SEN ve BEN İKİ YIRTIK RUH (Aret Vartanyan)
Hepimiz
Aynı Şeyi Arıyoruz
·
Nasıl
öleceğim aklıma geliyor ve orada da kalıyor. Merak ettiğim, nasıl öleceğimden
çok kim olarak öleceğim sorusu.
·
Gündelik
hayatında da senin için yazılmış bir hayatı oynuyorsun. Önüne konan ve hazır
bulduğun, seçmediğin bir hayat aslında.
·
Hayatında
hiçbir şey sen değişmeden değişmez. Zorlama yapacağın her şey başarısızlıkla
son bulacak.
·
Gittikçe
kendi yarattıklarımızın altında ezilmeye başladık.
·
Cinsellik
beyindedir, seks beyindedir, sevişmek beyindedir. Fiziksel boşalmak asla orgazm
demek değil.
Beyninde boşalamıyorsan, kaybettiğin şey kaloriden başka bir şey
değildir.
·
Yaratıcı
insanlar, dünya tarihine yöne verenler hep deliydi. Deli oldukları için de
farklı olanı yarattılar. Diğerlerinden farklı düşündüler.
·
Azrail’in
kapısını çaldığı kaç insan gerçekten elindeki nimetin, zamanın değerini
bilebildi ki? Yaşamı çarçur eden bir adam neden Azrail’ e kızar anlamam.
İzlemek yerine yaşamayı seçenlerin Azrail’ e düşman olduğunu hiç sanmıyorum.
·
Yaşadığını
hissettiğin anlarda, ne ölüm ne de yapay sorunlar ortada kalıyor.
·
Parça
parça olduğunu hissettiğin her anda gurur yapma, parçalarını topla. Asla bir
yerde bırakma. Böyle yaptığında eksik yaşamaya başlayacaksın. Güvenmekte zorlanacaksın:
Yeni başlangıçları kaçıracaksın. Her parçalarına ayrıldığında yeniden
birleşmeyi, kendine sahip çıkmayı, dünyaya gülümsemeyi başaramadıkça yaşıyorum
diyemeyeceksin. Eksik parça, hiç ummadığın anda sana kendini hatırlatacak.
·
Kendin
olmayı başaramadığın sürece bir türlü eksik dolmayacak.
·
Tatlı
yalanlar var mı gerçekten? Ben tatlı bir yalan olabileceğine, ya da iyi bir
amaca hizmet eden yalan olduğuna çok da inanmıyorum.
·
İnsanları
kontrol etmek o kadar kolay ki. Çünkü onlara kontrol edilmek öğretilmiş.
·
Kaybedecek
bir şeyi olmayan insa her şeyi yapar.
·
İhtiyacın
olduğunda, istediğin an yanında olan biri var mı? Gerçek olup olmadığını
anlamak çok kolay. Yanında salya sümük ağlıyorsan, kendini güvende
hissediyorsan o gerçek biri.
·
Yıllar
geçtikçe, nasıl olsa zamanı gelince yaparım rahatlığı, yerini diken üstünde bir
rahatsızlığa bırakıyor. Geleceğe umudun yerini, zamanın daralmışlığının
çaresizliği alıyor.
·
Hemcinsinle
yaşanan aşk hiç kuşku yok ki çok daha cesur, çok daha kışkırtıcı. Tüm
dinamikleri karşına alarak aşık oluyorsun. Ancak, her zaman etrafımdaki
eşcinsel ilişkilerde bir burukluk, bir hüzün, ama bir o kadar da coşku
gözlemledim.
·
Yarın
çok geç olacak, hep yarın dediğin hayallerinin gerçekleştiğini görebilmen için.
Ve Anlayacaksın, hep bir gün olacak dediklerinin aslında hiçbir zaman senin
olmadığını.
·
Kimse
seni paran için, güzelliğin için, kıyafetin için daha çok sevmeyecek.
Kazanacağın gerçek dostların sadece yüreğini açıp sevgini verdiklerin olacak.
·
Karşılıksız
vermeyi öğrendiğinde bakacaksın ki mutluluk sa sana karşılıksız geliyor.
·
Hoşlandığı
kadınla konuşmaktan çekinen erkekler bana her zaman anlaşılmaz gelmiştir. Durum
komiktir ve erkek de komik durumdadır. Kadın, bir erkeğin kendisine ilgi
gösterdiğini, hoşlandığını, arzuladığını neredeyse ilk anda anlamaktadır. Kadın
niyeti bilmektedir. Oyunu oynamaya devam etmek kadının bileceği iştir artık.
·
Kadın
erkeğin oyununu oynamasına izin verir. 1-Kadın bu oyundan zevk alıyordur.
2-Erkeği o seçmiştir. O erkekle birlikte oluncaya kadar hem kültürel hem
toplumsal, ahlaki ritüellerin sırayla uygulanması gerekir. Belki de doğrudan
yaşansa utanacağı eylemleri evcilleştirir.
Kadın
erkeği beğeniyor. Erkek bunu anlamıyor. Kadın, yavaş yavaş usul usul erkeği
sarıyor. Erkek, oyunun farkına vardığında oyun bitmiş oluyor.
Her
iki senaryoda da hâkim taraf kadındır.
