YÜRÜMENİN FELSEFESİ - FREDERIC GROS
Sporla savaş arasında, savaşta onura, sporda utanca dönüşen bir benzerlik bulunur; rakibe duyulan saygı, düşmana duyulan nefret.
Para ruhları boşaltma, tıp ise yapay bedenler inşa etmek için istila eder sporu.
Zaman ve mekandan sıyrılmanızı sağlayan her şey sizi hızdan uzaklaştırır.
Yürürken biri olmama özgürlüğünü yakalarız, çünkü yürüyen bedenin tarihi yoktur,o sadece hareket halindeki kadim yaşamdır.
Emir vermeyi bilmek için itaat etmeyi bilmek gerekir.
Acele etmek birden fazla şeyi tek seferde ve çabucak yapmaktır; önce bu, sonra şu, ardından öteki.Acele ettiğinizde zaman türlü türlü şeyin hiçbir düzen olmadan tıkıştırıldığı bir çekmece gibi çatlayacak kadar dolar.
Yavaşlık saniyelerin, bozuk bir musluktan pıt pıt düşen su damları gibi teker teker, damla damla aktığı o noktada zamanla hemhal olmaktır. Zamanın esnemesi mekanı derinleştirir. Yürümenib sırlarından biridir bu.
Çıkılacak bütün yollar; güneşe, daha fazla ışığa çıkan bütün yollar güzeldir.
Görmek, egemen olmak, bakmak sahip olmak demektir. Hem de mülkiyetin külfetleri olmadan; dünyanın manzarasından adeta çalarak faydalanırız. gördüğüm, görebildiğim her şey bana aittir. Ne kadar uzağı görebiliyorsam, o kadar çoğuna sahibim.
Yürümek kuyruk acılarını, ahmakça tatminleri, kolayca alınmış hayali intikamları açığa çıkaran kendi kendine konuşmaları bitirir.
Benim için faydalı olan şey tavırlara, davranışlara, yaşamımın başkasına kati surette devredemeyeceğim anlarına bağlıdır.
Zengin, kendininkinden daha dolu olup olmadığını görmek için komşusunun tabağına göz dikerek tıkınır.
Yazmak sessiz, canlı bir deneyim tanıklığı olmalıdır, başka bir kitabın yorumu,başka bir metnin açıklaması değil.
Kitapların amacı yaşamayı öğretmek değil, içimizde yaşama, başka türlü yaşama isteği uyandırmaktır.
İnanmak, düşlemek ve umut etmek tüm edinilmiş bilgileri, alınmış dersleri ve geçmişi hiçe sayar.
Tarihi anlamak, sanat ve edebiyat eserlerini incelemek, soyumuzun köklerine inmek için Doğu'ya yöneliriz. Batı'ya ise geleceğe gider gibi, serüven ve atılım ruhuyla yöneliriz. (Henry David Thoreau)
Doğada toprak altında uyuyan bir ateş var;o hiçbir zaman sönmez ve hiçbir soğuk da onu alt etmeyi beceremez. Toprak altındaki bu ateşin her insanın göğsünde bir sunağı vardır. (Henry David Thoreau)
Toprağa uzanmak huzur getirir, kabile toplantılarında üstüne oturmak daha bilge kılar, kendini onun çekimine teslim ederek yürümek kuvvet ve dayanıklılık kazandırır.
Tabiatta dönüşüm toprakta gerçekleşir. Bu yüzdem Amerika yerlileri, ellerini gökyüzüne uzatıp yıldızlardaki tanrılardan yardın dilemek yerine, toprakta yalın ayak yürümeyi tercih ederdi.
Hac yolculuğu inancın belirtisi, tutulan oruçlar ve kesintisiz duaların eşlik ettiği yürüyüşün tevasusunda kendini gösteren devamlı bir çile çekme haliydi.
Görmek hissetmenin sadece başlangıcıdır.
Doğanın hakikati karşı konulamazdır ve enerjisi onu oluşturan elementlerden gelir.
Maddi olan şey aldatıcıdır, değişken ve görecelidir, beden bir kılıftır, hakikatse ruhta, fikirde ve zihinde gizlidir.
Doğadan; güneşten, rüzgardan, topraktan ve gökyüzünden daha hakiki birşey yoktur; onların hakikati de sonsuz enerjilerinde saklıdır.
Çiğ olan doğal halde olandır. Çiğ demek, vahşi, ket vurulamayan, uygarlaşmamışkiniklerin kaba, kepaze, arsız, acımasız doğası demektir.
Özel olan, eşlerin birbirlerine karşı şehvetinin mahremiyeti, gizli arzular, duvarların müdafaası, mülkiyettir.
Haz bir karşılaşma meselesidir. Bir bedenle, bir doğa gücü ile, bir madde ile karşılaşınca ortaya çıkması muhtemel bir histir. Haz, sadece hoşa giden, tatlı, eşsiz,olumlu anlamda ani, vahşi duygularla ilgilidir. Haz tekrarlandıkça yoğunluğu azalır. Beklenti hazzı öldürür.
Neşe bir faaliyettir; zor olan ve zaman alan şeyi kolaylıkla icra etmek, zinin ve bedenin melekelerini olumlamaktır. Hazın aksine neşe tekrarlarla artar ve zenginleşir.
Mutlulukn kendini bie manzaranın, bie anın, bir ortamın alıcısı olarak bulunmayı ve anın lütfunu almayı, kabul etmeyi, yakalamayı gerektirir. Mutluluk tekrarlanamaz olduğu için hayli kırılgandır; mutluluk anları nadirdir. Onları yakalamak gerekir.
Can sıkıntısı, boş zihinle karşılaşılan bedenin hareketsizliğidir.
İnsan kendi mahallesini duraksayarak, düzensiz bir tempoda, amaçsızca ama başını kaldırarak ve yavaşça dolaşma zevkini bir kere olsun tatmalıdır.
Gandi'ye göre gerçek zıtlık Batı ile Doğu arasında değil, güçlerin bir araya toplandığı, hız ve makina uygarlığıyla gelenek, dua ve el işçiliği uygarlığı arasındadır.