve seni kararsız kılan duygu. Korkunun olduğu yerde ne sen olabilirsin ne de güçlü sonuçlar. Korkunun asıl nedeni ise sonuçlara odaklanmış yaşam.

·         Anı yaşa, eğer o anı yaşarken sürekli geçmişten gelen deneyimlerinle tepki verirsen aynı olanı tekrar etmiş olursun.

·         Yeni kapıları açmanın yolu, hazırını kullanmak yerine yeni deneyimleri yaratmak, hatta proaktif olmak.
·         Reklamcılar, politikacılar, iletişimciler, bizim imgelerimizle oynayarak ya da bize ait olmayan imgeleri yaratarak bizi yönlendiriyorlar.

·         Otobüste sevgilini dudaklarından öpemiyorsan, bu otobüsteki insanların kızmasından değil, sadece “toplum ahlakına aykırı hareket eden, edepsiz, hatta sapık” imgelerinden birini yaratmak endişesinden.
·         Atılan her adım, yapılan her başlangıç yeni bir “imge” ve her yeni “imge” yeni bir pranga.

CinselliğYaşamadan hatta konuşmadan nereye kadar?…
·         Oscar Wilde, kadık-erkek diye iki cinsiyet yaratmanın insanlığa geçirilen en kalın esaret zinciri olduğunu söyler.
·         Erken yaşta cinsellikle tanışan ve internetten televizyona bu kadar kolay ulaşılabilen bir içerikte, doyum da olmayacak estetik de. Doyumu hissetmek için daha aşırıya, uca kaçacak. Şiddeti de içermeye başlayan, garip fanteziler (aşağılama, kalabalık içinde sevişme) ve tamamen boşalmaya odaklı bir cinsellik.

·         Her beden kendi cinsel yaşamını arıyor. Sadece toplum, cinselliği kalıplara oturtmaya çalıştı, çalışıyor. Ve şimdi değişen dünya, ifade araçlarının çeşitlenmesi, özellikle de internet, gerçekleri ortaya çıkartıyor.

·         Cinselliğin bir tabu olarak görülmesi, konuşulması insanoğluna en büyük baskı ve acıyı getirdi. İnsanoğlu kendi cinselliğini dilediği gibi yaşıyor olsaydı bugün dünyada ne savaş ne kötülük ne de dünyevi acı olurdu.

·         Cinselliği konuşmaktan, tartışmaktan, üstündeki toprağı temizlemekten korkuyoruz, üstünü örtmeye çalışıyoruz. Cinsellik bir tabu.

·         Seks sektörünün var olmasının, “underground” işler üretilmesinin, tecavüz oranının yükselmesinin, çocuk pornosunun temelinde konuşamamak, paylaşamamak, bir şeyleri doyasıya yaşayamamak yatıyor.

Yola Devam Etme Zamanı…
·         Korkmaktan vazgeç. Endişelenmekten vazgeç. Sinip, oturup müdahale etmeden, sazı eline almadan hiçbir şeyin altından kalkamayacaksın.

·         Başkasının gözünden nasıl gözüktüğüme göre yaşamaktan çok önce vazgeçtim.

·         Sorunları ve çözümleri kendinin dışında aradığın sürece debelenip duracaksın. Yanıp sönen mutluluklar seni bekleyecek. Büyük çabalar sarf edeceksin, tükeneceksin. Çözümlerine bak içine dön.
·         Sen kimsin, ne istiyorsun, ne olacaksın? Önce buna yoğunlaş.

·         Maddi varlıkların hiçbiri içindeki mutsuzluğu söndürmeyecek, dindirmeyecek. Sahip olmaya çabaladıkça daha çok korkacaksın, sahip oldukça kaybetme korkun da eklenecek, sonra tırmanış hiç bitmeyecek.

·         Kendini çaresiz hissettiğin zamanlarda kendine dön. Bedel ödemekten, korkmaktan vazgeç.

·         Başarısız olursa plan, sen temizsin. Sana yol gösterenler hatalı olacak. Suçu başkasına atmaktan vazgeç.

·         Bedelsiz hiçbir şey yok. Kendin olmanın keyfi, tüm bedellere değiyor.Özgür olmak. Boyun eğmemek. Başını dik tutmak.

·         Sana hiç yardım edemeyecek birine yardım ettiğinde de o iyilik bankasına yatar.

·         En kötü fakirlik, malını korumaya çalışan, servet sahiplerinin yaşadığı fakirlik.

·         Üç kuruş için boyun eğen, yalakalık eden, kaypaklık yapan, küçük düşünen insanlardan uzak olabildiğin kadar uzak ol.

·         Topluma uymayan, ters düşebilen arzu ve hislerinden utanma. Senin parçan olduklarına inanıyorsan savun, arkasında dur.

·         Yaptığın işin seni yansıtmadığını düşünüyorsan yapma, okuduğun okulun seni yansıtmadığını düşünüyorsan okuma.

·         Kendini aç. Korkma. Eğer karşındaki seni her şeyinle kucaklayamayacak ya da zayıflıklarını suiistimal edecek kadar zayıfsa gitsin zaten. Sen de herkesi olduğu gibi kabul et.

·         Hep aynı grubun gazetesini okursan hep o grubun gözüyle dünyayı görüyorsun demek olur. Medyayı, okuduklarını sorgula.

·         Aşırı olan her şeyden kork. Irkçısı, dincisi, solcusu, milliyetçisi. Biri olmak zorunda değilsin, hepsi olmak sana yakışır. Kendini yansıt. Ben biri olmuyorum. Hepsini kucaklıyorum.

·         Kendini karşındakine göre yaşatma, kendin yaşat aşkını. Kaybetme, reddedilme, yelkenleri suya indirip zarar görme korkularını taşıma.

·         Dokunurken sadece bedene, ete değil ardındaki ruha dokunmaya çalış.
·         İstiyorum demekten vazgeç, istediğini yap. Bekleme.

·         Yarın çok geç olacak hep yarın dediğin hayallerin gerçekleştiğini görebilmen için. Ve anlayacaksın, hep bir gün olacak dediklerinin aslında hiçbir zaman senin olmadığını. Yarın çok geç olacak biliyorsun, yüreğini açmak ve korkusuzca ben buyum diyebilmen için.

·         Yarın çok geç olacak hayat oyununda yüzünü örttüğün maskeleri çıkarman için. Hep seni başka biri olarak tanıyacaklar ve sen hep kendi kendine kızacaksın.

·         En bunaldığın, sıkıştığını hissettiğin, çözümlerin tükendiğini düşündüğün anda otur. Dur. Nefes al. İçine dön. Bekle. Evreni düşün. Dünyayı düşün. Bir gün öleceğini düşün.

·         Her sıkıştığında birilerine koşmaktan, birilerine sarılmaktan, destek aramaktan vazgeç.

·         Sende bir cevher varsa sen o cevheri işle. Eninde sonunda keşvedilecektir. Yeter ki sen keşfedileceği zaman hazır ol.


·         Dünya senin baktığın gibi var. Bu dünya berbat da olabilir, cennet de olabilir. Sen bu dünya için yük de olabilirsin, dost da.