·
Kim
bilir, belki bir erkek olarak, duygusal alanda kadınlar karşısında mağlup
olduğumuzu bildiğimiz için toplumsal yaşamda kadını hep “ikincil” görmek
istiyoruz.
·
“Kadına
şiddete hayır” sloganları duyuluyor. Kalbinde, yatakta, duygular dünyasında
kadınlığın yanında yetersizliğini bilen erkeklerin ilkel intikam silahları.
·
Erkek
intikamını ilkel yollarla alırken, kadın hayranlık duyulacak bir zekâ ile
çizilmiş yaratıcı metotlarla alacaktır.
·
Ölmek
adını verdiğimiz nefes almama ve bedenin görevini tamamlama sürecinin ardından
boyut değiştiriyoruz.
·
Ben
çağların da aynı anda yaşandığına inanıyorum. Zamanın devamlılığına dayanan
düzenek, külliyen yanlış olabilir.
·
Bir
anda her şey aydınlansa, yaşam, tanrı, varoluş. Her şey net cevaplarına
kavuşsa. O zaman bu yaşam ne kadar dayanılmaz olurdu.
·
İnançsız
bir insan değilim, inançlarım var. Bu dünyanın bir sınav merkezi olduğuna
inanmıyorum.
·
Her
geçen gün istediğini satın alamayanların arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar
açlıktan ölüyor. İstediğin marka pantolonu giyemediğinde bunu hatırla. Sana
asla teslim ol, kanaatkar ol, elindekiyle yetin demiyorum. Daha fazlasını
isteyeceksin, daha fazlası için çalışacaksın. Bedelini ödemeyi göze aldıktan
sonra elde edemeyeceğin şey yok. Sadece bunlar yüzünden mutsuz olduğunda bir
kez daha düşün. Ödemekten yakındığın bedelleri ödemene değip değmediğini düşün.
·
Yokluk
içinde yaşamını yitiren insanla bolluk arasında yaşamını yitiren insanın
talihsizlikleri çok uzak değil. Biri yokluktan, diğeri bolluk içindeki
yokluktan tükeniyor.
·
Terörün
güçlenmesinin birincil nedeni dünyanın kaynaklarının yetersizliği ve bu
yetersiz kaynakların adaletsiz dağılımı.
·
Görüyorsun
ya neler oluyor deme. Önce görür, sonra da gördüklerimizi söyleyebilirsek hiç
de küçümsenmeyecek bir iş yapmış oluruz.
·
Bugün
her şey güçlü olmamız gerektiğini, para ve unvanın öncelikli hedefler,
hedeflerin de ötesinde olmazsa olmazlar olduğunu anlatıyor. Bunun böyle olması
gerektiğini söyleyip de para köpeğim olsun diyenlerin önemli bir kısmı kendini
kandırıyor. Bu tipler, parayı buldukları ilk anda doğuştan kapitalistten daha
tehlikeli olur.
·
Eğer
kavga etmeyi bilirsen güzel şeydir kavga. Mücadeledir. Eğer sevdiğinin
iyiliğine inanıyor, ona yol açmak, onu uyandırmak, yanlışını göstermek için
ediyorsan et kavganı. Söylemezsin, kızmazsın, bağırmazsın, biriktirirsin.
Biriktirdiklerin zamanla karşındakine öfkeye dönüşür. İçine akan zehir birikir.
Ve bir anda çok yıkıcı, kırıcı, gereksiz bir patlama yaşanır.
·
Paylaşmak
iyidir. Karşındakine de saygıdır.
·
Ne
olursa olsun kelimeyle insan yaralama. Hiç çıkmıyor, hiç geçmiyor. Unutmuyor
insanoğlu. Unuttuğunu sansa da bilinçaltında bir yerde yaşıyor.
·
Tek
başıma düşmek, tek başıma kalmak kolay oluyor. Kendimden sorumluyum.
·
Hemen
hemen her kadının içinde dişi bir kaplan yatar. Öyle bir kaplan ki, serbest
kalmayı bekler. Kimisi için çok kolaydır. Kimisi için doğru adamını ve ortamını
bulması gerekir. Hiç beklenmeyecek kadınların ani aldatışları budur. Erkekte de
aynı.
Biz Unutsak da Evren Hatırlıyor.
·
Bir
fincan çayı ritüellerine uygun doldurup zarafetle elinde tutan İstanbul
hanımefendileri de, yozlaşan, hoyratlaşan, acı çeken İstanbul’ un tozu
dumanında kayboluyor. Sahibi oldukları İstanbul’ da, şefkate ihtiyaç duyan
“ihtiyar” muamelesine maruz kalıyorlar zaman zaman.
·
Ötekiyi kim
yaratıyor?
Öteki kavramı olmasa ne bir rekabet ortamı ne savunma yatırımı ne de
istediğinde üretip kendini haklı bulacağın bahanelere malzeme kalacak. Öteki
var oldukça, motivasyon olacak. Öteki kamçı olacak. Ötekinden güçlü olmak,
ötekinden zarar görmek için hep tetikte olunacak.
·
Sevgiline
dokunduğunda salt ete dokunmuyorsun. Et sadece kılıf. Ruhuna dokunuyorsun, onu
hissediyorsun, bütünleşiyorsun.
