23 Eylül 2015 Çarşamba

İÇİNDEKİ DEVİ UYANDIR (Anthony Robbins)

GÜCÜNÜZÜN BAĞLARINI ÇÖZÜN (Bölüm 1)

1 KADERİMİN RÜYALARI
  • “Tutarlı bir insan, kadere inanır; kaprisli bir insan, şansa inanır.” (Benjamin Disraeli) (s13)
  • Bugün bakıyorum da geçmiş başarısızlıklarım ve çaresizliklerim aslında bu günkü hayat düzeyimi yaratan anlayışın temelini atıyormuş. (s14)
  • İnsan, en çok istedikleri şeye ulaşabilmesini sağlayacak bilgilere, stratejilere, felsefelere ve becerilere sahip olduğumu bilmek harikulade bir duygu. (s15)
  • Kontrollü odaklanma, sizi engelliyormuş gibi gözüken her şeyi yarıp geçen bir laser ışını gibidir. (kontrollü odaklanma; tüm kaynaklarımızı hayatımızın bir tek alanına odaklamak) (s16)
  • Pek çok kişinin hayatta başarısız olmasının nedeni, önemsiz şeylerde ustalaşmak olarak görüyorum. Bence hayatın en önemli derslerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı anlamayı öğrenmektir. (s16) 
KALICI DEĞİŞİKLİK NASIL YARATILIR

  • Değişikliklerin bir değer taşıyabilmesi için, kalıcı ve tutarlı olmaları gerekir. (s19)
·         Standartlarını yükselt (Kendimden beklediklerimi değiştirmek)  (S20)
a.     Hayatında artık kabul etmek istemediklerini yaz.
b.    Tahammül edemeyeceğin şeyleri yaz.
c.     Ne olmak istiyorsan yaz.

·         Sınırlayıcı inançlarını değiştir (s20)
Yeni standartlara ulaşmadan önce, içimizde onlara ulaşabileceğimiz ve kesin olarak ulaşacağımız konusunda bir güven duygusu geliştirmek gerekir.

·         Stratejini değiştir (s21)
a.     Stratejilerin en iyisi, kendinize bir rol modeli bulmaktır. İstediğiniz sonuçları şimdiden elde etmiş birilerini bulup, onlardan bilgi edinmektir.
b.    Rol modelin;
                                                          i.    Neler yaptığını
                                                         ii.    Kilit inançlarının neler olduğunu
                                                        iii.    Nasıl düşündüklerini öğrenin. Size zaman kazandırır.

  • Hayatta ne yapacağını pek çok insan bilir, ama bildiğini yapan insanların sayısı çok azdır. (s22) 
  • Hayatınızın kalitesinde kalıcı iyileşmeler yaratmak için;
    1. Duygusal hâkimiyet
Yaptığımız her şey, kendimizi nasıl hissettiğimiz konusunda değişiklik yaratmak içindir. Çoğumuz kendimizi, kontrol edemeyeceğimiz dış olayların insafına bırakırız. Duygularımızın kontrolünü elimize almalıyız. Duygular, bizim kontrolümüzde olan şeylerdir. (s23)

    1. Fiziksel hâkimiyet
Fiziksel sağlığımızı kontrol altına almalıyız. Yalnız iyi görünmekle kalmayıp aynı zamanda kendinizi gerçekten iyi hissetmenize, hayatınızın kontrolünü kendi elinizde hissetmenize, çevreye canlılık yansıtan ve kendi sonuçlarınızı elde etmenize izin veren bir vücuda olmanıza yardımcı olacaktır. (s24)

    1. İlişkilerde hâkimiyet
Önce kendinizle sonra başkalarıyla ilişkilere hâkim olmak çok önemli. Bu konudaki hâkimiyet, size büyümek ve katkıda bulunmak konusunda sınırsız kaynaklar kazandıracaktır. 

    1. Finansal hâkimiyet
Parasal baskıları sürekli hissederiz. Daha çok paranın bu baskıyı hafifleteceğini hayaline kapılırız. Bu bizim küresel yanılgımızdır. Ne kadar çok paranız varsa baskıyı o kadar çok hissedersiniz.
Önce hayatınızda kıtlığını çektiğiniz şeylere neyin sebep olduğunu öğrenmeniz, sonra da servetinizi kazanacak ve sürekli olarak geliştirecek değer, inanç ve duyguları sürekli olarak yaşamanız gerekir. (s25) 

    1. Zaman hâkimiyeti
Zamana hâkim oldunuz mu, insanların bir yıl içinde yapabileceklerini gözlerinizde ne kadar büyüttüğünü, buna karşılık on yıl içinde yapabileceklerini nasıl da azımsadıklarını anlayacaksınız. (s26)

2 KARALAR: GÜCE GİDEN YOL
  • “İnsan yaşamak için doğmuştur, yaşamaya hazırlanmak için değil.” (Boris Pasternak) (s29)
  • İnsanların ürettikleri sonuçlar arasındaki fark, aynı durumlarda başkalarından farklı yaptıkları şeylerde düğümlenir. Farklı eylemler, farklı sonuçlar getirir. Her eylem harekete geçirilmiş bir sebeptir. Onun etkisi daha önceki etkilere katılır ve bizi belli bir yöne doğru iter. Her yön bir nihai hedefe gitmektedir. Ve işte o bizim kaderimizdir. (s30)
  • Hayatınızı biçimlendiren ara sıra yaptığınız şeyler değil, sürekli olarak yaptığınız şeylerdir. (s30)
  • “insan rastlantıların yarattığı bir şey değildir; rastlantılar insanın yarattığı şeylerdir.” (Benjamin Disraeli) (s32)
  • Kaderimizi koşullar değil, kararlarımız biçimlendirir. (s32)
  • Hayatımda nelere sahip olmak istediğime değil, kim olduğuma ve nelere sahip olmaya adandığıma karar verdiğimde hayatım değişti. (s33)
  • Bir şeye ilgi duymak, ona adanmak arasında fark var mı? İlgi duymak zayıf bir duadır. İnançtan yoksundur. (s34)
  • Eğer hayatta neleri kabul edeceğiniz konusunda bir taban standart koymazsanız, hak ettiğinizin çok aşağısında davranışlara, tutumlara ve düzeysiz bir hayat kalitesine doğru kaymanın çok kolay olduğunu görürüz. (s34)
  • Standartları koymak ve hayatınızda ne olursa olsun onlara göre yaşamak zorundasınız. Her şey ters gitse bile, yine de hayatınızın en yüksek düzeyde yaşama kararına adanmışlığınız bozulmamalıdır. (s34)
  • Çoğu insan, adanmışlık yerine tüm güçlerini özürler (fırsat çıkmadı, eğitim alma olanağım olmadı vb.) bulmaya yöneltirler. Bu özürler “İnanç Sistemi” sınırlayıcı olmakla kalmaz, aynı zamanda yıkıcıdırlar. (s34)
  • Karar gücünü kullanmak, size, hayatınızın her yönünü bir anda değiştirme yolundaki her özrü aşma kapasitesini getirecektir. (s35)
  • “Kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesine karşı hiçbir şey direnemez.” (Benjamin Disraeli) (s36)
  • Hayatınız, yeni, tutarlı ve adanmış bir karar verdiğiniz anda değişir. (s36)
  • Kararlar hem sorunların, hem de inanılmaz sevinçlerle fırsatların kaynağı olabilmektedir. Görünmezi görünür kılma sürecinin kıvılcımı, bu güçte yatar. (s37)
  • “Önemli olanın nereden başladığınız değil, nereye varmak üzere karar verdiğiniz olduğu konusunda güçlü bir kanıttır.” (Ed Roberts) (s39) 
  • Nihayi başarı formülü;
ü  Ne istediğine karar ver
ü  Eyleme geç
ü  Nelerin iyi sonuç verip vermeyeceğini fark et
ü  Elde edeceğine ulaşıncaya kadar yaklaşımını değiştir (s39)

Sonuç üretmeye karar vermek, olayları harekete geçirir.
  • “Tüm inisiyatif ve yaratma eylemleriyle ilgili bir tek basit gerçek vardır. Kişi kendini gerçekten adadığı anda, -kader- de harekete geçmektedir. (Johann Wolfgang Von Goethe) (s39)
  • Daha iyi kararlar vermenin yolu, daha çok kararlar vermektir. (s40)
  • Her verdiğiniz karardan bir şeyler öğrenmeyi unutmayın. (s40)
  • Ne kadar sık karar verirseniz, hayatınızın kontrolünün kendi elinizde olduğunu o kadar iyi anlayacaksınız. (s41)
  • Hayatınızın gidişini değiştirmekte kullanabileceğiniz bir tek enformasyon parçası bile çok önemlidir. Enformasyon kullanıldığı zaman güç verir. (s41)
  • Kültürümüzdeki ünlü kişilerin pek çoğu rüyalarına ulaşmışlardır, ama onun zevkini çıkarmanın yolunu henüz öğrenememişlerdir. Nedeni, kişinin amacına ulaşmasıyla kendi değerlerini yaşıyor olması arasındaki farklılığı gözden kaçırmalarıdır. (s41)
  • Derin bilgi, anladığımız anda uygulamaya geçirip hayatımızın kalitesinde büyük iyileşmeler yaratabileceğimiz basit bir farklılık, strateji, inanç, beceri ya da araçtır. (s42) 
  • Kaderinizi kontrol eden üç karar;
1.     Nelere odaklanacağına karar vermek
2.     Bir şeyin sizin için ne anlam taşıdığına karar vermek
3.     İstediğiniz sonuçları yaratmak için ne yapacağınıza karar vermek

  • Sizin kendi alanınızda, sizden daha başarılı biri varsa, bilin ki onlar bu kararları, aynı koşullar altındayken bile sizden farklı biçimde vermektedirler.
  • “İnsanların hayatlarını kendi çabalarıyla yükseltme yeteneğinden
Daha cesaret verici bir şey bilmiyorum.” (Henry David Thoreau) (s43)
  • Beynimiz kararlar vermemizi mümkün kılan bir iç sistem olarak yapılandırılmıştır. Onu yöneten de de, büyük ölçüde bilinçaltımızdır. Çoğu insan bu sistemi hiçbir zaman bilinçli olarak kurmuş değildir. Sistem yıllar içerisinde, türlü kaynaklar tarafından, hemen hemen kendiliğinden kurulur. (s44) 
İç sistem bölümleri;
1.     Kilit inançlarınız ve bilinç dışı kurallarınız
2.     Hayat değerleriniz
3.     Referans noktalarınız
4.     Sürekli kendinize sorduğunuz sorular
5.     Her an hissettiğiniz duygusal durumlar

Beş unsurdan herhangi birini değiştirmekle güçlü ve ölçülebilir bir değişiklik yaratabilirsiniz. En önemlisi de, bu durumda etkilerle değil, nedenlerle savaşıyor olmamızdır. (s45)

  • “Cesaretimi kaybetmiyorum, çünkü vazgeçilen her yanlış girişim, ileri doğru atılmış yeni bir adımdır.” (Thomas Edison)
  • Karar gücünüzü gerçek anlamda kullanma yolundaki engellerden biri de yanlış kararlar verme korkumuzu yenmektir. (s45)
  • Başarı doğru düşünmenin ürünüdür. Doğru düşünme tecrübeden gelir. Tecrübeler ise kötü düşünmenin sonuçlarıdır. (s46)
  • Kişisel tecrübe çok önemlidir. Farklı konularda farklı rol modelleriniz olabilir. Rol modelle sahip olmak, yıllar sürecek acılardan kurtarabilir, uçurumlara yuvarlanmanızı engelleyebilirler. (s46)
  • Belli bir becerinin ustası olmak ne kadar zamanımı alır? Cevap siz ne kadar zaman almasını istiyorsunuzdur? Süre, aldığınız eylem kararı ve öğrenme tecrübesi biriktirme periyotlarına bağlı olacaktır. (s47)
  • Topluluk karşısında konuşma becerisini çok iyi öğrenmek, çok fazla konuşma yapmaya bağlıdır. Başlangıçta başarısız sunumlar da olabilir. (s47)
  • Hayatta başarısızlık diye bir şey yoktur. Var olan yalnızca sonuçlardır. (s47)
  • “Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız” (Anibal) 
  • Hayatın size getirdiği şeyi kullanmak;
ü  Başarmak istediğiniz şey ne?
ü  Büyük çapta eyleme geçmeye istekliyseniz
ü  Nelerin iyi sonuç getirip, nelerin getirmediğine dikkat ediyorsanız
ü  İstediğinizi elde edinceye kadar, hayatın belli anlarda karşınıza çıkardıklarını hemen kullanarak, yaklaşımınızı değiştirmeyi sürdürüyorsanız
Elde edemeyeceğiniz hiçbir şey yok demektir. (s48)

  • Kişisel hayatımızda karşımıza çıkan zorlukların çoğu, pes edip rüyalarımızdan vazgeçmemiz, hep kısa dönemli odaklanmalardan kaynaklanır. Sebat etmemek, zihinsel ve duygusal durumumuzu yönetememektir. (s51)
  • Başarı, küçük kararlar vermenin sonucudur, bizim başarı dediğimiz hayat tecrübesini yaratmaktadır. (s51)
  • Kendinizi uzun vadeli sonuçlara adamaya karar vermek, kısa dönemli çözümlere heves etmemek, hayatınız boyunca alacağınız kararların en önemlilerindendir. (s52) 
  • Depresyondan kurtaran üç karar; (Billy Joel)
ü  Neye odaklanmalı
ü  Olup bitenler ne kadar anlam taşıyor
ü  Bizi sınırlıyor gözüken zorluklara rağmen neler yapmak gerek
Standartları yükseltmek, onları yeni inançlarla desteklemek, inandığı stratejileri uygulamak gerekir. (s53)
  • Hiçbir mevsim sonsuza kadar sürmez, çünkü hayatın tümü bir ekim, hasat, dinlenme ve yenilenme döngüsüdür. (s53) 
KARAR GÜCÜNE KOŞUM VURUN  (s54) 
  1. Karar vermenin gerçek gücünü unutmayın
ü  Hayatınızı değiştirmeye, o yeni kararı verdiğiniz anda başlıyorsunuz.
ü  Kararın gerçek olup olmadığı, yeni eylemlere geçmenizle ölçülebilir.
  1. Herhangi bir şeyi başarmanın en zor adımı, adanmak, gerçek bir karar vermektir.
ü  En başarılı insanlar kararlarını çabucak verebilmektedirler, çünkü değer sistemleri kafalarında nettir ve hayatlarında ne istediklerini bilirler.
ü  Karar verdiğin yerde dur, gerçekleştirmek için eylem yapmadan oradan ayrılma.
  1. Sık sık karar verin.
Ne kadar çok karar verirseniz, karar vermede o kadar başarılı olursunuz.
  1. Kararlarınızdan ders alın.
Kötü kararlar da vereceksiniz. Dövünmeye başlamak yerine, bir şeyler öğrenin. Bunun iyi yanı neresi? Bundan ne öğrenebilirim?
Kısa dönemli engeli düşünmek yerine, size zaman kazandıracak, paradan, acıdan tasarruf sağlayacak, başarıya ulaşmanızı garantileyecek dersleri öğrenin
  1. Kararlarınıza bağlı kalın, ama yaklaşımlarınızda esnek olun.
İnsan olarak nasıl biri olacağınıza karar verdikten sonra bunu yapmanın yollarından birine bağlanıp kalmayın. Yaklaşımınızda katılaşmayın, esneklik sanatını geliştirin.
  1. Kararlar vermekten zevk alın.
Bir anda vereceğiniz kararın, hayatınızı ebediyen değiştirebileceğini bilin.

  • “Hayat ya cesur bir tecrübedir, ya da hiçbir şey değildir.” (Helen Keller)
  • Kaderinizi saptayan şeyin, şartlar değil, sizin kararlarınızdır.
  • Adanmışlık taşıyan bir karar, hayatınızı değiştirecek güçtür. O güç sizde zaten var. Hangi alanda kullanmaya karar verirseniz sizindir. (s57) 
3 HATATINIZI BİÇİMLENDİREN GÜÇ 
  • “insanlar mizahla ihtirasın egemenliği altında, aralıklı mantık dönemleri halinde yaşarlar.”                (Sir Thomas Browne)
  • Tüm insanların davranışlarının gerisinde güdücü güç ACI ve ZEVK; hayatımızın her yönünü etkiliyor, ilişkilerimizi de, mali konularımızı da, vücudumuzu da, beynimize de ulaşıyor. Yaptığımız her şeyi acıdan kurtulmak ya da zevke kavuşmak arzusundan yaparız.
  • İnsanlar sık sık, hayatlarında gerçekleştirmek istedikleri değişikliklerden söz ederler, ama söylediklerini yapamazlar. Bunun temel nedeni; onlar hep davranışlarını değiştirmeye çalışmaktadırlar, oysa o bir etkidir. Aslında onun altında yatan sebebe yönlenmeleri gerekir. (s61)
  • Acı (kaybetme, başarısızlık, red cevabı alma vb) ve zevk güçlerini anlamak ve onları kullanmak, kendiniz ve sevdikleriniz için istediğiniz değişiklikleri kalıcı biçimde yaratmanızı sağlayacaktır. (s61)
  • Bazen bir şeyi öyle çok erteleriz ki, birdenbire üzerimizde onu yapmanın baskısını hissedersiniz, yapayım da bitsin dersiniz. Nedeni? Acıyla zevki bağladığınız şeyleri değiştirdiniz. Birdenbire, eyleme geçmemek, ertelemekten daha acılı oldu. (s61)
  • “Gereğinden erken acı çeken adam, gereğinden fazla acı çekmiş olur.” (Seneca) (s61)
  • Kaybetme korkusu, kazanma korkusundan çok daha büyüktür. Çoğu insanın ellerindekini kaybetmemek için gösterdiği çaba, hayatlarından kendi istediklerini alabilmek için gerekli risklere girme yolunda gösterdiği çabadan daha fazladır. (s62)
  • “Başarının sırrı, acıyla zevkin sizi kullanmasına izin vermektense, acıyla zevki kendiniz kullanmayı öğrenmektir. Bunu yaparsanız, hayatınızın kontrolünü elinize alırsınız. Yapmazsanız, hayat sizi kontrol eder.” (Anthony Robbins) (s62)
  • İnsanlar neden acı çekiyor da, yine de değişmiyor? Çünkü yeterince acı çekmiş olmuyorlar. Yani “duygusal eşiğe” varmamış oluyorlar. Yeter artık, bir daha asla, bu şimdi değişmek zorunda dediğimiz an acının dostumuz olduğu andır.(s62)
  • Hayatımızdaki acıyı çıkartıp atmak, yeniden zevki getirmektir. Gururun zevkini, rahatlığın zevkini, özsaygının zevkini, tasarımladığımız gibi yaşamanın zevkini elde etmektir. (s63) 
NEYİ ACIYA, NEYİ ZEVKE BAĞLADIĞINIZ SİZİN KADERİNİZİ BİÇİMLENDİRİR.
  • Eğer herhangi bir davranışı ya da duygusal oluşumu büyük acılarla bağdaştırırsak, ne pahasına olursa olsun o davranıştan kaçınıyoruz. Bunu kullanarak acı ve zevk gücünü istediğimiz gibi kullanabilir, hayatımızda neyi istiyorsak değiştirebiliriz. (s68)
  • “Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.”       (Marcus Aurelius) (s70)
  • “Erkekler de kadınlar da anlayışlarının yoluna gitmekten çok, kalplerinin yoluna giderler.”            (Lord Chesterfield) (s72)
  • Değişikliğin kalıcı olması için, acıyı eski davranışlarınıza, zevki de yeni davranışlarınıza bağlamak zorundayız. (s72)
  • Biz zihnimizi, vücutlarımızı ve duygularımızı şartlandırabilir, acıyı ve zevki neye istiyorsak ona bağlayabiliriz. Acıyı ve zevki neye bağladığımızı değiştirerek, davranışlarımızı da bir anda değiştirebiliriz. (s73) 
KENDİ HAYATINIZLA İLGİLİ SİZİN BİR PLANINIZ YOKSA, BİR BAŞKASININ VAR
  • Reklamcılığı görevi, acıyı neye, zevki neye bağladığımızı etkilemektir. Heyecanlandırıcı / yatıştırıcı müzikleri, hızlı / zarif resimleri, parlak /pastel renkleri ve daha birçok unsuru kullanarak bizi bazı duygusal durumlara sokarlar. Duygularımız doruk noktaya vardığında kendi ürünlerinin resmini karşımıza getirirler, arzuladığımız duygularla bağlamaya çalışırlar. (s74)
  • Ne zaman çok duygusal bir duruma girersek, acıyı veya zevki güçlü halde hissedersek, o sıra sürekli karşımıza çıkan şey, nörolojik olarak bağlanıverir. (s74)
  • İnsanlar zevke ulaşmak için yapacaklarından çoğunu acıdan kaçmak için yaparlar. (s77)
  • Olumsuz ilanlar daha çabuk algılanıyor. (Ailes) Arabayla giderken, güzel manzaraya herkes bakmaz, ama araba kazasına herkes bakar. (s77)
  • Kendi düşüncelerimizi kendimiz yönlendirmezsek, bizi kendi istedikleri gibi davranmak üzere şartlandıranların etkisine gireriz. (s77)
  • Acıyla zevkin her karar üzerindeki, dolayısıyla da giriştiğimiz her eylem üzerindeki gücünün farkına varmaktır. Farkına varma sanatı, acı ve zevkle ilgili fikirlerin, kelimelerin, resimlerin, seslerin ve duyguların bağlantılarının sürekli olarak yer almakta olduğunu hissetmektir. (s78)
  • “Sonunda acı getirecek zevklerden kaçınılabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da dayanılabileceğini düşünüyorum.” (Michel De Montaigne) (s78)
  • Bizi güden fiilen acının kendisi değil, belli bir şeyin sonunda acı getireceğinden korkmamızdır. Ayrıca, bizi güden fiili zevkin kendisi de değil, belli bir eyleme geçmenin zevk getireceği yolundaki inancımız, bundan hemen hemen emin olmamızdır. (s78)
  •  Değerli bir şeyi istediğimiz zaman, kısa dönemli acıları yarıp, uzun dönemli zevkleri o yolla elde etmemiz gerekmektedir. (s79)
  • “Doğa insanoğlunu iki efendinin yönetimine vermiştir, acı ve zevk… bunlar bizim her yaptığımızı, her söylediğimizi, her düşündüğümüzü yönetirler; onları devirmek için gösterdiğimiz her çaba, ancak durumumuzu daha kesin biçimde onaylamaya yarar. (Jeremy Bentham) (s83) 
HAYDİ, HEMEN BİRKAÇ DEĞİŞİKLİK YAPALIM    (s84)
    1. Yapmanız gerektiğini bildiğiniz ve ertelediğiniz dört eylemi yazın
    2. Her bir eylem altına aşağıdaki soruların cevabını yazın.
      •            Neden eyleme geçmedim?
      • Geçmişte bu eyleme hangi acıları bağladım?    
    3. Geçmişte bu olumsuz alışkanlığı sürdürmekle ne gibi zevkler kazandım? Yaz
    4. Şimdi değişmenin size nelere mal olacağını yazın. (önümüzdeki 2-5 yılda) Dürüst olun, duygularınızı da yazın.
      • Duygusal maliyet
      • Özsaygı bakımından maliyet
      • Fiziksel enerji düzeyiniz açısından maliyet
      • Sevdikleriniz ve ilişkileriniz açısından maliyet
    5. Bu eylemi şimdi gerçekleştirmenin getireceği bütün zevkleri yazın. Bu liste sizi duygusal olarak güdecek güçte ve heyecan verici olsun. Örnek: Fiziksel canlılık ve özgüven sağlayacağım, Hayatın kontrolünü elimde tutma duygusu sağlayacağım vb.) 
4 İNANÇ SİSTEMLERİ: YARATMA GÜCÜ VE YIKMA GÜCÜ
  • “Tüm düşündüklerinizin altında, inandıklarınız yatar; ruhumuzun son kat peçesi gibi.” (Antonio Machado)
  • Bizi biçimlendiren, hayatımızdaki olaylar değil, o olayların ne anlama geldiğine inandığımızdır. (s87)
  • Bugün kim olduğumuzu ve yarın kim olacağımızı biçimlendiren olaylara verdiğimiz anlamdır.
  • Neşeli bir ömürle, acılar ve mutsuzluklarla dolu bir ömür arasındaki farkı yaratan, bizim inançlarımızdır.
  • Hayatımızda herhangi bir şey olduğunda beynimiz iki şey sorar
ü  Acı mı? Zevk mi?
ü  Ben acıdan kaçmak ya da zevke ulaşmak için ne yapmalıyım?
Sorunun cevapları inançlarımıza bağlıdır. İnançlarımızda neyin acıya neyin zevke bağlanacağına ilişkin öğrenmiş olduğumuz genellemeler tarafından güdümlenir. Tecrübelerimiz emin olma duygusu verecek kadar referans biriktirmiştir. (s89)
İnançların kötü yanı, ileride kendinizin kim olduğu ve yapabilecekleriniz konusunda karar verirken sınırlayıcı olmasıdır. (s90)
  • İnançların zorluğu, çoğunlukla;
ü  Neye inanacağımıza bilinçli karar veremeyiz.
ü  Geçmiş deneyimlerin yanlış yorumuna dayalıdır.
ü  Bir inancı benimseyince, onun yalnızca bir yorum olduğunu unutuveririz.
Davranışlarımızda uzun ve kalıcı değişiklikler yaratmak için inançlarımızı değiştirmek gerekir. (s90)
  • GLOBAL inançlar; İnançların yaratıcı ve yıkıcı gücü vardır. İnançlar duygularımızı, eylemlerimizi ve vücudumuzu değiştirebilen güçlerdir.
ü   İnsanların kendi hayatlarındaki acı deneyimlerinden anlam çıkartabilme yeteneği yaratıcı ve yıkıcı güç yaratır.
Örnek: Benim ırzıma geçildi, ama bir daha kimseye zarar gelmeyecek. (s90)
ü  Çok kişilikli insanların, farklı bir kişiye dönüştüklerine olan inançlarının gücü, sinir sitemlerine kesin bir emir vermelerine yol açıyor, vücutlarının biyokimyasında inanılmaz değişiklikler yaratıyor. Vücutları biçim değiştiriyor, bir anda yeni kimlik yansıtmaya başlıyor, göz rengi değişebiliyor, vücutlarında bir takım iz ve işaretler silinip tekrar belirebiliyor. (s91)
ü  İlacın yararı yalnız kendi kimyasal özelliklerinin doğrudan sonucu olmayıp, hastanın o ilacı yararına ve etkinliğine inancının da doğrudan sonucudur. (s92)
ü  İnançlar bizi ya eyleme geçme kararına iterler, ya da dürtülerimizi zayıflatır, öldürürler. (s92)
  • İnançlarımızı bir kere kabul ettiğimiz zaman, bunlar sinir sistemimize tartışılmaz emirler biçiminde iletilir, bugünkü ve gelecekteki olanaklarımızı genişletme ya da yok etme gücüne sahip olurlar. (s93) 
İNANÇ NEDİR?
  •  İnançlar, bir şey konusunda emin olma duygusudur.
  • Hepimizin içinde hemen hemen her şeyin cevabı vardır. Ya da başkaları kanalıyla elde edebileceğimiz cevaplara ulaşma olanağımız vardır. Genellikle inançsız oluşumuz, emin olmayışımız, bu kapasitemizi kullanamamamıza yol açar. Düşündüğümüz, ama aslında pek inanmadığımız pek çok fikir vardır. (s94)
  • Bir fikri inanca nasıl çeviririz?
ü  Deneyimlerimiz ya da başkalarının söylediklerinin tek başına bir anlamı yoktur. Ama onları kendi fikrimizin altına sıraladığımız zaman anlam kazanırlar, fikri sağlamlaştırır ve ona inanmaya başlamamıza yol açar. O zaman o fikir konusunda emin oluruz, o artık fikir değil inanç olmuştur. (s95)
Örnek: Fikir; Seksi’yim
Sağlamlaştıranlar; Her gün jimnastik yaparım, Blucin bana yakışıyor, Kullandığım araba harika, sevgilim seksi olduğumu söylüyor.

ü  Bazen referanslarımızı hayal gücümüze dayanarak oluştururuz. En sağlam ve en kalın ayaklar, çok duygu içeren kişisel deneyimlerdir.
ü  Ne kadar çok referans varsa, inancınız da o kadar güçlü olacaktır. Referans ayakları sınırsızdır. (s96)
ü  Referanslarımız nerden gelirse gelsin onları gerçekmiş gibi kabul etmemiz ve bir daha sorgulamamamız kötü yanı. (s97)
ü  Yeterli duygusal yoğunluk ve tekrarlarla, sinir sistemimiz bir şeyi gerçek olarak algılar. (O şey henüz olmamışsa bile) (s97)
ü  İnsanlar kendilerinin kim olduğu ve neler yapabilecekleri konusunda sınırlayıcı inançları pek sık geliştirirler. Geçmişte başarılı olmadıkları için gelecekte de başarılı olamayacaklarına inanırlar. Sonuç olarak duyacakları acının korkusuyla, sürekli olarak “gerçekçi” davranmaya odaklanırlar. Büyük liderlerin “gerçekçi” olduğuna pek seyrek rastlanır.
ü  Bir insan için gerçekçi olan şey, bir başka insan için gerçekçi olan şeyden çok farklıdır. (s99)
ü  Birçok kişinin başarıya ulaşamaması, geçmişteki başarı referanslarının az sayıda olmasındandır.
ü  Bütün büyük liderler, hayatın herhangi bir alanında başarı göstermiş bütün insanlar, kafalarındaki vizyonu sürekli olarak izlemenin değerini bilirler. (s100)
ü  Hayatınızın biçimlenmesine her şeyden çok etki yapacak olan, karşımıza çıkan muhalefetle ve zorlukla başa çıkma biçimimizdir. (s100)
ü  Bazı kimseler, neyi denerlerse nasılsa başarısız olacaklarını hissetmeye başlarlar. Bu inançlar kişilik gücümüzü elimizden alır, eyleme geçmemize engel olur. Psikolojide bu duruma “öğrenilmiş çaresizlik” denir. (s101)
ü  Bizi karamsarlığa ve çaresizliğe sürükleyen inançlar
1.     Kalıcılık
Başarılı insanlar sorunları kalıcı görmezler. Sebat eden insanlar “Bu da geçer” sözüne inanır, sebat edince bir yolun bulunabileceğine inanmak şarttır.
2.     Kapsamlılık
Kazananlarla, kaybedenler arasındaki fark sorunlarının kapsamlığıyla ilgili görüşleridir. İyimser biri hiçbir zaman sorunu kapsamlı görmez. Tek bir sorunun hayatını kontrol ettiğine inanmaz. Karamsar “öğrenilmiş çaresizliği” seçer. (s102)
3.     Kişisel
Bir başarısızlığı, yaklaşımınızı değiştirmek için bir dürtü olarak görmüyor da, kendimizle ilgili bir problem olarak görüyorsak, kişisel bir kusurumuz sayıyorsak, bu baskı altında eziliriz. Duygusal olarak ölmeye başlarız. Bir şeye inandığınız sürece beynimiz otomatik pilotta çalışır, çevreden gelen girdileri süzer, o inancı destekleyecek referanslar arar. Çözüm, sorunları kişisel kusur saymaktan uzak durmaktır. Dövünmenin yararı yoktur. (s103)
           
BİR İNANÇ NASIL DEĞİŞTİRİLİR
ü  Bütün kişisel hamleler, inançlarda bir değişiklikle başlar. Bunun en etkili yolu beynimizi harekete geçirip eski inanca çok büyük acılar bağlamaktır. Ne yaparsak ya acıdan kaçmak ya da zevke kavuşmak için yaparız. (s104)
1.     Eğer bir şeye yeterince acı bağlarsak mutlaka değişiriz.
2.     Zihninizde kuşkular yaratın. Yıllar önce canla başla savunduğunuz bazı inançların bugün sizi utandırdığını kabullenebilirsiniz.
ü  Yeni deneyimlerin değişiklik yaratması, ancak inançlarımızı sorgulamamıza yol açarlarsa mümkündür. (s105)
ü  İnançlarımız farklı düzeylerde duygusal yoğunluk ve emin olma durumu getirirler.
ü  İnançlar;
1.     Görüşler, oldukça emin olduğumuz şeylerdir. Ama geçici olarak eminizdir, kolay değişebilir (ön düşünce)
2.     İnançlar, geniş alana yayılmış referanslar topladığımız zaman oluşur. Bu referanslar emin olma duygusu verir. Yeni girdilere kapı açtığımızda eski referanslara karşı kuşku başlar, yeni inanca yol açılır. Sahip olduğumuz bir mal gibidir. (Düşünce) (s108-109)
3.     İman, inancı da aşar. Nedeni, kişinin o fikre bağladığı yoğun duygu yüküdür. İman getirmiş kişi, sorgulamaya tümüyle dirençlidir. Bir an için bile sorgulatmaz. İnanca göre daha değerli bir mal gibidir.
·         Kötü yanı; İmanın tetiğini genellikle çok önemli duygusal olaylar çeker. İmana bağlı kalmak, kişinin varlığını sürdürmesi için şart olmaktadır. Tehlikeli olabilir. Örnek: “Yıllardır hayatım neleri temsil etmişse, hepsini feda etmiş olurum.”
·         İyi Yanı; İçimizde uyandırdığı ilham bizi çok güçlü kılar. Eyleme geçmeye mecbur eder. Dileği ve arzuyu gerçekleştirme peşine düşer. Beceri yaratmak için yapabileceğiniz en iyi şey, inancı iman düzeyine çıkarmaktır. (s109)

İMAN YARATMANIN YOLU Nedir?
1.     Temel inançla başlayın.
Örnek; Et yemeyeceğim
2.     Yeni ve güçlü referanslar ekleyerek inancınızı güçlendirin
Temel inancı güçlendirmek için vejetaryenlerle konuşun, sağlıklarına ve hayatlarına etkisini öğrenin. Hayvansal proteinleri psikolojik etkilerini araştırın. Mümkün olduğunca çok referans geliştirin
3.     Tetiği çekecek bir olay bulun, ya da kendiniz yaratın.
Yapmazsam ne olur? Bana neye mal olur? Diye sorun.
4.     Eyleme geçin.
Giriştiğiniz her eylem adanmışlığınızı güçlendirir, duygusal yoğunluğu arttırtır, imanınızı güçlü kılar.

ü  İnsanlar çoğunlukla bir şeye başka herkes de inandığı için inanırlar. Buna psikolojide SOSYAL KANIT denmektedir. Sosyal kanıt her zaman doğru değildir. Sosyal kanıtı kullanmak, hayatınızı büyük ölçüde sınırlayacak bir şeydir.
ü  İnsanları kullandığı en güçlü sosyal kanıtlardan biri, enformasyonu “uzmanlardan” almaktır. Uzmanlara körü körüne güvenmek akıl karı değildir.
ü  Hayatınızı genişletmenin, zenginleştirmenin yolu, şimdiden başarılı olmuş insanların hayatlarını model olarak almaktır.
ü  Sizce sizi farklı kılan nedir? Sizi başkalarından ayıran inançlarınız nelerdir?
Birtakım kadın ve erkekleri bulup onları başarıya götüren inançlarını, değerlerini ve stratejilerini öğrenmeye çalışın.
ü  Tüm gerçekler üç adımda gelişir.
1.     Alay edilir
2.     Şiddetle karşı çıkılır
3.     Zaten belli olan bir şey, denir kabul edilir.
ü  Japonların kaliteye adanması da Amerikan ihracatının, Dr. W. Edwards Deming’in Japonya’ya gitmesinin ürünüdür. 1950 yılında Japon sanayi tabanının kalitesizliği nedeniyle Japon Bilim Adamları ve Mühendisler Birliğinin isteği üzerine Deming, total-kalite-kontrolü eğitimine başlamış, Japonlara ondört ilke ve bir çekirdek inanç öğretmiştir. Çekirdek inanç, çalışmalarının kalitesini yükseltme yolunda her gün uygulanacak ve hiçbir zaman bitmeyecek bir danışmanlık, onlara dünya pazarlarına hakim olma gücünü getirecektir. Kalitenin yalnızca bazı standartları tutturmak olmadığını, onun yaşayan, soluk alıp veren bir süreç olduğunu, sonu gelmez bir iyileştirme demek olduğunu öğretmiştir. Bugün Deming’ e “Japon mucizesinin babası” diye saygı gösterilir.
ü  Neden kendini şartnamenin yukarısında kalite standartlarına bağlı hissetmişti? Kaliteli mal yaparlarsa, yalnız memnun müşteriler değil, sadık müşteriler kazanacaklarını öngörmüşlerdi. Daha fazla para ödemeye razı müşteriler.
ü  Geleneksel şirket inancı, kara ulaşmak için maliyetlerin düşürülmesini ve gelirlerin artırılmasını öğütler.
ü  Genellikle şirketleri mahveden insanlara alkış tutarız, çünkü bu insanlar kısa dönemde iyi sonuçlar getirirler. Bazen sebebi değiştirmeksizin sorunun belirtilerini gidermeye çalışırız.
ü  Hayatta benimsediğimiz inançlar bütün kararlarımızı, dolayısıyla de geleceğimizi etkiliyor. Başarılı ve mutlu olmak için hayatımızın kalitesini sürekli iyileştirmek, sürekli büyümek ve genişlemek gerektiğidir.
ü  Kaizen, yavaş yavaş, adım adım iyileşme ilkesine dayalıdır. Küçük ve basit iyileştirmeleri ilgilendirir. Japonlar, her gün yapılan ufacık düzeltmelerin, kolay hayal edilemeyecek düzeyde bir bileşik etki yaratmaya başlayacağını çok iyi anlıyorlar.
ü  Hayattaki en gerçek güvenlik duygusu, her gün kendinizi bir yönde iyileştirdiğinizi bilmekten, kim olduğunuzun kalibresini yükselttiğinizi, şirketiniz için, dostlarınız ve aileniz için değerli olduğunuzu bilmekten gelir. (s120)
ü  Küçük iyileştirmeler inanılır şeylerdir, dolayısıyla de başarılabilir şeylerdir.
ü  Felsefenin gerek değeri, herkesin bunun yapılabilir bir şey olduğuna inanmasında yatıyordu.
ü  Yüreğinde ne düşünüyorsa, kişi odur.
ü  Sizi güçlendiren y ada güçsüzleştiren tüm inançlarınızı, aklınıza geldiği gibi, liste halinde yazın. Bu  liste, önemi yokmuş gibi gözüken küçük inançlardan, büyük fark yaratan global inançlara kadar hepsini kapsamalıdır.
ü  Güçsüzleştiren inançların altındaki emin olma ayaklarını birer tekmede fırlatıp atmak için kendinize şu aşağıdaki soruları sorun; (s127)
1.     Bu inanç neden gülünç ya da saçma
2.     Bu inancı öğrendiğim insan, bu alanda model olarak alınmaya değer miydi?
3.     Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana duygusal olarak nelere mal olur?
4.     Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ilişkilerim olarak nelere mal olur?
5.     Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana fiziksel açıdan nelere mal olur?
6.     Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana parasal açıdan nelere mal olur?
7.     Bu inançtan kurtulmazsam, sonunda bana ailem ve sevdiklerim açısından nelere mal olur?
ü  Hayatınızda istediğiniz sonuçları elde edemiyorsanız, kendinize şu soruyu sormanızı öneririm; “Bu noktada başarılı olmak için neye ne ye inanmam gerekirdi?” Ya da “Bu alanda şu anda başarı gösteren kimler var, nelerin mümkün olduğu konusunda onların benden farklı inançları neler?
ü  Acı çekiyorsanız, kendinizi zorluklarla yüz yüze, çaresiz ve öfkeli hissediyorsanız, kendinize şunu sormak isteyebilirsiniz. “Böyle hissetmek için neye inanıyor olmam gerek?
ü  Hayatta hiçbir şeyin, sizin verdiğiniz anlamda başka bir anlamı yoktur.   
ü  Liderler güçlendirici inançlarla yaşayan, diğer insanlara da, kendilerini sınırlayan inançları değiştirip tam kapasitelerine ulaşmayı öğreten kişilerdir. (s129)
ü  İçimizde uyandırılması gereken bir güç olduğundan kaderimizi biçimlendirecek bilinçli kararlar verme kapasitemizle başlıyor.

DEĞİŞİKLİK BİR ANDA OLUR MU?  (s132)
ü  İnsanların çoğu neden değişikliğin neden değişikliğin çok uzun süreceğini sanır?
ü  Defalarca uğraşmış, başaramamış olmalarıdır.
1.     Çoğumuzun nasıl değişeceğimizi bilmeyişimizdir.
2.     Kültürümüzde birtakım inançların bulunması, bunların kendi içimizdeki gücü kullanmamızı engellemesi
ü  Tedavi ettiğim kişiler, karşılarına dayanamayacakları bir zorluk çıktığı anda eski alışkanlıklarına dönebilirlerdi, çünkü değişiklikten kendilerini değil, beni sorumlu tutuyorlardı. İşler iyi gitmezse, suçu başkalarının üzerine atıyorlardı. Kendi kişisel sorumlulukları yoktu.
ü  Uzun dönemli değişiklik yaratmayı başaracaksan; Değişikliği bir kere yaratınca, derhal takviye etmemiz gerekir. Ondan sonra da sinir sistemimizi şartlandırıp, bir tek kere değil, sürekli başarmayı öğrenmek zorundayız. (s139)
ü  Kendimizi başarıya, sevgiye, korkularımızdan kurtulmaya şartlandırmamız gerekir.
ü  NAC (nöro Asosiyatif şartlanma), sinir sisteminizi adım adım şartlandırarak, yönelmek istediğiniz şeyleri zevkle, kaçınmak istediğiniz şeyleri acıyla bağlayıp, ulaşmak demektir.
ü  Hiçbir şey değişmez; biz değişiriz. (Henry David Thoreau)
ü  Herkesin hayatında kesinlikle isteyeceği iki değişiklik nedir?
1.     Her konuda ne hissettiğinizi
2.     Davranışlarımızı değiştirmek
ü  Uzun dönemli değişiklik yaratmak istiyorsak sahip olmamız gereken inanç kendi değişimimizden, hiç kimsenin değil, kendimizin sorumlu olduğudur. (s142)
ü  Değişiklik yaratacak birinin, sorumlulukla ilgili üç inanca sahip bulunması gerekir;
1.     Bir şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmamız gerekir
2.     Bir şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmakla kalmayıp, onu bizim değiştirmek zorunda olduğumuza da inanmalıyız.
3.     “Ben bunu değiştirebiliri.” Diye bir inanç gerekir.
ü  Sinir sistemimizde o tecrübeye bağladığımız duyguları değiştirmedikçe, hiçbir şey değişmez. 

BEYNİMİZİN GÜCÜ
ü  Nöronlar olmasa, sinir sistemimiz duyularımızdan gelen enformasyonu yorumlayamaz, beyne iletemez, ne yapacağı konusunda beyin emirlerini de uygulayamazdı. Nöronlar her biri, bir milyon bit enformasyondur.
ü  Nöronlar bağımsız çalışır, aynı zamanda 100.000 millik şaşılası bir sinir lifleri şebekesi aracılığıyla birbirleriyle de iletişimde bulunurlar.

NÖRO-BİLİM: KALICI DEĞİŞİKLİĞE BİLETİNİZ
ü  Nöronlar, sürekli olarak elektrokimyasal mesajları nörol yollarla yollarlar.
ü  Davranışı her tekrarlayışımızda, o bağ güçlenmektedir. İşte o zaman, o duyguları sürekli olarak hissetmeye, o davranışları sürekli olarak yapmaya kendimizi mecbur hissederiz. (s147)
ü  İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır. (Rene Descartes)
ü  Ne zaman önemli miktarda acı ya da zevk hissetseniz, beyniniz hemen bunun nedenini arar. Bunun için aşağıdaki üç kriteri kullanır. (s149)
1.     Beynimiz tek ve benzersiz gözüken bir şeyi arar. (FARKLILIK) Sık rastlanmayan, ya da o andaki duruma uymayan bir şey arar.
2.     Beynimiz o anda yer almakta olan bir şey arar. (NEDEN) Psikolojide “Yakın Geçmiş Kuralı” denmektedir. Olan şeyin, bu acı ya da zevke yol açmış olabileceğini düşünmek
3.     Beynimiz süreklilik arar. (SÜREKLİLİK) Siz ne zaman bu acıyı ve zevki hissetseniz o olay da hep oluyorsa, o zaman beynimizin o olayı sebep olarak seçeceğinden emin olabilirsiniz.
Biz bağları, karar sürecimizi bilincimiz dışında etkileye başlamadan önce denetleyip değerlendirmeliyiz. Yanlış sebebi seçtiğimizde çözümlere giden yolu kendimiz kesmiş oluruz.

BİR ÖZ-SABOTAJ KAYNAĞI
ü  Kendinizi bir şey başarmak üzereymiş gibi görürseniz, sonra da o işi mahvederseniz, genellikle bunun suçlusu, karma nöro-asosiyasyonlardır. Hem acıyı, hem de zevki aynı olaya bağlamaktır. Buna iyi örnek PARA’dır.
Acı                                                      Zevk
Elde etmek için çok çalışmak                Özgürlük
Açgözlülük                                           Güvence
Vergiler artar                                        Aileme yardım edebilirim
Maneviyattan uzaklaşma                       Katkılar/fark yaratma
Dürtü gücümü kaybederim                    Hayatımın kontrolü

ü  Ne yapacağınıza karar verirken eğer beyninizde, neyin acıya, neyin zevke eşit olduğuna dair kesin bir sinyal yoksa aşırı çalışma yüzünden karmaşa olur. Beynimize karışık mesajlar verdiğimizde, karmaşık sonuçlar alırsınız. Önemli olan mesajların sayısı değil taşıdığı ağırlık önemlidir.
ü  Parayla ilgili olumsuzdan çok olumlu asosiyasyonlarınız vardır, ama olumsuzlardan bir tanesi çok fazla yoğunsa, o zaman o sahte nöro-asosiyasyon, finansal başarıya ulaşma yeteneğinizi silebilir.

ACI-ACI ENGELİ
ü  Öyle bir noktaya geldiniz ki her durumda acı çekeceksiniz, en az acı vereceğini düşündüğümüz alternatifi seçeriz. Bazı kimseler bu acının oları tümüyle alt etmesine izin verir, öğrenilmiş çaresizlik durumuna girerler.
ü  Sini sistemimizde neyi acıya, neyi zevke bağladığınızı değiştirmedikçe, hiçbir değişiklik kalıcı olmaz.

6 HAYATINIZDAKİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRMENİN YOLU: NÖRO-ASOSİYATİF ŞARTLANMA BİLİMİ

ADIM-1
ü  Biz hayatta neye odaklanırsak onu elde ederiz.
ü  Değişiklik yaratmanın ilk adımı neyi istediğinize karar vermektir ki, belli bir şeye doğru ilerleyebilesiniz.
ü  İstediğimiz şeye sahip olmamızı neyin engellediğini bilmemiz gerekir. “Değişirsem acı çekerim” değişimin getireceği bilinmeyenlerden de korkuyor da olabiliriz. (s155)
ADIM-2
ü  Kaldıraç kullanın: Şimdi değişmemeye büyük acıları, şimdi değişmeye büyük zevkleri bağlayın.
ü  Değişiklik, yetenek sorunu değildir, motivasyon sorunudur.
ü  Hemen hemen herkesin “acı eşiği” vardır. Acı eşiği, çok fazla acı çekmek, bu nedenle hemen değişmeniz gerektiğini anlamaktır.
ü  Acı çekiyor idiyseniz, neden çekip çıkmadınız? Mutsuz olmanıza rağmen, bilinmeyene duyduğunuz korkunun daha güçlü bir motivasyon gücü olduğunu hissettiniz. Bu tür düşünceler insanın değişiklik yaratmasını engeller. Sonunda bir gün gelir, o ulumsuzluğun acısı, bilinmeyene duyduğunuz korkudan daha baskın çıkar (s157)
ü  Kaldıraç Nedir? Hemen her değişiklik için şarttır.
ü  “Niçin’i yeterince güçlü olan, mutlaka nasıl’a dayanır. (Nietzche)
ü  Her değişikliğin %20 si, nasıl’ı bilmekle ilgilidir. Ama geri kalan %80’ i de niçin’le ilgilidir.
ü  Kendinize yaratabileceğiniz en büyük kaldıraç, dıştan değil, içten gelen acıdır.
ü  Kendi gözümüzde kendimizi nasıl görüyorsak, o görüntüye uymadığımız zaman, davranışlarımız standartlarımızla, kendimize verdiğimiz kimlikle uyumlu olmadığı zaman, hareketlerimizle kimliğimiz arasındaki uçurum bizi değişiklik yapmaya iter. İnsanın standartlarıyla davranışları arasındaki tutarsızlığa işaret etmekle yaratılan kaldıraç inanılmaz ölçüde etkili olabilir. (s159)
ü  İnsan kişiliğinin en kuvvetli güçlerinden biri, kendi kimliğimizin tutarlılığını korumaktır.
ü  Eğer birine yardım etmek istiyorsanız, tutarsız olduklarını göstermekle değil, kendilerinin görmesini sağlayacak soruları sormaktır.
ü  Halinden memnun olmak durağanlığı getirir.
ü  Gerçek bir kaldıraç bulabilmek için kendinize acı yaratan sorular sorun.
o    Değişmezsem bana bunun maliyeti, ne olur?
o    Hayatta nelerden yoksun kalacağım?
o    Bana zihnen, duygusal, fiziksel, finansal ve ruhsal olarak nelere mal oluyor?
ü  Zevk-asosiyasyonlu soruları kullanarak değişime olumlu duyguları bağlamaktır. Değişirsem;
o    Kendimi nasıl hissedeceğim?
o    Hayatıma ne gibi canlılık getirecek?
o    Daha başka neler başarabilirim?
o    Ailem ve dostlarım neler hissedecek?
o    Ben ne kadar mutlu olacağım?
o    …….ve diğerleri

ADIM-3
ü  Asıl zorluk, çoğu insanın yeni bir sonuç istemelerine rağmen, eskisi gibi hareket etmeye devam etmesidir. Yapmanız gereken, nöral yollarınızı yeniden düzenlemek, sizi korku ve çaresizliklere götürecekleri yerde arzuladığınız yöne götürmelerini sağlamaktır.
ü  İnsanın sınırlayıcı bir davranış ya da duygu paternini kesintiye uğratmak da, o insanın hayatını tümüyle değiştirebilir, çünkü bu iş bir yandan da kaldıraç oluşturur. (s162)
ü  Bazen insanlar değişmeyi, o alışkanlık ya da duygu paterni kendilerine acı verdiği için isterler. Ama o değiştirmek istedikleri şeyden bazı yararları da vardır. Örnek: çikolata alışkanlığından kurtulmak isteyen tiryaki, çikolata yemeği kesme isteğine rağmen, bu alışkanlığı sürdürmekten bir hayli “İkici Kazanç” elde ettiğini göstermekteydi.
ü  İkincil kazancı olan insanın değişme konusundaki duyguları karmaşıktır. Değişmek istiyoruz, derler, ama bilinçaltında, eski davranışı sürdürmenin onlara, başka türlü elde edemeyecekleri bir şeyler sağladığına inanırlar. (s163)
ü  İşin içine ikincil kazanç karıştı mı, kaldıracın daha güçlendirilmesi gerekir.
ü  İnsanın vücuduna acı verebilirseniz, bu inkâr edilemeyecek bir kaldıraçtır. Acıdan kurtulup zevke ulaşmak için yapmayacakları yoktur.
ü  Paterni kırma yaklaşımınız ne kadar radikalse, etkinliği de o kadar fazla olacaktır. Patern kesmenin kilit farklılıklarından biri tam o paternin tekrarlanmakta olduğu bir anda yapma ghereğidir.

DUYGU VE EYLEMLE İLGİLİ SINIRLAYICI PATERNLERİ KESMENİN YOLU
ü  Patern kesmenin basit yolu anılarımıza bağladığımız duyguları karıştırmaktır. (s167)
ü  Kaldıracınız yeterli, güçsüzleştirici duyguları bir daha su yüzüne çıkamayacak hale getirin;
1.     Sizi rahatsız eden durumu zihninizde görün
2.     Aynı tecrübeyi alıp bir karikatür haline getirin. Filmi sondan başa doğru seyredin.Sırıtma ifadesiyle oturun. Bunu en az bir düzine gibi yapın.
3.     Şimdi sizi rahatsız etmiş olan durumu düşünün, şu anda nasıl bir duygu verdiğine bakın.
Duygularınızın hepsi, zihninizde odaklandığımız resimlere ve onlara bağladığımız seslerle duygulara dayalıdır. Patern kırmanın bir yolu da o  şeyi yapmayı kesmektir.

ADIM-4
Yeni ve Güçlendirici Bir Alternatif Yaratın.
ü  Nörolojik paternlerinizin hepsi, sizin acıdan kurtulup zevke ulaşmanız için tasarlanmışlardır.
ü  İstenmeyen davranışlarınıza ilişkin acılardan nasıl kurtulup da zevke ulaşabileceğinizi
bulamıyorsanız, aradığınız cevapları, bu işi daha önce yapmış kişileri taklit ederek bulabilirsiniz. 
ü  Eski paterni yeterli biçimde kırarsak, beynimiz otomatik olarak onun yerine koyacak bir şey arar ve bize istediğimiz duyguları verir. (s171)
ü  Dış baskıların kalıcı etki getirdiğine pek az rastlanır.
ü  Bırakmayı gerçekten isteyenlerde yeniden eski alışkanlığa dönmeyi getiren neden, genellikle önemli miktarda strestir.
ü  Bir başka yol alışkanlıkların yerine yeni bir alternatif koyanlardır.

ADIM-5
Yeni Paterni Yerleşinceye kadar Şatlandırın
ü  Şartlanma yarattığınız değişikliğin sürekli olmasını ve uzun vadeli olmasını sağlar.
ü  Yeni ve güçlendirici alternatifi tekrar tekrar, çok büyük duygusal yoğunlukla prova ederseniz, kendinize bir yol oluşturursunuz. (s173)
ü  Yeterince tekrarlarla ve duygusal yoğunlukla, istediğiniz davranışı kendinize şartlayabileceğimizi çok iyi anlamanız gerekir.
ü  Kendinize bir dizi kısa dönemli amaçlar koyun. Her birine ulaştıkça, hemen kendinizi ödüllendirin.
ü  “Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey, onun ulaşamayacağı yerde değildir. Kötü ahlakı iyiye çevirir; kötü ilkeleri yok edip iyilerini yaratır; insanı melek düzeyine yükseltir. (Mark Twain)

TAKVİYE KANUNU
ü  Sürekli olarak takviye edilen her duygu ya da davranış paterni, otomatik ve şartlanmış bir duygu haline gelir. Takviye etmediğimiz şeyler zamanla yok olur.
ü  Takviye bir davranışa hemen olur olmaz cevap vermektir, ceza ve ödül ise çok sonra da gelebilir.

HER ŞEYİN BAŞI ZAMANLAMA
ü  Uygun zamanlama, etkin şartlanma için esastır.
ü  Beynimizi etkin şeyler yapmaya akıl yoluyla değil, nörolojik olarak eğitmeliyiz. (s176)
ü  Tam istediğiniz şeyi yaptığı anda, ona acı veriyorsunuz. Acıyı sizi aramasına bağlayacak, gelecekte bundan daha da çok kaçacak. Arasa da aramasa da acı gelecek bu olumsuz takvite paterni ilişkileri bitirir.
ü  Birinin siz gerçekten aramasını istiyorsanız, aradıkları zaman sevinçle cevap vermelisiniz. Çok özlediğinizi, çok sevdiğinizi, mutlu olduğunuzu söylerseniz yine arama eğilimi artar. (s177)
ü  Çoğu şirketin elemanlarını olumsuz takviyeyle motive etmeyi ilk strateji olarak benimsediklerini gördüm. Korku ve cezayı kullanıyorlardı.
ü  İnsanlar korku içinde yaşamaya ancak bir süre katlanır, sonunda baş kaldırır.
ü  Şirketlerin önemli stratejisi parasal özendiriciler, Mükemmel fikirdir, çok makbule geçer, ama etkinlik açısından sınırlıdır.
ü  Azalan kazançlar kanunu, ne özendirici verirseniz verin, daha yüksek kalitede iş elde edemez olusunuz.
ü  Elemanlar parasal ödül için çalışmaya başlar, onu alamayınca mutsuz olurlar, şirket de parasal taleplerle başa çıkamaz olur.
ü  En güçlü motivasyon yolu kişisel gelişme yöntemi. Kişi olarak büyümesine ve gelişmesine yardım ettiğiniz zaman, hayata ve işlerine ihtirasla sarılırlar. Daha fazla katkıda bulunmak isterler. Bunu dış baskılar için değil, kişisel bir gurur saydıkları için yaparlar.

TAKVİYENİZİ PROGRAMLAYIN Kİ DEĞİŞİM KALICI OLSUN
Bir davranışın uzun dönemde kalıcı olmasını istiyorsanız,
1.     Değişken takviye programı;
Örnek; Yunusa atlamayı öğretirken, eğitmen başlangıçta onun kendiliğinden atlaması bekler. Yaptığı anda balık vererek ödüllendirir. Yunusa ödül her seferinde verilirse, buna alışacak, artık elinden gelenin yüzde yüzünü vermeyecektir. Sonra bazen ilk atlayışında, bazen de beşinci atlayıştan sonra, bazen de ikici atlayıştan sonra verilir. Yunus her seferinde elinden gelen çabanın en iyisini gösterir.
2.     Sabit programlı takviye;
Yunusun her seferinde on atlayış yapacağından emin olmak için, onu her seferinde onuncu atlayışı sonunda ödüllendirmek gerekir. Yalnızca her onuncu atlayışın sonunda ödül verirseniz, daha önceki dokuz atlayışa o kadar önem vermesi gerekmediğini öğrenir, kalite düşmeye başlar.
Bu tepkiyi, her ay maaş almaya alışmış insanlarda da görürüz. İnsan, ancak maaş almaya yetecek kadar çaba gösterir, çünkü bu işte bir sürpriz unsuru yoktur. Elemanlar ancak bekleneni yaparlar, maaşı hak edecek kadarın üzerine çıkmazlar. Arada bazı sürprizler (takdir, ikramiye, terfi vb) olursa, o zaman ek bir çaba gösterirler. Bu sürprizler asla önceden kestirilemeyen şeyler olmalıdır.
Ödüllerinizi değiştirin. O zaman hem kendinizde, hem de yönettiğiniz insanlarda çok daha büyük sonuçlar görürsünüz.
3.     Büyük İkramiye
Takviyeyi bileşik hale getirme olanağı verir. İnsanlara beklediklerinden çok daha büyük bir ödül verilince çok büyük bir motivasyon yaratır.

“SIÇRAMALI BAŞLANGIÇ” YARATIN
ü  Kendiniz ya da takviye etmek istediğiniz kişi bir şeyi doğru yaptığı anda, hemen bir ödül yaratın. Sizin ya da onun pek çok istediği bir şey olsun. (sevdiğiniz bir müziği dinlemek, duygusal ödüller, amaca ulaşıldığı için gülümsemek vb)
ü  Sürekli olarak takviye edilen ve ödüllendirilen duygu ya da davranış paterni, şartlanacak, otomatik hale gelecektir.

ADIM-6
SINAYIN
ü  Yeni bir duygu/davranış paterni istediğinize karar verdiniz, kaldıraç buldunuz, eski paterni kestiniz, yeni bir alternatif buldunuz, yeni paterni kalıcı oluncaya kadar şartladınız. Son adım, gelecekte iyi işleyecek olduğundan emin olmak için sınamaktır.
ü  Gerçekleştirdiğiniz değişikliğin doğuracağı sonuçları sınayın. Çevrenizdekiler üzerindeki etkisi.
ü  Değişiklik yaratmaya kalkıp başarılı olamayan insanların çoğu genellikle yeterli kaldıraç bulamamışlardır. (s183)

7 ASIL İSTEDİĞİNİZİ ELDE ETMENİN YOLU
NE İSTİYORSUNUZ?
ü  Kendinize hayatta aslında ne istediğinizi sorun. Ben bunları neden istiyorum?
ü  Tüm duygularımız beynimizde kopan biyokimyasal fırtınalardan ibarettir.
ü  Duygusal cevaplarımızın çoğu, çevreye dönük öğrenilmiş cevaplardır. Bazılarını bilerek modellemişiz, bazılarını rastlantı sonucu edinmişizdir. (s193)
ü  Yaptığımız her şey, acıdan kaçmak zevke ulaşmak içindir. Ama neyin acıya neyin zevke yol açacağı konusundaki inançlarımızı, ya odak değiştirerek ya da zihinsel-duygusal-psikolojik durumları değiştirerek değiştirebiliriz.
ü  Durumlarımızın çoğu bizim doğrudan yönlendirmemizin dışında olur. Bir şey görürüz, ona cevap olarak bir duruma gireriz.
ü  Davranışlarınız sizin yeteneğinizin bir sonucu değil, o anda içinde bulunduğunuz durumun sonucudur.
ü  “Eğlemesizlik durumu” geçince, düğmeniz açılmış olur, fikirler akmaya başlar.
ü  Yanlış durumdaysanız yayını alamazsınız. Kafanızda doğru fikirler olsa bile.
ü  Zihinsel olarak size neyin güç verdiğine odaklanmalısınız. Odaklandığınız şeyi daha yoğun hissedeceksiniz. (s194)
ü  Duygusal durumunuzu değiştirmenin iki yolu vardır.
1.     Fiziksel vücudunuzu nasıl kullandığınızı
2.     Odak noktanızı değiştirmek

FİZYOLOJİ: HAREKETİN GÜCÜ
ü  Duyguları hareketler yaratır. Ne hissediyorsak, vücudumuzu nasıl kullandığımızın sonucudur.
ü  Hissettiğimiz her duygunun kendine uygun bir fizyolojisi vardır. Vücut duruşu, soluma, hareket paternleri yüz ifadeleri.
ü  Çoğu kimse, fizyoloji paternlerini sınırlı tuttuğu ifade paternleri de sınırlı olur.
ü  Duygu Tipleri;
o    Gerilim
o    Çaresizlik
o    Öfke
o    Güvensizlik
o    Yalnızlık,
o    Can sıkıntısı
o    Mutlu
o    Rahatlamış
o    Seviliyor
o    Heyecanlı
o    Neşeli
ü  Kendinizi kısa menülerle sınırlamayın, Yeni şeyleri deneyip kendinize rafine bir damak keyfi geliştirin.
ü  Bir şeyi tekrar tekrar düşünerek kendinize enerji yaratın.
ü  Vücudunuzu hep zayıf biçimde kullanırsanız, hep omuzlarınız sarkık durur, yorgun gibi yürürseniz, gerçekten kendinizi yorgun hissedersiniz.
ü  Burnunuzdan derin soluk alıp ağzınızdan kuvvetle verin.
ü  Hayatınızı değiştirmeyi gerçekten istiyorsanız, yedi gün içinde her gün beş kere aynada kendinize sırıtın. (s197)
ü  İp atlar gibi sıçramak, durumunuzu değiştirmenin çok daha güçlü yoludur. Çünkü dört şeyi birden yapar
o    Harika bir egzersiz
o    Vücudunuzda yarattığı stres koşmaktan azdır
o    Yüzünüzde ciddi bir ifadeyle bu işi yapamazsınız
o    Arabasıyla yanından geçmekte olanları da eğlendirmiş olursunuz.
ü  Hayatınızı iyiye götürmeyi gerçekten istiyorsanız gülmeyi öğrenin.

ODAK; KONSANTRASYONUN GÜCÜ
Geçmişte hayli kötü bir şeye ya da çok sevinçli olduğunuz bir zamanı hatırlayıp ona odaklanırsanız, gözünüzde canlandırır, onu düşünürseniz, çok geçmeden o duyguyu hissetmeye de başlarsınız. Henüz olamamış şeylere de odaklanır, onlarla ilgili olarak kendinizi önceden iyi hissedebilirsiniz.

NEYE ODAKLANIRSAK, O BİZE GERÇEK OLUR
ü  Türlü durumlar karşısında ne hissettiğimiz ya da belli bit tecrübenin bizce anlamı, bizim odaklanışımıza bağlıdır. (s201)
ü  Odak dediğimiz şey bir geçek değildir. Görüşlerden biridir. Kameranın merceği size yalnızca bir resim gösterir. Hangi açıdan çekiyorsanız onu verir. Bu nedenle de resimler gerçeği büyük ölçüde çarpıtabilir.
ü   Bir kişi diğer bir kişinin hayatını hangi yönden gözlemliyorsa, onu yazıyor.
ü  “Hepimiz başkalarını kendi yüreğimizde taşıdığımız biçimde görürüz.” (Ralph Waldo)

ANLAM GENELLİKLE BİR ODAK MESELESİDİR
ü  Odak, gerçeği iyi olarak mı, kötü olarak mı algıladığımızı, kendimizi mutlu mu yoksa mutsuz mu hissettiğimizi saptar.
ü  Dikkatiniz nerede olduğunuzla sınırlı olmayacağı gibi, geçmişe de çakılamaz, geleceğin uzak bir noktasına da çakılamaz. Nerede olduğunuzun son derece farkında olmayı sürdürürsünüz, ama bir yandan da yakın gelecekte ne olacağını bekliyor olmanız gerekir.
ü  Nereye gitmek istediğine odaklan, neden korktuğuna değil.
ü  İnsan nereye odaklanırsa oraya gider. Korkunuza karşı koyar, inancınızı sürdürür, gitmek istediğiniz yere odaklandığınız zaman hiç kurtuluş umudunuz olmaz. (s203)
ü  Zihninizi disipline almanız gerektiğini bilin. Kontrolden çıkmış bir zihin, size türlü oyunlar oynar. Onu yönlendirdiğiniz zaman da en iyi dostunuz olur.
ü  Odağınızı kontrol etmenin en güçlü yolu, sorular sorarak gitmektir. Sorduğunuz her soruya karşılık beyniniz bir cevap bulacaktır. Neyi ararsanız onu bulursunuz.

MESELE YALNIZ NEYE ODAKLANDIĞINIZ DEĞİL, NASIL ODAKLANDIĞINIZDIR
ü  Hayat tecrübemiz beş duyumuzla topladığımız enformasyonla yaratılır.
ü  Bazı insanlar en çok gördükleri şeylerden etkilenirler. Bazıları için sestir, bazıları için temastır. Bu farklı tecrübe modlarından her birinin içinde bile, yaşadığınız tecrübenin yoğunluğunu arttırıp, eksiltebilecek bazı resimler, sesler ya da duygular (submodalite) vardır.
ü  Submodalite ile oynayarak, herhangi bir şeyle ilgili duygularınızın yoğunluğunu yükseltip, alçaltabilirsiniz. Bunlar sizin neler hissettiğinizi etkiler. (s207)

KENDİ KROKİNİZİ ÇIKARTIN
ü  Submodalite örnekleri (s213)
ü  Asıl zorluk çoğumuzun sınırlayıcı paternlerimizi alıp onları büyütmemizden, parlaklaştırmamızdan, sesini yükseltmemizden, tümünü ağırlaştırmamızdan kaynaklanmaktadır. (s214)

DURUMLARINIZI DEĞİŞTİRİN HAYATINIZ DA DEĞİŞİR
ü  Durumunuzu (soluma biçimi, fizyoloji, odaklanmalar, submodalite) değiştirebilirsiniz.
ü  Durumlarınızı kontrol etmediğiniz zaman, davranışlarınızı da kontrol edemezsiniz.
ü  Zihninizin işleyiş biçimini kontrol altına almak;
1.     Çevre ne olursa olsun, siz ne kadar çaresiz ya da korkuyor olursanız olun, kendi durumunuzu bir anda değiştirmenin yolunu öğrenmelisiniz.
2.     Durumunuzu herhangi bir çevrede sürekli ve tutarlı olarak değiştirebilmektir.
3.     Alışkanlık paternleri oluşturmak, fizyolojinizi ve odağınızı kullanarak, bilinçli bir çaba göstermeksizin her zaman kendinizi iyi hissetmeyi doğallaştırmak.
4.     Başkalarının kendi durumlarını hemen değiştirebilmesini sağlayabilmek, her çevre içinde bu değişikliği başarmalarını ve bunu bütün hayatları için başarmalarını sağlamaktır. (s219)

İYİ HİSSETMENİZİ NASIL SAĞLAYACAĞINIZI BİLİYOR MUSUNUZ?
Duygu durumunuzu değiştirmek için neler yapmakta olduğunuzu yazın. İdeal olarak bu sayı 25 olmalı.  Örnek; Müzik çalmak, okumak, öğretici bir şeyler okumak, vücut hareketlerimi değiştirmek, dans etmek, CD takıp onunla birlikte şarkı söylemek, banyo, karımla sevişmek vb.

EĞER ZEVK İÇİN BİR PLANINIZ YOKSA DUYACAĞINIZ ACIDIR
Bu işin anahtarı, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak şeylerin listesini yapmak, böylelikle yıkıcı şeylere yönelmek zorunda kalmamaktır.

8 CEVAP SORULARDIR.
ü  Stanislavsky Lech’ in (Nazi kampında ölü numarası yaparak, ölülerin arasına girip kaçan kişi) toplama kampında yok olup giden insandan  ne farkı vardı? Pek çok etken söz konusuydu ama en büyük fark, onun değişik bir soru sormuş olmasıydı. Beyni ona hayatını kurtaracak cevabı bulmuştu.
ü  Bir soruya cevap vermeniz gerekmektedir. Biz nasıl düşünüyoruz?

DÜŞÜNCELERİMİZİ SORULARIMIZ SAPTAR
ü  Benim hayatımdaki en büyük farkı yaratan nedir, kim olduğumu nasıl bir insan olduğumu nereye doğru gitmekte olduğumu saptayan şey nedir? Benim nasıl hissettiğimi  ve ne yaptığımı saptayan, hayatımı biçimlendiren olaylar değil, kendi hayat tecrübelerimi benim nasıl değerlendirdiğim ve nasıl yorumladığımdır. (s226)
ü  Düşünmek dediğimiz şeyin aslında bir dizi soru sorup cevaplamak olduğunu anlamaya başlıyorum.
ü  Soru sormanın ustaları, aslında tabii, çocuklardır.
ü  Sokrat yönteminin tümü öğretmenin hiçbir şey yapmayıp yalnızca sorular sorması, öğrencilere kendi cevaplarını buldurması biçiminde yer almaktadır.
ü  Başarılı gözüken insanlarla, öyle olmayanlar arasındaki fark, başarılı insanların daha iyi soru sormaları, bunun sonucunda da daha iyi cevaplar almalarıdır. (s 228)
ü  Kaliteli sorular kaliteli bir hayat yaratır.
ü  Şirketlerin başarıya ulaşması, onların kaderini etkileyecek kararları veren kimselerin, piyasalar, stratejiler, üretilecek ürünler hakkında doğru soruları sormasındandır. (s229)

SORULARIN GÜCÜ
ü  “Bazıları her şeyi olduğu gibi görür, Niçin? diye sorar, Ben hiç var olmamış şeyleri düşünürüm, Neden Olmasın? Diye sorarım.” (George Bernard Shaw)
ü  Eğer bilgisayarın içindeki değerli bilgiler içeren dosyalara ulaşmak istiyorsanız, uygun emirleri vererek o verileri karşınıza getirmeyi bilmeniz gerekir. Tıpkı, aynı şekilde, kendi kişisel veri bankanızdan istediğinizi alabilmenizi sağlayacak olan da sorular sorabilme gücünüzdür.
ü  Odağı en çabuk değiştirme yolu yeni bir soru sormaktır. (s231)
ü  Korkunç bir soru sorarsınız, korkunç bir cevap alırsınız. Zihinsel bilgisayarınız size hizmet etmeye her an hazırdır. Ona nasıl bir soru yüklerseniz, o da size öyle cevap verecektir.
ü  Bazı insanların bir türlü ilişkiye bağlanamamaları, kendilerine kuşku yaratıcı sorular sormalarındandır. (s232)
ü  Yalnız sorduğunuz sorular değil, sormadığınız sorular da kaderinizi biçimlendirmekte etkilidir.
ü  Üstün değerlendirmeler üstün hayatlar yaratır.
ü  Günlük hayatımızda zaman izafidir, zaman zihnimizin neyle meşgul olduğuna göre izafidir. (Einstein)
ü  Bir erkek güzel bir kızla bir saat oturur, ona bir dakika gibi gelir. Ama sıcak sobanın üzerinde bir dakika otursa, ona bir saatten uzun görünür. İşte bu izafidir. (Einstein)
ü  “Önemli olan sorular sormaktan vazgeçmemektir. Merak, kendi var oluş nedenine sahiptir. İnsan sonsuzluğu, hayatı, gerçeğin o harikulade yapısını düşündükçe dehşet içinde kalmadan edemez. Her gün bu büyük esrarın bir zerresini anlamaya çalışmak da yeter. Kutsal merakı asla kaybetmemek gerekir.” (Einstein) (s235)
ü  Sorular bizim dev güçlerimizin çalar saatidir. Eğer onları belirli ve iyi düşünülmüş bir talep biçiminde sunarsak, istediklerinizi elde etmemize izin verirler. Tutarlı ve kaliteli sorulardan, gerçek bir hayat kalitesi doğar.
ü  Neden mutlu, sağlıklı ve bilge kişilerin sayısı daha çok değil?
o    Soru sordukları zaman, cevapların gelmesini sağlayacak güvenden yoksun olmaları
o    İnançsızlıkları yüzünden fitilini tutuşturmayı beceremiyorlar

SORULAR NASIL İŞLER
ü  Sorular üç belirleyici şeyi gerçekleştirir.
Soruların belirlediği 1. Şey
ü  Sorular neye odaklandığınızı, dolayısıyla de nasıl hissettiğinizi hemen değiştirir. “Neden kimse beni sevmiyor?”, “Neden canım bu kadar sıkkın?” o zaman kendinizi sevilmeyen ve sıkkın bir insan olarak hissetmeniz için bir neden olduğu fikrini destekleyen referanslara odaklanır onları arar, bulursunuz. Yararsız durumda kalırsınız. “Durumumu nasıl değiştireyim, kendimi mutlu hissedeyim ve sevileyim?” diye sorarsanız çözümlere odaklanırsınız.
§  Hislerinizi asıl değiştirecek olan, soru sormaktır.
§  Nasıl hissettiğinizi şu anda, sırf odağımızı değiştirmekle değiştirebiliriz.
§  Kendinize, “Benim en değerli anılarım nelerdir?” diye sorarsanız, ya da “Şu anda hayatımda harika olan ne var? Diye sorarsanız, bu soruyu ciddi ciddi düşünürseniz, kendinizi harika hissetmenize yol açacak tecrübeleri düşünmeye koyulursunuz. (s237)
1.     İlk adım, ne istediğinizi keşfetmek ve eski sınırlayıcı paterninizin ne olduğunu anlamaktır.
2.     Sonra kendinize kaldıraç bulun. Eğer bunu şimdi değiştiremezsem, ödeyeceğim bedel ne olur? Uzun vadede bu bana neye mal olur? Bunu şimdi yaparsam bütün hayatım nasıl değişir?
3.     Yeni ve güçlendirici bir alternatif bulup onu daha iyi sorularla destekleyin, sonra da kendinizi buna şartlandırmak için sürekli tekrarlayın, sonra da hayatınızın ayrılmaz bir parçası haline gelsin.

BİR GÜÇ BECERİSİ
ü  Kriz anında güçlendirici sorular sormayı öğrenmek çok önemli bir beceridir.
ü  Hayatımın kalitesini yükseltme yolu, saygı duyduğum insanların sormaya alışkın oldukları soruları modellemektir. Çok mutlu birini bulursanız o kişinin sürekli olarak kendini mutlu eden şeylere odaklanmasıdır. Onların sorularını öğrenin, kullanın, siz de onlar gibi hissetmeye başlarsınız.

Soruların belirlediği 2. Şey
ü  Eğer kendinizi gerçekten üzgün hissediyorsanız, demek ki kendinizi iyi hisstmenizi gerektirecek her şeyi kapsam dışı bırakıyorsunuz. Eğer kendinizi iyi hissediyorsanız, demek ki odaklanacağınız kötü şeyleri kapsam dışı bırakıyorsunuz.(s240)
ü  Birisi size, “Hayatında neler berbat?” diye sorsa, bu soru ne kadar gülünç olursa olsun kendinizi cevap vermeye mecbur hissedersiniz. Bilinçli olarak cevap vermezseniz, bu sefer de o soru zihninize bilinç dışı düzeyde takılabilir. Eğer size “Hayatınızda gerçekten harika olan neler var? Diye sorsalar, siz de o cevaba odaklanırsınız, bir anda kendinizi çok iyi hissettiğinizi görebilirsiniz.
ü  Sorular insan bilincinin lazeridir. Odağımızı konsantre eder ne hissedip ne yapacağımızı saptarlar.
ü  Kızgınsanız, kendinize sorabileceğiniz en iyi sorulardan biri, “Bu sorundan ne öğrenebilirim ki bir daha hiç olmasın?” sorusudur. Sizi şimdiki zorluktan kurtarıp, gelecekte bu acıyı yaşamamamız için gerekli olan kaynaklara götürecektir. (s241)

VARSAYIMIN GÜCÜ
ü  Sorularda bizim inançlarımızı etkileme gücü vardır. Neyin mümkün olduğu/olmadığı yolundaki düşüncelerimizi etkilerler.
ü  Sorularda kullanmayı seçtiğimiz kelimeler ve dizilişi, bazı şeyleri dikkate alıp diğerlerini olağan kabul etmemizi sağlamaktadır.
ü  Varsayımlar bizi doğru da, yanlış da olabilecek şeyleri kabul etmeye programlar.
ü  Başkalarının ya da kendinizin güçsüzleştirici varsayımlarını kabul etmeyin.

Soruların belirlediği 3. Şey
ü  İş arkadaşlarımdan biri şirketimi borca soktu ve borçlandırdı. Bugün işin başındayım, bunun nedeni de çevremdekilerin bana verdiği güzel öğütler değil, benim daha iyi bir soru sormuş olmamdır. “Ben bunu nasıl tersine çevirebilirim?”
İnsanlara ulaşmam için kendi fiziksel varlığımla sınırlı olmayan yol nedir? Şirketime başka insanları katmak ve ülkenin her yerinde temsil etmesini sağlamak fikri geldi. Televizyonda enformasyon-reklam karışımları sunmak. 7 milyon kadar bant doldurup dünyanın her yanına dağıttık. Dünyanın her yanındaki insanlarla ilişkiler geliştirmeye yardımcı olacak cevabı almıştım.
ü  Sınırlı sorular sormamaya dikkat edin, çünkü o zaman sınırlı cevaplar alırsınız. Soruları sınırlayan tek şey, nelerin mümkün olabileceği konusundaki inançlarınızdır.

PROBLEM ÇÖZEN SORULAR
ü  Mesele karşınıza problem çıkıp çıkmayacağı değil, çıktıkları zaman sizin o konuda ne yapacağınızdır. (s245)
ü  Problem çözen sorular;
·         Bu problemin harika yanı nedir?
Sevgi ve saygı duyduğum bu kadar çok kişinin beni aramasına, benimle zaman geçirmek istemesine minnet duydum.
·         Neler henüz mükemmel değil?
Besbelli programım biraz akort istiyordu.
·         Bunu istediğim hale getirmek için neler yapmaya istekliyim?
Hayatımı ve programımı daha dengeli biçimde düzenleyecektim. Hayır demeyi öğrenecektim. Şirketlerimin birinin başına birini getirmem gerektiğini de anladım. İş yükünün birazını üstlenecek biri.
·         Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmamaya istekliyim?
Sızlanmayı kesmek
·         Bunu istediğim hale getirmek için gerekenleri yaparken bu süreci nasıl zevkli kılabilirim?
100 telefon etmekten nasıl zevk alabilirim. Hemen mayomu giydim, seyyar bilgisayar ve hoparlörlü telefonu kapıp jakujiye doğru kotum. Jakuji her zaman arka bahçemdedir.
·         Güçlü sabah soruları, Güçlü akşam soruları  (s249)

SORU ARMAĞANINI VERİN
ü  -Hangi konuda mutlusun? Hiçbir şey
-Eğer isteseydin şu anda neden mutlu olabilirdin? Karım konusunda mutluyum. Çok iyi idare ediyor ve ilişkimiz çok yakın
- çok özel bir insan değil mi?  Ona odaklanmaya başladı. Kendini iyi hissetti
Ben onun iyi duruma girmesine yardım ediyordum. İyi duruma girince, insan zorluklarla mücadele etmenin daha iyi yollarını bulabilir. Önce paterni kırmamız şarttı.
-Neden gurur duyuyorsun? diye sordum “çocuklarımdan gerçek anlamda gurur duyuyorum.” Dedi.
Az önce hayatının sona ermiş olduğuna inanan adam birden bire hayata döndü.

BİR KADER SORUSU
Benim hayatım neyi temsil ediyor?
Ben neye adanmış durumdayım?
Ben neden buradayım?
Ben kimim?
Bunlar güçlü sorulardır, ama eğer mükemmel bir cevap gelsin diye beklerseniz başınız derde girer. Genelde bir soruya gelen ilk duygusal ve sezgisel cevap, sizin ciddiye almanız gereken cevaptır. Bir noktaya varınca, ilerleyebilmek için kendinize sorular sormayı kesmelisiniz. Soru sormaya devam ederseniz güveniniz çakar, kararsızlığa düşersiniz. Güvenli sonuçları ancak güvenli eylemler getirir. Bir noktada değerlendirmeleri kesip bir şeyi yapmaya başlamanız gerekir. Nasıl mı? Sizin için neyin önemli olduğuna kakar vermişsiniz, onu yapmaya ve hayatınızın kalitesini değiştirmeye başlamanız gerekir.

9 NİHAİ BAŞARI KELİMELERİ
ü  İnançların çoğu kelimelerle biçimlendirilir. Ve kelimelerle değiştirilmeleri de mümkündür.
ü  Alışkanlıkla seçtiğimiz kelimelerin kendimizle konuşurken de etkili olduğunu, bu nedenle de yaşadığımız tecrübeyi etkilediğini anlamayız.
ü  Bir tecrübeyi kendimize tarif ederken kullandığımız kelimeleri değiştirmekle, o tecrübeyi değiştirebiliriz. (s257)
ü  Kelime haznesi yoksul olan insanların duygusal yaşamı da yoksuldur; kelime dağarcığı zengin olanların, o tecrübeyi boyayabilecekleri çeşit çeşit renkleri vardır. Bu boyama işini de yalnız başkaları için değil, aynı zamanda kendileri için yaparlar.

ü  Duygusal yoğunluğu olan kelimeleri kullanmak, sizin de bir başkasının da duygu durumunu sihirliymiş gibi değiştirir. (s258)
................

Aralık/2013