İÇİNDEKİ
DEVİ UYANDIR (Anthony Robbins)
1 KADERİMİN RÜYALARI
- “Tutarlı bir insan, kadere
inanır; kaprisli bir insan, şansa inanır.” (Benjamin Disraeli) (s13)
- Bugün bakıyorum da geçmiş başarısızlıklarım ve
çaresizliklerim aslında bu günkü hayat düzeyimi yaratan anlayışın temelini
atıyormuş. (s14)
- İnsan, en çok istedikleri şeye ulaşabilmesini
sağlayacak bilgilere, stratejilere, felsefelere ve becerilere sahip
olduğumu bilmek harikulade bir duygu. (s15)
- Kontrollü odaklanma, sizi engelliyormuş gibi gözüken
her şeyi yarıp geçen bir laser ışını gibidir. (kontrollü odaklanma; tüm kaynaklarımızı hayatımızın bir tek
alanına odaklamak) (s16)
- Pek çok kişinin hayatta başarısız olmasının nedeni, önemsiz şeylerde ustalaşmak olarak görüyorum. Bence hayatın en önemli derslerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı anlamayı öğrenmektir. (s16)
KALICI DEĞİŞİKLİK NASIL YARATILIR
- Değişikliklerin bir değer taşıyabilmesi
için, kalıcı ve tutarlı olmaları gerekir. (s19)
·
Standartlarını
yükselt (Kendimden beklediklerimi değiştirmek) (S20)
a. Hayatında
artık kabul etmek istemediklerini yaz.
b. Tahammül
edemeyeceğin şeyleri yaz.
c. Ne
olmak istiyorsan yaz.
·
Sınırlayıcı
inançlarını değiştir (s20)
Yeni standartlara ulaşmadan
önce, içimizde onlara ulaşabileceğimiz ve kesin olarak ulaşacağımız konusunda
bir güven duygusu geliştirmek gerekir.
·
Stratejini
değiştir (s21)
a. Stratejilerin
en iyisi, kendinize bir rol modeli bulmaktır. İstediğiniz sonuçları şimdiden
elde etmiş birilerini bulup, onlardan bilgi edinmektir.
b. Rol
modelin;
i. Neler
yaptığını
ii. Kilit
inançlarının neler olduğunu
iii. Nasıl
düşündüklerini öğrenin. Size zaman kazandırır.
- Hayatta ne yapacağını pek çok insan bilir, ama bildiğini yapan insanların sayısı çok azdır. (s22)
- Hayatınızın kalitesinde kalıcı
iyileşmeler yaratmak için;
- Duygusal
hâkimiyet
Yaptığımız her şey,
kendimizi nasıl hissettiğimiz konusunda değişiklik yaratmak içindir. Çoğumuz
kendimizi, kontrol edemeyeceğimiz dış olayların insafına bırakırız.
Duygularımızın kontrolünü elimize almalıyız. Duygular, bizim kontrolümüzde olan
şeylerdir. (s23)
- Fiziksel
hâkimiyet
Fiziksel sağlığımızı kontrol
altına almalıyız. Yalnız iyi görünmekle kalmayıp aynı zamanda kendinizi
gerçekten iyi hissetmenize, hayatınızın kontrolünü kendi elinizde hissetmenize,
çevreye canlılık yansıtan ve kendi sonuçlarınızı elde etmenize izin veren bir
vücuda olmanıza yardımcı olacaktır. (s24)
- İlişkilerde
hâkimiyet
Önce kendinizle sonra
başkalarıyla ilişkilere hâkim olmak çok önemli. Bu konudaki hâkimiyet, size büyümek
ve katkıda bulunmak konusunda sınırsız kaynaklar kazandıracaktır.
- Finansal
hâkimiyet
Parasal baskıları sürekli
hissederiz. Daha çok paranın bu baskıyı hafifleteceğini hayaline kapılırız. Bu
bizim küresel yanılgımızdır. Ne kadar çok paranız varsa baskıyı o kadar çok
hissedersiniz.
Önce hayatınızda kıtlığını
çektiğiniz şeylere neyin sebep olduğunu öğrenmeniz, sonra da servetinizi
kazanacak ve sürekli olarak geliştirecek değer, inanç ve duyguları sürekli
olarak yaşamanız gerekir. (s25)
- Zaman
hâkimiyeti
Zamana hâkim oldunuz mu,
insanların bir yıl içinde yapabileceklerini gözlerinizde ne kadar büyüttüğünü, buna
karşılık on yıl içinde yapabileceklerini nasıl da azımsadıklarını
anlayacaksınız. (s26)
2 KARALAR: GÜCE GİDEN YOL
- “İnsan yaşamak için doğmuştur,
yaşamaya hazırlanmak için değil.” (Boris Pasternak) (s29)
- İnsanların ürettikleri sonuçlar
arasındaki fark, aynı durumlarda başkalarından farklı yaptıkları şeylerde
düğümlenir. Farklı eylemler, farklı sonuçlar getirir. Her eylem harekete
geçirilmiş bir sebeptir. Onun etkisi daha önceki etkilere katılır ve bizi
belli bir yöne doğru iter. Her yön bir nihai hedefe gitmektedir. Ve işte o
bizim kaderimizdir. (s30)
- Hayatınızı biçimlendiren ara sıra
yaptığınız şeyler değil, sürekli olarak yaptığınız şeylerdir. (s30)
- “insan
rastlantıların yarattığı bir şey değildir; rastlantılar insanın yarattığı
şeylerdir.” (Benjamin Disraeli) (s32)
- Kaderimizi koşullar değil, kararlarımız
biçimlendirir. (s32)
- Hayatımda nelere sahip olmak istediğime
değil, kim olduğuma ve nelere sahip olmaya adandığıma karar verdiğimde
hayatım değişti. (s33)
- Bir şeye ilgi duymak, ona adanmak
arasında fark var mı? İlgi duymak zayıf bir duadır. İnançtan yoksundur.
(s34)
- Eğer hayatta neleri kabul edeceğiniz konusunda
bir taban standart koymazsanız, hak ettiğinizin çok aşağısında
davranışlara, tutumlara ve düzeysiz bir hayat kalitesine doğru kaymanın
çok kolay olduğunu görürüz. (s34)
- Standartları koymak ve hayatınızda ne
olursa olsun onlara göre yaşamak zorundasınız. Her şey ters gitse bile,
yine de hayatınızın en yüksek düzeyde yaşama kararına adanmışlığınız
bozulmamalıdır. (s34)
- Çoğu insan, adanmışlık yerine tüm
güçlerini özürler (fırsat çıkmadı, eğitim alma olanağım olmadı vb.)
bulmaya yöneltirler. Bu özürler “İnanç Sistemi” sınırlayıcı olmakla kalmaz,
aynı zamanda yıkıcıdırlar. (s34)
- Karar gücünü kullanmak, size,
hayatınızın her yönünü bir anda değiştirme yolundaki her özrü aşma
kapasitesini getirecektir. (s35)
- “Kendi varlığını bile amacına
feda edebilen insan iradesine karşı hiçbir şey direnemez.” (Benjamin
Disraeli) (s36)
- Hayatınız, yeni, tutarlı ve adanmış bir
karar verdiğiniz anda değişir. (s36)
- Kararlar hem sorunların, hem de
inanılmaz sevinçlerle fırsatların kaynağı olabilmektedir. Görünmezi
görünür kılma sürecinin kıvılcımı, bu güçte yatar. (s37)
- “Önemli olanın nereden başladığınız değil, nereye varmak üzere karar verdiğiniz olduğu konusunda güçlü bir kanıttır.” (Ed Roberts) (s39)
- Nihayi
başarı formülü;
ü Ne
istediğine karar ver
ü Eyleme
geç
ü Nelerin
iyi sonuç verip vermeyeceğini fark et
ü Elde
edeceğine ulaşıncaya kadar yaklaşımını değiştir (s39)
Sonuç üretmeye karar vermek,
olayları harekete geçirir.
- “Tüm inisiyatif ve yaratma
eylemleriyle ilgili bir tek basit gerçek vardır. Kişi kendini gerçekten
adadığı anda, -kader- de harekete geçmektedir. (Johann Wolfgang Von
Goethe) (s39)
- Daha iyi kararlar vermenin yolu, daha
çok kararlar vermektir. (s40)
- Her verdiğiniz karardan bir şeyler
öğrenmeyi unutmayın. (s40)
- Ne kadar sık karar verirseniz,
hayatınızın kontrolünün kendi elinizde olduğunu o kadar iyi anlayacaksınız.
(s41)
- Hayatınızın gidişini değiştirmekte
kullanabileceğiniz bir tek enformasyon parçası bile çok önemlidir. Enformasyon
kullanıldığı zaman güç verir. (s41)
- Kültürümüzdeki ünlü kişilerin pek çoğu
rüyalarına ulaşmışlardır, ama onun zevkini çıkarmanın yolunu henüz
öğrenememişlerdir. Nedeni, kişinin amacına ulaşmasıyla kendi değerlerini
yaşıyor olması arasındaki farklılığı gözden kaçırmalarıdır. (s41)
- Derin bilgi, anladığımız anda uygulamaya geçirip hayatımızın kalitesinde büyük iyileşmeler yaratabileceğimiz basit bir farklılık, strateji, inanç, beceri ya da araçtır. (s42)
- Kaderinizi
kontrol eden üç karar;
1. Nelere
odaklanacağına karar vermek
2. Bir
şeyin sizin için ne anlam taşıdığına karar vermek
3. İstediğiniz
sonuçları yaratmak için ne yapacağınıza karar vermek
- Sizin kendi alanınızda, sizden daha
başarılı biri varsa, bilin ki onlar bu kararları, aynı koşullar
altındayken bile sizden farklı biçimde vermektedirler.
- “İnsanların hayatlarını kendi
çabalarıyla yükseltme yeteneğinden
Daha cesaret verici bir şey
bilmiyorum.” (Henry David Thoreau) (s43)
- Beynimiz kararlar vermemizi mümkün kılan bir iç sistem olarak yapılandırılmıştır. Onu yöneten de de, büyük ölçüde bilinçaltımızdır. Çoğu insan bu sistemi hiçbir zaman bilinçli olarak kurmuş değildir. Sistem yıllar içerisinde, türlü kaynaklar tarafından, hemen hemen kendiliğinden kurulur. (s44)
İç
sistem bölümleri;
1. Kilit
inançlarınız ve bilinç dışı kurallarınız
2. Hayat
değerleriniz
3. Referans
noktalarınız
4. Sürekli
kendinize sorduğunuz sorular
5. Her
an hissettiğiniz duygusal durumlar
Beş unsurdan herhangi birini
değiştirmekle güçlü ve ölçülebilir bir değişiklik yaratabilirsiniz. En önemlisi
de, bu durumda etkilerle değil, nedenlerle savaşıyor olmamızdır. (s45)
- “Cesaretimi kaybetmiyorum, çünkü
vazgeçilen her yanlış girişim, ileri doğru atılmış yeni bir adımdır.”
(Thomas Edison)
- Karar gücünüzü gerçek anlamda kullanma
yolundaki engellerden biri de yanlış kararlar verme korkumuzu yenmektir.
(s45)
- Başarı doğru düşünmenin ürünüdür. Doğru
düşünme tecrübeden gelir. Tecrübeler ise kötü düşünmenin sonuçlarıdır.
(s46)
- Kişisel tecrübe çok önemlidir. Farklı
konularda farklı rol modelleriniz olabilir. Rol modelle sahip olmak,
yıllar sürecek acılardan kurtarabilir, uçurumlara yuvarlanmanızı
engelleyebilirler. (s46)
- Belli bir becerinin ustası olmak ne
kadar zamanımı alır? Cevap siz ne kadar zaman almasını istiyorsunuzdur?
Süre, aldığınız eylem kararı ve öğrenme tecrübesi biriktirme periyotlarına
bağlı olacaktır. (s47)
- Topluluk karşısında konuşma becerisini
çok iyi öğrenmek, çok fazla konuşma yapmaya bağlıdır. Başlangıçta
başarısız sunumlar da olabilir. (s47)
- Hayatta başarısızlık diye bir şey
yoktur. Var olan yalnızca sonuçlardır. (s47)
- “Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız” (Anibal)
- Hayatın
size getirdiği şeyi kullanmak;
ü Başarmak
istediğiniz şey ne?
ü Büyük
çapta eyleme geçmeye istekliyseniz
ü Nelerin
iyi sonuç getirip, nelerin getirmediğine dikkat ediyorsanız
ü İstediğinizi
elde edinceye kadar, hayatın belli anlarda karşınıza çıkardıklarını hemen
kullanarak, yaklaşımınızı değiştirmeyi sürdürüyorsanız
Elde edemeyeceğiniz hiçbir
şey yok demektir. (s48)
- Kişisel hayatımızda karşımıza çıkan
zorlukların çoğu, pes edip rüyalarımızdan vazgeçmemiz, hep kısa dönemli
odaklanmalardan kaynaklanır. Sebat etmemek, zihinsel ve duygusal
durumumuzu yönetememektir. (s51)
- Başarı,
küçük kararlar vermenin sonucudur, bizim başarı dediğimiz hayat
tecrübesini yaratmaktadır. (s51)
- Kendinizi uzun vadeli sonuçlara adamaya karar vermek, kısa dönemli çözümlere heves etmemek, hayatınız boyunca alacağınız kararların en önemlilerindendir. (s52)
- Depresyondan
kurtaran üç karar; (Billy Joel)
ü Neye
odaklanmalı
ü Olup
bitenler ne kadar anlam taşıyor
ü Bizi
sınırlıyor gözüken zorluklara rağmen neler yapmak gerek
Standartları yükseltmek,
onları yeni inançlarla desteklemek, inandığı stratejileri uygulamak gerekir.
(s53)
- Hiçbir mevsim sonsuza kadar sürmez, çünkü hayatın tümü bir ekim, hasat, dinlenme ve yenilenme döngüsüdür. (s53)
KARAR GÜCÜNE KOŞUM VURUN (s54)
- Karar
vermenin gerçek gücünü unutmayın
ü Hayatınızı
değiştirmeye, o yeni kararı verdiğiniz anda başlıyorsunuz.
ü Kararın
gerçek olup olmadığı, yeni eylemlere geçmenizle ölçülebilir.
- Herhangi
bir şeyi başarmanın en zor adımı, adanmak, gerçek bir karar vermektir.
ü En
başarılı insanlar kararlarını çabucak verebilmektedirler, çünkü değer
sistemleri kafalarında nettir ve hayatlarında ne istediklerini bilirler.
ü Karar
verdiğin yerde dur, gerçekleştirmek için eylem yapmadan oradan ayrılma.
- Sık
sık karar verin.
Ne kadar çok karar
verirseniz, karar vermede o kadar başarılı olursunuz.
- Kararlarınızdan
ders alın.
Kötü kararlar da
vereceksiniz. Dövünmeye başlamak yerine, bir şeyler öğrenin. Bunun iyi yanı
neresi? Bundan ne öğrenebilirim?
Kısa dönemli engeli düşünmek
yerine, size zaman kazandıracak, paradan, acıdan tasarruf sağlayacak, başarıya
ulaşmanızı garantileyecek dersleri öğrenin
- Kararlarınıza
bağlı kalın, ama yaklaşımlarınızda esnek olun.
İnsan olarak nasıl biri
olacağınıza karar verdikten sonra bunu yapmanın yollarından birine bağlanıp
kalmayın. Yaklaşımınızda katılaşmayın, esneklik sanatını geliştirin.
- Kararlar
vermekten zevk alın.
Bir anda vereceğiniz
kararın, hayatınızı ebediyen değiştirebileceğini bilin.
- “Hayat ya cesur bir tecrübedir, ya
da hiçbir şey değildir.” (Helen Keller)
- Kaderinizi saptayan şeyin, şartlar
değil, sizin kararlarınızdır.
- Adanmışlık taşıyan bir karar, hayatınızı değiştirecek güçtür. O güç sizde zaten var. Hangi alanda kullanmaya karar verirseniz sizindir. (s57)
3 HATATINIZI BİÇİMLENDİREN GÜÇ
- “insanlar mizahla ihtirasın
egemenliği altında, aralıklı mantık dönemleri halinde yaşarlar.” (Sir Thomas Browne)
- Tüm insanların davranışlarının gerisinde
güdücü güç ACI ve ZEVK; hayatımızın her yönünü
etkiliyor, ilişkilerimizi de, mali konularımızı da, vücudumuzu da,
beynimize de ulaşıyor. Yaptığımız her şeyi acıdan kurtulmak ya da zevke
kavuşmak arzusundan yaparız.
- İnsanlar sık sık, hayatlarında
gerçekleştirmek istedikleri değişikliklerden söz ederler, ama
söylediklerini yapamazlar. Bunun temel nedeni; onlar hep davranışlarını değiştirmeye
çalışmaktadırlar, oysa o bir etkidir. Aslında onun altında yatan sebebe
yönlenmeleri gerekir. (s61)
- Acı (kaybetme, başarısızlık, red cevabı
alma vb) ve zevk güçlerini anlamak ve onları kullanmak, kendiniz ve sevdikleriniz
için istediğiniz değişiklikleri kalıcı biçimde yaratmanızı sağlayacaktır.
(s61)
- Bazen bir şeyi öyle çok erteleriz ki,
birdenbire üzerimizde onu yapmanın baskısını hissedersiniz, yapayım da
bitsin dersiniz. Nedeni? Acıyla zevki bağladığınız
şeyleri değiştirdiniz. Birdenbire, eyleme geçmemek, ertelemekten
daha acılı oldu. (s61)
- “Gereğinden erken acı çeken adam,
gereğinden fazla acı çekmiş olur.” (Seneca) (s61)
- Kaybetme korkusu, kazanma korkusundan
çok daha büyüktür. Çoğu insanın ellerindekini kaybetmemek için gösterdiği
çaba, hayatlarından kendi istediklerini alabilmek için gerekli risklere
girme yolunda gösterdiği çabadan daha fazladır. (s62)
- “Başarının sırrı, acıyla zevkin
sizi kullanmasına izin vermektense, acıyla zevki kendiniz kullanmayı
öğrenmektir. Bunu yaparsanız, hayatınızın kontrolünü elinize alırsınız.
Yapmazsanız, hayat sizi kontrol eder.” (Anthony Robbins) (s62)
- İnsanlar neden acı çekiyor da, yine de
değişmiyor? Çünkü yeterince acı çekmiş olmuyorlar. Yani “duygusal eşiğe” varmamış
oluyorlar. Yeter artık, bir daha asla, bu şimdi değişmek zorunda dediğimiz
an acının dostumuz olduğu
andır.(s62)
- Hayatımızdaki acıyı çıkartıp atmak, yeniden zevki getirmektir. Gururun zevkini, rahatlığın zevkini, özsaygının zevkini, tasarımladığımız gibi yaşamanın zevkini elde etmektir. (s63)
NEYİ ACIYA, NEYİ ZEVKE BAĞLADIĞINIZ
SİZİN KADERİNİZİ BİÇİMLENDİRİR.
- Eğer herhangi bir davranışı ya da
duygusal oluşumu büyük acılarla bağdaştırırsak, ne pahasına olursa olsun o
davranıştan kaçınıyoruz. Bunu kullanarak acı ve zevk gücünü istediğimiz
gibi kullanabilir, hayatımızda neyi istiyorsak değiştirebiliriz. (s68)
- “Eğer bir dış etken sizi üzerse,
duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden
geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.” (Marcus Aurelius) (s70)
- “Erkekler de kadınlar da anlayışlarının
yoluna gitmekten çok, kalplerinin yoluna giderler.” (Lord Chesterfield) (s72)
- Değişikliğin kalıcı olması için, acıyı
eski davranışlarınıza, zevki de yeni davranışlarınıza bağlamak zorundayız.
(s72)
- Biz zihnimizi, vücutlarımızı ve duygularımızı şartlandırabilir, acıyı ve zevki neye istiyorsak ona bağlayabiliriz. Acıyı ve zevki neye bağladığımızı değiştirerek, davranışlarımızı da bir anda değiştirebiliriz. (s73)
KENDİ HAYATINIZLA İLGİLİ SİZİN BİR
PLANINIZ YOKSA, BİR BAŞKASININ VAR
- Reklamcılığı görevi, acıyı neye, zevki
neye bağladığımızı etkilemektir. Heyecanlandırıcı / yatıştırıcı müzikleri,
hızlı / zarif resimleri, parlak /pastel renkleri ve daha birçok unsuru
kullanarak bizi bazı duygusal durumlara sokarlar. Duygularımız doruk
noktaya vardığında kendi ürünlerinin resmini karşımıza getirirler,
arzuladığımız duygularla bağlamaya çalışırlar. (s74)
- Ne zaman çok duygusal bir duruma
girersek, acıyı veya zevki güçlü halde hissedersek, o sıra sürekli
karşımıza çıkan şey, nörolojik olarak bağlanıverir. (s74)
- İnsanlar zevke ulaşmak için
yapacaklarından çoğunu acıdan kaçmak için yaparlar. (s77)
- Olumsuz ilanlar daha çabuk algılanıyor.
(Ailes) Arabayla giderken, güzel manzaraya herkes bakmaz, ama araba
kazasına herkes bakar. (s77)
- Kendi düşüncelerimizi kendimiz
yönlendirmezsek, bizi kendi istedikleri gibi davranmak üzere
şartlandıranların etkisine gireriz. (s77)
- Acıyla zevkin her karar üzerindeki,
dolayısıyla da giriştiğimiz her eylem üzerindeki gücünün farkına
varmaktır. Farkına varma sanatı, acı ve zevkle ilgili fikirlerin,
kelimelerin, resimlerin, seslerin ve duyguların bağlantılarının sürekli
olarak yer almakta olduğunu hissetmektir. (s78)
- “Sonunda acı getirecek zevklerden
kaçınılabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da dayanılabileceğini
düşünüyorum.” (Michel De Montaigne) (s78)
- Bizi güden fiilen acının kendisi değil,
belli bir şeyin sonunda acı getireceğinden korkmamızdır. Ayrıca, bizi
güden fiili zevkin kendisi de değil, belli bir eyleme geçmenin zevk
getireceği yolundaki inancımız, bundan hemen hemen emin olmamızdır. (s78)
- Değerli
bir şeyi istediğimiz zaman, kısa dönemli acıları yarıp, uzun dönemli
zevkleri o yolla elde etmemiz gerekmektedir. (s79)
- “Doğa insanoğlunu iki efendinin yönetimine vermiştir, acı ve zevk… bunlar bizim her yaptığımızı, her söylediğimizi, her düşündüğümüzü yönetirler; onları devirmek için gösterdiğimiz her çaba, ancak durumumuzu daha kesin biçimde onaylamaya yarar. (Jeremy Bentham) (s83)
HAYDİ,
HEMEN BİRKAÇ DEĞİŞİKLİK YAPALIM (s84)
- Yapmanız gerektiğini bildiğiniz ve
ertelediğiniz dört eylemi yazın
- Her bir eylem altına aşağıdaki
soruların cevabını yazın.
- Neden
eyleme geçmedim?
- Geçmişte bu eyleme hangi acıları
bağladım?
- Geçmişte bu olumsuz alışkanlığı
sürdürmekle ne gibi zevkler kazandım? Yaz
- Şimdi değişmenin size nelere mal
olacağını yazın. (önümüzdeki 2-5 yılda) Dürüst olun, duygularınızı da
yazın.
- Duygusal maliyet
- Özsaygı bakımından maliyet
- Fiziksel enerji düzeyiniz
açısından maliyet
- Sevdikleriniz ve ilişkileriniz
açısından maliyet
- Bu eylemi şimdi gerçekleştirmenin getireceği bütün zevkleri yazın. Bu liste sizi duygusal olarak güdecek güçte ve heyecan verici olsun. Örnek: Fiziksel canlılık ve özgüven sağlayacağım, Hayatın kontrolünü elimde tutma duygusu sağlayacağım vb.)
4 İNANÇ SİSTEMLERİ: YARATMA
GÜCÜ VE YIKMA GÜCÜ
- “Tüm düşündüklerinizin altında,
inandıklarınız yatar; ruhumuzun son kat peçesi gibi.” (Antonio Machado)
- Bizi biçimlendiren, hayatımızdaki
olaylar değil, o olayların ne anlama geldiğine inandığımızdır. (s87)
- Bugün kim olduğumuzu ve yarın kim
olacağımızı biçimlendiren olaylara verdiğimiz anlamdır.
- Neşeli bir ömürle, acılar ve
mutsuzluklarla dolu bir ömür arasındaki farkı yaratan, bizim
inançlarımızdır.
- Hayatımızda herhangi bir şey olduğunda
beynimiz iki şey sorar
ü Acı
mı? Zevk mi?
ü Ben
acıdan kaçmak ya da zevke ulaşmak için ne yapmalıyım?
Sorunun cevapları inançlarımıza
bağlıdır. İnançlarımızda neyin acıya neyin zevke bağlanacağına ilişkin öğrenmiş
olduğumuz genellemeler tarafından güdümlenir. Tecrübelerimiz emin
olma duygusu verecek kadar referans biriktirmiştir. (s89)
İnançların kötü yanı, ileride
kendinizin kim olduğu ve yapabilecekleriniz konusunda karar verirken
sınırlayıcı olmasıdır. (s90)
- İnançların zorluğu, çoğunlukla;
ü Neye
inanacağımıza bilinçli karar veremeyiz.
ü Geçmiş
deneyimlerin yanlış yorumuna dayalıdır.
ü Bir
inancı benimseyince, onun yalnızca bir yorum olduğunu unutuveririz.
Davranışlarımızda uzun ve
kalıcı değişiklikler yaratmak için inançlarımızı değiştirmek gerekir. (s90)
- GLOBAL inançlar;
İnançların yaratıcı ve yıkıcı gücü vardır. İnançlar duygularımızı,
eylemlerimizi ve vücudumuzu değiştirebilen güçlerdir.
ü İnsanların kendi hayatlarındaki acı
deneyimlerinden anlam çıkartabilme yeteneği yaratıcı ve yıkıcı güç yaratır.
Örnek:
Benim ırzıma geçildi, ama bir daha kimseye zarar gelmeyecek. (s90)
ü Çok kişilikli
insanların, farklı bir kişiye dönüştüklerine olan inançlarının gücü, sinir
sitemlerine kesin bir emir vermelerine yol açıyor, vücutlarının biyokimyasında
inanılmaz değişiklikler yaratıyor. Vücutları biçim değiştiriyor, bir anda yeni
kimlik yansıtmaya başlıyor, göz rengi değişebiliyor, vücutlarında bir takım iz
ve işaretler silinip tekrar belirebiliyor. (s91)
ü İlacın
yararı yalnız kendi kimyasal özelliklerinin doğrudan sonucu olmayıp, hastanın o
ilacı yararına ve etkinliğine inancının da doğrudan sonucudur. (s92)
ü İnançlar
bizi ya eyleme geçme kararına iterler, ya da dürtülerimizi zayıflatır,
öldürürler. (s92)
- İnançlarımızı bir kere kabul ettiğimiz zaman, bunlar sinir sistemimize tartışılmaz emirler biçiminde iletilir, bugünkü ve gelecekteki olanaklarımızı genişletme ya da yok etme gücüne sahip olurlar. (s93)
İNANÇ NEDİR?
- İnançlar,
bir şey konusunda emin olma duygusudur.
- Hepimizin içinde hemen hemen her şeyin
cevabı vardır. Ya da başkaları kanalıyla elde edebileceğimiz cevaplara
ulaşma olanağımız vardır. Genellikle inançsız oluşumuz, emin olmayışımız,
bu kapasitemizi kullanamamamıza yol açar. Düşündüğümüz, ama aslında pek
inanmadığımız pek çok fikir vardır. (s94)
- Bir fikri inanca nasıl çeviririz?
ü Deneyimlerimiz
ya da başkalarının söylediklerinin tek başına bir anlamı yoktur. Ama onları
kendi fikrimizin altına sıraladığımız zaman anlam kazanırlar, fikri
sağlamlaştırır ve ona inanmaya başlamamıza yol açar. O zaman o fikir konusunda
emin oluruz, o artık fikir değil inanç olmuştur. (s95)
Örnek: Fikir; Seksi’yim
Sağlamlaştıranlar; Her gün
jimnastik yaparım, Blucin bana yakışıyor, Kullandığım araba harika, sevgilim
seksi olduğumu söylüyor.
ü Bazen
referanslarımızı hayal gücümüze dayanarak oluştururuz. En sağlam ve en kalın
ayaklar, çok duygu içeren kişisel deneyimlerdir.
ü Ne
kadar çok referans varsa, inancınız da o kadar güçlü olacaktır. Referans
ayakları sınırsızdır. (s96)
ü Referanslarımız
nerden gelirse gelsin onları gerçekmiş gibi kabul etmemiz ve bir daha
sorgulamamamız kötü yanı. (s97)
ü Yeterli
duygusal yoğunluk ve tekrarlarla, sinir sistemimiz bir şeyi gerçek olarak
algılar. (O şey henüz olmamışsa bile) (s97)
ü İnsanlar
kendilerinin kim olduğu ve neler yapabilecekleri konusunda sınırlayıcı
inançları pek sık geliştirirler. Geçmişte başarılı olmadıkları için gelecekte
de başarılı olamayacaklarına inanırlar. Sonuç olarak duyacakları acının
korkusuyla, sürekli olarak “gerçekçi” davranmaya odaklanırlar. Büyük liderlerin
“gerçekçi” olduğuna pek seyrek rastlanır.
ü Bir
insan için gerçekçi olan şey, bir başka insan için gerçekçi olan şeyden çok
farklıdır. (s99)
ü Birçok
kişinin başarıya ulaşamaması, geçmişteki başarı referanslarının az sayıda
olmasındandır.
ü Bütün
büyük liderler, hayatın herhangi bir alanında başarı göstermiş bütün insanlar,
kafalarındaki vizyonu sürekli olarak izlemenin değerini bilirler. (s100)
ü Hayatınızın
biçimlenmesine her şeyden çok etki yapacak olan, karşımıza çıkan muhalefetle ve
zorlukla başa çıkma biçimimizdir. (s100)
ü Bazı
kimseler, neyi denerlerse nasılsa başarısız olacaklarını hissetmeye başlarlar.
Bu inançlar kişilik gücümüzü elimizden alır, eyleme geçmemize engel olur.
Psikolojide bu duruma “öğrenilmiş çaresizlik” denir. (s101)
ü Bizi
karamsarlığa ve çaresizliğe sürükleyen inançlar
1.
Kalıcılık
Başarılı insanlar sorunları
kalıcı görmezler. Sebat eden insanlar “Bu da geçer” sözüne inanır, sebat edince
bir yolun bulunabileceğine inanmak şarttır.
2.
Kapsamlılık
Kazananlarla, kaybedenler
arasındaki fark sorunlarının kapsamlığıyla ilgili görüşleridir. İyimser biri
hiçbir zaman sorunu kapsamlı görmez. Tek bir sorunun hayatını kontrol ettiğine
inanmaz. Karamsar “öğrenilmiş çaresizliği” seçer. (s102)
3.
Kişisel
Bir başarısızlığı,
yaklaşımınızı değiştirmek için bir dürtü olarak görmüyor da, kendimizle ilgili
bir problem olarak görüyorsak, kişisel bir kusurumuz sayıyorsak, bu baskı
altında eziliriz. Duygusal olarak ölmeye başlarız. Bir şeye inandığınız sürece
beynimiz otomatik pilotta çalışır, çevreden gelen girdileri süzer, o inancı
destekleyecek referanslar arar. Çözüm, sorunları kişisel kusur saymaktan uzak
durmaktır. Dövünmenin yararı yoktur. (s103)
BİR İNANÇ NASIL DEĞİŞTİRİLİR
ü Bütün
kişisel hamleler, inançlarda bir değişiklikle başlar. Bunun en etkili yolu
beynimizi harekete geçirip eski inanca çok büyük acılar bağlamaktır. Ne
yaparsak ya acıdan kaçmak ya da zevke kavuşmak için yaparız. (s104)
1. Eğer
bir şeye yeterince acı bağlarsak mutlaka değişiriz.
2. Zihninizde
kuşkular yaratın. Yıllar önce canla başla savunduğunuz bazı inançların bugün
sizi utandırdığını kabullenebilirsiniz.
ü Yeni
deneyimlerin değişiklik yaratması, ancak inançlarımızı sorgulamamıza yol
açarlarsa mümkündür. (s105)
ü İnançlarımız
farklı düzeylerde duygusal yoğunluk ve emin olma durumu getirirler.
ü İnançlar;
1. Görüşler,
oldukça emin olduğumuz şeylerdir. Ama geçici olarak eminizdir, kolay
değişebilir (ön düşünce)
2. İnançlar,
geniş alana yayılmış referanslar topladığımız zaman oluşur. Bu referanslar emin
olma duygusu verir. Yeni girdilere kapı açtığımızda eski referanslara karşı
kuşku başlar, yeni inanca yol açılır. Sahip olduğumuz bir mal gibidir.
(Düşünce) (s108-109)
3. İman,
inancı da aşar. Nedeni, kişinin o fikre bağladığı yoğun duygu yüküdür. İman
getirmiş kişi, sorgulamaya tümüyle dirençlidir. Bir an için bile sorgulatmaz. İnanca
göre daha değerli bir mal gibidir.
·
Kötü yanı; İmanın tetiğini genellikle çok önemli
duygusal olaylar çeker. İmana bağlı kalmak, kişinin varlığını sürdürmesi için
şart olmaktadır. Tehlikeli olabilir. Örnek: “Yıllardır hayatım neleri temsil
etmişse, hepsini feda etmiş olurum.”
·
İyi Yanı; İçimizde uyandırdığı ilham bizi çok
güçlü kılar. Eyleme geçmeye mecbur eder. Dileği ve arzuyu gerçekleştirme peşine
düşer. Beceri yaratmak için yapabileceğiniz en iyi şey, inancı iman düzeyine
çıkarmaktır. (s109)
İMAN
YARATMANIN YOLU Nedir?
1.
Temel
inançla başlayın.
Örnek; Et yemeyeceğim
2.
Yeni
ve güçlü referanslar ekleyerek inancınızı güçlendirin
Temel inancı güçlendirmek
için vejetaryenlerle konuşun, sağlıklarına ve hayatlarına etkisini öğrenin.
Hayvansal proteinleri psikolojik etkilerini araştırın. Mümkün olduğunca çok
referans geliştirin
3.
Tetiği
çekecek bir olay bulun, ya da kendiniz yaratın.
Yapmazsam ne olur? Bana neye
mal olur? Diye sorun.
4.
Eyleme
geçin.
Giriştiğiniz her eylem
adanmışlığınızı güçlendirir, duygusal yoğunluğu arttırtır, imanınızı güçlü
kılar.
ü İnsanlar
çoğunlukla bir şeye başka herkes de inandığı için inanırlar. Buna psikolojide
SOSYAL KANIT denmektedir. Sosyal kanıt her zaman doğru değildir. Sosyal kanıtı
kullanmak, hayatınızı büyük ölçüde sınırlayacak bir şeydir.
ü İnsanları
kullandığı en güçlü sosyal kanıtlardan biri, enformasyonu “uzmanlardan”
almaktır. Uzmanlara körü körüne güvenmek akıl karı değildir.
ü Hayatınızı
genişletmenin, zenginleştirmenin yolu, şimdiden başarılı olmuş insanların
hayatlarını model olarak almaktır.
ü Sizce
sizi farklı kılan nedir? Sizi başkalarından ayıran inançlarınız nelerdir?
Birtakım kadın ve erkekleri
bulup onları başarıya götüren inançlarını, değerlerini ve stratejilerini
öğrenmeye çalışın.
ü Tüm
gerçekler üç adımda gelişir.
1. Alay
edilir
2. Şiddetle
karşı çıkılır
3. Zaten
belli olan bir şey, denir kabul edilir.
ü Japonların kaliteye adanması da Amerikan
ihracatının, Dr. W. Edwards Deming’in Japonya’ya gitmesinin ürünüdür. 1950
yılında Japon sanayi tabanının kalitesizliği nedeniyle Japon Bilim Adamları ve
Mühendisler Birliğinin isteği üzerine Deming, total-kalite-kontrolü eğitimine
başlamış, Japonlara ondört ilke ve bir çekirdek inanç öğretmiştir. Çekirdek
inanç, çalışmalarının kalitesini yükseltme yolunda her gün uygulanacak ve
hiçbir zaman bitmeyecek bir danışmanlık, onlara dünya pazarlarına hakim olma
gücünü getirecektir. Kalitenin yalnızca bazı standartları tutturmak olmadığını,
onun yaşayan, soluk alıp veren bir süreç olduğunu, sonu gelmez bir iyileştirme
demek olduğunu öğretmiştir. Bugün Deming’ e “Japon mucizesinin babası” diye
saygı gösterilir.
ü Neden
kendini şartnamenin yukarısında kalite standartlarına bağlı hissetmişti?
Kaliteli mal yaparlarsa, yalnız memnun müşteriler değil, sadık müşteriler
kazanacaklarını öngörmüşlerdi. Daha fazla para ödemeye razı müşteriler.
ü Geleneksel
şirket inancı, kara ulaşmak için maliyetlerin düşürülmesini ve gelirlerin
artırılmasını öğütler.
ü Genellikle
şirketleri mahveden insanlara alkış tutarız, çünkü bu insanlar kısa dönemde iyi
sonuçlar getirirler. Bazen sebebi değiştirmeksizin sorunun belirtilerini
gidermeye çalışırız.
ü Hayatta
benimsediğimiz inançlar bütün kararlarımızı, dolayısıyla de geleceğimizi
etkiliyor. Başarılı ve mutlu olmak için hayatımızın kalitesini sürekli
iyileştirmek, sürekli büyümek ve genişlemek gerektiğidir.
ü Kaizen,
yavaş yavaş, adım adım iyileşme ilkesine dayalıdır. Küçük ve basit
iyileştirmeleri ilgilendirir. Japonlar, her gün yapılan ufacık düzeltmelerin,
kolay hayal edilemeyecek düzeyde bir bileşik etki yaratmaya başlayacağını çok
iyi anlıyorlar.
ü Hayattaki
en gerçek güvenlik duygusu, her gün kendinizi bir yönde iyileştirdiğinizi
bilmekten, kim olduğunuzun kalibresini yükselttiğinizi, şirketiniz için,
dostlarınız ve aileniz için değerli olduğunuzu bilmekten gelir. (s120)
ü Küçük
iyileştirmeler inanılır şeylerdir, dolayısıyla de başarılabilir şeylerdir.
ü Felsefenin
gerek değeri, herkesin bunun yapılabilir bir şey olduğuna inanmasında
yatıyordu.
ü Yüreğinde
ne düşünüyorsa, kişi odur.
ü Sizi
güçlendiren y ada güçsüzleştiren tüm inançlarınızı, aklınıza geldiği gibi,
liste halinde yazın. Bu
liste, önemi yokmuş gibi gözüken küçük inançlardan, büyük fark yaratan
global inançlara kadar hepsini kapsamalıdır.
ü Güçsüzleştiren
inançların altındaki emin olma ayaklarını birer tekmede fırlatıp atmak için
kendinize şu aşağıdaki soruları sorun; (s127)
1. Bu
inanç neden gülünç ya da saçma
2. Bu
inancı öğrendiğim insan, bu alanda model olarak alınmaya değer miydi?
3. Bu
inançtan kurtulmazsam, sonunda bana duygusal
olarak nelere mal olur?
4. Bu
inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ilişkilerim
olarak nelere mal olur?
5. Bu
inançtan kurtulmazsam, sonunda bana fiziksel
açıdan nelere mal olur?
6. Bu
inançtan kurtulmazsam, sonunda bana parasal
açıdan nelere mal olur?
7. Bu
inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ailem
ve sevdiklerim açısından nelere mal olur?
ü Hayatınızda
istediğiniz sonuçları elde edemiyorsanız, kendinize şu soruyu sormanızı
öneririm; “Bu noktada başarılı olmak için neye ne ye inanmam gerekirdi?” Ya da
“Bu alanda şu anda başarı gösteren kimler var, nelerin mümkün olduğu konusunda onların
benden farklı inançları neler?
ü Acı
çekiyorsanız, kendinizi zorluklarla yüz yüze, çaresiz ve öfkeli
hissediyorsanız, kendinize şunu sormak isteyebilirsiniz. “Böyle hissetmek için
neye inanıyor olmam gerek?
ü Hayatta
hiçbir şeyin, sizin verdiğiniz anlamda başka bir anlamı yoktur.
ü Liderler
güçlendirici inançlarla yaşayan, diğer insanlara da, kendilerini sınırlayan
inançları değiştirip tam kapasitelerine ulaşmayı öğreten kişilerdir. (s129)
ü İçimizde
uyandırılması gereken bir güç olduğundan kaderimizi biçimlendirecek bilinçli
kararlar verme kapasitemizle başlıyor.
DEĞİŞİKLİK BİR ANDA OLUR MU? (s132)
ü İnsanların
çoğu neden değişikliğin neden değişikliğin çok uzun süreceğini sanır?
ü Defalarca
uğraşmış, başaramamış olmalarıdır.
1. Çoğumuzun
nasıl değişeceğimizi bilmeyişimizdir.
2. Kültürümüzde
birtakım inançların bulunması, bunların kendi içimizdeki gücü kullanmamızı
engellemesi
ü Tedavi
ettiğim kişiler, karşılarına dayanamayacakları bir zorluk çıktığı anda eski
alışkanlıklarına dönebilirlerdi, çünkü değişiklikten kendilerini değil, beni
sorumlu tutuyorlardı. İşler iyi gitmezse, suçu başkalarının üzerine
atıyorlardı. Kendi kişisel sorumlulukları yoktu.
ü Uzun
dönemli değişiklik yaratmayı başaracaksan; Değişikliği bir kere yaratınca,
derhal takviye etmemiz gerekir. Ondan sonra da sinir sistemimizi şartlandırıp,
bir tek kere değil, sürekli başarmayı öğrenmek zorundayız. (s139)
ü Kendimizi
başarıya, sevgiye, korkularımızdan kurtulmaya şartlandırmamız gerekir.
ü NAC (nöro Asosiyatif
şartlanma), sinir sisteminizi adım adım şartlandırarak, yönelmek istediğiniz
şeyleri zevkle, kaçınmak istediğiniz şeyleri acıyla bağlayıp, ulaşmak demektir.
ü Hiçbir
şey değişmez; biz değişiriz. (Henry David Thoreau)
ü Herkesin
hayatında kesinlikle isteyeceği iki değişiklik nedir?
1. Her
konuda ne hissettiğinizi
2. Davranışlarımızı
değiştirmek
ü Uzun
dönemli değişiklik yaratmak istiyorsak sahip olmamız gereken inanç kendi
değişimimizden, hiç kimsenin değil, kendimizin sorumlu olduğudur. (s142)
ü Değişiklik
yaratacak birinin, sorumlulukla ilgili üç inanca sahip bulunması gerekir;
1. Bir
şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmamız gerekir
2. Bir
şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmakla kalmayıp, onu bizim değiştirmek
zorunda olduğumuza da inanmalıyız.
3. “Ben
bunu değiştirebiliri.” Diye bir inanç gerekir.
ü Sinir
sistemimizde o tecrübeye bağladığımız duyguları değiştirmedikçe, hiçbir şey
değişmez.
BEYNİMİZİN GÜCÜ
ü Nöronlar
olmasa, sinir sistemimiz duyularımızdan gelen enformasyonu yorumlayamaz, beyne
iletemez, ne yapacağı konusunda beyin emirlerini de uygulayamazdı. Nöronlar her
biri, bir milyon bit enformasyondur.
ü Nöronlar
bağımsız çalışır, aynı zamanda 100.000 millik şaşılası bir sinir lifleri
şebekesi aracılığıyla birbirleriyle de iletişimde bulunurlar.
NÖRO-BİLİM: KALICI DEĞİŞİKLİĞE BİLETİNİZ
ü Nöronlar,
sürekli olarak elektrokimyasal mesajları nörol yollarla yollarlar.
ü Davranışı
her tekrarlayışımızda, o bağ güçlenmektedir. İşte o zaman, o duyguları sürekli
olarak hissetmeye, o davranışları sürekli olarak yapmaya kendimizi mecbur
hissederiz. (s147)
ü İyi
bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır. (Rene Descartes)
ü Ne
zaman önemli miktarda acı ya da zevk hissetseniz, beyniniz hemen bunun nedenini
arar. Bunun için aşağıdaki üç kriteri kullanır. (s149)
1. Beynimiz
tek ve benzersiz gözüken bir şeyi arar. (FARKLILIK)
Sık rastlanmayan, ya da o andaki duruma uymayan bir şey arar.
2. Beynimiz
o anda yer almakta olan bir şey arar. (NEDEN) Psikolojide
“Yakın Geçmiş Kuralı” denmektedir. Olan şeyin, bu acı ya da zevke yol açmış
olabileceğini düşünmek
3. Beynimiz
süreklilik arar. (SÜREKLİLİK) Siz ne zaman bu
acıyı ve zevki hissetseniz o olay da hep oluyorsa, o zaman beynimizin o olayı
sebep olarak seçeceğinden emin olabilirsiniz.
Biz bağları, karar
sürecimizi bilincimiz dışında etkileye başlamadan önce denetleyip
değerlendirmeliyiz. Yanlış sebebi seçtiğimizde çözümlere giden yolu kendimiz
kesmiş oluruz.
BİR ÖZ-SABOTAJ KAYNAĞI
ü Kendinizi
bir şey başarmak üzereymiş gibi görürseniz, sonra da o işi mahvederseniz,
genellikle bunun suçlusu, karma nöro-asosiyasyonlardır. Hem acıyı, hem de zevki
aynı olaya bağlamaktır. Buna iyi örnek PARA’dır.
Acı Zevk
Elde etmek için çok çalışmak Özgürlük
Açgözlülük Güvence
Vergiler artar Aileme
yardım edebilirim
Maneviyattan uzaklaşma Katkılar/fark yaratma
Dürtü gücümü kaybederim Hayatımın kontrolü
ü Ne
yapacağınıza karar verirken eğer beyninizde, neyin acıya, neyin zevke eşit olduğuna
dair kesin bir sinyal yoksa aşırı çalışma yüzünden karmaşa olur. Beynimize
karışık mesajlar verdiğimizde, karmaşık sonuçlar alırsınız. Önemli olan
mesajların sayısı değil taşıdığı ağırlık önemlidir.
ü Parayla
ilgili olumsuzdan çok olumlu asosiyasyonlarınız vardır, ama olumsuzlardan bir
tanesi çok fazla yoğunsa, o zaman o sahte nöro-asosiyasyon, finansal başarıya
ulaşma yeteneğinizi silebilir.
ACI-ACI ENGELİ
ü Öyle
bir noktaya geldiniz ki her durumda acı çekeceksiniz, en az acı vereceğini
düşündüğümüz alternatifi seçeriz. Bazı kimseler bu acının oları tümüyle alt
etmesine izin verir, öğrenilmiş çaresizlik durumuna girerler.
ü Sini
sistemimizde neyi acıya, neyi zevke bağladığınızı değiştirmedikçe, hiçbir
değişiklik kalıcı olmaz.
6 HAYATINIZDAKİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRMENİN
YOLU: NÖRO-ASOSİYATİF ŞARTLANMA BİLİMİ
ADIM-1
ü Biz
hayatta neye odaklanırsak onu elde ederiz.
ü Değişiklik
yaratmanın ilk adımı neyi istediğinize karar vermektir ki, belli bir şeye doğru
ilerleyebilesiniz.
ü İstediğimiz
şeye sahip olmamızı neyin engellediğini bilmemiz gerekir. “Değişirsem acı
çekerim” değişimin getireceği bilinmeyenlerden de korkuyor da
olabiliriz. (s155)
ADIM-2
ü Kaldıraç
kullanın: Şimdi değişmemeye büyük acıları, şimdi değişmeye büyük zevkleri
bağlayın.
ü Değişiklik,
yetenek sorunu değildir, motivasyon sorunudur.
ü Hemen
hemen herkesin “acı eşiği” vardır. Acı eşiği, çok fazla acı çekmek, bu nedenle hemen
değişmeniz gerektiğini anlamaktır.
ü Acı
çekiyor idiyseniz, neden çekip çıkmadınız? Mutsuz olmanıza rağmen, bilinmeyene
duyduğunuz korkunun daha güçlü bir motivasyon gücü olduğunu hissettiniz. Bu tür
düşünceler insanın değişiklik yaratmasını engeller. Sonunda bir gün gelir, o
ulumsuzluğun acısı, bilinmeyene duyduğunuz korkudan daha baskın çıkar (s157)
ü Kaldıraç
Nedir? Hemen her değişiklik için şarttır.
ü “Niçin’i
yeterince güçlü olan, mutlaka nasıl’a dayanır. (Nietzche)
ü Her
değişikliğin %20 si, nasıl’ı bilmekle ilgilidir. Ama geri kalan %80’ i de
niçin’le ilgilidir.
ü Kendinize
yaratabileceğiniz en büyük kaldıraç, dıştan değil, içten gelen acıdır.
ü Kendi
gözümüzde kendimizi nasıl görüyorsak, o görüntüye uymadığımız zaman,
davranışlarımız standartlarımızla, kendimize verdiğimiz kimlikle uyumlu
olmadığı zaman, hareketlerimizle kimliğimiz arasındaki uçurum bizi değişiklik
yapmaya iter. İnsanın standartlarıyla davranışları arasındaki tutarsızlığa
işaret etmekle yaratılan kaldıraç inanılmaz ölçüde etkili olabilir. (s159)
ü İnsan
kişiliğinin en kuvvetli güçlerinden biri, kendi kimliğimizin tutarlılığını
korumaktır.
ü Eğer
birine yardım etmek istiyorsanız, tutarsız olduklarını göstermekle değil,
kendilerinin görmesini sağlayacak soruları sormaktır.
ü Halinden
memnun olmak durağanlığı getirir.
ü Gerçek
bir kaldıraç bulabilmek için kendinize acı yaratan sorular sorun.
o
Değişmezsem bana bunun maliyeti, ne olur?
o
Hayatta nelerden yoksun kalacağım?
o
Bana zihnen, duygusal, fiziksel, finansal ve
ruhsal olarak nelere mal oluyor?
ü Zevk-asosiyasyonlu
soruları kullanarak değişime olumlu duyguları bağlamaktır. Değişirsem;
o
Kendimi nasıl hissedeceğim?
o
Hayatıma ne gibi canlılık getirecek?
o
Daha başka neler başarabilirim?
o
Ailem ve dostlarım neler hissedecek?
o
Ben ne kadar mutlu olacağım?
o
…….ve diğerleri
ADIM-3
ü Asıl
zorluk, çoğu insanın yeni bir sonuç istemelerine rağmen, eskisi gibi hareket
etmeye devam etmesidir. Yapmanız gereken, nöral yollarınızı yeniden düzenlemek,
sizi korku ve çaresizliklere götürecekleri yerde arzuladığınız yöne
götürmelerini sağlamaktır.
ü İnsanın
sınırlayıcı bir davranış ya da duygu paternini kesintiye uğratmak da, o insanın
hayatını tümüyle değiştirebilir, çünkü bu iş bir yandan da kaldıraç oluşturur.
(s162)
ü Bazen
insanlar değişmeyi, o alışkanlık ya da duygu paterni kendilerine acı verdiği
için isterler. Ama o değiştirmek istedikleri şeyden bazı yararları da vardır.
Örnek: çikolata alışkanlığından kurtulmak isteyen tiryaki, çikolata yemeği
kesme isteğine rağmen, bu alışkanlığı sürdürmekten bir hayli “İkici Kazanç” elde ettiğini
göstermekteydi.
ü İkincil
kazancı olan insanın değişme konusundaki duyguları karmaşıktır. Değişmek
istiyoruz, derler, ama bilinçaltında, eski davranışı sürdürmenin onlara, başka
türlü elde edemeyecekleri bir şeyler sağladığına inanırlar. (s163)
ü İşin
içine ikincil kazanç karıştı mı, kaldıracın daha güçlendirilmesi gerekir.
ü İnsanın
vücuduna acı verebilirseniz, bu inkâr edilemeyecek bir kaldıraçtır. Acıdan
kurtulup zevke ulaşmak için yapmayacakları yoktur.
ü Paterni
kırma yaklaşımınız ne kadar radikalse, etkinliği de o kadar fazla olacaktır.
Patern kesmenin kilit farklılıklarından biri tam o paternin tekrarlanmakta
olduğu bir anda yapma ghereğidir.
DUYGU VE EYLEMLE İLGİLİ
SINIRLAYICI PATERNLERİ KESMENİN YOLU
ü Patern
kesmenin basit yolu anılarımıza bağladığımız duyguları karıştırmaktır. (s167)
ü Kaldıracınız
yeterli, güçsüzleştirici duyguları bir daha su yüzüne çıkamayacak hale getirin;
1. Sizi
rahatsız eden durumu zihninizde görün
2. Aynı
tecrübeyi alıp bir karikatür haline getirin. Filmi sondan başa doğru
seyredin.Sırıtma ifadesiyle oturun. Bunu en az bir düzine gibi yapın.
3. Şimdi
sizi rahatsız etmiş olan durumu düşünün, şu anda nasıl bir duygu verdiğine
bakın.
Duygularınızın hepsi,
zihninizde odaklandığımız resimlere ve onlara bağladığımız seslerle duygulara
dayalıdır. Patern kırmanın bir yolu da o
şeyi yapmayı kesmektir.
ADIM-4
Yeni ve Güçlendirici Bir Alternatif
Yaratın.
ü Nörolojik
paternlerinizin hepsi, sizin acıdan kurtulup zevke ulaşmanız için
tasarlanmışlardır.
ü İstenmeyen
davranışlarınıza ilişkin acılardan nasıl kurtulup da zevke ulaşabileceğinizi
bulamıyorsanız,
aradığınız cevapları, bu işi daha önce yapmış kişileri taklit ederek
bulabilirsiniz.
ü Eski
paterni yeterli biçimde kırarsak, beynimiz otomatik olarak onun yerine koyacak
bir şey arar ve bize istediğimiz duyguları verir. (s171)
ü Dış
baskıların kalıcı etki getirdiğine pek az rastlanır.
ü Bırakmayı
gerçekten isteyenlerde yeniden eski alışkanlığa dönmeyi getiren neden,
genellikle önemli miktarda strestir.
ü Bir
başka yol alışkanlıkların yerine yeni bir alternatif koyanlardır.
ADIM-5
Yeni Paterni Yerleşinceye kadar
Şatlandırın
ü Şartlanma
yarattığınız değişikliğin sürekli olmasını ve uzun vadeli olmasını sağlar.
ü Yeni
ve güçlendirici alternatifi tekrar tekrar, çok büyük duygusal yoğunlukla prova
ederseniz, kendinize bir yol oluşturursunuz. (s173)
ü Yeterince
tekrarlarla ve duygusal yoğunlukla, istediğiniz davranışı kendinize
şartlayabileceğimizi çok iyi anlamanız gerekir.
ü Kendinize
bir dizi kısa dönemli amaçlar koyun. Her birine ulaştıkça, hemen kendinizi ödüllendirin.
ü “Eğitimin
yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey, onun ulaşamayacağı yerde değildir.
Kötü ahlakı iyiye çevirir; kötü ilkeleri yok edip iyilerini yaratır; insanı
melek düzeyine yükseltir. (Mark Twain)
TAKVİYE KANUNU
ü Sürekli
olarak takviye edilen her duygu ya da davranış paterni, otomatik ve şartlanmış
bir duygu haline gelir. Takviye etmediğimiz şeyler zamanla yok olur.
ü Takviye
bir davranışa hemen olur olmaz cevap vermektir, ceza ve ödül ise çok sonra da
gelebilir.
HER ŞEYİN BAŞI ZAMANLAMA
ü Uygun
zamanlama, etkin şartlanma için esastır.
ü Beynimizi
etkin şeyler yapmaya akıl yoluyla değil, nörolojik olarak eğitmeliyiz. (s176)
ü Tam
istediğiniz şeyi yaptığı anda, ona acı veriyorsunuz. Acıyı sizi aramasına
bağlayacak, gelecekte bundan daha da çok kaçacak. Arasa da aramasa da acı
gelecek bu olumsuz takvite paterni ilişkileri bitirir.
ü Birinin
siz gerçekten aramasını istiyorsanız, aradıkları zaman sevinçle cevap
vermelisiniz. Çok özlediğinizi, çok sevdiğinizi, mutlu olduğunuzu söylerseniz
yine arama eğilimi artar. (s177)
ü Çoğu
şirketin elemanlarını olumsuz takviyeyle motive etmeyi ilk strateji olarak
benimsediklerini gördüm. Korku ve cezayı kullanıyorlardı.
ü İnsanlar
korku içinde yaşamaya ancak bir süre katlanır, sonunda baş kaldırır.
ü Şirketlerin
önemli stratejisi parasal özendiriciler, Mükemmel fikirdir, çok makbule geçer,
ama etkinlik açısından sınırlıdır.
ü Azalan
kazançlar kanunu, ne özendirici verirseniz verin, daha yüksek kalitede iş elde
edemez olusunuz.
ü Elemanlar
parasal ödül için çalışmaya başlar, onu alamayınca mutsuz olurlar, şirket de
parasal taleplerle başa çıkamaz olur.
ü En
güçlü motivasyon yolu kişisel gelişme yöntemi. Kişi olarak büyümesine ve gelişmesine
yardım ettiğiniz zaman, hayata ve işlerine ihtirasla sarılırlar. Daha fazla
katkıda bulunmak isterler. Bunu dış baskılar için değil, kişisel bir gurur
saydıkları için yaparlar.
TAKVİYENİZİ PROGRAMLAYIN Kİ DEĞİŞİM
KALICI OLSUN
Bir
davranışın uzun dönemde kalıcı olmasını istiyorsanız,
1. Değişken takviye programı;
Örnek; Yunusa atlamayı
öğretirken, eğitmen başlangıçta onun kendiliğinden atlaması bekler. Yaptığı
anda balık vererek ödüllendirir. Yunusa ödül her seferinde verilirse, buna
alışacak, artık elinden gelenin yüzde yüzünü vermeyecektir. Sonra bazen ilk
atlayışında, bazen de beşinci atlayıştan sonra, bazen de ikici atlayıştan sonra
verilir. Yunus her seferinde elinden gelen çabanın en iyisini gösterir.
2. Sabit programlı takviye;
Yunusun her seferinde on
atlayış yapacağından emin olmak için, onu her seferinde onuncu atlayışı sonunda
ödüllendirmek gerekir. Yalnızca her onuncu atlayışın sonunda ödül verirseniz,
daha önceki dokuz atlayışa o kadar önem vermesi gerekmediğini öğrenir, kalite
düşmeye başlar.
Bu tepkiyi, her ay maaş
almaya alışmış insanlarda da görürüz. İnsan, ancak maaş almaya yetecek kadar
çaba gösterir, çünkü bu işte bir sürpriz unsuru yoktur. Elemanlar ancak
bekleneni yaparlar, maaşı hak edecek kadarın üzerine çıkmazlar. Arada bazı
sürprizler (takdir, ikramiye, terfi vb) olursa, o zaman ek bir çaba
gösterirler. Bu sürprizler asla önceden kestirilemeyen şeyler olmalıdır.
Ödüllerinizi değiştirin. O
zaman hem kendinizde, hem de yönettiğiniz insanlarda çok daha büyük sonuçlar
görürsünüz.
3.
Büyük
İkramiye
Takviyeyi bileşik hale
getirme olanağı verir. İnsanlara beklediklerinden çok daha büyük bir ödül
verilince çok büyük bir motivasyon yaratır.
“SIÇRAMALI BAŞLANGIÇ” YARATIN
ü Kendiniz
ya da takviye etmek istediğiniz kişi bir şeyi doğru yaptığı anda, hemen bir
ödül yaratın. Sizin ya da onun pek çok istediği bir şey olsun. (sevdiğiniz bir
müziği dinlemek, duygusal ödüller, amaca ulaşıldığı için gülümsemek vb)
ü Sürekli
olarak takviye edilen ve ödüllendirilen duygu ya da davranış paterni,
şartlanacak, otomatik hale gelecektir.
ADIM-6
SINAYIN
ü Yeni
bir duygu/davranış paterni istediğinize karar verdiniz, kaldıraç buldunuz, eski
paterni kestiniz, yeni bir alternatif buldunuz, yeni paterni kalıcı oluncaya
kadar şartladınız. Son adım, gelecekte iyi işleyecek olduğundan emin olmak için
sınamaktır.
ü Gerçekleştirdiğiniz
değişikliğin doğuracağı sonuçları sınayın. Çevrenizdekiler üzerindeki etkisi.
ü Değişiklik
yaratmaya kalkıp başarılı olamayan insanların çoğu genellikle yeterli kaldıraç
bulamamışlardır. (s183)
7 ASIL İSTEDİĞİNİZİ ELDE
ETMENİN YOLU
NE İSTİYORSUNUZ?
ü Kendinize
hayatta aslında ne istediğinizi sorun. Ben bunları neden istiyorum?
ü Tüm
duygularımız beynimizde kopan biyokimyasal fırtınalardan ibarettir.
ü Duygusal
cevaplarımızın çoğu, çevreye dönük öğrenilmiş cevaplardır. Bazılarını bilerek
modellemişiz, bazılarını rastlantı sonucu edinmişizdir. (s193)
ü Yaptığımız
her şey, acıdan kaçmak zevke ulaşmak içindir. Ama neyin acıya neyin zevke yol
açacağı konusundaki inançlarımızı, ya odak değiştirerek ya da zihinsel-duygusal-psikolojik
durumları değiştirerek değiştirebiliriz.
ü Durumlarımızın
çoğu bizim doğrudan yönlendirmemizin dışında olur. Bir şey görürüz, ona cevap
olarak bir duruma gireriz.
ü Davranışlarınız
sizin yeteneğinizin bir sonucu değil, o anda içinde bulunduğunuz durumun
sonucudur.
ü “Eğlemesizlik
durumu” geçince, düğmeniz açılmış olur, fikirler akmaya başlar.
ü Yanlış
durumdaysanız yayını alamazsınız. Kafanızda doğru fikirler olsa bile.
ü Zihinsel
olarak size neyin güç verdiğine odaklanmalısınız. Odaklandığınız şeyi daha
yoğun hissedeceksiniz. (s194)
ü Duygusal
durumunuzu değiştirmenin iki yolu vardır.
1. Fiziksel
vücudunuzu nasıl kullandığınızı
2. Odak
noktanızı değiştirmek
FİZYOLOJİ: HAREKETİN GÜCÜ
ü Duyguları
hareketler yaratır. Ne hissediyorsak, vücudumuzu nasıl kullandığımızın
sonucudur.
ü Hissettiğimiz
her duygunun kendine uygun bir fizyolojisi vardır. Vücut duruşu, soluma,
hareket paternleri yüz ifadeleri.
ü Çoğu
kimse, fizyoloji paternlerini sınırlı tuttuğu ifade paternleri de sınırlı olur.
ü Duygu
Tipleri;
o
Gerilim
o
Çaresizlik
o
Öfke
o
Güvensizlik
o
Yalnızlık,
o
Can sıkıntısı
o
Mutlu
o
Rahatlamış
o
Seviliyor
o
Heyecanlı
o
Neşeli
ü Kendinizi
kısa menülerle sınırlamayın, Yeni şeyleri deneyip kendinize rafine bir damak
keyfi geliştirin.
ü Bir
şeyi tekrar tekrar düşünerek kendinize enerji yaratın.
ü Vücudunuzu
hep zayıf biçimde kullanırsanız, hep omuzlarınız sarkık durur, yorgun gibi
yürürseniz, gerçekten kendinizi yorgun hissedersiniz.
ü Burnunuzdan
derin soluk alıp ağzınızdan kuvvetle verin.
ü Hayatınızı
değiştirmeyi gerçekten istiyorsanız, yedi gün içinde her gün beş kere aynada
kendinize sırıtın. (s197)
ü İp
atlar gibi sıçramak, durumunuzu değiştirmenin çok daha güçlü yoludur. Çünkü
dört şeyi birden yapar
o
Harika bir egzersiz
o
Vücudunuzda yarattığı stres koşmaktan azdır
o
Yüzünüzde ciddi bir ifadeyle bu işi yapamazsınız
o
Arabasıyla yanından geçmekte olanları da
eğlendirmiş olursunuz.
ü Hayatınızı
iyiye götürmeyi gerçekten istiyorsanız gülmeyi öğrenin.
ODAK; KONSANTRASYONUN GÜCÜ
Geçmişte
hayli kötü bir şeye ya da çok sevinçli olduğunuz bir zamanı hatırlayıp ona odaklanırsanız,
gözünüzde canlandırır, onu düşünürseniz, çok geçmeden o duyguyu hissetmeye de
başlarsınız. Henüz olamamış şeylere de odaklanır, onlarla ilgili olarak
kendinizi önceden iyi hissedebilirsiniz.
NEYE ODAKLANIRSAK, O BİZE GERÇEK OLUR
ü Türlü
durumlar karşısında ne hissettiğimiz ya da belli bit tecrübenin bizce anlamı, bizim
odaklanışımıza bağlıdır. (s201)
ü Odak
dediğimiz şey bir geçek değildir. Görüşlerden biridir. Kameranın merceği size
yalnızca bir resim gösterir. Hangi açıdan çekiyorsanız onu verir. Bu nedenle de
resimler gerçeği büyük ölçüde çarpıtabilir.
ü Bir kişi diğer bir kişinin hayatını hangi
yönden gözlemliyorsa, onu yazıyor.
ü “Hepimiz
başkalarını kendi yüreğimizde taşıdığımız biçimde görürüz.” (Ralph Waldo)
ANLAM GENELLİKLE BİR ODAK MESELESİDİR
ü Odak,
gerçeği iyi olarak mı, kötü olarak mı algıladığımızı, kendimizi mutlu mu yoksa
mutsuz mu hissettiğimizi saptar.
ü Dikkatiniz
nerede olduğunuzla sınırlı olmayacağı gibi, geçmişe de çakılamaz, geleceğin
uzak bir noktasına da çakılamaz. Nerede olduğunuzun son derece farkında olmayı
sürdürürsünüz, ama bir yandan da yakın gelecekte ne olacağını bekliyor olmanız
gerekir.
ü Nereye
gitmek istediğine odaklan, neden korktuğuna değil.
ü İnsan
nereye odaklanırsa oraya gider. Korkunuza karşı koyar, inancınızı sürdürür,
gitmek istediğiniz yere odaklandığınız zaman hiç kurtuluş umudunuz olmaz.
(s203)
ü Zihninizi
disipline almanız gerektiğini bilin. Kontrolden çıkmış bir zihin, size türlü
oyunlar oynar. Onu yönlendirdiğiniz zaman da en iyi dostunuz olur.
ü Odağınızı
kontrol etmenin en güçlü yolu, sorular sorarak gitmektir. Sorduğunuz her soruya
karşılık beyniniz bir cevap bulacaktır. Neyi ararsanız onu bulursunuz.
MESELE YALNIZ NEYE ODAKLANDIĞINIZ DEĞİL,
NASIL ODAKLANDIĞINIZDIR
ü Hayat
tecrübemiz beş duyumuzla topladığımız enformasyonla yaratılır.
ü Bazı
insanlar en çok gördükleri şeylerden
etkilenirler. Bazıları için sestir,
bazıları için temastır. Bu farklı
tecrübe modlarından her birinin içinde bile, yaşadığınız tecrübenin yoğunluğunu
arttırıp, eksiltebilecek bazı resimler, sesler ya da duygular (submodalite)
vardır.
ü Submodalite
ile oynayarak, herhangi bir şeyle ilgili duygularınızın yoğunluğunu yükseltip,
alçaltabilirsiniz. Bunlar sizin neler hissettiğinizi etkiler. (s207)
KENDİ KROKİNİZİ ÇIKARTIN
ü Submodalite
örnekleri (s213)
ü Asıl
zorluk çoğumuzun sınırlayıcı paternlerimizi alıp onları büyütmemizden,
parlaklaştırmamızdan, sesini yükseltmemizden, tümünü ağırlaştırmamızdan
kaynaklanmaktadır. (s214)
DURUMLARINIZI DEĞİŞTİRİN HAYATINIZ DA
DEĞİŞİR
ü Durumunuzu
(soluma biçimi, fizyoloji, odaklanmalar, submodalite) değiştirebilirsiniz.
ü Durumlarınızı
kontrol etmediğiniz zaman, davranışlarınızı da kontrol edemezsiniz.
ü Zihninizin
işleyiş biçimini kontrol altına almak;
1. Çevre
ne olursa olsun, siz ne kadar çaresiz ya da korkuyor olursanız olun, kendi
durumunuzu bir anda değiştirmenin yolunu öğrenmelisiniz.
2. Durumunuzu
herhangi bir çevrede sürekli ve tutarlı olarak değiştirebilmektir.
3. Alışkanlık
paternleri oluşturmak, fizyolojinizi ve odağınızı kullanarak, bilinçli bir çaba
göstermeksizin her zaman kendinizi iyi hissetmeyi doğallaştırmak.
4. Başkalarının
kendi durumlarını hemen değiştirebilmesini sağlayabilmek, her çevre içinde bu
değişikliği başarmalarını ve bunu bütün hayatları için başarmalarını
sağlamaktır. (s219)
İYİ HİSSETMENİZİ NASIL SAĞLAYACAĞINIZI
BİLİYOR MUSUNUZ?
Duygu
durumunuzu değiştirmek için neler yapmakta olduğunuzu yazın. İdeal olarak bu
sayı 25 olmalı. Örnek; Müzik çalmak,
okumak, öğretici bir şeyler okumak, vücut hareketlerimi değiştirmek, dans
etmek, CD takıp onunla birlikte şarkı söylemek, banyo, karımla sevişmek vb.
EĞER ZEVK İÇİN BİR PLANINIZ YOKSA
DUYACAĞINIZ ACIDIR
Bu
işin anahtarı, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak şeylerin listesini yapmak,
böylelikle yıkıcı şeylere yönelmek zorunda kalmamaktır.
8 CEVAP SORULARDIR.
ü Stanislavsky
Lech’ in (Nazi kampında ölü numarası yaparak, ölülerin arasına girip kaçan
kişi) toplama kampında yok olup giden insandan
ne farkı vardı? Pek çok etken söz konusuydu ama en büyük fark, onun
değişik bir soru sormuş olmasıydı. Beyni ona hayatını kurtaracak cevabı
bulmuştu.
ü Bir
soruya cevap vermeniz gerekmektedir. Biz nasıl düşünüyoruz?
DÜŞÜNCELERİMİZİ SORULARIMIZ SAPTAR
ü Benim
hayatımdaki en büyük farkı yaratan nedir, kim olduğumu nasıl bir insan olduğumu
nereye doğru gitmekte olduğumu saptayan şey nedir? Benim nasıl
hissettiğimi ve ne yaptığımı saptayan,
hayatımı biçimlendiren olaylar değil, kendi hayat tecrübelerimi benim nasıl
değerlendirdiğim ve nasıl yorumladığımdır. (s226)
ü Düşünmek
dediğimiz şeyin aslında bir dizi soru sorup cevaplamak olduğunu anlamaya
başlıyorum.
ü Soru
sormanın ustaları, aslında tabii, çocuklardır.
ü Sokrat
yönteminin tümü öğretmenin hiçbir şey yapmayıp yalnızca sorular sorması,
öğrencilere kendi cevaplarını buldurması biçiminde yer almaktadır.
ü Başarılı
gözüken insanlarla, öyle olmayanlar arasındaki fark, başarılı insanların daha
iyi soru sormaları, bunun sonucunda da daha iyi cevaplar almalarıdır. (s 228)
ü Kaliteli
sorular kaliteli bir hayat yaratır.
ü Şirketlerin
başarıya ulaşması, onların kaderini etkileyecek kararları veren kimselerin,
piyasalar, stratejiler, üretilecek ürünler hakkında doğru soruları
sormasındandır. (s229)
SORULARIN GÜCÜ
ü “Bazıları
her şeyi olduğu gibi görür, Niçin? diye sorar, Ben hiç var olmamış şeyleri
düşünürüm, Neden Olmasın? Diye sorarım.” (George Bernard Shaw)
ü Eğer
bilgisayarın içindeki değerli bilgiler içeren dosyalara ulaşmak istiyorsanız,
uygun emirleri vererek o verileri karşınıza getirmeyi bilmeniz gerekir. Tıpkı,
aynı şekilde, kendi kişisel veri bankanızdan istediğinizi alabilmenizi
sağlayacak olan da sorular sorabilme gücünüzdür.
ü Odağı
en çabuk değiştirme yolu yeni bir soru sormaktır. (s231)
ü Korkunç
bir soru sorarsınız, korkunç bir cevap alırsınız. Zihinsel bilgisayarınız size
hizmet etmeye her an hazırdır. Ona nasıl bir soru yüklerseniz, o da size öyle
cevap verecektir.
ü Bazı
insanların bir türlü ilişkiye bağlanamamaları, kendilerine kuşku yaratıcı
sorular sormalarındandır. (s232)
ü Yalnız
sorduğunuz sorular değil, sormadığınız sorular da kaderinizi biçimlendirmekte
etkilidir.
ü Üstün
değerlendirmeler üstün hayatlar yaratır.
ü Günlük
hayatımızda zaman izafidir, zaman zihnimizin neyle meşgul olduğuna göre
izafidir. (Einstein)
ü Bir
erkek güzel bir kızla bir saat oturur, ona bir dakika gibi gelir. Ama sıcak
sobanın üzerinde bir dakika otursa, ona bir saatten uzun görünür. İşte bu
izafidir. (Einstein)
ü “Önemli
olan sorular sormaktan vazgeçmemektir. Merak, kendi var oluş nedenine sahiptir.
İnsan sonsuzluğu, hayatı, gerçeğin o harikulade yapısını düşündükçe dehşet
içinde kalmadan edemez. Her gün bu büyük esrarın bir zerresini anlamaya
çalışmak da yeter. Kutsal merakı asla kaybetmemek gerekir.” (Einstein) (s235)
ü Sorular
bizim dev güçlerimizin çalar saatidir. Eğer onları belirli ve iyi düşünülmüş
bir talep biçiminde sunarsak, istediklerinizi elde etmemize izin verirler.
Tutarlı ve kaliteli sorulardan, gerçek bir hayat kalitesi doğar.
ü Neden
mutlu, sağlıklı ve bilge kişilerin sayısı daha çok değil?
o
Soru sordukları zaman, cevapların gelmesini
sağlayacak güvenden yoksun olmaları
o
İnançsızlıkları yüzünden fitilini tutuşturmayı
beceremiyorlar
SORULAR NASIL İŞLER
ü Sorular
üç belirleyici şeyi gerçekleştirir.
Soruların belirlediği 1. Şey
ü Sorular
neye odaklandığınızı, dolayısıyla de nasıl hissettiğinizi hemen değiştirir.
“Neden kimse beni sevmiyor?”, “Neden canım bu kadar sıkkın?” o zaman kendinizi
sevilmeyen ve sıkkın bir insan olarak hissetmeniz için bir neden olduğu fikrini
destekleyen referanslara odaklanır onları arar, bulursunuz. Yararsız durumda
kalırsınız. “Durumumu nasıl değiştireyim, kendimi mutlu hissedeyim ve sevileyim?”
diye sorarsanız çözümlere odaklanırsınız.
§ Hislerinizi
asıl değiştirecek olan, soru sormaktır.
§ Nasıl
hissettiğinizi şu anda, sırf odağımızı değiştirmekle değiştirebiliriz.
§ Kendinize,
“Benim en değerli anılarım nelerdir?” diye sorarsanız, ya da “Şu anda hayatımda
harika olan ne var? Diye sorarsanız, bu soruyu ciddi ciddi düşünürseniz,
kendinizi harika hissetmenize yol açacak tecrübeleri düşünmeye koyulursunuz.
(s237)
1. İlk
adım, ne istediğinizi keşfetmek ve eski sınırlayıcı paterninizin ne olduğunu
anlamaktır.
2. Sonra
kendinize kaldıraç bulun. Eğer bunu şimdi değiştiremezsem, ödeyeceğim bedel ne
olur? Uzun vadede bu bana neye mal olur? Bunu şimdi yaparsam bütün hayatım
nasıl değişir?
3. Yeni
ve güçlendirici bir alternatif bulup onu daha iyi sorularla destekleyin, sonra
da kendinizi buna şartlandırmak için sürekli tekrarlayın, sonra da hayatınızın
ayrılmaz bir parçası haline gelsin.
BİR GÜÇ BECERİSİ
ü Kriz
anında güçlendirici sorular sormayı öğrenmek çok önemli bir beceridir.
ü Hayatımın
kalitesini yükseltme yolu, saygı duyduğum insanların sormaya alışkın oldukları
soruları modellemektir. Çok mutlu birini bulursanız o kişinin sürekli olarak
kendini mutlu eden şeylere odaklanmasıdır. Onların sorularını öğrenin,
kullanın, siz de onlar gibi hissetmeye başlarsınız.
Soruların belirlediği 2. Şey
ü Eğer
kendinizi gerçekten üzgün hissediyorsanız, demek ki kendinizi iyi hisstmenizi
gerektirecek her şeyi kapsam dışı bırakıyorsunuz. Eğer kendinizi iyi
hissediyorsanız, demek ki odaklanacağınız kötü şeyleri kapsam dışı bırakıyorsunuz.(s240)
ü Birisi
size, “Hayatında neler berbat?” diye sorsa, bu soru ne kadar gülünç olursa
olsun kendinizi cevap vermeye mecbur hissedersiniz. Bilinçli olarak cevap
vermezseniz, bu sefer de o soru zihninize bilinç dışı düzeyde takılabilir. Eğer
size “Hayatınızda gerçekten harika olan neler var? Diye sorsalar, siz de o
cevaba odaklanırsınız, bir anda kendinizi çok iyi hissettiğinizi
görebilirsiniz.
ü Sorular
insan bilincinin lazeridir. Odağımızı konsantre eder ne hissedip ne yapacağımızı
saptarlar.
ü Kızgınsanız,
kendinize sorabileceğiniz en iyi sorulardan biri, “Bu sorundan ne öğrenebilirim
ki bir daha hiç olmasın?” sorusudur. Sizi şimdiki zorluktan kurtarıp, gelecekte
bu acıyı yaşamamamız için gerekli olan kaynaklara götürecektir. (s241)
VARSAYIMIN GÜCÜ
ü Sorularda
bizim inançlarımızı etkileme gücü vardır. Neyin mümkün olduğu/olmadığı
yolundaki düşüncelerimizi etkilerler.
ü Sorularda
kullanmayı seçtiğimiz kelimeler ve dizilişi, bazı şeyleri dikkate alıp
diğerlerini olağan kabul etmemizi sağlamaktadır.
ü Varsayımlar
bizi doğru da, yanlış da olabilecek şeyleri kabul etmeye programlar.
ü Başkalarının
ya da kendinizin güçsüzleştirici varsayımlarını kabul etmeyin.
Soruların belirlediği 3. Şey
ü İş
arkadaşlarımdan biri şirketimi borca soktu ve borçlandırdı. Bugün işin başındayım,
bunun nedeni de çevremdekilerin bana verdiği güzel öğütler değil, benim daha
iyi bir soru sormuş olmamdır. “Ben bunu nasıl tersine çevirebilirim?”
İnsanlara ulaşmam için kendi
fiziksel varlığımla sınırlı olmayan yol nedir? Şirketime başka insanları katmak
ve ülkenin her yerinde temsil etmesini sağlamak fikri geldi. Televizyonda
enformasyon-reklam karışımları sunmak. 7 milyon kadar bant doldurup dünyanın her
yanına dağıttık. Dünyanın her yanındaki insanlarla ilişkiler geliştirmeye
yardımcı olacak cevabı almıştım.
ü Sınırlı
sorular sormamaya dikkat edin, çünkü o zaman sınırlı cevaplar alırsınız.
Soruları sınırlayan tek şey, nelerin mümkün olabileceği konusundaki
inançlarınızdır.
PROBLEM ÇÖZEN SORULAR
ü Mesele
karşınıza problem çıkıp çıkmayacağı değil, çıktıkları zaman sizin o konuda ne
yapacağınızdır. (s245)
ü Problem
çözen sorular;
·
Bu problemin harika yanı nedir?
Sevgi ve saygı duyduğum bu
kadar çok kişinin beni aramasına, benimle zaman geçirmek istemesine minnet
duydum.
·
Neler henüz mükemmel değil?
Besbelli programım biraz
akort istiyordu.
·
Bunu istediğim hale getirmek için neler
yapmaya istekliyim?
Hayatımı ve programımı daha
dengeli biçimde düzenleyecektim. Hayır demeyi öğrenecektim. Şirketlerimin
birinin başına birini getirmem gerektiğini de anladım. İş yükünün birazını
üstlenecek biri.
·
Bunu istediğim hale getirmek için neleri
yapmamaya istekliyim?
Sızlanmayı kesmek
·
Bunu istediğim hale getirmek için gerekenleri
yaparken bu süreci nasıl zevkli kılabilirim?
100 telefon etmekten nasıl
zevk alabilirim. Hemen mayomu giydim, seyyar bilgisayar ve hoparlörlü telefonu
kapıp jakujiye doğru kotum. Jakuji her zaman arka bahçemdedir.
·
Güçlü sabah soruları, Güçlü akşam
soruları (s249)
SORU ARMAĞANINI VERİN
ü -Hangi
konuda mutlusun? Hiçbir şey
-Eğer isteseydin şu anda
neden mutlu olabilirdin? Karım konusunda mutluyum. Çok iyi idare ediyor ve
ilişkimiz çok yakın
- çok özel bir insan değil
mi? Ona odaklanmaya başladı. Kendini iyi
hissetti
Ben onun iyi duruma
girmesine yardım ediyordum. İyi duruma girince, insan zorluklarla mücadele
etmenin daha iyi yollarını bulabilir. Önce paterni kırmamız şarttı.
-Neden gurur duyuyorsun?
diye sordum “çocuklarımdan gerçek anlamda gurur duyuyorum.” Dedi.
Az önce hayatının sona ermiş
olduğuna inanan adam birden bire hayata döndü.
BİR KADER SORUSU
Benim
hayatım neyi temsil ediyor?
Ben
neye adanmış durumdayım?
Ben
neden buradayım?
Ben
kimim?
Bunlar
güçlü sorulardır, ama eğer mükemmel bir cevap gelsin diye beklerseniz başınız
derde girer. Genelde bir soruya gelen ilk duygusal ve sezgisel cevap, sizin
ciddiye almanız gereken cevaptır. Bir noktaya varınca, ilerleyebilmek için
kendinize sorular sormayı kesmelisiniz. Soru sormaya devam ederseniz güveniniz
çakar, kararsızlığa düşersiniz. Güvenli sonuçları ancak güvenli eylemler
getirir. Bir noktada değerlendirmeleri kesip bir şeyi yapmaya başlamanız
gerekir. Nasıl mı? Sizin için neyin önemli olduğuna kakar vermişsiniz, onu
yapmaya ve hayatınızın kalitesini değiştirmeye başlamanız gerekir.
9 NİHAİ BAŞARI KELİMELERİ
ü İnançların
çoğu kelimelerle biçimlendirilir. Ve kelimelerle değiştirilmeleri de mümkündür.
ü Alışkanlıkla
seçtiğimiz kelimelerin kendimizle konuşurken de etkili olduğunu, bu nedenle de
yaşadığımız tecrübeyi etkilediğini anlamayız.
ü Bir
tecrübeyi kendimize tarif ederken kullandığımız kelimeleri değiştirmekle, o
tecrübeyi değiştirebiliriz. (s257)
ü Kelime
haznesi yoksul olan insanların duygusal yaşamı da yoksuldur; kelime dağarcığı
zengin olanların, o tecrübeyi boyayabilecekleri çeşit çeşit renkleri vardır. Bu
boyama işini de yalnız başkaları için değil, aynı zamanda kendileri için
yaparlar.
ü Duygusal
yoğunluğu olan kelimeleri kullanmak, sizin de bir başkasının da duygu durumunu
sihirliymiş gibi değiştirir. (s258)
................
Aralık/2013