·
İlişkilerini
bile konuşamayan bir toplum için cinselliği konuşmak elbette zor. Ben ısrarla
birçok kötülüğün, çatışmanın ardında cinselliği yaşayamamanın yattığına
inanıyorum.
·
Politika
ile çocuk oyunları arasında tek bir fark var. Biri masum, biri değil.
·
Önündekini
görmeye çalışmak yerine, cevapları öğrenmek yerine cevapları yaşamayı
seçebilirsin. Her geçen gün cevapların içselleşiyor, parçan oluyor.
·
Yapmaya
çalışmak yerine yaptığında, olmaya çalışmak yerine olduğunda deneyimlediklerin
senin oluyor.
·
Kendin olduğunda,
kendinle nasıl konuşabilirsin? İçindeki gürültünün, konuşmalarının
olabilmesi için ayrı ayrı “sen” ler yaratmak zorundasın. Kalabalığı
yaratabildiğin için konuşabiliyorsun. İçindeki diyalog kesildiğinde, zihnin
sustuğunda yaşamaya başlıyorsun. O zaman, gerçekten “an” da olabilirsin.
·
Bir
şeye sahip olduğun anda özgürlüğün biter. Hiçbir şeyin yoksa gerçekten özgürlük
o zaman var.
·
Hiçbir
şey olabildiğinde hem gerçek anlamıyla özgürlük hem de gerçek anlamda her şeyin
sahibisin.
·
Her
şey olmaya çalışırken, hiçbir şey olmuyorum. Ve bu hiçbir şey, her şeyin
bağımlısı olan olduğu için, bana özgürlüğümü verebilecek hiçbir şey olmaktan
çok uzak.
·
Kendi
endüstrilerinin zarar görme endişesi dünyanın geleceğinin önüne geçti.
·
Sen
düzeltmeyen oldukça, çelişkilerinin ikilemlerinin arasında boğulacaksın.
İçindeki ses sana her zaman, istisnasız doğru olanı gösteriyor, söylüyor.
Dışındaki sesler seni alıkoyuyor. Korkularına yeniliyorsun.
Kısır Döngü, Bir Anda Kırılabilir, Bazen Çok Sert
·
Varoluşçu
felsefe diyor ki: Bilinci, iradesi ve düşünce gücü olan insan, bunlardan yoksun
olan nesneler dünyasında yaşar.
·
Varoluşçular
için insan bir hayvan, bir nesne değildir. Bunun için de neden-sonuç
ilişkisinde değerlendirilemez. İnsan aldığı kararlarla, adımlarla kendini
şekillendirir.
·
Ölümlü
olduğunu bilen insan, anlamlı bir yaşam sürme, elindeki sınırlı zamanın
tükeneceği bilinci ve aslında aldığı kararlarının sorumluluğunu taşıma gerçeği
ile kaygı duyar. Yapılabilecek en gerçekçi şey, bunu cesurca ve dürüstçe
kabullenebilmektir. Bu basit bir ölüm korkusundan öte, yaşamın hiçliğinin
kavranmasıdır.Yaşamın hiçliğini kavrayan birisi ise, ne yaparsa yapsın
mutluluğu kucaklayamaz.
·
Kendi
içinde aradığını bulamayan, kendini keşfedemeyen birey, dışarıda kendini
arayarak kaybolur. Ancak, kendi varoluşunun farkında olan insan varoluşuna
uygun bir yaşam inşa edebilir.
Seni Seviyorum Diyebilmek..
·
En
büyük mutsuzluk, sevgisiz bir hayat sürmektir. Bundan daha kötüsü de bu
dünyadan sevdiklerine seni seviyorum diyemeden gitmektir.
·
İnsanoğlu
için hayatın başında güvenmek sonraki yıllara göre çok kolay.
·
Olağan
insanoğlu mekanizmasında ise her hayal kırıklığından sonra, her tahribattan
sonra şifreleri vermek zorlaşır, kapıların sayısı artar ve her geçen gün duvarların
inmesi zorlaşır. Ben buna karşıyım. Diyorum ki acıyı absorbe et, etkeni dışarı
çıkart, kendini onar ve bir sonrakini zorlaştırma. Duvarlarını ördüğünde, her
defasında kalınlığını attırdığında bu kez gerçekten içeride olması gerekenleri
de dışlıyor, kaybediyorsun.
Her Birimiz Aşktan Başka Bir şey Anlıyor, Başka Bir Şey
Yaşıyoruz….
·
Özde bütünleşmeden kastettiğim,
egolarından, gururundan, yargılarında, maskelerinden sıyrılarak kendini
sevdiğinin kollarına bırakmak.
·
Korku, seni güvenlik
arayışına, henüz dinmeyen acıların emin olma ihtiyacına ve sorgulamalara
itiyor. Bir de bakmışsın ki saf, tertemiz, lekesiz, dokunulmamış aşkı yaşamayı
unutmuşsun.
Merhamet; İki Tarafı Keskin Bıçak….
·
İntihar
edecek kadar zayıf olamazsın dediğimde, intihar etmenin en büyük güç gösterisi
olduğunu savunmuştu.
·
Ticarette
başarılı olmanın altın kuralı duygulara yer vermemek. Duygusallaşmamak.
