KYBALION Yedi Kozmik Yasa
Antik Mısır ve Yunan Hermetik Felsefesi
ÜÇ
İNİSİYE (Hermes Yayınları)
Hermes Trismegistus
Eski Mısır’ da yaşayan üstatlar üstadı, Tanrıların katibi, Üç Kere
Yüce (kutsanmış) Hermes diye anılır.
Ökült İrfan’ın babası, astrolojinin kurucusu, simyanın kaşifidir .
Mısır Krallıklarının ilk döneminde Musa’dan önce yaşadığı
varsayılır.
Ölümünden sonra Mısırlılar ona THOTH (Bilgeliğin Tanrısı)
adını vererek tanrılaştırmıştır.
Thoth
Yazma, Akıl ve Ay Tanrısı özelliği ile anılır.
İbiş kuşu başıyla resmedilir.
Elinde bir dolmakalem ve her şeyi kaydettiği parşömenler vardır.
Hiyerogliflerin ve simyanın onun insanlığa armağanı olduğu
söylenir.
Yunan Tanrısı Hermes ile özdeşleştirilmiştir.
Hermes (Yunan Tanrısı)
Zeus’ un oğludur ve habercisidir.
Tanrıların en kurnazı ve en hızlısıdır. Büyülü değnek taşır.
Çevik olduğu için tüm atletlerin, akıllı ve kurnaz olduğu için
hırsızların, kumarbazların ve tüccarların da koruyucusudur.
Liri, kavalı, notaları, astronomiyi, ölçü birimlerini ve
sporu icat etmiştir.
Hermes mitolojistlerce eril öğenin temsilcisi olarak kabul edilir.
DİN, TANRIBİLİM ve FELSEFE
YAKLAŞIMLARI
Din, Bütün’ün varlığının sezgisel farkına varışı ve onunla kurulan
ilişkidir.
Tanrıbilim (Hermetik felsefe yaklaşımı),
•
İnsanın Bütün’e kişilik, nitelik ve karakteristikler tayin etmesi
demektir.
•
Tanrıbilimcilerin teorileri, onun işlerine, iradesine, arzularına,
planlarına, tasarılarına dairdir.
•
İnsan ile tanrı arasında arabulucu olduklarını zannederler.
•
Bilinmeyen ve düşünülemeyenin alanına, sınırların ötesine götürme
çabasıdır.
Felsefe, bilinebilen ve düşünülebilen şeylerin
bilgisini arar.
DİN VE FELSEFENİN KÖKLERİ
GERÇEKLİKTEDİR.
BÜTÜN (TANRI) NE DEĞİLDİR?
Madde değildir.
•
Evrende zihin ve hayat olmasına karşın, maddede zihin ve hayat yoktur.
•
Hiçbir şey (madde) kendinden küçük bir kaynaktan çıkamaz, öncesi
olmayanın sonrası olmaz.
•
Madde “engellenmiş enerji”, yani düşük oranlı titreşime sahip
enerji ya da kuvvettir.
Enerji ve Kuvvet değildir. (Maddecilerin kullandığı anlamda)
Enerji ve
kuvvet kördür. Mekanik şeyler hayat ve zekâdan yoksundur.
Hayat ve Zekâ değildir.
Biz ölümlülerin bildiği anlamda Akıl ile Hayat değildir.
SONLU, DEĞİŞEN, AKAN, CÜZİ
HİÇBİR ŞEY BÜTÜN OLAMAZ.
BÜTÜN (TANRI) NEDİR?
BÜTÜN,
bütün ve gerçekten mevcut olmalıdır.
•
Bütün dışında hiçbir şey var olamaz, aksi takdirde BÜTÜN, BÜTÜN
olamaz
BÜTÜN,
zamanda sonsuz ve ebedi olmalıdır.
•
Her daim var olmalıdır. Çünkü hiçbir şey yoktan yaratılamaz.
Hiçten hiçbir şey çıkmaz.
•
Bir an bile yokluğa geçemez, tümüyle yok edilemez, var olan bir
şey yok edilemez.
BÜTÜN, mekânda
sonsuz olmalıdır.
•
BÜTÜN’ ün dışında hiçbir şey olmadığı için her yerde olmalıdır.
•
BÜTÜN uzayda ara vermeden, ayrılmadan, kesintiye uğramadan,
eksilmeden var olmalıdır.
BÜTÜN,
değişmez olmalıdır.
•
Ona ne eklenebilir, ne ondan çıkarılabilir, o ne arttırılabilir.
•
Bütün şu anda ne ise her zaman öyle var olmalıdır.
BÜTÜN
(TANRI)
•
Madde dışı bir varlıktır.
•
Evrensel, ebedi, canlı zihin olarak düşünülebilir.
•
İnsan tözsel gerçekliğe TANRI ismini vermiştir. Hermes’çi
tanımıyla BÜTÜN olarak adlandırılır.
•
Bütün özünde bilinmezdir. Çünkü kendi iç doğasını ve varlığını
BÜTÜN den başka hiçbir şey anlayamaz.
•
BÜTÜN sonsuz, mutlak, ebedi,
değişmezdir.
•
Aydınlanmış olanlar ona TİN der.
TİN
nedir?
İnsanın “Sonsuz canlı Akıl” a verdiği addır. “Gerçek ÖZ” demektir.
TÖZSEL GERÇEKLİK
“Zaman, mekan ve değişim evreninin gerisinde
ve altında Tözsel Gerçeklik ve Temel Hakikat mevcuttur.” Kybalion
TÖZ;
Bütün dış tezahürlerin altında yatan; öz, özsel gerçekliktir.
Hermesçi’ler,
Tözsel Gerçekliği “BÜTÜN” olarak tanımlarlar ve iç doğasının BİLİNMEZ olduğunu,
çünkü iç doğasını ve varlığını BÜTÜN’den başka hiç kimse anlayamaz.
DEĞİŞİM
•
Maddede, kuvvette ve zihinsel hallerde değişimden
başka bir şey görünmez.
•
Evrende hiçbir şey gerçekte var olmamıştır. Her
şey OLUŞ ve DEĞİŞİM’dir.
•
Hiçbir şey hareketsiz kalmaz, her şey doğar,
büyür ve ölür.
•
Hiçbir şeyde sürekli bir nitelik, sabitlik
yoktur.
•
DEĞİŞİM dışında her şey geçicidir.
HER ŞEY
BÜTÜN’ÜN İÇİNDEYKEN, BÜTÜN (TANRI) HER ŞEYİN İÇİNDEDİR.
* BÜTÜN kendi evrenine içkindir. Evrendeki her kısmın, parçacığın, birimin ya da bileşimin içindedir.
* Yazar/ressam/heykeltıraş imgenin kendi zihninde bir varlığa ve mevcudiyete sahip olduğunu, kendisinin, yaratıcısının (yazar/ressam/heykeltıraş) zihinsel imgeye içkin ve onda mevcut olduğunu görür.
* İnsan içte yaşayan Tin’in kendi varlığına içkin olduğunu fark ettiği ölçüde hayatın spritüel ölçeğinde o kadar yükselecektir.
* Spritüel Gelişme; İçimizdeki Tin’in tanınması, gerçekleştirilmesi ve tezahür ettirilmesidir.
* BÜTÜN kendi evrenine içkindir. Evrendeki her kısmın, parçacığın, birimin ya da bileşimin içindedir.
* Yazar/ressam/heykeltıraş imgenin kendi zihninde bir varlığa ve mevcudiyete sahip olduğunu, kendisinin, yaratıcısının (yazar/ressam/heykeltıraş) zihinsel imgeye içkin ve onda mevcut olduğunu görür.
* İnsan içte yaşayan Tin’in kendi varlığına içkin olduğunu fark ettiği ölçüde hayatın spritüel ölçeğinde o kadar yükselecektir.
* Spritüel Gelişme; İçimizdeki Tin’in tanınması, gerçekleştirilmesi ve tezahür ettirilmesidir.
EVRENLERİN YARATIMI
I-Dışarıdan Madde Kullanımıyla Yaratım
İnsan kendi dışındaki maddelerden
bir şey yapar, yaratır. Bütün’ün
kendi dışında yaratmak için kendisinden başka bir şey olmadığından Evreni bu
yöntemle yaratmış olamaz. O halde Evren, HİÇ’ten yaratılmış olabilir mi?
Evrenin varlığını duyularımızla biliyoruz. HİÇ’den birşey çıkmaz.
II-Üreme Yoluyla Yaratım
Çoğalma kendi maddesinin belirli bir kısmının taşınması yoluyla
olur. BÜTÜN taşınamaz, bölünemez olduğundan evren üreme ya da Bütün’ün
parçasından yaratılmış olamaz.
III-Zihinsel Yaratım
Dışarıdan ya da kendinden parça kullanmada yapılan yaratımdır.
BÜTÜN taşınamaz, bölünemez olduğuna göre, BÜTÜN dışarıdan malzeme
kullanmadan ya da kendini üretmeden ancak ZİHİNSEL olarak yaratılabilir. O
halde,
EVREN VE TÜM İÇERİĞİ BÜTÜN’ün ZİHİNSEL YARATIMIDIR.
BÜTÜN ile İNSAN Yaratımı
arasındaki fark nedir?
a)
İnsanın evreni CÜZ İ AKLIN yaratımıdır.
b)
BÜTÜN’ün evreni SONSUZ BİR ZİHİN yaratımıdır.
İki yaratım aynı türden olup, aralarında tek fark DERECE
bakımındandır.
İnsan aklı derecesi (CÜZ İ), Bütün zihni SONSUZ)
BÜTÜN EVRENİ NEDEN YARATTI?
Varsayımlar
• Bir şey kazanacağını düşündü (Geçersiz)
• Sevecek bir şey istedi (Geçersiz)
• Zevk / Eğlence için (Geçersiz)
• Yalnız olduğu için (Geçersiz)
• Kendi gücünü göstermek için (Geçersiz)
• Yaratıcı güdüsü gereği kendini yaratmıştır.
iç doğası ya da
yaratıcı gücü nedeniyle bir şey yapmışsa o zaman mutlak olan BÜTÜN değil onun
iç doğası/yaratıcı gücü olur ki bu yönden geçerli olmaz.
• BÜTÜN yaratır ve tezahür eder.
Öyle görünüyor ki
böyle yapmaktan bir tatmin elde etmektedir. Belli bir tatmin olmasa eylemi arzu
etmezdi. Tekabül yasasına göre bunu varsayabiliriz. Fakat, Bütünü harekete
geçiren bir sebep olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü bir “sebep” akla bir nedeni
getirmektedir ki BÜTÜN, iradesi sebep-sonuç prensibini harekete geçirdiği an
dışında, sebep-sonuç yasasının üzerindedir. Bu nedenle bu varsayımda geçersiz
kalır.
Sonuç
olarak cevap yoktur.
BÜTÜN
KENDİNDE AKIL, KENDİNDE YASA, KENDİNDE EYLEMDİR.
ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM
Zihin (tıpkı metaller ve elementler gibi) halden hale, durumdan
duruma, dereceden dereceye, kutuptan kutba, titreşimden titreşime
dönüştürülebilir. Bu bir zihin sanatıdır.
Zihinsel Dönüşüm,
Zihinsel halleri, biçimleri, durumları değiştirip dönüştürme sanatıdır.
EVREN zihinsel ise;
Dönüşüm sanatı madde, kuvvet ve zihin açısından evrenin
koşullarını değiştirme sanatıdır.
BÜTÜN zihinsel ise;
Kişiyi zihinsel koşulları değiştirmeye muktedir kılan sanat Usta’ya
genelde “ZİHİNSEL” dediğimiz şeyler dışındaki maddi koşulların da hâkimiyetini
sunuyor olmalıdır.
Doğanın elementlerini, fırtınaların çıkarılmasını/dindirilmesini,
depremlerin ve fiziksel fenomenlerin başlatılıp /durdurulmasını kontrol edecek
hâkimiyet gücüne ileri Zihin Simyacıları dışında kimse erişemez.
Sonuç olarak EVREN ZİHİNSELDİR.
EVREN YASALARI
Hermetik Felsefe’de yedi ilke vardır.
1.
Zihinsellik Prensibi
2.
Tekabül Prensibi
3.
Titreşim Prensibi
4.
Kutupluluk Prensibi
5.
Ritim Prensibi
6.
Sebep Sonuç Prensibi
7.
Cinsiyet Prensibi
BÜTÜN (TANRI) yasaların dışındadır. Çünkü yasaların neşrolduğu
YASA’ dır. BÜTÜN, daha aşağı planlar olan yaratım ve üreme planlarında yasaya
ve prensibe göre hareket eder.
ZİHİNSEL EVRİM
Bütün BİRDİR. Eril ve Dişil bu iki yan sadece tezahür ediş
biçimidir. İki ayrı cinsiyet değildir.
Evren Bütün’ün sonsuz zihninde üretilmiş, yaratılmış ve mevcuttur.
TANRI (Eril) iradesini Dişil ilkeye(DOĞA diyebileceğimiz) yansıtır,
DOĞA (Dişil) Doğa yasalarına göre İNSAN’a ve ardından daha yüksek
planlara geçerek
EVRENİN EVRİMİ başlar.
İNSAN Dinle BÜTÜN’e saygı duyar. (BABA AKIL)
Doğanın işlerini ve mucizeleri düşündüğümüzde en içteki varlıkta
kökleri olan güçlü duygular (ANA AKIL) Bebeğin memeye yaklaşması gibi.
Ölüm yeni bir hayata doğumdur. Evren insanın
evidir, zaman sona ermeden önce en ücra köşeleri bile keşfedecektir.
İnsan BÜTÜN’ün sonsuz aklında yaşar, imkanlar, fırsatlar hem
zamanda hem mekanda sonsuzdur.
İLAHİ İKİLEM
·
Hakikatin iki kutbu vardır. Evren hem vardır, hem yoktur.
·
BÜTÜN için, evren rüya veya tefekkürün sonucudur. Gerçek değildir.
Zihinseldir.
·
İNSAN için, evren çok
gerçektir.
Biz düşler dünyasında değil, izafi olmasına rağmen, hayatlarımız ve
eylemlerimiz söz konusu olduğu sürece gerçek olan bir evrende yaşarız.
Evrendeki işimiz her gün ortaya çıkan şartlar altında elimizden gelenin en
iyisini yapmak, fikrimize ve ideallerimize göre yaşamaktır. İnsanların
hayatının gerçek anlamı bu plandaki insanlara açık değildir.
ZİHİNSELLİK PRENSİBİ
Üstatlık yolunda yol almayı sağlar.
•
Bütün zihindir, evren zihinseldir.
•
Duyularımıza görünür olan her şeyin altında Tözsel gerçeklik vardır.
•
Evren, Bütün’ün zihinsel yaratımıdır.
• Evrenin her
birimi ve kısmı Bütün’ün zihnindedir.
EVRENİN ZİHİNSEL YARATIMI VE EVRİM SÜRECİ
Evrim Süreci insanın
zamanıyla eon milyonlarca yıl sürer. Aydınlanmış olanlar yaratım süresinin göz
kırpışlık süre içinde olduğunu söylerler.
- Düşünme ve Düşünceden
Uyanma (Creative Cycle)
BÜTÜN
varlıkla ilişkisinde, iradesini Oluş’a yöneltir ve yaratım süreci başlar.
- Evrim sürecinin
başlaması, dolaşma, karışma,
düşüş aşaması (involution)
a)
Titreşim çok düşük bir enerji titreşimine kadar düşer.
b)
Bütün, zihinsel yaratım sırasında istemsiz bir şekilde kendiliğinden
gelişen “kendinden geçme” yani yaratımında yaşama durumundadır. (İlahi Enerji
Taşması)
c)
Belirli bir düzen içinde MADDİ, ZİHİNSEL
ve SPRİTÜEL yaratıcı güçler (planlar) toplu olarak hareket eder ve evrim
sürecinin tezahürü başlar.
d)
Her şey ruha doğru hareket eder.
e)
Madde kabalığını yitirir, birimler varlığa gelir, bileşimler
biçimlenmeye başlar;
f)
Hayat daha yüksek biçimlerde ortaya çıkar ve tezahür eder.
g)
Zihin giderek daha belirgin hale gelir
h)
Titreşimler giderek yükselir.
Yaratım sürecinin en uç noktası BÜTÜN’den en
uzak nokta olarak kabul edilir.
- İçe Çekilme
a)
Yaratım tamamlanmıştır. BÜTÜN
ilgisini “derin düşünme halini” evrenden çeker.
b)
Sarkacın dönüş hareketi başlar. (EVRİM Başlangıcı)
c)
Başlangıçta toplu hareket eden MADDİ, ZİHİNSEL ve SPRİTÜEL planlarda
“Bireyselleşme Yasası” hakim olur. BÜTÜN’ü bireyselleşmiş enerji olarak
terk ederler.
d)
Fiziksel, zihinsel ve spritüel evriminde giderek daha yükselmiş
olarak yüksek ölçüde gelişmiş sayısız Hayat Birimleri halinde kaynağına geri
döner.
Evrim
halinin başlaması, Ritim sarkacının geriye doğru hareketinin başlangıcı olarak
kabul edilir.
- Soluk Alma
Yaratan ve
yaratılan birleşir.
TEKABÜL PLANLARI
“Yukarıdaki aşağıdaki gibidir, aşağıdaki yukarıdaki gibidir.”
Kybalion
Varlık ve Hayat’ın planları arasında bir uyum, uzlaşma ve tekabül
olduğu hakikatini somutlar.
Çeşitli maddi, zihinsel ve spritüel evrenlerde var olan ve geçerli
bir ilke, evrensel yasadır.
Tekabül prensibi insanın bilinenden, bilinmeyene akıl yürütmesini mümkün
kılar.
EVRENİN FENOMEN SINIFLARI
Bu sınıflar, hayatın çeşitli yüce dereceleri
içinde farklı aşamalardır. Bu derecelerin en altında Madde, en üstünde TİN
bulunur. Her plan kendi içinde yedi plana bölünür, bunlarda yedi alt plana
ayrılır.
1.
Fiziksel Plan
2.
Zihinsel Plan
3.
Spritüel Plan
FİZİKSEL PLAN
·
Bu plan maddi eşyayı, kuvvetleri ve
tezahürleri kapsar.
·
Her planın yedi alt katmanı vardır.
- Madde
Planı (A) Katı, Sıvı, Gaz
- Madde Planı (B) Işık yayan, Radyum vb. Subtil
(1) ve daha yüksek maddi formlar.
- Madde
Planı (C) Çok daha Suptil
(1) ve belirsiz maddi formlar.
- Eterik Madde
Planı Eterik madde, İnce,
elastik ve uzayın her noktasına nüfuz
edip
ışık, ısı, elektrik gibi enerji dalgalarına taşınmasına ortam
görevi
gören bilimin “eter” olarak tanımlar. ETERİK MADDE ile
ENERJİ arasındaki bağlantıyı
oluşturur, her birinin doğasından pay
alır.
- Enerji Planı
(A) Isı, ışık, manyetizma,
elektrik, çekim ve adlandırılamamış birçok
enerji formu bu planı oluşturur.
- Enerji Planı
(B) Bilimce
keşfedilmemiş olan, “Doğanın İnce Güçleri” denilen yüksek
biçimlerini
kapsar. Belirli zihinsel fenomen biçimlerinin tezahürlerinde ve bu fenomenlerin
mümkün kılmada işlerlik gösterir.
- Enerji Planı
(C) Yüksek
derecede örgütlendiği için hayatın birçok karakteristiğini taşıyan, yalnızca Spritüel
Planın varlıklarınca kullanılabilir.
Tanrı gibi
“ilahi güç”
(1) Suptil: Yoğunluğu az, titreşimi yüksek, ruhsal ve fiziksel
etkilere yol açan madde.
ZİHİNSEL PLAN
·
Olağan yaşamımızda bizce bilinir olan
“canlı şeyleri” ve Okültistler haricinde pek kimsenin bilmediği başka bazı
formları kapsar.
·
Her bir planın yedi alt katmanı vardır.
I. Mineral Zihin Planı Mineraller,
Kimyasallar vs. diye bildiğimiz formları canlandıran birim veya varlıkların
veya bu birim ve varlık grupları ile kombinasyonlarının “hal ve şartlarını”
oluşturur. Varlıkların yalnızca maddi bedenler ve biçimleridir.
Molekül, atom, parçacık değildir. Hayat ve zihni az gelişmiş canlı
varlıklardır. Sıradan akıl bunu kabul etmez, ökültçüler kabul eder. Moleküller,
atomlar, parçacıklar da sever-nefret eder, beğenir-beğenmez vb.
II. Elementel Zihin Planı (A) Ortalama
insanın bilmediği fakat olkütçülerin kabul ettiği bir varlıklar sınıfının hal
ve şartları ile zihinsel ve hayati gelişimlerinin derecesini oluşturur.
İnsanın olağan duyuları tarafından algılanamazlar. Zeka düzeyi mineral zihin ile Bitki
zihni arasındadır.
III. Bitki Zihni Planı Bitki
dünyasını oluşturan hal ve şartlarını gösterir. İnsanda, hayvanda olduğu gibi
bitkilerde de hayat, can ve ruh vardır.
IV. Elementel Zihin Panı (B) Elementel ve görünmez varlıkların yüksek
formlarının hal ve şatlarını kapsar.
Zihinleri ve hayatları Bitkisel Zihin Planı ile Hayvansal zihin planı arasını
doldurur, her ikisinden pay alır.
V. Hayvan
Zihni Planı Hayvani hayat biçimini canlandıran varlıkların ve
ruhların hal ve şartlarını oluşturur.
VI. Elementel Zihin Panı (C) Bütün elementel varlıklar gibi görünmez
olan belirli bir derece ve kombinasyonlarla hem
hayvan hem de insan hayatından pay alan varlıkları kapsar.
VII. İnsan Zihin Planı İnsanlarda görünen hayat ve zihin tezahürlerini
kapsar.
Günümüzün ortalama insanı İnsan Zihin Planı’nın dördüncü alt bölümünde yaşar. En
zekiler beşinci alt bölümün sınırlarını geçmiştir. Altıncı bölümdeki insan
“üst-insan”, Yedincideki “Aşkın- İNSAN”dır.
SPRİTÜEL PLAN
Her bir planın yedi küçük planı ve
her küçük planın yedi alt bölümü vardır.
•
Spritüel Plan ve alt planlarının,
bugünün insanına, onun solucanlardan, minarellerden, hatta bazı enerji ve madde
formlarından yüksek olduğu kadar yüksek olan bir cana, akla ve biçime sahip Varlıklardır.
•
Bu varlıkların hayatı ve akılları
bizimkini öylesine aşar ki aklımız almaz.
•
Biz onların düşünme işinin binde
birini yaparız ve zihinsel sürecimiz kaba maddi süreçler gibidir.
•
Cisimlerini oluşturan madde en
yüksek madde planıdır. Bazıları için “Saf Enerjiye Bürünmüş” denir.
•
Spritüel Plan’ın Yedinci küçük planında MELEKLER diyebileceğimiz
varlıklar yaşar.
–
TANRI (Tanrısal)
–
Baş Melekler( Yarı Tanrılar)
–
MELEK TOPLULUKLARI
–
ÜSTATLAR ve ADEPTLER (Büyük
ruhlar).
•
Bu görünmez ilahlar (Unseen
Divinities) ve Yarı Melekler Evrim ve kozmik ilerleme sürecinde serbestçe ve
güçlü bir şekilde etkide bulunurlar.
•
Bu ileri varlıkların en üst mevkide
olanları bile yalnızca BÜTÜN’ün zihninde olup, onun yaratımıdır.
•
Evrensel yasalara ve kozmik sürece dâhildirler
ve ölümlüdürler. BÜTÜN’e gitmenin coşkusundan vazgeçmiş Ağabeylerdir. Oldukları
plan “Mutlak TİN” planının altındadır.
•
Zihinsel planlarda mevcut
olanlardan öylesine yüksektir ki tarif etmeye kalkmak fikir karmaşasına neden
olabilir.
•
TİN (Spirit) için kullanılan
eşdeğer tanımlar;
Hermesçiler; Yaşayan Erk, İçsel Öz, Hayatın Özü vs.
Dini, Kilise; Ruhani, Eterik, Kutsal vs.
Ökültçüler; Canlandırıcı Prensip, Canlı Enerji, Mistik Güç, Yaşayan Erk
•
“Spritüek Erk” (Kutupluluk Prensibi
gereğince) hem kötü hem de iyi emellere ulaşmak için kullanılabilir. Birçok
dinin Şeytan, Beelzebub, Lusifer, Düşmüş Melek, İblis vb. kavramları bunu
gösterir.
•
Yüksek Spritüel güçlere ulaşmış
olup onları kötü kullananları kötü bir kader bekler. Ritmin sarkacı onları ruha
doğru bir daha geçsinler diye madde varoluşun en ucuna savurur.
TİTREŞİM PRENSİBİ
Hiçbir şey durmaz, her şey hareket eder, titreşir.
•
Evrensel gücün çeşitli
tezahürleri arasındaki “farklar” tümüyle titreşimlerin çeşitli kip ve
oranlarına bağlıdır.
•
Madde, enerji, zihin ve ruh’un
titreşim oranları farklıdır.
•
Titreşim ne kadar yüksekse, evren
hiyerarşisindeki yer de o kadar yüksektir. Titreşim ekseninin bir ucunda RUH
(sabit ve yüksek titreşim), diğer ucunda en KABA MADDE (Hareketsiz ve düşük
titreşim) biçimleri vardır. Bu iki uç arasında milyonlarca ama milyonlarca
farklı titreşim oranı ve kiplikleri mevcuttur.
•
Bütün kendinde titreşim
halindedir. Kesintisiz titreşim öyle sonsuz bir yoğunluğa ve hareket öyle
sonsuz bir hıza sahip ki pratik açıdan durağan kabul edilebilir.
•
Bilim, maddenin ısı veya
sıcaklıktan dolayı belirli bir titreşime sahip olduğunu söylemektedir. Bir
nesne ister sıcak ister soğuk olsun belirli bir ısı titreşimi yayar ve bu da hareket
ve titreşim yaratır.
•
Maddenin bütün parçacıkları,
parçacıktan merkeze dairesel bir hareket gösterir. (gezegenler kendi ve güneşin
etrafında döner.) Özel bir madde türü olan moleküller ise birbirlerinin
etrafında ve birbirlerine karşı olmak üzere sürekli bir hareket durumundadır.
•
Bilim, ışığın, ısının,
manyetizmanın ve elektriğin bir şekilde etere bağlı olan veya muhtemelen
eterden çıkan titreşimli bir hareket biçimi olduğunu öğretmektedir.
•
Her düşünce, her duygu veya
zihinsel halin tekabül ettiği bir titreşim oranı ve kipi vardır.
•
Bir kişi Titreşim prensibi
bilgisini Zihinsel fenomene uygulayarak kendi zihnini istediği derecede
kutuplaştırarak (polarize ederek) kendi zihinsel durumları, ruh halleri vs
üzerinde eksiksiz bir hakimiyet kurabilir. Aynı şekilde başkalarının zihnini de
etkileyebilir, onlarda istediği zihinse hali yaratabilir.
TİTREŞİMİN YÜKSELTİLMESİ AŞAMALARI ve YARATTIĞI ETKİLER
Bu deneyde hızla hareket eden tekerlek baz alınmıştır.
1.
Tekerlek düşük hızda
döndürülğünde, tekerleğin hareketinden ses gelmez.
2.
Hız yavaş yavaş arttırılır.
3.
Bir süre sonra hız öyle artar ki
uğultu ve nota işitilir.
4.
Hız yükseldikçe nota tizleşir.
5.
Hareket daha da hızlandığında bir
sonraki nota işitilir.
6.
Hareket daha da hızlandıkça
notalar tek tek belirmeye başlar.
7.
Hız belirli bir orana ulaştığında
insan kulağının algılayabileceği en üst noktaya varılır.
8.
Bir süre sonra kulak tırmalayıcı
tiz ses azalır ve sessizlik başlar.
9.
Sonra giderek artan bir ısı
algılamaya başlarız.
10.
Bir süre sonra göz nesnenin mat,
koyu, kırmızımsı bir renge dönüştüğünü görür.
11.
Hız oranı arttırıldıkça kırmızı
parlaklaşır.
12.
Hız oranı daha da arttırıldıkça
kırmızı turuncuya çalmaya başlar.
13.
Hız oranı arttırıldıkça turuncu
sarıya.
14.
Hız oranı arttırıldıkça sırasıyla
yeşil, mavi, çivit mavisi ve nihayet mor görünür.
15.
Sonra mor da soluklaşır ve insan
gözünün yakalayabileceği bütün renkler kaybolur.
16.
Dönen nesneden gözle görünmez
ışınlar çıkmaya devam eder.
17.
Bunun ardından “X ışınları” denilen
özel ışın biçimleri belirmeye başlar.
18.
Gerekli titreşim oranına
ulaşıldığında elektrik ve manyetizma elde edilir.
19.
Nesne belli bir titreşim oranına
ulaştığında molekülleri dağılıp kökten elementlerine ve atomlarına çözünür.
20.
Bundan sonra atomlar teşekkül
olduğu sayısız parçacığa ayrılır.
21.
Parçacıklar bile yok olurlar ve
nesne ETERİK TÖZ diyebileceğimiz şey haline gelir.
22.
Buraya kadar bilim doğrulamakta,
bundan sonraki aşamalar Hermesçi yaklaşımıdır.
a) Titreşimin sürekli arttırılması halinde nesnenin maddenin çeşitli
tezahür evrelerinden geçer, ardından çeşitli zihinsel evreler gelir.
b) Mutlak TİN’e BÜTÜN’e dönmek üzere yukarı hareketine devam eder.
ETERİK TÖZ
Son derece ince,
elastik ve bütün uzayı kaplayan ısı, ışık, elektrik, manyetizma vs. gibi
titreşimsel enerji dalgalarının taşınmasına olanak sağlayan ortamdır. Titreşim
oranının artması sonucu atomu meydana getiren parçacıkların yok olması sonucu
oluşan nesnedir.
MADDE diye
bilinen titreşimsel enerji biçimleri ile ENERJİ ve KUVVET denilen biçimler
arasındaki bağlantı noktası olup, kendine özgü bir titreşim derecesine, oranına
ve kipliğine sahiptir.
Nesne, Eterik
Töz aşamasına geldiğinde Moleküllerin, atomların ve parçacıkların muhafaza
ettiği enerjileri serbest bırakan bir titreşim düzeyine ulaşmıştır. Bu enerji
biçimleri maddeden daha yüksek bir varoluşa sahip olsalar da, maddi bileşimleri
içinde tutsak kalıp muhafaza olmaktadırlar. Yaratıcı güç kendi yaratımına karışmıştır.
KUTUPLULUK PRENSİBİ
Kutupluluk
prensibi tezahür eden her şeyin “iki
yanı, iki vehçesi, iki kutbu, bir zıt çifti olduğu ve uçar arasında çeşitli
derecelerin olduğu gerçeğini anlatır.
•
Her şey ikilidir (Dual); İki
kutba sahiptir, her şeyin kendi zıt çifti vardır, benzeyen ve benzemeyen
aynıdır.
•
Zıtların doğası birdir,
dereceleri farklıdır.
•
Uçlar ve zıtlıklar
uzlaştırılabilir.
•
Bütün doğrular/yanlışlar yarım
yanlıştır/doğrudur
•
Tez ve antitez doğada bir,
derecede farklıdır
•
Her şey aynı anda hem vardır, hem
yoktur.
•
Her şeyin iki yüzü vardır.
•
Bütün hakikatler yarım hakikatir.
•
Mutlak Akıl ve Cuzi Akıl
aynıdır.
•
Madde ve Ruh aynı şeyin iki
kutbudur. Aradaki planlar yalnızca bir titreşim yoğunluğuyla birbirinden
ayrılır.
•
Termometre ısı derecesini gösterir.
Yukarıdaki her zaman daha sıcak’ken aşağıdaki her zaman daha soğuk’tur. Kesin
bir ölçü yoktur. Her şey derece farkıdır. Termometre üzerinde sıcaklığın bitip
soğuğun başladığı kesin bir nokta bulunamaz. Mesele yüksek veya düşük
titreşimdir.
•
Işık-Karanlık, mor-kırmızı
arasındaki tek fark yüksek ve düşük titreşimlerdir.
•
Büyük ve küçük görelidir.
•
Pozitif ve Negatif aralarında
sayısız derece bulunan aynı şeyin iki ucudur.
•
İyi ve kötü mutlak değildir.
•
Kutupluluk, zihinsel planlar için
de geçerlidir. Aşk-Nefret taban tabana zıt, uzlaştırılamaz şeyler olarak
görülür. Bu iki şey aynı şeyin iki kutbuna verilen farklı isimlerden başka bir şey
değildir. Aşkın ve nefretin dereceleri vardır. Bunların aralarında beğenme ya
da beğenmeme diye ifade edilen öğle ara noktalar vardır ikisinin arasındaki
çizgi çok belirsizleşir ve birbirinden ayırt edilemez hale gelirler. Cesaret ve
korku da aynı kurala tabidir. Korkak insan Zihinsel titreşimini yükselterek en
yüksek derecede cesaret ve korkusuzlukla doldurulabilir.
•
Kutuplaştırma yardımıyla bir
zihin halden ötekine geçebilmek bu olgu sayesinde mümkün olur. Farklı sınıflara
ait şeyler birbirine dönüştürülemez. Aşk, Doğu-Batı, Mor-Kırmızıya
dönüştürülemez, nefrete dönüşebilir.
•
Dönüşüm ancak aynı türden olup
aralarında derece farkı bulunan şeyler arasında mümkündür.
•
Doğanın eğilimi pozitif kutbun
baskın etkinliğinden yanadır.
•
ZİHİNSEL İNDÜKSİYON; Diğer bir
insandan zihinsel indüksiyon yoluyla zihinsel durumların üretilmesi mümkündür.
Belirli bir titreşim oranının ya da belirli bir zihinsel durumun
kutuplaştırılması başka bir insana iletilebilir. Bu birçok zihin tedavisini
mümkün kılar.
RİTİM PRENSİBİ
Dünyanın yaratılışında / yok oluşunda, ulusların yükselişinde /çöküşünde,
canlıların hayatında, insanın zihinsel hallerinde bu prensip vardır. Reenkarnasyon
gerçeği kabul edilmedikçe, RİTİM prensibinin anlamı olmaz.
•
Her şey akar, içe ve dışa; her şey dalgalanır; yükselir ve alçalır.
•
Ritim (Kutupluluk
prensibi) iki kutup arasında tezahür eder.
Bu ritim
sarkacının uç noktalara kadar salındığı anlamına gelmez. Salınım ileri
doğrudur. Her şeyde sarkacın salınımı vardır.
•
Ritim Prensibi Fiziksel, Zihinsel, Spritüel planlarda mevcuttur.
•
Ritim
Prensibi, yetkinlikle (zihinsel nötrleştirme) kaldırılamaz, durdurulamaz.
Yetkinlik
derecesine bağlı olarak etkisinden sıyrılabilinir. Yetkin kişi kalmak istediği
noktada kendini kutuplar ve onu öteki uca taşıyacak ritmik sarkaç hareketini nötrleştirir.
Kendine
hakim olmayı başarabilenler farkında olmadan bunu yapar.
•
Her zaman
ETKİ ve TEPKİ vardır.
Etki ve
tepki arasında, doğumla ölüm arasında, etkinlikle edilgenlik ve bu uçlardan
diğerine salınır dururlar. Canlı şeylerde böyledir. Hepsi doğar, büyür,
olgunlaşır, yozlaşır ve çöker, sonra yeniden doğar. Salınım asla durmaz. Gece
günü izler, gün geceyi, yazdan-kışa-kıştan yaza.
•
Evren fenomenlerinin bütün feleklerinde Ritim Prensibi tezahür
eder. Güneşler, dünyalar, insanlar, hayvanlar,
bitkiler, mineraller, kuvvetler, enerjiler, zihin, madde, TİN bu prensiple
tezahür eder. Evrenler yaratılmıştır; maddeselliklerinin en son noktasına varır
ve ardından geriye doğru salınım hareketine başlar. Güneşler varlığa gelir. Güçlerinin
en yüksek noktasına geldikten sonra gerileme süreci başlar. Eonlar sonra ölü
madde kitlelerine dönüşüp hayatlarını tekrar başlatmasını beklerler.
•
Mutlak durağanlık ve hareketin tümüyle bitmesi diye bir şey
yoktur. Parçacıklar, ortamlar, moleküller, maddenin
bütün kütlesi kendi feleklerinde döner.
•
Kutupsuzlaştırma
Yasası (Law of Neutralization)
Ritim, zihinsel fenomenlerde iki ayrı Bilinç Plan’da
tezahür eder.
•
Üst Plan
•
Alt Plan (bilinçsiz plan)
Zihinsel
fenomenlerin daha yüksek plana yükselmesini ve bu sayede alt planda, bir başka
değişle bilinçsiz planda olup bilinci etkileyecek şekilde tezahür eden Ritim
sarkacının salınımından kaçınmalarını mümkün kılar.
Ego’yu
zihinsel faaliyetin Şuursuz Planı’nın titreşimlerinin üstüne çıkarma
yöntemidir. Böylece sarkacın olumsuz salınımı, BİLİNÇ’te tezahür etmez ve
dolayısıyla onları etkilemez.
BİR ŞEYİN
ÜSTÜNDEN YÜKSELİP ONUN ALTTAN GEÇMESİNİ SAĞLAMAK GİBİDİR.
Kendine hakim
olmayı başarmış bütün bireyler, bilerek ya da bilmeyerek bunu başarmış
insanlardır. Olumsuz zihin ve ruh hallerinin onları etkilemesini reddederken
kutupsuzlaştırma yasasını uygularlar.
Ego’nun daha
yüksek plana yükselerek, alt planda yaşayanların başına gelen birçok deneyimden
kaçmak ve sakınmak mümkündür.
•
İrade, ritim prensibinin bilinçli tezahüründen güçlüdür. Bununla birlikte prensip tümüyle ortadan kaldırılamaz.
•
Telafi
(Dengelemek) Yasası; Sağa salınım, sola salınım aynıdır; ritim kendini telafi
eder.
Telafi
yasasına göre bir yöndeki salınım karşıt yöndeki veya karşıt uca doğru olan
dengeleyici salınımı belirler. Bir yöne kısa bir salınım yapan sarkacın diğer
yöne de salınımı kısadır.
Domuz az acı çeker, fakat küçük zihniyle, aldığı zevk de küçüktür.
(Telafi edilmiştir)
Her bireydeki
acı ve zevk kapasitesinin dengelenmiş olması bir kuraldır. Telafi yasası burada
tümüyle faaldir.
Bir insanın
belirli bir haz derecesine ulaşabilmesi için, duygunun öteki ucuna daha önce
salınmış olması gerekir.
Pozitif’in
negatife baskın olduğuna inanılır. Yani belli ölçüde bir hazzın illa da
bedelini ödemek, telafi eden miktarda acı çekmek gerekli değildir. Tam tersine,
Telafi Yasası’na göre hazzın kendisi ritmik salınımdır. Çünkü belirli bir
şiddete sahip acı ya mevcut hayatta ya da daha önceki enkarnasyonlarda zaten
deneyimlenmiştir.
İnsan sahip
olduğu her şeyin bedelini öder. İnsan bir şeye sahipse, başka bir şeye sahip
değildir. Denge gelir.
Her şeyin bir
hoş, bir nahoş tarafı vardır. İnsan bir yerden kazanıyorsa başka bir yerden
kaybediyordur.
Zenginler,
yoksulların sahip olmadığı birçok şeye sahiptir; öte yandan yoksulların sahip
olduğu birçok şeye zenginlerin yolu kapalıdır. Milyoner şölen vermek
isteyebilir, masaları istediği gibi donatır, fakat iş iştaha gelince o yoktur.
Küçük hazlara
izin veren bir mizacın, izin verdiği acılar da küçüktür. Yoğun zevklere izin veren mizaçlar, yoğun
acılara da izin verir.
Bir hayvanın şevkle zevk almasını sağlayan sinir sistemi ve mizaç,
acısını da aynı şiddette kılar.
Belirli bir
yüksekliğe kadar fırlatılan nesne geriye dönerken eşit mesafe kat eder. İnsanın
zihinsel halleri de aynı yasaya tabidir. Şevkle zevk alan adam, şevkle acı
çeker, küçük bir acı duyan, yalnızca küçük bir zevk duyar.
SEBEP SONUÇ PRENSİBİ
Hiçbir şey kendiliğinden olmaz.
Her
sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi vardır. Değişim bilinmeyen yasadan
başka bir şey değildir.
•
Aynı
sebepler aynı sonuçları doğurur.
•
SONUÇ
olmak yerine SEBEP olmak.
Zihinsel
olarak daha üst planlara yükselenler kendi ruh hallerine, karakterlerine,
özelliklerine, güçlerine ve çevrelerindeki ortama egemen olup piyon değil,
piyonu hareket ettiren el olurlar.
•
Evrende RASTLANTI,
TESADÜF Yoktur.
Rastlantı,
tesadüf algılayamadığımız, anlayamadığımız belirsiz sebeplerle ilişkili şeydir.
Evrenin herhangi bir kesinti veya istisna olmadan süreklilik arz ettiği
gerçeğini somutlar.
•
Bilimsel
düşüncelerin temelini oluşturur.
Zar düşüp
belirli bir sayıyı gösterdiğinde, zarın düşüşünü ardında sebep zincirleri
vardır ve bunlar zihnin izleyemeyeceği kadar gerilere gider. Zarın fincan
içindeki pozisyonu, atılırken sarf edilen kas gücü, masanın sathı vs. gibi
görünen sebepler ardında, daha önce gelen görünmez sebep zincirleri mevcuttur
ve hepsi zarın üstte kalan yüzüyle ilişkilidir. Yeterince çok sayıda zar
atılırsa, zarın farklı yüzlerinin geliş sayılarının yaklaşık olarak aynı olduğu
görülür.
•
ORTALAMA YASASI; Havaya para
attığınızda yazı veya tura gelebilir, fakat yeterince atarsanız, yazılar ve
turalar eşitlenir. Bu ortalama yasasının işleyişidir.
•
Hiçbir
şey başka bir şeyi yaratmaz.
Sebep ve
Sonuç sadece olaylarla ilgilenir. Bir “olay” daha önceki bir olayın sonucu veya
sonrası olarak meydana gelen şeydir.
•
Hiçbir
“olay” başka bir olayı yaratamaz.
O sadece
BÜTÜN’ün yaratıcı enerjisinden akan yüce düzenli olaylar zincirinde bir önceki
halkadır. Mevcut, geçmiş ve gelecek bütün olaylar arasında bir süreklilik
vardır. Daha önce olan her şeyle onların ardından gelenler arasında bir ilişki
mevcuttur.
O halde
ben özgür irademi kullanamıyor muyum?
ÖZGÜR
İRADE ve DETERMİNİZM her iki tarafta görüşlerinde kısmen (yarı) haklıdır.
Kutupluluk Presibi devrededir. İnsan hem
özgür hem de mecbur olabilir.
•
“Her şeyi yaratanın zihninde ne büyük ne küçük vardır.” doğrusuna
götürür.
•
Düşündüğümüz
ve gerçekleştirdiğimiz her eylem etkiye sahiptir
Yaptığımız
her şey başkalarının hayatını, doğrudan ya da dolaylı olarak, şu anda yaşayan
ve gelecekte yaşayacak olan sayısız başkalarının hayatını etkileyecektir.
•
Yaratım
Merkez’den ne kadar uzaksa o kadar bağlıdır. Merkeze yaklaştıkça özgürleşir.
İnsanların
büyük bir kısmı kalıtımın, çevrenin vs. kölesidir ve çok az özgürlük
sergilerler. Dış dünyanın adetleri, düşünceleri, fikirleri ile iç dünyanın
heyecanları, ruh halleri duyguları vs arasında savrulur dururlar.
•
Güçlü
irade her zaman aşağı iradeye egemendir.
İnsanların
çoğu çevrelerine, dış etkilere, içsel hallere ve arzulara boyun eğerek
yuvarlanan taş misali yaşar. Kendi paylarına irade ve direnç göstermezler. Satranç
oyunun piyonları gibi hareket ettirilip oyun bitince kenara konurlar.
Üstatlar,
“Keyiflerini” ve “İsteklerini” zihinsel kutuplarının öteki uçlarına
dönüştürebilir, maddi, hayat planının üstüne yükseltir, kendi ruhlarını,
karakterlerini, niteliklerini, kutupluluklarını, hatta etraflarındaki
şartlarına egemen olur ve bu sayede PİYON yerine OYUNCU, SONUÇ yerine SEBEP
olurlar.
Üstatlar
yüksek planlardaki nedensellikten kaçamazlar, fakat daha yüksek yasalara uyar
ve bu şekilde alt plandaki şartlara egemen olurlar. Yüksek planda hizmetkar,
alt planlarda efendidirler.
CİNSİYET PRENSİBİ
Her şeyde
cinsiyet vardır; her şeyin eril ve dişil prensipleri vardır, cinsiyet bütün
planlar (fiziksel, zihinsel, spritüel) için geçerlidir.
•
MEYDANA
GETİRMEK, YENİDEN CANLANDIRMAK ve YARATMAKTAN vazgeçmez.
Bu
prensip olmadan yaratı mümkün olmaz.
•
Her şey ERİL
ve DİŞİL prensibi kendi içinde barındırır.
DİŞİL
biçimde her zaman bir eril, ERİL biçimde her zaman bir dişil biçim mevcuttur.
Cinsiyet
erkek ve kadın fiziksel ayrımından daha fazla şey ifade eder. Cinsiyetin işi
sadece yaratma, üretme ve üreme vs. dir.
•
Farklı
kombinasyonlar ile yaratmak.
Bilime
göre atom negatif (dişil) parçacıkların pozitif (eril) bir parçacık etrafında
toplanmasıyla oluşmaktadır. Böylece farklı kombinasyonlar oluşturup atomu
yaratır.
•
POZİTİF
ve NEGATİF (KATOT)
Pozitif
kelimesi negatife göre gerçek ve güçlü bir şeyi çağrıştırmaktadır. Halk,
Negatif kutbun nitelikleriyle ilgili yanlış bir izlenime sahiptir.
Negatif
uç yeni formların, enerjilerin tezahür ettiği kutuptur. Ona dair negatif bir
şey yoktur.
Bilim
insanları artık negatif yerine “KATOT” terimini kullanmaktadır.
Elektronlar
ve parçacıklar oğulu katot ucundan ortaya çıkar; son on yılda bilimsel
kavramları alt üst eden ışınlar da katot uçtan çıkar. Yaratıcı parçacıklar ve elektronlar
Dişil’dir.
Dişil
parçacık bir eril parçacıktan kurtulmakta, yeni bir eril hayata başlamaktadır.
Bu ayrılma ve birleşmeler kimyasal dünyadaki faaliyetlerin büyük bir kısmına
zemin oluşturmaktadır.
Dişil
parçacık Eril parçacıkla birleştiğinde, Dişil parçacık eril enerjinin etkisiyle
titreşir ve hızla onun etrafında döner. Sonuç yeni bir atomun doğumudur.
İonlaşma;
Dişil elektronların ayrılması veya kopması olayıdır.
Elektron
ya da parçacıkların evliliklerinden, birleşmelerinden ışık, ısı, magnetizma,
elektrik, çekim, itim, kimyasal çekim ve itim ve benzeri fenomenler
oluşmaktadır. Bütün bunlar cinsiyet planının işleyişinden yükselir.
•
Organik
dünyadaki her şeyde iki cinsiyet tezahür eder.
Asıl
yaratıcı işi yapan her zaman Dişil prensiptir. Bütün planlarda geçerlidir. İki
prensipten (eril, dişil) hiçbiri diğerinin yardımı olmadan iş görebilecek bir
enerji kapasitesine sahip değildir.
•
Kütle Çekim
Yasası
“Evrendeki
bütün parçacıkların ve cisimlerin birbirine doğru tuhaf bir şekilde çekilmesi” eril
enerjileri dişil enerjilere ve dişil enerjileri eril enerjilere cazip kılarak
işleyen Cinsiyet Prensibi’nin bir diğer tezahüründen başka bir şey değildir.
ZİHİNSEL CİNSİYET
•
İkili-Zihin
(Dual-Mind)
Nesnel-Özel
zihin; Bilinç-Bilinçaltı zihin; İstemli-İstemsiz
zihin; Etkin-Edilgen zihin; bu
teorilerin altında yatan “Zihin Dualitesi” prensibidir.
•
Benlik
Bir insan
kendi benliğini belirli duygular, beğeniler, alışkanlıklar, özel ilgiler ve
karakteristikler vs’den müteşekkil görür. Bütün bunlar onun kişiliğini veya
kendince ve başkalarınca bilinen benliğini gösterir.
Kişi,
aynı beni zihninde topladığı ve bu şekilde kendisinin bir parçasını oluşturduğu
belirli bir bilgi olarak bilir. İşte insan buna benlik der.
•
Birçok insanın benliğinin büyük ölçüde bedenlerinin ve fiziksel
iştahlarının vs. bilincini içerdiği söylenir. Bilinçleri büyük ölçüde bedensel
doğalarına bağlıdır ve genel olarak “orada yaşarlar” Bazı insanlar fiziksel
görünüşlerini kendilerinin bir parçası sayarlar.
•
İnsan üç kısımdan oluşur.
1.
BEDEN
Bedenlerinin
bilincini benlikleri olarak gören insanlar BEDENDEN ayrı bir “Benlik”
algılayamazlar. Zihinlerini, bedenlerine ait bir şeymiş gibi görürler.
2.
KIYAFET
Kıyafet
bilincine sahip insanın elbiseleri alınırsa kişiliklerini yitirirler.
3.
RUH
Bilincin
üst düzeylerine yükselmeyi başaran insanlar bedenlerini zihinlerine ait bir şey
olarak görürler.
Fakat bu
insan bile duyguların içsel hallerini İRADİ çabayla değiştirebildiğini
görmesine rağmen benliğini içinde var olduğunu hissettiği tümüyle zihinsel
haller, duygular vs ile özdeşleştirme eğilimindedir. Fakat bir süre sonra bu
çeşitli ruh hallerini, heyecanları, duyguları, alışkanlıkları, nitelikleri,
karakteristikleri ve diğer zihinsel mülkleri, maddi değere sahip mülkleri ile
birlikte bir kenara atar.
Bir
kenara atma işlemi gerçekleştirildikten sonra kişi benliğinin iki yönü olduğunu
fark eder.
•
Benliğinin
iki yönü
Kişi
kendi iradesiyle benliğinin bu parçalarında ikamet edebilir.
Benliğin
bu iki yönü derece bakımından birbirinden farklı, tür bakımından aynı şeydir.
1.
Eril
Cinsiyet (Varlık)
Zihinsel
yaratımını varlığa taşımak için hala bir bene başka türlü bir “ben”e ihtiyaç
vardır. Bu bilinç kendisiyle birlikte devasa bir zihinsel çalışma kapasitesi
ile yaratıcı yeteneğin gerçekleşmesini getirir.
*Eğilimi
her zaman verme, ifade etme yönündedir.
*Zihinsel
yaratımın başlayıp ilerlemesini “irade” eden ve enerji yansıtan bir duygu ve
bilinçtir.
2.
Dişil
Cinsiyet (Oluş)
Yüzeydeki
benlik içinde düşüncelerin, fikirlerin, heyecanların, duyguların ve diğer
zihinsel hallerin üretildiği zihinsel bir şey olduğu hissedilir. Bilinç onun
gizli yaratıcı güçlere, envai çeşit zihinsel yavrular üretme kapasitesine sahip
olduğunu görür. (Zihinsel Rahim)
*Eğilimi
her zaman izlenimler edinme yönündedir.
*Çalışma
alanları çeşit bakımından Eril Prensipten fazladır.
*Yeni
düşünceler, kavramlar, fikirler üretme ve hayal gücü işlerini yönetir.
*Eril
Prensibin etkin yardımı olmadığında, Dişil Prensip orijinal zihinsel yaratımlar
üretmek yerine, dış dünyadan almış olduğu izlenimlerin sonucu olan zihinsel
imgeler üretmekle yetinmeye eğimlidir.
•
Bir konuya üzerinde sürekli bir enerji ve dikkat sarf eden
kişiler, etkin zihinsel üretim de DİŞİL zihin yaratıcı kısmını uyarma ve
etkinleştirmede irade kullanımıyla ERİL olmak üzere iki zihin prensibini birden
kullanır. Çoğu insan eril prensip’i çok az kullanır ve zihinlerine
başkalarından gelen fikir ve düşüncelerle yaşamaya razı olur.
•
Telepati
fenomenleri
Telepati
fenomeninde Eril Prensibin Titreşimli Enerjisinin nasıl bir başka insanın Dişil
Prensibine yöneltildiğini ve bu ikinci kişinin tohum-düşünceyi alıp nasıl
olgunlaşmasına izin verdiğini görürüz.
Zihinsel Cinsiyet İşleyişi.
1)
Telkinde bulunan kişi Eril Prensibi diğer insanın Dişil Prensibine doğru Titreşimli
Enerji ya da
İrade Gücü yöneltir.
2)
Telkinde bulunulan (dişil) Kabul eder ve sahiplenir.
3)
Telkinde bulunulan (dişil) zihnine yerleştirilen fikir büyür, gelişir ve kendi
zihninin bir ürünü
olarak görülmeye başlar.
4) Oysa
serçe yuvasına bir guguk kuşu yumurtası bırakılmıştır. Guguk kuşu yumurtadan
çıkar,
diğer yumurtaları dışarı atıp yuvaya hakim
olur.
•
Bir insanın zihnindeki eril
ve dişil prensiplerin normal yolu birbiriyle uyum ve iş birliği içinde hareket
etmektir.
•
Ortalama
insan;
ü
Eril prensip harekete geçmeyecek kadar tembel, irade gücünün
ortaya çıkışı çok zayıftır.
ü
Başkalarının düşünce ve iradesiyle idare ederler.
ü
Hemen her zaman bilincin DİŞİL kısmında yaşar
ü
ERİL prensibe sahip olduğunu fark etmez.
ü
Eril prensip edilgen ve işlemez halde bırakılmıştır.
•
Güçlü
erkek ve kadınlar;
ü
Değişmez bir biçimde iradenin eril prensibini sergiler, güçlerinin
maddi gücü bu gerçekten gelir.
ü
İradelerini kullanarak kendi zihinlerine göre yaşarlar.
ü
İnsan kitlelerine kendi tohum-düşüncelerini ekmeyi başarırlar ve
kitlelerin güçlü bireylerin irade ve arzularına göre fikirler düşünmesine sebep
olurlar. İnsan yığınlarının koyun gibi olmalarının, kendi başlarına bir fikir
üretmemelerinin, zihinsel faaliyetin gücünü kullanamamalarının nedeni budur.
•
Manyetik
insanlar;
ü
Eril prensibi kendi fikirleriyle başkalarına tesir edebilen
insanlardır.
ü
İnsanları kendi iradesiyle gülen ve ağlatan aktör bu prensibi
kullanır.
ü
Başarılı hatipler, devlet adamları, vaizler, yazarlar böyledir.
HERMETİK AKSİYOMLAR
•
Kullanılmayan ya da paylaşılmayan bilgi değerli metallerin
istiflenmesi gibidir. Bilgi tıpkı refah gibi kullanılmak için vardır. Kullanma
yasası evrenseldir, bu kuralı çiğneyen doğal güçlerle çeliştiği için acı çeker.
•
Ruh halini veya zihin durumunu değiştirmek için TİTREŞİMİNİ
değiştir. İnsan bilerek istenilen ruh haline yoğunlaşarak irade gücüyle
zihinsel titreşimini değiştirebilir.
•
İRADE dikkati yönetir ve dikkat titreşimi değiştirir.
•
İstenmeyen bir zihinsel titreşim oranını yok etmek için, KUTUPLULUK
PRENSİBİNİ harekete geçir ve dikkatini yenmek istediğin şeyin karşıt kutbu
üzerine yoğunlaştır. İstenmeyenin kutbunu değiştirerek öldür.
•
Eğer korkunuz varsa, korkuyu öldürmeye çalışmakla vaktinizi boşa harcamayın,
bunun yerine CESARETİ ÜRETİN, korku kendiliğinden kaybolacaktır.
•
Karanlığı süpürgeyle kürekle dışarı atamazsınız; perdeleri açar,
ışın içeri girmesine izin verirseniz karalık kendiliğinde kaybolur.
•
Kişi KENDİ KUTBUNU değiştirme sanatını edinmediği müddetçe
çevresini değiştiremez.
•
Kutuplaşma sanatının uygulanmasıyla RİTİM KUTUPSUZLAŞTIRILABİLİR.
•
KUTUPLAŞTIRMA ve RİTİM yasaları kullanılarak EGO’nun zihinsel
titreşimlerini bilincin sıradan planının üstüne çıkartmak mümkündür. Bu durum, bir
şeyin üstünde yükselip bizi etkileyen şeyin altımızdan geçmesine izin vermeye
benzer. Bu sayede daha alt nedensellik planının kanunlarına karşı dengeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder