23 Ocak 2016 Cumartesi

GENÇ WERTHER'İN ACILARI (Johann Wolfgang Von Goethe)

GENÇ WERTHER'İN ACILARI 

(Johann Wolfgang Von Goethe)


Sanatçı, tanrısal bir güce sahiptir, o da bir yaratıcıdır.

Dünyadaki karışıklıklara yol açan şeyin, kurnazlık ve kötü niyetten öte, belki de yanlış anlamalar ve atalet olduğunu saptadım.

Üst tabakadan olanlar kendileriyle sıradan halkın arasında soğuk bir mesafe bırakacaklardır hep, onlara yaklaşmakla bir şey yitireceklerine inanıyor gibiler; ayrıca da kent kaçkınları ve kötü niyetli şakacılar da var ki, bunların taşkınlıkları zavallı halkı daha da kırılgan yapıyor.

İnsan soyu tek bir kalıptan çıkmadır. Çoğu yaşayabilmek için günlerinin büyük bölümünü çalışarak geçirir ve özgürlük olarak arta kalan zaman onları o kadar kaygılandırır ki, ondan kurtulmak için denemedik şey bırakmazlar. Ey insanın alın yazısı!

İnsan yaşamının yalnızca bir düş olduğunu başkaları da daha önce düşünmüştür.

Çocukların neyi niçin istediklerini bilmedikleri konusunda bütün o bilgili öğretmen ve eğitmenler aynı kanıdalar; ama ergin kimselerin de bu yeryüzünde tıpkı çocuklar gibi yalpalayarak dolaştıklarına ve onlar gibi nereden gelip nereye gittiklerini bilmediklerine, onlar gibi gerçek ereklere yönelik hareket etmediklerine ve kurabiye, çörek ve kızılcık sopasıyla güdüldüklerine kimse inanmak istemese de bu bir gerçek.

Yalnızca doğanın zenginliği sonsuzdur ve büyük sanatçıyı yalnızca doğa yaratır.

Sanat kurallarının lehinde birçok şey söylenebilir, Nasıl kendini yasalara ve refaha kaptırmış biri, hiçbir zaman dayanılmaz bir komşu, garip bir hergele haline gelemezse, kendini kurallara göre eğiten bir insan da hiçbir zaman zevksiz ve kötü bir yapıt meydana getirmez; buna karşın her kural, doğanın gerçek duyumsayışını ve doğanın gerçek dışa vurumunu yok edecektir.

Resim sanatında da edebiyatta da önemli olan kusursuz olanı görebilmek ve onu dile getirmeye cesaret etmektir.

En çok beğendiğim yazarlar, yazdıklarında kendi dünyamı, benim çevremde olup bitenleri bulduğum yazarlardır.

Sevincin ortasında keder ya da dehşet verici bir olayla karşılaşınca, doğal olarak bunun etkisi başka bir durumda olduğundan daha büyük olur.

Bir yanda insanın içindeki yayılma, yeni buluşlar yapma ve öteye beriye devinme itkisi; öte yanda sınırlamalara gönüllü olarak boyun eğme, alışkanlığın raylarında devam etme ve sağıyla soluyla ilgilenmeme konusunda içsel güdü var.

Yerinde duramayan bir gezgin bile sonunda vatanını özler ve kulübesinde, eşinin koynunda, çocuklarının arasında, hepsine ekmek bulma uğraşısında dünyanın enginlerinde  boşuna aradığı sevinci bulur.

Yüreğime en yakın varlıklar, çocuklardır. Bu ufaklıkları izlerken ilerde onlara o kadar gerekli olacak bütün erdemlerin, bütün güçlerin filizlendiğini görüyorum; şimdiki dik kafalılıklarında geleceğin kararlılığını, coşkularında, ileride dünyanın tehlikelerini atlatmak için gerekli olan mizah yeteneğini ve aldırmazlığını seziyorum; apaçık ve bir bütün halinde!  

Ey Tanrım, sen gökyüzünden baktığında, yalnızca yaşlı çocuklar ile genç çocuklar görürsün.

Dünyanın bütün işleri aşağılıktır; başkalarının sözüyle, hiçbir tutkusu ya da bir gereksinimi olmaksızın, para, şan şeref ya da bilmem ne uğruna didinen biri her zaman bir budaladır.

Kadınlar, iki hayranının birbiriyle iyi geçinmesini sağlayabilirlerse, kazançlı çıkan hep kendileri olacaktır.

Mutluluk yalnızca yüreğimizde mümkündür.

Tehlike sonu gelmez bir konudur, öğrenmekle bitmez.

Tutkuları tarafından oradan oraya sürüklenen bir insan tüm akıl gücünü yitirir ve bir sarhoş, bir deli olarak değerlendirilir.

İnsan doğası sınırlıdır. Sevince, kedere, acılara belli bir dereceye dek dayanabilir.

Yaratılışımız gereği her şeyi kendimizle ve kendimizi de her şeyle kıyasladığımız için, her türlü mutluluk ve kederi kendi bütünselliğimizi oluşturan nesnelerde buluyoruz.

İnsanlar hem kendileri hem başkaları için her şeyi zorlaştırıyor.

Birinci derecede önem taşıyan kişi kimdir? Diğerlerini değerlendirebilen ve onları, kendi tasarılarını gerçekleştirmek için kullanacak kadar kudretli ya da kurnaz olan kişidir.

Yaşamın tadını çıkartmak için üstünde durabilecek küçücük bir toprak parçası yeterlidir, altında yatmak içinse daha da az.

Yeryüzünde bir gezginim yalnızca, bir yolcu!

Bütün insanlar umutlarında kandırılıyor, beklentilerinde aldatılıyorlar.

Bir insanın varlığı ya da yokluğu, başkaları için önem taşımaz, hemen hemen hiçbir önem taşımaz. Seni yitirdikleri için yazgılarında bir boşluk duyarlar mı acaba? Ne zamana kadar duyarlar? Ah, insan işte bu denli fani bir varlık; tam da varoluşundan hiçbir kuşku duymadığı, mevcudiyetini gerçekten duyumsattığı tek yerde bile, sevdiklerinin hatıralarına, onların ruhlarında bile yitip yok olmaktadır, hem de o denli çabuk.

Sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana.

Kimi tükenmişler için bir destektir din, kimi dermansızları diriltmiştir de. Herkes için böyle olamayabilir.

İnsan yazgısı, başına gelenlere sonuna dek katlanmaktan, sunulan kaseyi içip boşaltmaktan başka ne olabilir?


Bahtsızlığının, kendi mahvolmuş yüreğinden, tükenmiş beyninden kaynaklandığını fark edemiyorsun; bundan da seni dünyadaki hiçbir kral kurtaramayacaktır.

Ocak/2016