·
Depresif
olmanın bedeli asla mutluluğa ulaşamamak olur. Depresif insan, mutlu olmaya
hakkı olmadığını düşünür ve mutlu olacağını hissettiği an bir bariyerle
karşılaşır. Bu yüzden terfi edecekken istifa eder, büyük bir iş bağlayacakken
görüşmeyi eker, çok para kazanacağı sırada kendini borç batağına saplar.
Doğru Ya Da Yanlış Yok…. Sen varsın.
·
Ebeveynlerin
boşluğu kocaman bir yırtığa dönüşür ruhlarımızda. En saf anımızda hissederiz o
boşluğu.
En Ağır Bedelli Karar: Kendin Olmak
·
Sahip
olduklarını kaybetmemek için korkudan ölenler ise gerçek bir farklılık yaşıyor.
Sahip oldukların seni yönetirken, aradığın sevgiyi yaşamıyorken, o nedenini
bilmediğin, kendi kendine bir şey eksik dediğin duygu hep devam edecek.
·
Sevgiyi,
aşkı bulamayan adam çapkınlıktan medet umuyor.
·
Aşkın
ve cinselliğin yaşandığı bir dünya bugünle kıyaslanamayacak. Teknoloji
güçlendikçe, tüketim hızlandıkça, ilişkiler kolaylaştıkça ve sıradanlaştıkça
dünya daha kötüye gitti, gidiyor.
·
Suçluyu
suçundan, bir genci uyuşturucudan kurtaracak tek şey yine sevgi.
·
Hastalık
olur, felaket olur. Acı yaşanır. Kendine kızarsın, tanrı’ ya kızarsın ama
kendine kızmazsın. Sevginin üzerine kurulmuş bir ailenin tüm fertleri, annesi,
babası, çocuğu istediklerini çok daha hızlı alacak bu dünyadan.
·
Dürüst,
güvenilir, sevgi dolu, duruşu olan, itibarı olan biri olmak, dünyada tek olan
bir otomobile binmekten ya da dünyanın en pahalı evinde oturmaktan çok daha
fazla tatmin edici.
Yaşamı Şekillendiren Gerçekle Yüzleşmek….
·
Doktorlar
bedeni, felsefeciler ruhu iyileştirmeye çalışırlar.
·
Irvin
Yalom: nedeni belirlenemeyen tüm anksiyetelerin
ölüm anksiyetesi olduğunu savunur. Geleceğe iz bırakmak çabası ya da an’ı
yaşamak farkındalığı, ölümü sınırlayıcı olmaktan teşvik edici olana
yükseltebilir.
·
Milan
Kundera: ölüm korkusu, gelecekte kaybedileceklerin değil, geçmişin kaybedilecek
olmasından duyulan korkudur.
·
Her
şey bizim algıladığımız şekliyle var olduğu gibi, aslında ölüm de bizim
algıladığımız gibi var olmaya mahkum.
·
Yaşadıklarından
çok yaşamadıkların için pişmanlık duyar, acı çekersin.
·
Ölüm
korkusu, hayatını iyi yaşayamadığını düşündüğün an çıkar. Eğer istediğin gibi
yaşarsan ne yaşlılık ne de ölüm seni ürkütür.
·
Çocuk,
babayı geleceğe taşır.
·
Gündelik
hayatta yaşadıklarımız, fiziksel görünüş, maddi şeyler, saygınlık, önemli olma
gibi geçici şeyler bizi çeker, aklımızı çeler. Var olmamızın amacından
uzaklaşır, ölümü unutur ve hayatı anlamlandırabilecek nitelikli değişimlerden
uzaklaşırız. Evreni kucaklamak, bir dizinin, futbol maçının gerisine düşer ve
gittikçe düşünmemeye başlarız.
·
Ölümcül
hastalıklara yakalananların, hayatını daha anlamlı yaşamaya başladıkları,
önceliklerini değiştirdikleri gözlenir. Ölümün fizikselliği bizi yok etse de,
ölüm fikri bizi korur.
·
Nedense
boşlukta dünyaya geçişi sorunsuz boşluktan sonsuza geçişi sorunlu buluyoruz.
Ne İstediğimi, Neyi Çağırdığımı, Kim Olduğumu Benden İyi
Kimse Bilemez.
·
Schopenhauer:
Maddi hiçbir şey yalnızlığını dindirtemez. Sahip olmanın bir sınırı yok. En
sonunda da malların sana sahip olur.
o
Endişelerimizin,
korkularımızın yarısından çoğu başkalarının bizim için ne düşündüğü kaygısından
gelir. Bunu çıkartıp atmadıkça yaşayamayız, biz olamayız.
o
Önemli
olanın bizim ne olduğumuz olduğunu söyler. İçsel dengemiz, entelektüel
zenginliğimiz. Bizi rahatsız eden şeyler değil, bizim şeyleri nasıl
yorumladığımızdır. Hayatımız, deneyimlerimiz tarafından değil, deneyimlerimizi
yorumlama biçimimizden şekillenir.
·
Her
insan zaten önce öleceğini ve sonra yalnız yaşayacağını bilmelidir.
·
Her
şey ama her şey senin anlamlandırdığın şekliyle var. Sen karşındakine ya da bir
olaya ne değer biçiyorsan, onu nasıl algılıyorsan o da öyle var oluyor.
·
Karşındakinin
ağzından çıkıp kulaklarına ulaşan bir çift söz değil seni üzen, yaralayan. Kendi
süzgeçlerimizde, kendi deneyimlerimizde, kendi anılarımızda yoğruluyoruz gelen
her rüyayı, her etkiyi. Sonra tepkiyi buna göre veriyoruz. Bizi çok üzen bir
olayda bir başkası bir şey göremeyebiliyor.
·
Olayları
gerçekleştiği zamanlarda, o koşullar içinde değerlendirmek bir yaşam
ustalığıdır ve her ustalıkta olduğu gibi zaman alan bir süreç.
·
Beni
yaptıklarımla değerlendirmeyen, beni itaat etmemle yargılamayan bir Tanrı
inancına sahibim.
·
Kendinle
barışık olmanın yolu önce kendini olduğun gibi sevmekten geçiyor.
·
Birisinin,
kendi iradesiyle bir şeyi yapmasına engel olduğun anda onun kendi deneyimini
yaşaması hakkını da elinden alıyorsun.
·
İtaatin
olduğu yerde ilişki olmaz. İtaat, sorgusuz sualsiz yapılan bir eylemdir.
·
Dünyayı
kazanıp da ruhunu kaybedersen bu pek kazançlı bir sonuç olmaz. Dışarıdaki
hiçbir şey sana mutluluğu vermez. Gerçek tatmini de veremez.
·
Biz
günlük hayatta tatminle mutluluğu karıştırdığımız için, dışarıda mutluluk
arıyoruz. Onu dışarıda aradığın sürece kalıcı olmayacağını biliyoruz.
Korkuyla Yaşamak Yerine Sevgiyle Yaşamayı Başarmak Çok Zor,
Ama Denemeğe Değer.
·
Korktukça
kendi hayatımızdan uzaklaşıyoruz, başkalarına güvenme ihtiyacımız artıyor. Bu
da bizi bağımlı kılıyor.
·
Korkuyu
aşmanın en kestirme yolu ise bir başka duyguyu korkunun yerine koymak. Sevgi.
·
Çin
atasözü: Yanlış adam doğru olanı yapmaya çalıştığında, genellikle yaptığı şey
yanlış olur.
·
Karşımda
ben gibi düşünen biriyle oturup sohbet etmenin anlamı da yok. Bende beni
yaratan, ben gibi olmayanlar.
İstanbul’un istanbul’da Yaşayanlara Değil İstanbullulara
İhtiyacı Var.
·
İsviçreli
bir bürokrat diyor ki: Bir ülkede azınlıkların durumuna, yapabildiklerine,
haklarına bakın. Elde edeceğiniz veriler o ülkedeki demokrasi düzeyini
göstermesi açısından çok önemlidir. Azınlıkların değerini bilen bir ülke, kendi
halkının da değerini biliyordur.
·
Farklı
kültürlerin renklerin daha fazla gözükmedikçe, sesleri duyulmadıkça İstanbul,
popülizmin pençesinde dünyanın tüm büyük kentlerinin yaşadığı yozlaşmayla
tüketecek kendini.
·
İstanbul’un
gücü, farklılığı özünde, tarihinde, farklı kültürlerin bileşiminde. Aynı
sokakta, aynı anda duyulan ezan ve can seslerinde.
En Zor Zanaat, İlişki
Zanaatı…
·
En büyük hata, ilişkilere vereceklerimizi
düşünerek değil alacaklarımızı düşünerek başlamak.
·
İlişkiyi karşındakine göre inşa edersen
yıkılacaksın. Kendine göre inşa ettiğinde de yıkılacaksın. Önce ne istediğini
bil. Bir ilişkiden ne beklediğini bil. O ilişkiye, ona ne vermek istediğini,
neyi ne kadar sunacağını bil. Ondan karşılık bekledikçe, beklentilerinizin
oturmadığını görmeye başlıyorsun. Senin sevdiğin olabilmek için çaba sarf
ediyor. Bir süre sonra da yoruluyor. Başkalaştığını fark ediyor. Kendisinin
olmadığı şeyleri yaratmaya çalışırken oluşan baskının altında eziliyor.
Endişelenmeye ve seni tatmin edemediğini düşünmeye başladıkça uzaklaşıyor.
·
İlişkide önemli olan, iki tarafın öz
benliklerini, kişisel özelliklerini kaybetmeden birbirlerini tamamlayabiliyor
olmaları.
·
Senin, onun kulağına eğilip onun tek
olduğunu, özel olduğunu söylemen, onun üzerinde kendisinin olmadığı şeyleri
gerçekleştirme baskısı yaratır.
·
Senin istediklerine uygun davranmak için
kendini zorlar. Ama bir noktada artık patlar. Taşıyamaz. Omuzları iner. Devam
etmek istese de kaçar. Ve sen, “Bir Günde Değiştin” demek zorunda kalırsın.
·
İnsan tekeşliliğe uygun olmayan bir varlık
olmasına rağmen, sonsuza kadar bir ilişki hayaliyle yanıyoruz.
·
Erkek, kadını ne kadar mükemmel olursa olsun
aldatmaya çok daha yatkın: Seven bir kadını, bağlanmış bir kadını elde etmek,
deveye hendek atlatmaktan daha zor. Kadın radarlarını kapatırken, erkeğin
radarları hep açık.
·
Her an herkes aldatabilir. Her an herkesin
dünya görüşü değişebilir. Hayattan beklentileri değişebilir.
·
Düşün doğru olarak kabul ettiğin şeylerin kaç
tanesi senin kendi deneyimlerin, kendi kişiliğin, kendi karakterinle seçtiğin
ve doğrudur dediğin. Sorular zorlaştıkça, cevapları hazır almayı tercih
ediyoruz. Etik konular, din, aşk.
·
Daha doğmadan bize biçilmiş görevler var.
Düşünsene, doğmadan dinin belli, ailen belli. Dolayısıyla senden beklentiler ve
gireceğin form da belli.
·
Sen, kendini bul ve ne olur o bulduğun senden
ödün verme. Kendini yaşamak için, kendi artılarını, kendi varoluşunu ortaya
koymak için yürü.
·
Kadınları karmaşık gösterme arayışı, erkeğin
çaresizliğinin bir sonucu. Çok güzel olan kızların talihsizliğinin, erkeklerin
kendi güvensizliklerinin esiri olup bir türlü yaklaşma cesareti
gösterememeleri, bu cesareti gösteren erkeklerin de bu kızların kalbini
kazandıkları olmuştur.
·
Her insanın ortaya çıkmayı bekleyen bir
cevher taşıdığına, varoluşunun mutlak bir nedeni olduğuna inanıyorum.
·
Kendini yaşamadan başkaları için
yaşayamazsın.
·
Toplumla aynı düşünmeyen evlat, muhtemelen
kötü evlat oluyor. Ailenin sözünden çıkmayan, hatta töre cinayeti işleyen
çocuk, toplum normlarında iyi çocuk olabiliyor. Yüzlerce fakir çocuğun hayatını
kurtaran bir çocuk da sırf eşcinsel olduğu için hayırsız evlat olur.
·
Ben sana ne kadar çok kendimi açarsam sen de
bana o kadar çok açılacaksın. Eğer sen de karşındakinden sana fazlasını
göstermesini istiyorsan önce sen göster, zayıflıklarını. Bunları paylaşmak seni
güçsüz kılmaz, güçlendirir. Önce vermek kaybettirmez, kazandırır.
·
Kahvaltıya saygı duyup gazete okumakla
paylaşmamalı, peynirin damağına bıraktığı tadı hissederek, tadını çıkartıp
anını yaşayarak yapmalısın kahvaltını.
·
Kendine yakışanı seçebilen, yaratabilen zevk
sahibi biri, binlerce dolarlık çanta taşıyan bir rüküşe kaç kat fark atar.
·
Ne yersen osun. Yediklerin şeklini verir. Ne
dinlersen, ne okursan, nerede olursan o olursun.
·
İyi olanları yaşamak, senin hem yaşam
kaliteni yükseltiyor, hem seni.
·
Aynı hatayı iki kere yaşadığında artık bunun
hata olmadığını biliyorsun. Aptallık diyebilirsin, ders alamamaktan ötürü
kaybetmek diyebilirsin. Aynı şekilde sakın ama sakın birisine üçüncü bir şansı
verme ama ikinci bir şansı her zaman ver.
·
İzle, gör, şans ver, hoş gör, elinden geleni
yap. Kılıcını çek, öldür, kes at, bitir, sırtını hemen dön ve asla geriye
bakma.
·
Asla dinlemeden anlamadan, şans vermeden
eyleme geçme.
·
Yaptığın eyleme ruhunu kat. Adımlarına ruhunu
kat ki ardında izin kalsın.
·
Çocukluğun saflığı, öğrenmemiş olmaktan
geliyor.
·
İyi insan olmak için iyilik yapmazsın, yazar
olabilmek için yazmazsın. İyi insansan zaten iyilik yaparsın, yazar isen
yazarsın.
·
Kendine güvenen bir insansan eylemlerin bunu
yansıtır, eylemlerinle kendine güvenen insanı yaratamazsın.
·
Eğer sen iyi bir aile babası çocuğunun
geleceği için her şeye katlanır diyorsan ve sen kendini iyi bir aile babası
olarak konumluyorsan sevmediğin işte çalışmaktan gocunma.
·
İnsanlara taşıyabileceğinden fazlasını
vermemek gerekiyor. Allah da kullarına taşıyamayacağı dert vermez. Sevgi bile
yoğun verildiğinde karşıdaki tarafından taşınamayabiliyor.
·
Yöneticilik eğitimlerinde, astlarına
taşıyabilecekleri, gerçekleştirebilecekleri kadar sorumluluk vermenin
motivasyonu arttırdığı anlatılır.
·
Dünyayı sahiplenme, yerleşme, sahip olma,
tüketme. Artık birey kendine dönmeye başladı. Bireysel varoluş, teknoloji,
bilim dünyasının sunduklarıyla insan keşfini, evrimini sürdürdü. Ortak
paydalardan, bireysel varoluşa kaymaya başladı. Büyük yapılar, ortak paydalar parçalanmaya
başladı. Tüketim sürdükçe, doyumsuzluk arttı.
·
Dünü, bugünü, yarını kucaklayarak;
gördüğünden fazlasını arayarak, beyninden çok yüreğini dinleyerek, görünenin
ötesine bakmaya çalışarak, sevginin tek gerçeklik olduğunu-tıpkı doğa gibi-
deneyimleyerek. Ağacı suyu, havayı, kuşları, tüm varlıkları hissederek,
anlayarak. Kopya hayatlarda sürüklenen bireyin ötesine geçerek, bencil bir
bireyselliğin değil; evrenin bir parçası olmanın bilinciyle bireyselleşerek.
·
Dünyanın güçlü, hırslı, başarılı liderlere,
insanlara ihtiyacı yok artık. Daha duyarlı, hassas, anlayışı yüksek insanlara
ihtiyacı var.
Sen Nasıl Yaşamayı
Seviyorsun…
·
Bir gün, tüm insanların hak ettikleri yaşamı
buldukları, sevginin hakim olduğu, bolluğun fark edildiği, yaşamın özünün
insanın özüyle bütünleştiği bir dünyada buluşacağız.
·
90 yaşında da olsa annenin veya babanın ya da
her ikisinin bir yerde duruyor olmasının bile sana verdiği gücü bulmak kolay
değil. Varoluşları destek olmaya yetiyor.
·
Biz robotlaşırken, robotlar insanlaşıyor.
·
Rakının en iyi mezesi muhabbettir.
·
Bir yerinden Boğaz'ına bakabileceğimiz
İstanbul’umuz, bir küçük masamız, kadeh tokuşturacağımız bir tek dostumuz,
Allah ne verdiyse nevalemiz, biraz da sağlığımız, keyfimiz olsun, o da bize
yeter.
·
Kokular bende anıların simgesi. Bir parfüm,
bir yemek, bir çiçek, bir nesne. Ama bir koku. O kokuyu daha sonra ne zaman
alsam o ana gidiyorum.
·
Her zaman bir şeyler satmak zorunda değilsin.
Kendine gerçekten güveniyorsan, birikimlerine inanıyorsan, bir kişiliğin
olduğunun farkındaysan bu kalıplardan sıyrılıyorsun. Ortamına ayak
uyduruyorsun. Sen de ne varsa o yansır.
·
Maskeler, ummadığın anda her şeyi öldürüyor.
Maskeli sevmediğim nice insanı maskesiz yakaladığımda sevdim.
·
Farkında olmak, hayatına sokmak, uygulamak,
yaşatmak, kendinde değişikliğe yol açmak; hepsi senin seçimin olacak, senin
elinde.
Duymak Zorunda Olduğumuz
Ama duymamak için Gürültü Yaptığımız Fısıltı, Her şeyi Anlatıyor.…
·
Mantığın, zihnin atladığını ruh, duygular
yakalıyor.
·
Kararsızlık deryasında boğulmaktansa içimdeki
sese güveniyorum.
·
Aşk en güçlü duygu olduğu için mantığın orada
zayıflıyor.
·
Kendi tercihini oynamanın, kendi tercihini
sahiplenmenin gücü, seni, istediğin yere götürecek, diyorum.
·
Korkularınla yaşamak ya da sevgiyi baz alıp
kendini yansıtmak. Korku, seni yerle bir eden, her noktanı kilitleyen ve seni
kararsız kılan duygu. Korkunun olduğu yerde ne sen olabilirsin ne de güçlü
sonuçlar. Korkunun asıl nedeni ise sonuçlara odaklanmış yaşam.
·
Anı yaşa, eğer o anı yaşarken sürekli
geçmişten gelen deneyimlerinle tepki verirsen aynı olanı tekrar etmiş olursun.
·
Yeni kapıları açmanın yolu, hazırını
kullanmak yerine yeni deneyimleri yaratmak, hatta proaktif olmak.
·
Reklamcılar, politikacılar, iletişimciler,
bizim imgelerimizle oynayarak ya da bize ait olmayan imgeleri yaratarak bizi yönlendiriyorlar.
·
Otobüste sevgilini dudaklarından öpemiyorsan,
bu otobüsteki insanların kızmasından değil, sadece “toplum ahlakına aykırı
hareket eden, edepsiz, hatta sapık” imgelerinden birini yaratmak endişesinden.
·
Atılan her adım, yapılan her başlangıç yeni
bir “imge” ve her yeni “imge” yeni bir pranga.
CinselliğYaşamadan hatta
konuşmadan nereye kadar?…
·
Oscar Wilde, kadık-erkek diye iki cinsiyet
yaratmanın insanlığa geçirilen en kalın esaret zinciri olduğunu söyler.
·
Erken yaşta cinsellikle tanışan ve internetten
televizyona bu kadar kolay ulaşılabilen bir içerikte, doyum da olmayacak
estetik de. Doyumu hissetmek için daha aşırıya, uca kaçacak. Şiddeti de
içermeye başlayan, garip fanteziler (aşağılama, kalabalık içinde sevişme) ve
tamamen boşalmaya odaklı bir cinsellik.
·
Her beden kendi cinsel yaşamını arıyor.
Sadece toplum, cinselliği kalıplara oturtmaya çalıştı, çalışıyor. Ve şimdi
değişen dünya, ifade araçlarının çeşitlenmesi, özellikle de internet,
gerçekleri ortaya çıkartıyor.
·
Cinselliğin bir tabu olarak görülmesi,
konuşulması insanoğluna en büyük baskı ve acıyı getirdi. İnsanoğlu kendi
cinselliğini dilediği gibi yaşıyor olsaydı bugün dünyada ne savaş ne kötülük ne
de dünyevi acı olurdu.
·
Cinselliği konuşmaktan, tartışmaktan,
üstündeki toprağı temizlemekten korkuyoruz, üstünü örtmeye çalışıyoruz.
Cinsellik bir tabu.
·
Seks sektörünün var olmasının, “underground”
işler üretilmesinin, tecavüz oranının yükselmesinin, çocuk pornosunun temelinde
konuşamamak, paylaşamamak, bir şeyleri doyasıya yaşayamamak yatıyor.
Yola Devam Etme Zamanı…
·
Korkmaktan vazgeç. Endişelenmekten vazgeç.
Sinip, oturup müdahale etmeden, sazı eline almadan hiçbir şeyin altından
kalkamayacaksın.
·
Başkasının gözünden nasıl gözüktüğüme göre
yaşamaktan çok önce vazgeçtim.
·
Sorunları ve çözümleri kendinin dışında
aradığın sürece debelenip duracaksın. Yanıp sönen mutluluklar seni bekleyecek.
Büyük çabalar sarf edeceksin, tükeneceksin. Çözümlerine bak içine dön.
·
Sen kimsin, ne istiyorsun, ne olacaksın? Önce
buna yoğunlaş.
·
Maddi varlıkların hiçbiri içindeki mutsuzluğu
söndürmeyecek, dindirmeyecek. Sahip olmaya çabaladıkça daha çok korkacaksın,
sahip oldukça kaybetme korkun da eklenecek, sonra tırmanış hiç bitmeyecek.
·
Kendini çaresiz hissettiğin zamanlarda
kendine dön. Bedel ödemekten, korkmaktan vazgeç.
·
Başarısız olursa plan, sen temizsin. Sana yol
gösterenler hatalı olacak. Suçu başkasına atmaktan vazgeç.
·
Bedelsiz hiçbir şey yok. Kendin olmanın
keyfi, tüm bedellere değiyor.Özgür olmak. Boyun eğmemek. Başını dik tutmak.
·
Sana hiç yardım edemeyecek birine yardım
ettiğinde de o iyilik bankasına yatar.
·
En kötü fakirlik, malını korumaya çalışan,
servet sahiplerinin yaşadığı fakirlik.
·
Üç kuruş için boyun eğen, yalakalık eden,
kaypaklık yapan, küçük düşünen insanlardan uzak olabildiğin kadar uzak ol.
·
Topluma
uymayan, ters düşebilen arzu ve hislerinden utanma. Senin parçan olduklarına
inanıyorsan savun, arkasında dur.
·
Yaptığın
işin seni yansıtmadığını düşünüyorsan yapma, okuduğun okulun seni
yansıtmadığını düşünüyorsan okuma.
·
Kendini
aç. Korkma. Eğer karşındaki seni her şeyinle kucaklayamayacak ya da
zayıflıklarını suiistimal edecek kadar zayıfsa gitsin zaten. Sen de herkesi
olduğu gibi kabul et.
·
Hep
aynı grubun gazetesini okursan hep o grubun gözüyle dünyayı görüyorsun demek
olur. Medyayı, okuduklarını sorgula.
·
Aşırı
olan her şeyden kork. Irkçısı, dincisi, solcusu, milliyetçisi. Biri olmak
zorunda değilsin, hepsi olmak sana yakışır. Kendini yansıt. Ben biri olmuyorum.
Hepsini kucaklıyorum.
·
Kendini
karşındakine göre yaşatma, kendin yaşat aşkını. Kaybetme, reddedilme,
yelkenleri suya indirip zarar görme korkularını taşıma.
·
Dokunurken
sadece bedene, ete değil ardındaki ruha dokunmaya çalış.
·
İstiyorum
demekten vazgeç, istediğini yap. Bekleme.
·
Yarın
çok geç olacak hep yarın dediğin hayallerin gerçekleştiğini görebilmen için. Ve
anlayacaksın, hep bir gün olacak dediklerinin aslında hiçbir zaman senin
olmadığını. Yarın çok geç olacak biliyorsun, yüreğini açmak ve korkusuzca ben
buyum diyebilmen için.
·
Yarın
çok geç olacak hayat oyununda yüzünü örttüğün maskeleri çıkarman için. Hep seni
başka biri olarak tanıyacaklar ve sen hep kendi kendine kızacaksın.
·
En
bunaldığın, sıkıştığını hissettiğin, çözümlerin tükendiğini düşündüğün anda
otur. Dur. Nefes al. İçine dön. Bekle. Evreni düşün. Dünyayı düşün. Bir gün
öleceğini düşün.
·
Her
sıkıştığında birilerine koşmaktan, birilerine sarılmaktan, destek aramaktan
vazgeç.
·
Sende
bir cevher varsa sen o cevheri işle. Eninde sonunda keşvedilecektir. Yeter ki
sen keşfedileceği zaman hazır ol.
·
Dünya
senin baktığın gibi var. Bu dünya berbat da olabilir, cennet de olabilir. Sen
bu dünya için yük de olabilirsin, dost da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder