19 Eylül 2015 Cumartesi

KYBALION  Yedi Kozmik Yasa
Antik Mısır ve Yunan Hermetik Felsefesi
ÜÇ İNİSİYE  (Hermes Yayınları)                  


HERMES TRİSMEGİSTUS, THOTH, HERMES (Yunan Tanrısı)

Hermes Trismegistus
Eski Mısır’ da yaşayan üstatlar üstadı, Tanrıların katibi, Üç Kere Yüce (kutsanmış) Hermes diye anılır.
Ökült İrfan’ın babası, astrolojinin kurucusu, simyanın kaşifidir .
Mısır Krallıklarının ilk döneminde Musa’dan önce yaşadığı varsayılır.
Ölümünden sonra Mısırlılar ona THOTH (Bilgeliğin Tanrısı) adını vererek tanrılaştırmıştır.

Thoth 
Yazma, Akıl ve Ay Tanrısı özelliği ile anılır.
İbiş kuşu başıyla resmedilir.
Elinde bir dolmakalem ve her şeyi kaydettiği parşömenler vardır.
Hiyerogliflerin ve simyanın onun insanlığa armağanı olduğu söylenir.
Yunan Tanrısı Hermes ile özdeşleştirilmiştir.

Hermes (Yunan Tanrısı)
Zeus’ un oğludur ve habercisidir.
Tanrıların en kurnazı ve en hızlısıdır. Büyülü değnek taşır.
Çevik olduğu için tüm atletlerin, akıllı ve kurnaz olduğu için hırsızların, kumarbazların ve tüccarların da koruyucusudur. 
Liri, kavalı, notaları, astronomiyi, ölçü birimlerini ve sporu icat etmiştir.
Hermes mitolojistlerce eril öğenin temsilcisi olarak kabul edilir. 

DİN, TANRIBİLİM ve FELSEFE YAKLAŞIMLARI

Din, Bütün’ün varlığının sezgisel farkına varışı ve onunla kurulan ilişkidir.

Tanrıbilim (Hermetik felsefe yaklaşımı),
       İnsanın Bütün’e kişilik, nitelik ve karakteristikler tayin etmesi demektir.
       Tanrıbilimcilerin teorileri, onun işlerine, iradesine, arzularına, planlarına, tasarılarına dairdir.
       İnsan ile tanrı arasında arabulucu olduklarını zannederler.
       Bilinmeyen ve düşünülemeyenin alanına, sınırların ötesine götürme çabasıdır.

Felsefe, bilinebilen ve düşünülebilen şeylerin bilgisini arar.

DİN VE FELSEFENİN KÖKLERİ GERÇEKLİKTEDİR.


BÜTÜN (TANRI) NE DEĞİLDİR?

Madde değildir.
       Evrende zihin ve hayat olmasına karşın, maddede zihin ve hayat yoktur.
       Hiçbir şey (madde) kendinden küçük bir kaynaktan çıkamaz, öncesi olmayanın sonrası olmaz.
       Madde “engellenmiş enerji”, yani düşük oranlı titreşime sahip enerji ya da kuvvettir.

Enerji ve Kuvvet değildir. (Maddecilerin kullandığı anlamda)
 Enerji ve kuvvet kördür. Mekanik şeyler hayat ve zekâdan yoksundur.

Hayat ve Zekâ değildir.
Biz ölümlülerin bildiği anlamda Akıl ile Hayat değildir.

 SONLU, DEĞİŞEN, AKAN, CÜZİ HİÇBİR ŞEY BÜTÜN OLAMAZ. 

BÜTÜN (TANRI) NEDİR?
BÜTÜN, bütün ve gerçekten mevcut olmalıdır.
       Bütün dışında hiçbir şey var olamaz, aksi takdirde BÜTÜN, BÜTÜN olamaz

BÜTÜN, zamanda sonsuz ve ebedi olmalıdır.
       Her daim var olmalıdır. Çünkü hiçbir şey yoktan yaratılamaz. Hiçten hiçbir şey çıkmaz.
       Bir an bile yokluğa geçemez, tümüyle yok edilemez, var olan bir şey yok edilemez.

BÜTÜN, mekânda sonsuz olmalıdır.
       BÜTÜN’ ün dışında hiçbir şey olmadığı için her yerde olmalıdır.
       BÜTÜN uzayda ara vermeden, ayrılmadan, kesintiye uğramadan, eksilmeden var olmalıdır.

BÜTÜN, değişmez olmalıdır.
       Ona ne eklenebilir, ne ondan çıkarılabilir, o ne arttırılabilir.
       Bütün şu anda ne ise her zaman öyle var olmalıdır.

BÜTÜN (TANRI)
       Madde dışı bir varlıktır.
       Evrensel, ebedi, canlı zihin olarak düşünülebilir.
       İnsan tözsel gerçekliğe TANRI ismini vermiştir. Hermes’çi tanımıyla BÜTÜN olarak adlandırılır.
       Bütün özünde bilinmezdir. Çünkü kendi iç doğasını ve varlığını BÜTÜN den başka hiçbir şey anlayamaz.
       BÜTÜN sonsuz, mutlak, ebedi, değişmezdir.
       Aydınlanmış olanlar ona TİN der.

TİN nedir?
İnsanın “Sonsuz canlı Akıl” a verdiği addır.  “Gerçek ÖZ” demektir.


TÖZSEL GERÇEKLİK
 “Zaman, mekan ve değişim evreninin gerisinde ve altında Tözsel Gerçeklik ve Temel Hakikat mevcuttur.” Kybalion
TÖZ; Bütün dış tezahürlerin altında yatan; öz, özsel gerçekliktir.
Hermesçi’ler, Tözsel Gerçekliği “BÜTÜN” olarak tanımlarlar ve iç doğasının BİLİNMEZ olduğunu, çünkü iç doğasını ve varlığını BÜTÜN’den başka hiç kimse anlayamaz. 
DEĞİŞİM
       Maddede, kuvvette ve zihinsel hallerde değişimden başka bir şey görünmez.
       Evrende hiçbir şey gerçekte var olmamıştır. Her şey OLUŞ ve DEĞİŞİM’dir.
       Hiçbir şey hareketsiz kalmaz, her şey doğar, büyür ve ölür.
       Hiçbir şeyde sürekli bir nitelik, sabitlik yoktur.
       DEĞİŞİM dışında her şey geçicidir.

 HER ŞEY BÜTÜN’ÜN İÇİNDEYKEN, BÜTÜN (TANRI) HER ŞEYİN İÇİNDEDİR.

* BÜTÜN kendi evrenine içkindir. Evrendeki her kısmın, parçacığın, birimin ya da bileşimin içindedir.

* Yazar/ressam/heykeltıraş imgenin kendi zihninde bir varlığa ve mevcudiyete sahip olduğunu, kendisinin, yaratıcısının (yazar/ressam/heykeltıraş) zihinsel imgeye içkin ve onda mevcut olduğunu görür. 

* İnsan içte yaşayan Tin’in kendi varlığına içkin olduğunu fark ettiği ölçüde hayatın spritüel ölçeğinde o kadar yükselecektir. 

* Spritüel Gelişme; İçimizdeki Tin’in tanınması, gerçekleştirilmesi ve tezahür ettirilmesidir.
EVRENLERİN YARATIMI
I-Dışarıdan Madde Kullanımıyla Yaratım
İnsan kendi dışındaki maddelerden bir şey yapar, yaratır. Bütün’ün kendi dışında yaratmak için kendisinden başka bir şey olmadığından Evreni bu yöntemle yaratmış olamaz. O halde Evren, HİÇ’ten yaratılmış olabilir mi? Evrenin varlığını duyularımızla biliyoruz. HİÇ’den birşey çıkmaz.

II-Üreme Yoluyla Yaratım
Çoğalma kendi maddesinin belirli bir kısmının taşınması yoluyla olur. BÜTÜN taşınamaz, bölünemez olduğundan evren üreme ya da Bütün’ün parçasından yaratılmış olamaz.

III-Zihinsel Yaratım
Dışarıdan ya da kendinden parça kullanmada yapılan yaratımdır.

BÜTÜN taşınamaz, bölünemez olduğuna göre, BÜTÜN dışarıdan malzeme kullanmadan ya da kendini üretmeden ancak ZİHİNSEL olarak yaratılabilir. O halde,
EVREN VE TÜM İÇERİĞİ BÜTÜN’ün ZİHİNSEL YARATIMIDIR.

BÜTÜN ile İNSAN Yaratımı arasındaki fark nedir?
a)     İnsanın evreni CÜZ İ AKLIN yaratımıdır.
b)    BÜTÜN’ün evreni SONSUZ BİR ZİHİN yaratımıdır.

İki yaratım aynı türden olup, aralarında tek fark DERECE bakımındandır.
İnsan aklı derecesi (CÜZ İ), Bütün zihni SONSUZ) 

BÜTÜN EVRENİ NEDEN YARATTI?

Varsayımlar 
       Bir şey kazanacağını düşündü (Geçersiz)
       Sevecek bir şey istedi (Geçersiz)
       Zevk / Eğlence için (Geçersiz)
       Yalnız olduğu için (Geçersiz)
       Kendi gücünü göstermek için (Geçersiz)
       Yaratıcı güdüsü gereği kendini yaratmıştır.
iç doğası ya da yaratıcı gücü nedeniyle bir şey yapmışsa o zaman mutlak olan BÜTÜN değil onun iç doğası/yaratıcı gücü olur ki bu yönden geçerli olmaz.
       BÜTÜN yaratır ve tezahür eder.
Öyle görünüyor ki böyle yapmaktan bir tatmin elde etmektedir. Belli bir tatmin olmasa eylemi arzu etmezdi. Tekabül yasasına göre bunu varsayabiliriz. Fakat, Bütünü harekete geçiren bir sebep olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü bir “sebep” akla bir nedeni getirmektedir ki BÜTÜN, iradesi sebep-sonuç prensibini harekete geçirdiği an dışında, sebep-sonuç yasasının üzerindedir. Bu nedenle bu varsayımda geçersiz kalır.

Sonuç olarak cevap yoktur.

BÜTÜN KENDİNDE AKIL, KENDİNDE YASA, KENDİNDE EYLEMDİR.

 ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM

Zihin (tıpkı metaller ve elementler gibi) halden hale, durumdan duruma, dereceden dereceye, kutuptan kutba, titreşimden titreşime dönüştürülebilir. Bu bir zihin sanatıdır.

Zihinsel Dönüşüm,
Zihinsel halleri, biçimleri, durumları değiştirip dönüştürme sanatıdır.

EVREN zihinsel ise;
Dönüşüm sanatı madde, kuvvet ve zihin açısından evrenin koşullarını değiştirme sanatıdır.

BÜTÜN zihinsel ise;
Kişiyi zihinsel koşulları değiştirmeye muktedir kılan sanat Usta’ya genelde “ZİHİNSEL” dediğimiz şeyler dışındaki maddi koşulların da hâkimiyetini sunuyor olmalıdır.
           
Doğanın elementlerini, fırtınaların çıkarılmasını/dindirilmesini, depremlerin ve fiziksel fenomenlerin başlatılıp /durdurulmasını kontrol edecek hâkimiyet gücüne ileri Zihin Simyacıları dışında kimse erişemez.

Sonuç olarak EVREN ZİHİNSELDİR. 

EVREN YASALARI
Hermetik Felsefe’de yedi ilke vardır.
1.     Zihinsellik Prensibi
2.     Tekabül Prensibi
3.     Titreşim Prensibi
4.     Kutupluluk Prensibi
5.     Ritim Prensibi
6.     Sebep Sonuç Prensibi
7.     Cinsiyet Prensibi
                                                                                                                             
BÜTÜN (TANRI) yasaların dışındadır. Çünkü yasaların neşrolduğu YASA’ dır. BÜTÜN, daha aşağı planlar olan yaratım ve üreme planlarında yasaya ve prensibe göre hareket eder.

ZİHİNSEL EVRİM

Bütün BİRDİR. Eril ve Dişil bu iki yan sadece tezahür ediş biçimidir. İki ayrı cinsiyet değildir.
Evren Bütün’ün sonsuz zihninde üretilmiş, yaratılmış ve mevcuttur.

TANRI (Eril) iradesini Dişil ilkeye(DOĞA diyebileceğimiz) yansıtır,
DOĞA (Dişil) Doğa yasalarına göre İNSAN’a ve ardından daha yüksek planlara geçerek
EVRENİN EVRİMİ başlar.

İNSAN Dinle BÜTÜN’e saygı duyar. (BABA AKIL)
Doğanın işlerini ve mucizeleri düşündüğümüzde en içteki varlıkta kökleri olan güçlü duygular (ANA AKIL) Bebeğin memeye yaklaşması gibi.

Ölüm yeni bir hayata doğumdur. Evren insanın evidir, zaman sona ermeden önce en ücra köşeleri bile keşfedecektir.
İnsan BÜTÜN’ün sonsuz aklında yaşar, imkanlar, fırsatlar hem zamanda hem mekanda sonsuzdur. 


İLAHİ İKİLEM
·         Hakikatin iki kutbu vardır. Evren hem vardır, hem yoktur.
·         BÜTÜN için, evren rüya veya tefekkürün sonucudur. Gerçek değildir. Zihinseldir.
·         İNSAN için,  evren çok gerçektir.    

Biz düşler dünyasında değil, izafi olmasına rağmen, hayatlarımız ve eylemlerimiz söz konusu olduğu sürece gerçek olan bir evrende yaşarız. Evrendeki işimiz her gün ortaya çıkan şartlar altında elimizden gelenin en iyisini yapmak, fikrimize ve ideallerimize göre yaşamaktır. İnsanların hayatının gerçek anlamı bu plandaki insanlara açık değildir. 

ZİHİNSELLİK PRENSİBİ
Üstatlık yolunda yol almayı sağlar.
       Bütün zihindir, evren zihinseldir.
       Duyularımıza görünür olan her şeyin altında Tözsel gerçeklik vardır.
       Evren, Bütün’ün zihinsel yaratımıdır.
       Evrenin her birimi ve kısmı Bütün’ün zihnindedir.


EVRENİN ZİHİNSEL YARATIMI VE EVRİM SÜRECİ

Evrim Süreci insanın zamanıyla eon milyonlarca yıl sürer. Aydınlanmış olanlar yaratım süresinin göz kırpışlık süre içinde olduğunu söylerler.
  1. Düşünme ve Düşünceden Uyanma (Creative Cycle)   
BÜTÜN varlıkla ilişkisinde, iradesini Oluş’a yöneltir ve yaratım süreci başlar.

  1. Evrim sürecinin başlaması, dolaşma, karışma, düşüş aşaması (involution)
a)     Titreşim çok düşük bir enerji titreşimine kadar düşer.   
b)    Bütün, zihinsel yaratım sırasında istemsiz bir şekilde kendiliğinden gelişen “kendinden geçme” yani yaratımında yaşama durumundadır. (İlahi Enerji Taşması)
c)     Belirli bir düzen içinde MADDİ, ZİHİNSEL ve SPRİTÜEL yaratıcı güçler (planlar) toplu olarak hareket eder ve evrim sürecinin tezahürü başlar.
d)    Her şey ruha doğru hareket eder.
e)     Madde kabalığını yitirir, birimler varlığa gelir, bileşimler biçimlenmeye başlar;
f)     Hayat daha yüksek biçimlerde ortaya çıkar ve tezahür eder.
g)    Zihin giderek daha belirgin hale gelir
h)     Titreşimler giderek yükselir.

Yaratım sürecinin en uç noktası BÜTÜN’den en uzak nokta olarak kabul edilir.

  1. İçe Çekilme
a)     Yaratım tamamlanmıştır. BÜTÜN ilgisini “derin düşünme halini” evrenden çeker.
b)    Sarkacın dönüş hareketi başlar. (EVRİM Başlangıcı)
c)     Başlangıçta toplu hareket eden MADDİ, ZİHİNSEL ve SPRİTÜEL planlarda “Bireyselleşme Yasası” hakim olur. BÜTÜN’ü bireyselleşmiş enerji olarak terk ederler.
d)    Fiziksel, zihinsel ve spritüel evriminde giderek daha yükselmiş olarak yüksek ölçüde gelişmiş sayısız Hayat Birimleri halinde kaynağına geri döner.
     
Evrim halinin başlaması, Ritim sarkacının geriye doğru hareketinin başlangıcı olarak kabul edilir.

  1. Soluk Alma
            Yaratan ve yaratılan birleşir. 


TEKABÜL PLANLARI  
“Yukarıdaki aşağıdaki gibidir, aşağıdaki yukarıdaki gibidir.” Kybalion

Varlık ve Hayat’ın planları arasında bir uyum, uzlaşma ve tekabül olduğu hakikatini somutlar.
Çeşitli maddi, zihinsel ve spritüel evrenlerde var olan ve geçerli bir ilke, evrensel yasadır.
Tekabül prensibi insanın bilinenden, bilinmeyene akıl yürütmesini mümkün kılar. 

EVRENİN FENOMEN SINIFLARI
Bu sınıflar, hayatın çeşitli yüce dereceleri içinde farklı aşamalardır. Bu derecelerin en altında Madde, en üstünde TİN bulunur. Her plan kendi içinde yedi plana bölünür, bunlarda yedi alt plana ayrılır.
1.     Fiziksel Plan
2.     Zihinsel Plan
3.     Spritüel Plan

 FİZİKSEL PLAN
·         Bu plan maddi eşyayı, kuvvetleri ve tezahürleri kapsar.
·         Her planın yedi alt katmanı vardır.

  1. Madde Planı (A)           Katı, Sıvı, Gaz
  2. Madde Planı (B)           Işık yayan, Radyum vb. Subtil (1) ve daha yüksek maddi formlar.

    1. Madde Planı (C)           Çok daha Suptil (1) ve belirsiz maddi formlar.
    2. Eterik Madde Planı       Eterik madde, İnce, elastik ve uzayın her noktasına nüfuz
                                             edip ışık, ısı, elektrik gibi enerji dalgalarına taşınmasına ortam
                                             görevi gören bilimin “eter” olarak tanımlar. ETERİK MADDE ile
                                             ENERJİ arasındaki bağlantıyı oluşturur, her birinin doğasından pay
                                             alır.

    1. Enerji Planı (A)             Isı, ışık, manyetizma, elektrik, çekim ve adlandırılamamış birçok
            enerji formu bu planı oluşturur.

    1. Enerji Planı (B)             Bilimce keşfedilmemiş olan, “Doğanın İnce Güçleri” denilen yüksek
biçimlerini kapsar. Belirli zihinsel fenomen biçimlerinin tezahürlerinde ve bu fenomenlerin mümkün kılmada işlerlik gösterir.

    1. Enerji Planı (C)             Yüksek derecede örgütlendiği için hayatın birçok karakteristiğini                                  taşıyan, yalnızca Spritüel Planın varlıklarınca kullanılabilir.
Tanrı gibi “ilahi güç”

(1) Suptil: Yoğunluğu az, titreşimi yüksek, ruhsal ve fiziksel etkilere yol açan madde. 

ZİHİNSEL PLAN
·         Olağan yaşamımızda bizce bilinir olan “canlı şeyleri” ve Okültistler haricinde pek kimsenin bilmediği başka bazı formları kapsar.
·         Her bir planın yedi alt katmanı vardır.

I. Mineral Zihin Planı                  Mineraller, Kimyasallar vs. diye bildiğimiz formları canlandıran birim veya varlıkların veya bu birim ve varlık grupları ile kombinasyonlarının “hal ve şartlarını” oluşturur. Varlıkların yalnızca maddi bedenler ve biçimleridir.

Molekül, atom, parçacık değildir. Hayat ve zihni az gelişmiş canlı varlıklardır. Sıradan akıl bunu kabul etmez, ökültçüler kabul eder. Moleküller, atomlar, parçacıklar da sever-nefret eder, beğenir-beğenmez vb.

II. Elementel Zihin Planı (A)        Ortalama insanın bilmediği fakat olkütçülerin kabul ettiği bir varlıklar sınıfının hal ve şartları ile zihinsel ve hayati gelişimlerinin derecesini oluşturur.
İnsanın olağan duyuları tarafından algılanamazlar. Zeka düzeyi                          mineral zihin ile Bitki zihni arasındadır.
III. Bitki Zihni Planı                    Bitki dünyasını oluşturan hal ve şartlarını gösterir. İnsanda, hayvanda olduğu gibi bitkilerde de hayat, can ve ruh vardır.
IV. Elementel Zihin Panı (B)       Elementel ve görünmez varlıkların yüksek formlarının hal ve                                                                  şatlarını kapsar. Zihinleri ve hayatları Bitkisel Zihin Planı ile                                                                    Hayvansal zihin planı arasını doldurur, her ikisinden pay alır.
 V. Hayvan Zihni Planı               Hayvani hayat biçimini canlandıran varlıkların ve ruhların hal ve                                                              şartlarını oluşturur.
VI. Elementel Zihin Panı (C)       Bütün elementel varlıklar gibi görünmez olan belirli bir derece ve                                                           kombinasyonlarla hem hayvan hem de insan hayatından pay alan                                                         varlıkları kapsar.
VII. İnsan Zihin Planı                 İnsanlarda görünen hayat ve zihin tezahürlerini kapsar.
                                               Günümüzün ortalama insanı İnsan Zihin Planı’nın dördüncü alt                                                               bölümünde yaşar. En zekiler beşinci alt bölümün sınırlarını                                                                    geçmiştir. Altıncı bölümdeki insan “üst-insan”, Yedincideki “Aşkın-                                                        İNSAN”dır.

 SPRİTÜEL PLAN
Her bir planın yedi küçük planı ve her küçük planın yedi alt bölümü vardır.
       Spritüel Plan ve alt planlarının, bugünün insanına, onun solucanlardan, minarellerden, hatta bazı enerji ve madde formlarından yüksek olduğu kadar yüksek olan bir cana, akla ve biçime sahip Varlıklardır.
       Bu varlıkların hayatı ve akılları bizimkini öylesine aşar ki aklımız almaz.
       Biz onların düşünme işinin binde birini yaparız ve zihinsel sürecimiz kaba maddi süreçler gibidir.
       Cisimlerini oluşturan madde en yüksek madde planıdır. Bazıları için “Saf Enerjiye Bürünmüş” denir.
       Spritüel Plan’ın Yedinci küçük planında MELEKLER diyebileceğimiz varlıklar yaşar.

      TANRI (Tanrısal)

      Baş Melekler( Yarı Tanrılar)
      MELEK TOPLULUKLARI
      ÜSTATLAR ve ADEPTLER (Büyük ruhlar).
       Bu görünmez ilahlar (Unseen Divinities) ve Yarı Melekler Evrim ve kozmik ilerleme sürecinde serbestçe ve güçlü bir şekilde etkide bulunurlar.
       Bu ileri varlıkların en üst mevkide olanları bile yalnızca BÜTÜN’ün zihninde olup, onun yaratımıdır.
       Evrensel yasalara ve kozmik sürece dâhildirler ve ölümlüdürler. BÜTÜN’e gitmenin coşkusundan vazgeçmiş Ağabeylerdir. Oldukları plan “Mutlak TİN” planının altındadır.
       Zihinsel planlarda mevcut olanlardan öylesine yüksektir ki tarif etmeye kalkmak fikir karmaşasına neden olabilir.
       TİN (Spirit) için kullanılan eşdeğer tanımlar;
Hermesçiler; Yaşayan Erk, İçsel Öz, Hayatın Özü vs.
Dini, Kilise; Ruhani, Eterik, Kutsal vs.
Ökültçüler; Canlandırıcı Prensip, Canlı Enerji, Mistik Güç, Yaşayan Erk
       “Spritüek Erk” (Kutupluluk Prensibi gereğince) hem kötü hem de iyi emellere ulaşmak için kullanılabilir. Birçok dinin Şeytan, Beelzebub, Lusifer, Düşmüş Melek, İblis vb. kavramları bunu gösterir.
       Yüksek Spritüel güçlere ulaşmış olup onları kötü kullananları kötü bir kader bekler. Ritmin sarkacı onları ruha doğru bir daha geçsinler diye madde varoluşun en ucuna savurur.

TİTREŞİM PRENSİBİ
Hiçbir şey durmaz, her şey hareket eder, titreşir.
       Evrensel gücün çeşitli tezahürleri arasındaki “farklar” tümüyle titreşimlerin çeşitli kip ve oranlarına bağlıdır.
       Madde, enerji, zihin ve ruh’un titreşim oranları farklıdır.
       Titreşim ne kadar yüksekse, evren hiyerarşisindeki yer de o kadar yüksektir. Titreşim ekseninin bir ucunda RUH (sabit ve yüksek titreşim), diğer ucunda en KABA MADDE (Hareketsiz ve düşük titreşim) biçimleri vardır. Bu iki uç arasında milyonlarca ama milyonlarca farklı titreşim oranı ve kiplikleri mevcuttur.
       Bütün kendinde titreşim halindedir. Kesintisiz titreşim öyle sonsuz bir yoğunluğa ve hareket öyle sonsuz bir hıza sahip ki pratik açıdan durağan kabul edilebilir.
       Bilim, maddenin ısı veya sıcaklıktan dolayı belirli bir titreşime sahip olduğunu söylemektedir. Bir nesne ister sıcak ister soğuk olsun belirli bir ısı titreşimi yayar ve bu da hareket ve titreşim yaratır.
       Maddenin bütün parçacıkları, parçacıktan merkeze dairesel bir hareket gösterir. (gezegenler kendi ve güneşin etrafında döner.) Özel bir madde türü olan moleküller ise birbirlerinin etrafında ve birbirlerine karşı olmak üzere sürekli bir hareket durumundadır.
       Bilim, ışığın, ısının, manyetizmanın ve elektriğin bir şekilde etere bağlı olan veya muhtemelen eterden çıkan titreşimli bir hareket biçimi olduğunu öğretmektedir.
       Her düşünce, her duygu veya zihinsel halin tekabül ettiği bir titreşim oranı ve kipi vardır.
       Bir kişi Titreşim prensibi bilgisini Zihinsel fenomene uygulayarak kendi zihnini istediği derecede kutuplaştırarak (polarize ederek) kendi zihinsel durumları, ruh halleri vs üzerinde eksiksiz bir hakimiyet kurabilir. Aynı şekilde başkalarının zihnini de etkileyebilir, onlarda istediği zihinse hali yaratabilir.
TİTREŞİMİN YÜKSELTİLMESİ AŞAMALARI ve YARATTIĞI ETKİLER
Bu deneyde hızla hareket eden tekerlek baz alınmıştır.
1.     Tekerlek düşük hızda döndürülğünde, tekerleğin hareketinden ses gelmez.
2.     Hız yavaş yavaş arttırılır.
3.     Bir süre sonra hız öyle artar ki uğultu ve nota işitilir.
4.     Hız yükseldikçe nota tizleşir.
5.     Hareket daha da hızlandığında bir sonraki nota işitilir.
6.     Hareket daha da hızlandıkça notalar tek tek belirmeye başlar.
7.     Hız belirli bir orana ulaştığında insan kulağının algılayabileceği en üst noktaya varılır.
8.     Bir süre sonra kulak tırmalayıcı tiz ses azalır ve sessizlik başlar.
9.     Sonra giderek artan bir ısı algılamaya başlarız.
10.  Bir süre sonra göz nesnenin mat, koyu, kırmızımsı bir renge dönüştüğünü görür.
11.  Hız oranı arttırıldıkça kırmızı parlaklaşır.
12.  Hız oranı daha da arttırıldıkça kırmızı turuncuya çalmaya başlar.
13.  Hız oranı arttırıldıkça turuncu sarıya.
14.  Hız oranı arttırıldıkça sırasıyla yeşil, mavi, çivit mavisi ve nihayet mor görünür.
15.  Sonra mor da soluklaşır ve insan gözünün yakalayabileceği bütün renkler kaybolur.
16.  Dönen nesneden gözle görünmez ışınlar çıkmaya devam eder.
17.  Bunun ardından “X ışınları” denilen özel ışın biçimleri belirmeye başlar.
18.  Gerekli titreşim oranına ulaşıldığında elektrik ve manyetizma elde edilir.
19.  Nesne belli bir titreşim oranına ulaştığında molekülleri dağılıp kökten elementlerine ve atomlarına çözünür.
20.  Bundan sonra atomlar teşekkül olduğu sayısız parçacığa ayrılır.
21.  Parçacıklar bile yok olurlar ve nesne ETERİK TÖZ diyebileceğimiz şey haline gelir.
22.  Buraya kadar bilim doğrulamakta, bundan sonraki aşamalar Hermesçi yaklaşımıdır.
a)     Titreşimin sürekli arttırılması halinde nesnenin maddenin çeşitli tezahür evrelerinden geçer, ardından çeşitli zihinsel evreler gelir.
b)    Mutlak TİN’e BÜTÜN’e dönmek üzere yukarı hareketine devam eder.
ETERİK TÖZ
Son derece ince, elastik ve bütün uzayı kaplayan ısı, ışık, elektrik, manyetizma vs. gibi titreşimsel enerji dalgalarının taşınmasına olanak sağlayan ortamdır. Titreşim oranının artması sonucu atomu meydana getiren parçacıkların yok olması sonucu oluşan nesnedir.
MADDE diye bilinen titreşimsel enerji biçimleri ile ENERJİ ve KUVVET denilen biçimler arasındaki bağlantı noktası olup, kendine özgü bir titreşim derecesine, oranına ve kipliğine sahiptir.
Nesne, Eterik Töz aşamasına geldiğinde Moleküllerin, atomların ve parçacıkların muhafaza ettiği enerjileri serbest bırakan bir titreşim düzeyine ulaşmıştır. Bu enerji biçimleri maddeden daha yüksek bir varoluşa sahip olsalar da, maddi bileşimleri içinde tutsak kalıp muhafaza olmaktadırlar. Yaratıcı güç kendi yaratımına karışmıştır.

KUTUPLULUK PRENSİBİ
Kutupluluk prensibi tezahür eden her şeyin  “iki yanı, iki vehçesi, iki kutbu, bir zıt çifti olduğu ve uçar arasında çeşitli derecelerin olduğu gerçeğini anlatır.
       Her şey ikilidir (Dual); İki kutba sahiptir, her şeyin kendi zıt çifti vardır, benzeyen ve benzemeyen aynıdır.
       Zıtların doğası birdir, dereceleri farklıdır.  
       Uçlar ve zıtlıklar uzlaştırılabilir.
       Bütün doğrular/yanlışlar yarım yanlıştır/doğrudur
       Tez ve antitez doğada bir, derecede farklıdır
       Her şey aynı anda hem vardır, hem yoktur.
       Her şeyin iki yüzü vardır.
       Bütün hakikatler yarım hakikatir.
       Mutlak Akıl ve Cuzi Akıl aynıdır. 
       Madde ve Ruh aynı şeyin iki kutbudur. Aradaki planlar yalnızca bir titreşim yoğunluğuyla birbirinden ayrılır.
       Termometre ısı derecesini gösterir. Yukarıdaki her zaman daha sıcak’ken aşağıdaki her zaman daha soğuk’tur. Kesin bir ölçü yoktur. Her şey derece farkıdır. Termometre üzerinde sıcaklığın bitip soğuğun başladığı kesin bir nokta bulunamaz. Mesele yüksek veya düşük titreşimdir.
       Işık-Karanlık, mor-kırmızı arasındaki tek fark yüksek ve düşük titreşimlerdir.
       Büyük ve küçük görelidir.
       Pozitif ve Negatif aralarında sayısız derece bulunan aynı şeyin iki ucudur.
       İyi ve kötü mutlak değildir.
       Kutupluluk, zihinsel planlar için de geçerlidir. Aşk-Nefret taban tabana zıt, uzlaştırılamaz şeyler olarak görülür. Bu iki şey aynı şeyin iki kutbuna verilen farklı isimlerden başka bir şey değildir. Aşkın ve nefretin dereceleri vardır. Bunların aralarında beğenme ya da beğenmeme diye ifade edilen öğle ara noktalar vardır ikisinin arasındaki çizgi çok belirsizleşir ve birbirinden ayırt edilemez hale gelirler. Cesaret ve korku da aynı kurala tabidir. Korkak insan Zihinsel titreşimini yükselterek en yüksek derecede cesaret ve korkusuzlukla doldurulabilir.
       Kutuplaştırma yardımıyla bir zihin halden ötekine geçebilmek bu olgu sayesinde mümkün olur. Farklı sınıflara ait şeyler birbirine dönüştürülemez. Aşk, Doğu-Batı, Mor-Kırmızıya dönüştürülemez, nefrete dönüşebilir.
       Dönüşüm ancak aynı türden olup aralarında derece farkı bulunan şeyler arasında mümkündür.
       Doğanın eğilimi pozitif kutbun baskın etkinliğinden yanadır.
       ZİHİNSEL İNDÜKSİYON; Diğer bir insandan zihinsel indüksiyon yoluyla zihinsel durumların üretilmesi mümkündür. Belirli bir titreşim oranının ya da belirli bir zihinsel durumun kutuplaştırılması başka bir insana iletilebilir. Bu birçok zihin tedavisini mümkün kılar.

RİTİM PRENSİBİ
Dünyanın yaratılışında / yok oluşunda, ulusların yükselişinde /çöküşünde, canlıların hayatında, insanın zihinsel hallerinde bu prensip vardır. Reenkarnasyon gerçeği kabul edilmedikçe, RİTİM prensibinin anlamı olmaz.
       Her şey akar, içe ve dışa; her şey dalgalanır;  yükselir ve alçalır.
       Ritim (Kutupluluk prensibi) iki kutup arasında tezahür eder.
Bu ritim sarkacının uç noktalara kadar salındığı anlamına gelmez. Salınım ileri doğrudur. Her şeyde sarkacın salınımı vardır.

       Ritim Prensibi Fiziksel, Zihinsel, Spritüel planlarda mevcuttur.
       Ritim Prensibi, yetkinlikle (zihinsel nötrleştirme) kaldırılamaz, durdurulamaz.
Yetkinlik derecesine bağlı olarak etkisinden sıyrılabilinir. Yetkin kişi kalmak istediği noktada kendini kutuplar ve onu öteki uca taşıyacak ritmik sarkaç hareketini nötrleştirir.
Kendine hakim olmayı başarabilenler farkında olmadan bunu yapar.

       Her zaman ETKİ ve TEPKİ vardır.
Etki ve tepki arasında, doğumla ölüm arasında, etkinlikle edilgenlik ve bu uçlardan diğerine salınır dururlar. Canlı şeylerde böyledir. Hepsi doğar, büyür, olgunlaşır, yozlaşır ve çöker, sonra yeniden doğar. Salınım asla durmaz. Gece günü izler, gün geceyi, yazdan-kışa-kıştan yaza.

       Evren fenomenlerinin bütün feleklerinde Ritim Prensibi tezahür eder. Güneşler, dünyalar, insanlar, hayvanlar, bitkiler, mineraller, kuvvetler, enerjiler, zihin, madde, TİN bu prensiple tezahür eder. Evrenler yaratılmıştır; maddeselliklerinin en son noktasına varır ve ardından geriye doğru salınım hareketine başlar. Güneşler varlığa gelir. Güçlerinin en yüksek noktasına geldikten sonra gerileme süreci başlar. Eonlar sonra ölü madde kitlelerine dönüşüp hayatlarını tekrar başlatmasını beklerler.
       Mutlak durağanlık ve hareketin tümüyle bitmesi diye bir şey yoktur. Parçacıklar, ortamlar, moleküller, maddenin bütün kütlesi kendi feleklerinde döner.
       Kutupsuzlaştırma Yasası (Law of Neutralization)
 Ritim, zihinsel fenomenlerde iki ayrı Bilinç Plan’da tezahür eder.

       Üst Plan
       Alt Plan (bilinçsiz plan)
Zihinsel fenomenlerin daha yüksek plana yükselmesini ve bu sayede alt planda, bir başka değişle bilinçsiz planda olup bilinci etkileyecek şekilde tezahür eden Ritim sarkacının salınımından kaçınmalarını mümkün kılar.  
Ego’yu zihinsel faaliyetin Şuursuz Planı’nın titreşimlerinin üstüne çıkarma yöntemidir. Böylece sarkacın olumsuz salınımı, BİLİNÇ’te tezahür etmez ve dolayısıyla onları etkilemez.
BİR ŞEYİN ÜSTÜNDEN YÜKSELİP ONUN ALTTAN GEÇMESİNİ SAĞLAMAK GİBİDİR.

Kendine hakim olmayı başarmış bütün bireyler, bilerek ya da bilmeyerek bunu başarmış insanlardır. Olumsuz zihin ve ruh hallerinin onları etkilemesini reddederken kutupsuzlaştırma yasasını uygularlar.
Ego’nun daha yüksek plana yükselerek, alt planda yaşayanların başına gelen birçok deneyimden kaçmak ve sakınmak mümkündür.
       İrade, ritim prensibinin bilinçli tezahüründen güçlüdür. Bununla birlikte prensip tümüyle ortadan kaldırılamaz.
       Telafi (Dengelemek) Yasası; Sağa salınım, sola salınım aynıdır; ritim kendini telafi eder.

Telafi yasasına göre bir yöndeki salınım karşıt yöndeki veya karşıt uca doğru olan dengeleyici salınımı belirler. Bir yöne kısa bir salınım yapan sarkacın diğer yöne de salınımı kısadır.

Domuz az acı çeker, fakat küçük zihniyle, aldığı zevk de küçüktür. (Telafi edilmiştir)
Her bireydeki acı ve zevk kapasitesinin dengelenmiş olması bir kuraldır. Telafi yasası burada tümüyle faaldir.
Bir insanın belirli bir haz derecesine ulaşabilmesi için, duygunun öteki ucuna daha önce salınmış olması gerekir.
Pozitif’in negatife baskın olduğuna inanılır. Yani belli ölçüde bir hazzın illa da bedelini ödemek, telafi eden miktarda acı çekmek gerekli değildir. Tam tersine, Telafi Yasası’na göre hazzın kendisi ritmik salınımdır. Çünkü belirli bir şiddete sahip acı ya mevcut hayatta ya da daha önceki enkarnasyonlarda zaten deneyimlenmiştir.
İnsan sahip olduğu her şeyin bedelini öder. İnsan bir şeye sahipse, başka bir şeye sahip değildir. Denge gelir.
Her şeyin bir hoş, bir nahoş tarafı vardır. İnsan bir yerden kazanıyorsa başka bir yerden kaybediyordur.
Zenginler, yoksulların sahip olmadığı birçok şeye sahiptir; öte yandan yoksulların sahip olduğu birçok şeye zenginlerin yolu kapalıdır. Milyoner şölen vermek isteyebilir, masaları istediği gibi donatır, fakat iş iştaha gelince o yoktur.
Küçük hazlara izin veren bir mizacın, izin verdiği acılar da küçüktür.  Yoğun zevklere izin veren mizaçlar, yoğun acılara da izin verir.
Bir hayvanın şevkle zevk almasını sağlayan sinir sistemi ve mizaç, acısını da aynı şiddette kılar.
Belirli bir yüksekliğe kadar fırlatılan nesne geriye dönerken eşit mesafe kat eder. İnsanın zihinsel halleri de aynı yasaya tabidir. Şevkle zevk alan adam, şevkle acı çeker, küçük bir acı duyan, yalnızca küçük bir zevk duyar.     

SEBEP SONUÇ PRENSİBİ
Hiçbir şey kendiliğinden olmaz.
Her sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi vardır. Değişim bilinmeyen yasadan başka bir şey değildir.

       Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur.

       SONUÇ olmak yerine SEBEP olmak.
Zihinsel olarak daha üst planlara yükselenler kendi ruh hallerine, karakterlerine, özelliklerine, güçlerine ve çevrelerindeki ortama egemen olup piyon değil, piyonu hareket ettiren el olurlar.

       Evrende RASTLANTI, TESADÜF Yoktur.
Rastlantı, tesadüf algılayamadığımız, anlayamadığımız belirsiz sebeplerle ilişkili şeydir. Evrenin herhangi bir kesinti veya istisna olmadan süreklilik arz ettiği gerçeğini somutlar.
       Bilimsel düşüncelerin temelini oluşturur.                                                     
Zar düşüp belirli bir sayıyı gösterdiğinde, zarın düşüşünü ardında sebep zincirleri vardır ve bunlar zihnin izleyemeyeceği kadar gerilere gider. Zarın fincan içindeki pozisyonu, atılırken sarf edilen kas gücü, masanın sathı vs. gibi görünen sebepler ardında, daha önce gelen görünmez sebep zincirleri mevcuttur ve hepsi zarın üstte kalan yüzüyle ilişkilidir. Yeterince çok sayıda zar atılırsa, zarın farklı yüzlerinin geliş sayılarının yaklaşık olarak aynı olduğu görülür.

       ORTALAMA YASASI; Havaya para attığınızda yazı veya tura gelebilir, fakat yeterince atarsanız, yazılar ve turalar eşitlenir. Bu ortalama yasasının işleyişidir.
       Hiçbir şey başka bir şeyi yaratmaz.
Sebep ve Sonuç sadece olaylarla ilgilenir. Bir “olay” daha önceki bir olayın sonucu veya sonrası olarak meydana gelen şeydir. 

       Hiçbir “olay” başka bir olayı yaratamaz.
O sadece BÜTÜN’ün yaratıcı enerjisinden akan yüce düzenli olaylar zincirinde bir önceki halkadır. Mevcut, geçmiş ve gelecek bütün olaylar arasında bir süreklilik vardır. Daha önce olan her şeyle onların ardından gelenler arasında bir ilişki mevcuttur.

O halde ben özgür irademi kullanamıyor muyum?
ÖZGÜR İRADE ve DETERMİNİZM her iki tarafta görüşlerinde kısmen (yarı) haklıdır. Kutupluluk Presibi devrededir.  İnsan hem özgür hem de mecbur olabilir.

       “Her şeyi yaratanın zihninde ne büyük ne küçük vardır.” doğrusuna götürür.
       Düşündüğümüz ve gerçekleştirdiğimiz her eylem etkiye sahiptir
Yaptığımız her şey başkalarının hayatını, doğrudan ya da dolaylı olarak, şu anda yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan sayısız başkalarının hayatını etkileyecektir.

       Yaratım Merkez’den ne kadar uzaksa o kadar bağlıdır. Merkeze yaklaştıkça özgürleşir.
İnsanların büyük bir kısmı kalıtımın, çevrenin vs. kölesidir ve çok az özgürlük sergilerler. Dış dünyanın adetleri, düşünceleri, fikirleri ile iç dünyanın heyecanları, ruh halleri duyguları vs arasında savrulur dururlar.

       Güçlü irade her zaman aşağı iradeye egemendir.
İnsanların çoğu çevrelerine, dış etkilere, içsel hallere ve arzulara boyun eğerek yuvarlanan taş misali yaşar. Kendi paylarına irade ve direnç göstermezler. Satranç oyunun piyonları gibi hareket ettirilip oyun bitince kenara konurlar.

Üstatlar, “Keyiflerini” ve “İsteklerini” zihinsel kutuplarının öteki uçlarına dönüştürebilir, maddi, hayat planının üstüne yükseltir, kendi ruhlarını, karakterlerini, niteliklerini, kutupluluklarını, hatta etraflarındaki şartlarına egemen olur ve bu sayede PİYON yerine OYUNCU, SONUÇ yerine SEBEP olurlar.  

Üstatlar yüksek planlardaki nedensellikten kaçamazlar, fakat daha yüksek yasalara uyar ve bu şekilde alt plandaki şartlara egemen olurlar. Yüksek planda hizmetkar, alt planlarda efendidirler. 

CİNSİYET PRENSİBİ
Her şeyde cinsiyet vardır; her şeyin eril ve dişil prensipleri vardır, cinsiyet bütün planlar (fiziksel, zihinsel, spritüel) için geçerlidir.
       MEYDANA GETİRMEK, YENİDEN CANLANDIRMAK ve YARATMAKTAN vazgeçmez.
Bu prensip olmadan yaratı mümkün olmaz.

       Her şey ERİL ve DİŞİL prensibi kendi içinde barındırır.
DİŞİL biçimde her zaman bir eril, ERİL biçimde her zaman bir dişil biçim mevcuttur.
Cinsiyet erkek ve kadın fiziksel ayrımından daha fazla şey ifade eder. Cinsiyetin işi sadece yaratma, üretme ve üreme vs. dir. 

       Farklı kombinasyonlar ile yaratmak.
Bilime göre atom negatif (dişil) parçacıkların pozitif (eril) bir parçacık etrafında toplanmasıyla oluşmaktadır. Böylece farklı kombinasyonlar oluşturup atomu yaratır.

       POZİTİF ve NEGATİF (KATOT)
Pozitif kelimesi negatife göre gerçek ve güçlü bir şeyi çağrıştırmaktadır. Halk, Negatif kutbun nitelikleriyle ilgili yanlış bir izlenime sahiptir.   

Negatif uç yeni formların, enerjilerin tezahür ettiği kutuptur. Ona dair negatif bir şey yoktur.
Bilim insanları artık negatif yerine “KATOT” terimini kullanmaktadır.
           
Elektronlar ve parçacıklar oğulu katot ucundan ortaya çıkar; son on yılda bilimsel kavramları alt üst eden ışınlar da katot uçtan çıkar.  Yaratıcı parçacıklar ve elektronlar Dişil’dir.

Dişil parçacık bir eril parçacıktan kurtulmakta, yeni bir eril hayata başlamaktadır. Bu ayrılma ve birleşmeler kimyasal dünyadaki faaliyetlerin büyük bir kısmına zemin oluşturmaktadır.

Dişil parçacık Eril parçacıkla birleştiğinde, Dişil parçacık eril enerjinin etkisiyle titreşir ve hızla onun etrafında döner. Sonuç yeni bir atomun doğumudur.

İonlaşma; Dişil elektronların ayrılması veya kopması olayıdır.

Elektron ya da parçacıkların evliliklerinden, birleşmelerinden ışık, ısı, magnetizma, elektrik, çekim, itim, kimyasal çekim ve itim ve benzeri fenomenler oluşmaktadır. Bütün bunlar cinsiyet planının işleyişinden yükselir.

       Organik dünyadaki her şeyde iki cinsiyet tezahür eder.
Asıl yaratıcı işi yapan her zaman Dişil prensiptir. Bütün planlarda geçerlidir. İki prensipten (eril, dişil) hiçbiri diğerinin yardımı olmadan iş görebilecek bir enerji kapasitesine sahip değildir.

       Kütle Çekim Yasası
“Evrendeki bütün parçacıkların ve cisimlerin birbirine doğru tuhaf bir şekilde çekilmesi” eril enerjileri dişil enerjilere ve dişil enerjileri eril enerjilere cazip kılarak işleyen Cinsiyet Prensibi’nin bir diğer tezahüründen başka bir şey değildir.


ZİHİNSEL CİNSİYET
       İkili-Zihin (Dual-Mind)
Nesnel-Özel zihin;  Bilinç-Bilinçaltı zihin; İstemli-İstemsiz zihin; Etkin-Edilgen zihin;  bu teorilerin altında yatan “Zihin Dualitesi” prensibidir.  

       Benlik
Bir insan kendi benliğini belirli duygular, beğeniler, alışkanlıklar, özel ilgiler ve karakteristikler vs’den müteşekkil görür. Bütün bunlar onun kişiliğini veya kendince ve başkalarınca bilinen benliğini gösterir.

Kişi, aynı beni zihninde topladığı ve bu şekilde kendisinin bir parçasını oluşturduğu belirli bir bilgi olarak bilir. İşte insan buna benlik der.

       Birçok insanın benliğinin büyük ölçüde bedenlerinin ve fiziksel iştahlarının vs. bilincini içerdiği söylenir. Bilinçleri büyük ölçüde bedensel doğalarına bağlıdır ve genel olarak “orada yaşarlar” Bazı insanlar fiziksel görünüşlerini kendilerinin bir parçası sayarlar.

       İnsan üç kısımdan oluşur.

1.     BEDEN
Bedenlerinin bilincini benlikleri olarak gören insanlar BEDENDEN ayrı bir “Benlik” algılayamazlar. Zihinlerini, bedenlerine ait bir şeymiş gibi görürler.

2.     KIYAFET
Kıyafet bilincine sahip insanın elbiseleri alınırsa kişiliklerini yitirirler.

3.     RUH
Bilincin üst düzeylerine yükselmeyi başaran insanlar bedenlerini zihinlerine ait bir şey olarak görürler.

Fakat bu insan bile duyguların içsel hallerini İRADİ çabayla değiştirebildiğini görmesine rağmen benliğini içinde var olduğunu hissettiği tümüyle zihinsel haller, duygular vs ile özdeşleştirme eğilimindedir. Fakat bir süre sonra bu çeşitli ruh hallerini, heyecanları, duyguları, alışkanlıkları, nitelikleri, karakteristikleri ve diğer zihinsel mülkleri, maddi değere sahip mülkleri ile birlikte bir kenara atar.

Bir kenara atma işlemi gerçekleştirildikten sonra kişi benliğinin iki yönü olduğunu fark eder.


       Benliğinin iki yönü
Kişi kendi iradesiyle benliğinin bu parçalarında ikamet edebilir.
Benliğin bu iki yönü derece bakımından birbirinden farklı, tür bakımından aynı şeydir.

1.            Eril Cinsiyet  (Varlık)
Zihinsel yaratımını varlığa taşımak için hala bir bene başka türlü bir “ben”e ihtiyaç vardır. Bu bilinç kendisiyle birlikte devasa bir zihinsel çalışma kapasitesi ile yaratıcı yeteneğin gerçekleşmesini getirir.

*Eğilimi her zaman verme, ifade etme yönündedir.
*Zihinsel yaratımın başlayıp ilerlemesini “irade” eden ve enerji yansıtan bir duygu ve bilinçtir.

2.            Dişil Cinsiyet (Oluş)
Yüzeydeki benlik içinde düşüncelerin, fikirlerin, heyecanların, duyguların ve diğer zihinsel hallerin üretildiği zihinsel bir şey olduğu hissedilir. Bilinç onun gizli yaratıcı güçlere, envai çeşit zihinsel yavrular üretme kapasitesine sahip olduğunu görür. (Zihinsel Rahim)

*Eğilimi her zaman izlenimler edinme yönündedir.
*Çalışma alanları çeşit bakımından Eril Prensipten fazladır.
*Yeni düşünceler, kavramlar, fikirler üretme ve hayal gücü işlerini yönetir.
*Eril Prensibin etkin yardımı olmadığında, Dişil Prensip orijinal zihinsel yaratımlar üretmek yerine, dış dünyadan almış olduğu izlenimlerin sonucu olan zihinsel imgeler üretmekle yetinmeye eğimlidir.

       Bir konuya üzerinde sürekli bir enerji ve dikkat sarf eden kişiler, etkin zihinsel üretim de DİŞİL zihin yaratıcı kısmını uyarma ve etkinleştirmede irade kullanımıyla ERİL olmak üzere iki zihin prensibini birden kullanır. Çoğu insan eril prensip’i çok az kullanır ve zihinlerine başkalarından gelen fikir ve düşüncelerle yaşamaya razı olur.

       Telepati fenomenleri
Telepati fenomeninde Eril Prensibin Titreşimli Enerjisinin nasıl bir başka insanın Dişil Prensibine yöneltildiğini ve bu ikinci kişinin tohum-düşünceyi alıp nasıl olgunlaşmasına izin verdiğini görürüz.

Zihinsel Cinsiyet İşleyişi.

1) Telkinde bulunan kişi Eril Prensibi diğer insanın Dişil Prensibine doğru Titreşimli Enerji ya da
    İrade Gücü yöneltir.
2) Telkinde bulunulan (dişil) Kabul eder ve sahiplenir.
3) Telkinde bulunulan (dişil) zihnine yerleştirilen fikir büyür, gelişir ve kendi zihninin bir ürünü
    olarak görülmeye başlar.
4) Oysa serçe yuvasına bir guguk kuşu yumurtası bırakılmıştır. Guguk kuşu yumurtadan çıkar,
    diğer yumurtaları dışarı atıp yuvaya hakim olur.

        Bir insanın zihnindeki eril ve dişil prensiplerin normal yolu birbiriyle uyum ve iş birliği içinde hareket etmektir.

       Ortalama insan;
ü  Eril prensip harekete geçmeyecek kadar tembel, irade gücünün ortaya çıkışı çok zayıftır.
ü  Başkalarının düşünce ve iradesiyle idare ederler.
ü  Hemen her zaman bilincin DİŞİL kısmında yaşar
ü  ERİL prensibe sahip olduğunu fark etmez.
ü  Eril prensip edilgen ve işlemez halde bırakılmıştır.

       Güçlü erkek ve kadınlar;
ü  Değişmez bir biçimde iradenin eril prensibini sergiler, güçlerinin maddi gücü bu gerçekten gelir.
ü  İradelerini kullanarak kendi zihinlerine göre yaşarlar.
ü  İnsan kitlelerine kendi tohum-düşüncelerini ekmeyi başarırlar ve kitlelerin güçlü bireylerin irade ve arzularına göre fikirler düşünmesine sebep olurlar. İnsan yığınlarının koyun gibi olmalarının, kendi başlarına bir fikir üretmemelerinin, zihinsel faaliyetin gücünü kullanamamalarının nedeni budur.

       Manyetik insanlar;
ü  Eril prensibi kendi fikirleriyle başkalarına tesir edebilen insanlardır.
ü  İnsanları kendi iradesiyle gülen ve ağlatan aktör bu prensibi kullanır.
ü  Başarılı hatipler, devlet adamları, vaizler, yazarlar böyledir. 




HERMETİK AKSİYOMLAR

       Kullanılmayan ya da paylaşılmayan bilgi değerli metallerin istiflenmesi gibidir. Bilgi tıpkı refah gibi kullanılmak için vardır. Kullanma yasası evrenseldir, bu kuralı çiğneyen doğal güçlerle çeliştiği için acı çeker.

       Ruh halini veya zihin durumunu değiştirmek için TİTREŞİMİNİ değiştir. İnsan bilerek istenilen ruh haline yoğunlaşarak irade gücüyle zihinsel titreşimini değiştirebilir.

       İRADE dikkati yönetir ve dikkat titreşimi değiştirir.

       İstenmeyen bir zihinsel titreşim oranını yok etmek için, KUTUPLULUK PRENSİBİNİ harekete geçir ve dikkatini yenmek istediğin şeyin karşıt kutbu üzerine yoğunlaştır. İstenmeyenin kutbunu değiştirerek öldür.

       Eğer korkunuz varsa, korkuyu öldürmeye çalışmakla vaktinizi boşa harcamayın, bunun yerine CESARETİ ÜRETİN, korku kendiliğinden kaybolacaktır.

       Karanlığı süpürgeyle kürekle dışarı atamazsınız; perdeleri açar, ışın içeri girmesine izin verirseniz karalık kendiliğinde kaybolur.

       Kişi KENDİ KUTBUNU değiştirme sanatını edinmediği müddetçe çevresini değiştiremez.

       Kutuplaşma sanatının uygulanmasıyla RİTİM KUTUPSUZLAŞTIRILABİLİR.

       KUTUPLAŞTIRMA ve RİTİM yasaları kullanılarak EGO’nun zihinsel titreşimlerini bilincin sıradan planının üstüne çıkartmak mümkündür. Bu durum, bir şeyin üstünde yükselip bizi etkileyen şeyin altımızdan geçmesine izin vermeye benzer. Bu sayede daha alt nedensellik planının kanunlarına karşı dengeler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder