İLAHİ NİZAM VE KAİNAT
(Beri Ruhselman)
MADDE
o Tüm etkilere zemin oluşturur
o Kendi başına hareket ve faaliyet gücü yok.
o Kendi kendine bir oluş olanağı yok.
o Etkilere göre şekil ve durumu değişir.
o
Amorf madde (Evrenin bütününün ham maddesi)
o İnsan anlayışı ve düşüncesi dışında kalır
o Hal ve şekillerden soyutlanmış bir maddedir
o Hareket yoktur
o Şekil özelliği, niteliği söz konusu olmaz
o
Madde
1. Yoğun,
Kaba (dış etkilerle parçalar arası bağları kuvvetli)
2. İnce akışkan (Dış etkilerle parçalar arası
bağlar zayıf)
o
Su=Buhar, su, buz halleri
HAREKET
o Hiçbir etki tek taraflı değildir
o Bütün şekil alma ve değiştirmeler hareketle olur
o Madde dışından kendisine gelen etkinin şekli,
doğrultusu, derecesi, şiddetiyle orantılı olarak harekete geçer veya
etrafındakilere etki eder.
o
Dünyada madde olarak gördüklerimiz asli maddenin
kendisi değil, etkilerle bugüne kadar aldığı şekil ve durumdur.
o
Evren cevherinde ruha ait hiçbir şey yoktur.
Ruhta da evren cevherine ait bir şey yoktur.
o
Ruhla evren cevheri arasında sonsuz bir
erişilmezlik vardır.
o
Evrenin içinde ne varsa hepsi maddedir. Her olay
her hal ve şekil maddenin çeşitli durum ve halleridir.
EVRENLER
o
Evrenler sonsuzdur
o
Her evrenin karakteri o evrenin anası olan asal
cevheri ile belirlenir. Asal Cevher=Amorf madde
o
Aktif ve tekâmül ihtiyacı olan ruh, pasif
evrenler için bir amaçtır.
o
Evrenler ruhların uygulamalarına yarayan ve o o
uygulamaların sonuçlarını ruha yansıtan birer ortamdır. Ruhlarla evrenler bir
aynadan yansıyormuş gibi birbirlerine -asli ilke tesirleri
aracılığıyla-yansıtırlar.
o
Ruh evrenin içinde değildir. Ama evren
cevherinin içinde kendisinin süptil bir madde varlığı tarafından temsil ve
ifadesi bakımından evrenin içindedir.
o
Bir maddenin alıp/verdiği etkilerin çokluğu ve
kapsamı ne kadar fazla ise o madde o kadar çok ortaya çıkıyor ve o kadar yüksek
gelişim aşamalarında bulunuyor demektir.
o
Ruhun herhangi bir madde bileşimine ihtiyacı
kalmaz ve ona hiçbir davranışta bulunulmaz ise hareketleri silinir ve o ana
özgü bütün değerleri ortadan kalkar.
DUALİTE
o
Maddelerde hareketin görülebilmesi denge
değişimleri ile mümkün olur. Dengeyi sağlayan iki zıt öğe var olması ve bu
öğelerden birine fazla değer ekleyerek dengenin tekrar kurulmak üzere bozulması
gerekir.
o
Dengenin tekrar kurulabilmesi için birinden
diğerine doğru değer akışları başlar.
o
Zıt değerlerin birleştiği tam orta noktası NÖTR’
dür.
o
İnsan organizmasının faaliyetleri sempatik ve
parasempatik sistemlerinin karşılıklı dengelenmesiyle yürütülmektedir.
o
Not: Sempatik sistem, doku ve organlara gönderdiği sinyallerle vücudun
aktivitesini, enerji tüketimini artırıcı yönde hareket eder. Kalbin çalışma
hızını, kan basıncını artırır.
Korku, öfke, dehşet, heyecan ve şiddetli ağrı gibi stres yaratan durumlarda
tepki oluşturmasını sağlar.
o
Not: Parasempatik Sistem, hareketlerimizi yavaşlatır. Parasempatik sistem
doku ve organlara gönderdiği sinyallerle genel olarak vücutta enerjinin
korunmasını sağlayacak yönde etki eder.
o
Hislerde de dualite vardır. Sempati-Antisempati,
Sevgi-Nefret, Dostluk-Düşmanlık
o
Dualite, değer farklılaşması mekanizması belirli bir işlevin
yerine getirilmesi için birbirine uyum sağlamış biri diğerinin varlığı ile
faaliyete girebilen iki mekanizmadır.
EVRENLER
o
Bir
evren gelişerek bir üst evreni oluşturmaya doğru kayamaz.
o
Evren
sonsun denebilecek olanaklar içinde toplanır, dağılır ve tekrar toplanır.
o
Asli
ilkeden gelen icaplar evrenin üst kademesini işgal eden üniteye yayılır ve
birlik oluştururlar. Her varlığın ihtiyacına uygun olarak evren içindeki
topluluklarla insanlara, madde ve varlıklara dağılır onlarda dönüşümler, biçim
farklılıkları oluştururlar.
o
Varlık,
hizmetinde bulunduğu ruhun evrendeki sembolüdür.
o
Ruh
ortadan kalkınca ona ait bütün ifadeler ve görünümler silinir, varlık dağılır.
o
Varlığın
İşlevi
1. Ruhun laboratuar aracı
2. Ruhun simgesi
o
Dünyayı
oluşturan madde parçalarının ve elementlerinin altında/üstünde birçok
elementler var fakat insanlar tarafından henüz bilinmiyor.
o
İdraki
hareket halindeki durumu maddeye, ifade bakımından durumu ruha aittir.
o
Ruhtan
gelen etkiye karşı maddenin hareket halinde verdiği cevap yine o etki
kanalından dönerek aynı ruha yansıtılır.
o
İlk
varlık hali meydana gelinceye kadar atomun bünyesine egemen olan tesir asal
tesirdir.
o
Asal
tesirler karanlık ortamda ilk çekirdeği oluşturduktan sonra onun etrafında
diğer parçaları da toplanarak daha karmaşık ve gelişmiş durumu meydana
getirirler.
o
Asli
tesir oluşum içinde kullanıldıktan sonra niteliği değişmiş ve asli durumunu
kaybetmiş olarak maddeden dışarı yayılmaya başlar buna cismin MANYETİK alanı
deriz.
o
Bütün
maddelerin manyetik alanı vardır.
o
Maddeler
birbiri ile ve varlıklarla bütün ilişkilerini bu manyetik alan aracılığıyla
sağlarlar.
o
Dünyaların,
sistemlerin, güneşin hal ve durumlarına tesir edebilecek hareketler yüksek
planların işidir.
o
İnsan
bedeninin manyetik alanları, insanın perispri (ruh ve
beden bağlantısını sağlayan yarı maddî, akışkan bir bağ) anlamında kabul edilen
şeydir.
o
Evrende
herhangi bir ruhun tekâmülüne yaramayan madde yoktur.
o
Ruh,
asli ilke ile belirlenmiş olan maddenin düzenli ve sıralı hareketlerinin dışına
çıkamaz. Onlara uymaya çalışır.
o
Varlık,
bulunduğu ortamda hizmet ettiği ruhun ihtiyaçlarını yerine getirdiği anda diğer
bir bedeni kurmak üzere önceki bedeni terk eder.
o
ENKARNASYON
(Doğum), bedeni terk etmeye DEZENKARNASYON (ölüm) diyoruz.
o
Bir
insan dünyada tek başına kalırsa görgü ve deneyim sahibi olamaz.
o
Ruh,
madde ile ortak olur, şuurlu maddeyi varlığı kurar, varlıkta kendi ruhunun ve
yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddeden kendisine bir beden yapar.
Kendi dışındaki bedenlere ve kaba maddelere etki eder. Bu sayede tekamül eder.
o
Olaylar
idrak kanalıyla ruha yansır ve tekâmülle sonuçlandırır. Bundan sonra daha ileri
ihtiyaçlar belirir.
ASLİ
ETKİLER
o
Asli
Etkiler
a) Ruhların ihtiyaçlarını evrene, evrendeki tepkileri
de ruha yansıtan güçlerin görünümüdür.
b) Evrende bireysel ve toplumsal tekamüllerin gerek ve
zorunluluklarından olan kaba maddenin biçim değişiklikleri ve dönüşümleri için
asli ilkeden evrene giren etkilerdir.
c) Evren içindeki bedenler (varlıklar) tarafından
beden dışına aktarılan etkilerdir. Asli kaynaktan gelmiş herhangi bir beden
tarafından kullanılmış ve değer kaybederek beden dışına yansırlar.
d) Kullanıldıktan sonra tamamen değişmiş olan depo
edilen ve gerektiğinde otomatik faaliyetlerde kullanılan kaba etkilerdir.
o
Maddeler
birbirlerini etkilemek isterse birbirlerinin manyetik alanları ile temas
ederler. Derece, doğrultu, şekil ve doz istenilen hareketi ve sonucu doğurmada
etkilidir. Örnek: eşyalara etki, telepati, sempati, antipati, aktarım bu yolla
olur.
o
Maddeler
arasındaki etkileşimde etkiler yukarıdan aşağıya indikçe basitleşir, yukarıya
çıktıkça karmaşıklaşır. Bunun nedeni alttaki üniteyi kuvvetli etkilerin
zararlarından korumaktır.
o
Çok yukarılardan gelen büyük etkiler (titreşim)
kaynaklarına ait düzenleme mekanizmalarından gelen etkiler için dünya etrafında
kurulmuş süzgeç mekanizmaları vardır.
o
Etkiler bir maddeyi harekete geçirdikten sonra o
maddenin hareketiyle diğer maddelerde zincirleme etkiler meydana gelir.
o
Evren baştanbaşa bir organizasyondur. Bir
organizasyon, kendisinden bir üst olan organizasyonun organizatörlüğü altında
çalışır.
o
İnsanların, dünya olaylarının nedensellik ilkesi
karşısında kendi durum ve davranışlarını zife öğrenmeleri ve duruma göre
kendilerini ayarlamaları dünya hayatının işlemlerinden biridir.
o
Vazife planlarında birbirinden derece ve işlev
durumu bakımından farklı gruplamalar, kadrolaşmalar ve organizasyonlar oluşur.
o
Kuvvetler
a)
Elektromanyetik
b)
Mekanik
c)
Biyolojik (Birçok kuvvetlerin bileşkesi)
d)
Kozmik
o
İlk varlık halinden en yüksek insan varlığı
haline gelinceye kadar geçirilmesi gereken aşamalar;
a)
Bitkilerde otomatik-mekanik içgüdülerle bir
topluluk hayatı başlar
b)
Hayvanlarda topluluk daha güçlüdür
c)
İnsanlarda kısmen otomatik, kısmen yarı idrakli
toplulukları ve toplum hayatları gelir.
o
İnsanın sinir sistemi oluşturduğu manyetik alana
egemen olarak bedeni ve organizmayı yönetir.
Varlık organizatör, beden organizmadır.
o
Etkinin bir maddeye gelmesi, o etkiyi verici
maddenin manyetik alanından alıcı maddenin alıcı alanına bir parçacığını
uzatarak davet eder. (ÖNCÜ etki) Örnek; istek, arzu, çaba, dua vb.
o
İlahi düzende herhangi bir işin bozulması, kötü
sonuçlar vermesine asla izin verilmez.
o
İlk etkiyi karşılayan öncü etkiler harekete
geçerken ona ulaşacağı hedefi gösteren ikincil etki GÜDÜCÜ etkidir. Buna
aksaklıkları önleyici (DİRİJAN) etkiler eşlik eder. İlk etki vagon, lokomotif
güdücü, makinist dirijan etkiye örnektir.
o
İlk etki alıcının manyetik alanına gelince
güdücü ve dirijan etkiler ortadan kalkar. İlk etki madde üzerinde gerekli
değişimi yapar. Maddenin dengesini bozar. Dualite ilkesi gereği maddede çeşitli
olaylar meydana gelir.
o
Bir maddenin (organizmanın) yükselmesi/alçalması
üst ve alt etkilerin niteliği ve niceliğine, varlığın etkileri
ayarlayabilmesine, davet etmesine ve gerekli olayları ortadan kaldırmasına
bağlıdır.
o
Varlık bir noktada toplanmış enerjiler
topluluğudur. Ruha hizmet edebilmesi için bulunduğu kürenin maddelerinden bir
beden kurması gerekir.
a)
İlk önce kadın-erkek bir birim oluşturur
b)
Üst etkilerle tohumlarını birleştirerek
aşılanmış bir yumurta meydana getirirler.
c)
Varlık yumurta ilke bağlantıya geçer, manyetik
alanlarına yaptığı müdahalelerle embriyon beynini oluşturmaya sevk eder. Beyin
aracılığıyla sinir sistemini kurar, sinir sistemi aracılığıyla diğer bütün
oluşumlarını tamamlar. Bedeni oluştururken annenin hücrelerini kullanır.
BİLİNÇ
o
BİLİNÇ;
Beyin hücrelerinin oluşturduğu manyetik alanlar sentezine (maddeleri bir araya
getirerek oluşturma) doğrudan doğruya olan bağlantısı ile yansıyan kısımlarının
görüntüsüdür.
o
BİLİNÇ
DIŞI; Beynin manyetik alanına bağlanmamış olan kısımlardır.
o
BİLİNÇALTI;
Varlığın geçmiş hayatlarına ait izlenimlerini içerir.
o
BİLİNÇÜSTÜ;
Varlığın serbest kalan tarafının devamlı olarak ruhundan ve diğer varlıklardan
aldığı etkilerdir.
o
Varlığa gelen etkiler bilinç alanından alınarak
sinir merkezleri aracılığıyla gerekli yerlere (Organizmaya dağıtılır) iletilir.
o
Organizmaya dağılan etkiler farklı işlevlerde
kullanılsa da kaynak tektir.
o
İnsan, öz varlığından gelen etkilerle dünyadaki
çevresinden aldığı etkilerin dengesi içinde yaşar.
ÖLÜM
·
Ölüm gerçekleşince beyin hücrelerinin varlıkları
bedenlerini terk ederler. Fakat dağılmazlar. Varlık bedeni terk ettikten sonra
da beyin hücreleri üzerindeki etkiyi kaldırmaz, onların manyetik alanlarına
gönderdiği etkilerle bir arada tutar.
·
Varlığın kendi ruhundan ve çeşitli yönlerden
gelen etkiler ve bağlantılar kesilir.
·
Beyin hücreleri varlıklarıyla ilişkide
olduğundan var olan dünyaya ait izlenimleri toplarlar.
Gerekli olan denetimler yapıldıktan sonra beyin
hücrelerinin varlıkları devinimini yapmış olur.
Yukarıdan ve
çevreden gelen etkilerle uyarılması ve bilinç sağlanır, yeniden dünyaya girme
hazırlığı tamamlanır ve yeniden bedenlenme için seçim yapma olanağı verilir.
Ana rahminde
oluşacak bir ceninin bedenine yönlendirilir.
·
Varlığın, beyin hücreleri varlığa bağlı
kalmayacaklardır. Birer insan bedenini bağımsız olarak yönetecek gücü
kazandıklarında varlıktan ayrılacak ve beyin hücresi olmaktan kurtulacaktır.
·
Dünyadan ayrılıp dünya dışı çeşitli ortamlarda
uygulamalar geçirmesi gerekecektir.
·
İnsan bütününü yönetecek duruma geldikten sonra
bir insanın beyin hücrelerinin manyetik alanına etki ederek dünyadaki
devinimine insan halinde başlar.
·
Bedendeki etkiler fizik, fizyolojik, biyolojik
ve ruhsal işlevlerini yerine getirirler.
·
Ölüm, ilahi düzenin uyumu altında belirli bir
andaki değer farklılaşmasının miktarsal ifadesidir.
·
Bedenin parçalanma ve dağılma nitelik olarak
görünümü ölümdür.
·
Dünyadaki bedenlenmeler serisinde, varlığın
ölümleri ve doğumları sürüp gittikçe sonunda o dünyadaki işi biter.
·
Bir insanın ölümü o varlığın sonraki gereksinim
ve devinimine en uygun gelecek şekilde yerine getirmek içindir.
·
Dünyada vicdan, devinim yoluyla insanların en
güçlü dayanağı ve kurtarıcısıdır.
DÜNYA, UYUMSUZLUK, UYUM
·
Dünyadaki bütün varlıkların gelişim ve devinimi
hazırlık mekanizması vicdandır.
·
Bilinçle vicdanın gelişimi arasında birlik
vardır.
·
Zıtlar olmayınca o birimin varlığının amacı
gerçekleşmez.
·
Bedenlenmiş olan her varlıkta bilinç ve irade
özgürlüğü kendisine özgü en basit ve ilkel hali vardır.
o
Bitkilerde hissedilmeyecek derecede basittir,
ilkeldir, sanki içgüdüsel atılımlar halindedir.
o
Hayvanlarda insanların hissedebilecekleri
derecede gelişmiştir. Vicdan dualitesi
dediğimiz mekanizma hayvanlarda otomatik olarak işler. Örneğin: açlık hissi,
gıdasını arama vazifesini engelleyen korku ya da tembellik duygusunu yenmeye
onu sevk eder.
o
İnsanlarda, vicdan realitesinin otomatik, yarı
bilinçli ve az çok bilinçli üç aşaması vardır.
§
Otomatik, insanların ilk zamanlarına aittir. Hayvanlarınkine
göre az çok bilinçli hareketlerle zenginleştirilmiştir. Çocuğunu, bir hayvanın
yavrusu gibi, içgüdüleriyle beslemez. Silkip atmaz. Bir analık sezgisine az çok
varmıştır.
§
Yarı bilinçli, İnsanlık devindikçe yapması ve
yapmaması gerekenleri daha iyi sezmeye başlar. İnsan otomatikten kurtulur
§
Az çok bilinçli, uygun durumlara, zıtlıklara
göre denge sağlar.
·
İnsan sürekli olarak olumsuz zıdda değerler
gönderip denge kurmaya çalışır. Kötüye gitmekten kendini kurtaramazsa vazifeli
varlıklar devreye girer, zorunlu otomatizme sevk eder.
·
Duygular daima değiştiğine göre sabit bir gerçeklik
yoktur. Devimi oldukça duygular ve gerçeklikler değişir ve kapsamı artar.
·
Gerçeklik aynı zamanda bilgidir.
·
Herkesin kendine özgü duyuş ve inanışları
vardır.
·
Gerçeklikler yükseldikçe alt kademelerin basit
gerçeklikleri de kapsamları içine alır. Zamanla basit gerçeklikler eriyerek
kendi kimliklerini kaybeder.
·
Gerçeklikler birbirine eklendikçe eski
gerçekliklere takılıp kalmamak gerekir. Bunu yapmadıkça yukarılara çıkmak,
manzarayı genişletmek mümkün olmaz.
·
Bir üst gerçekliğe geçebilmek için alt
gerçekliğin tüm gereklerini yerine getirmiş olmak ve onun iyice sindirilmiş
olması gerekir.
·
İnsan bir gerçekliği tamamen yaşadıktan sonra
tatmin olmamaya başladığı noktada daha üstünü arama arzusu doğar.
·
Alınan dersler öz bilginin artmasına,
farkındalığının genişlemesine ve sonuç olarak ruhun devinimine sebep olur.
Kişinin devinim ihtiyacına ve farkındalık kapasitesine göre devinim birbirini
takip eder.
·
Geçmiş bir gerçeklik gelecek gerçekliği
hazırlarken, gelecek gerçekliğin öz bilgileri içinde o geçmiş gerçekliğin de
izlenimi var olarak kalır.
·
Yaşanan gerçekliklere bağlı iyi ve kötü olaylar
öz varlıkta insanın anlayamayacağı şekilde birtakım biçimlenmelere ve
dönüşümlere neden olur. Bunlar ruhun devinimine hizmet eder.
·
Olaylara hedef olan ikili;
1.
Fizik (kaba maddeler topluluğu) Varlıktaki öz
bilginin artmasına olanak sağlar.
2.
Varlık, (kaba topluluğu kullanarak ruha hizmet
eden)
·
Olaylar doğrudan doğruya öz bilgi durumuna
geçmezler. Çünkü bunların arasında henüz uyumsuzluk vardır. Şuurda gerçekleşen
bu olaylar, şuurdışındaki nispeten kaba maddesel izlenimlerle ilk
karşılaştırmalı muhasebeleri yapıldıktan sonra şuurdışına itilirler.
Şuurdışındaki bu bilgilerin öz bilgi haline geçebilmeleri için, öz bilgilere
uyum sağlamaları, öz bilgi sentezine dahil olabilecek duruma gelmeleri gerekir.
·
Ölümden sonra spatyoma geçilince varlığı
dışarısıyla bütün bağlantıları kesileceğinden, bu bilgiler şuuraltı
bilgileriyle karşılaştırılarak varlık tarafından muhasebeleri yapılacak, sonra
şuuraltına geçerek varlığa mal edilecektir.
·
Hayat boyu şuurdışı kalan bilgiler, ancak ölüm
olayıyla muhasebeden geçtikten sonra varlık tarafından temsil edilip şuuraltına
girebilirler.
·
Şuurdışındaki bilgilerin nasıl toplandığına
gelince, İdrak edilen ya da edilmeyen dünya realitelerinin uyku sırasında
kabaca yapılacak vicdan karşısındaki kıyas bilgisi mekanizmasına tabi tutularak
şuurdışına itilmesi yoluyla birikirler. Henüz öz bilgi haline girmemişlerdir,
bundan dolayı şuuraltına ait değillerdir. Varlığın egemenliği altındadırlar
gerektiğinde şuuraltına çıkarılabilirler.
·
Öz bilgiyi besleyen kaynaklar; bilgi, din,
millet, aile gibi toplumsal durumlar, haller ve vazifeli varlıklar tarafından
insanlara verilen tebliğlerdir.
·
Öz bilgi; en ilkel devreden itibaren geçmiş
hayatlara ait elde edilen kazanımların daha önceki kazanımlarla
karşılaştırılması, yargılanması sonucu uzlaşılan ve varlığın malı –insanın
değil- olan, insanların idrak edemeyecekleri bir takım derin izlenimlerdir.
·
Bilgiler öz bilgileri beslerken nedensellik
ilkesinden kuvvet alırlar. Sebepsiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez.
·
Olaylar, sebep-sonuç yasası hükümlerine göre
gerçekleşirler
·
Bilgiyle idrak birlikte yürür. İdrakin
gelişmesinde iki yol vardır
1.
Doğrudan
gelişim; İnsanın kendi bünyesi dahilindeki durumları inceleme konusu
yaparak ilerlemesi
2.
Dolaylı gelişim; Beden dışı (kendisinin sebep
olduğu) olaylar irdeleme yoluyla olan ilerleyiş
·
İdrak arttıkça etraftaki olayların anlamları
daha fazla belirir. Sayısız olaydan çeşitli sonuçlar ve olay parçalarından
bileşimler kurularak dünya bilgileri meydana gelir.
SEVGİ
·
Sevgi herhangi bir şeye karşı duyulan çekimdir.
·
Maddelerin birbirlerine karşı gösterdikleri fizikokimya
ilgiler varlıkların kendilerine özgü ihtiyaç ve zorunluluklarındandır. Örnek:
bitkilerin gıdalarını dışarıdan bünyelerine almaları, havanın karbonunu,
oksijenini kendi öz sularına katmaları
·
Sevgi, bedenin çok ince bir kısım madde
bileşimlerinin yaydıkları yüksek ve süptil titreşimlerin, enerjilerinin
görünümleridir. Beyinin belli kısımlarında yüksek ve ince düzeylerde birtakım
madde bileşimleri ve sistemleri oluşmaya başlar ki bunların yaydıkları
titreşimler ve enerjiler onun etrafında çok kuvvetli ve çekici bir manyetik
alan meydana getirirler. Bu alan, kendisiyle sempatize olabilecek birçok diğer
titreşimleri çeker. Ve aynı yoldan o diğer titreşimlerin tabi oldukları
manyetik alanlar tarafından çekilir. Bedenlerin birbirini sevmeleri budur. Titreşimler
değiştikçe değişimin şekil ve derecesine göre titreşimlerin nitelikleri ve
şiddetleri de değişir.
·
Sevgi ile bir insana yardım, bir ferahlık, bir
huzur, mutluluk duygusu gelir. Sevgi için birçok kalp kırılır, sonuçta gücenme,
huzursuzluk ve sıkıntı başlar.
·
Vicdan, realite, idrak, bilgi, sevgi kısacası
dünyada görülen bütün değerler beyin olanakları dahilinde biçimlerini almış
maddesel görünüşlerdir. Bunların asıl değeri, öz varlıkta saklı olan
güçlerdedir.
MEDYUMLUK
·
İnsanlar için medyumluk, evren tesirlerini,
titreşimlerini alabilmekte duyarlık kazanmak demektir. Sezgisel bakımdan
gönderilen tesirleri kolayca ifadelendirebilmek olanak ve gücü fazladır.
·
İnsan vücudunun her tarafında hücre vardır.
Hücrelerin hareketi ne kadar çok olursa o hücrenin gücü, faaliyeti o kadar
yüksek olur. İnsan bedeninde en fazla harekete sahip olan hücreler beyin
hücreleridir.
·
Beyinde en fazla molekül hareketleri, en fazla
akışkan ve güçlü olan kısımları şuur merkezini temsil eder. Şuur merkezlerinin
yüksek işlevlerine karşılık yüksek frekasları vardır.
·
Medyumluk görünümü;
·
Sezgisel
Beyin hücrelerinin
frekasları çeşitli sebeplerle çoğalabilir ve çoğaldığında faaliyetleri ve
güçleri artar. Örnek; Şuur merkezlerinin titreşimi alışılmış zamanlarda
40.000/saniye iken, trans haline geçince (medyum) 60-70.000/saniye çıkar.
Faaliyet artar, idrak genişler. Medyomlar konuşarak yazarak ya da başka bir
şekilde bu anlamları insanların anlayabileceği araçlarla naklederler.
·
Fiziksel
Gelen tesirler,
tesiri alacak maddenin titreşiminden kaba ise tesirler medyumdan geçip o
maddeye gidince onun, yüksek bileşimlerini beslemeyecek silinmesini ya da
dağılmasını gerektirir. (Materyalizasyon)
Gelen tesirler o
maddenin bünyesine uygunsa medyomun o maddeler üzerindeki tesir yeteneği artar,
madde üzerinde birtakım biçimlenme ve görünümlere olanak hazırlar.
Maddede değer
farklılaşması ile dualite ilkesinin yürütülmesiyle hareketlerin, yer
değiştirmelerin ve sonunda molekül dağılıp toplanmalarının meydana gelmesi gibi
durumlar meydana gelebilir.
·
Beyinde yaklaşık 90-100 merkez vardır. Bunların
da bedende belli işlevleri olan 900-1.000 tane ikincil merkezi vardır.
·
İnsan varlığının insan beynine 7/8 bağlanmıştır
(ŞUUR), 1/8 serbesttir (ŞUUR ÖTESİ).
Varlık, insanların
anladığı anlamda parçalanmalara, bölünmelere tabi tutulamayan süptil bir
enerjiler bütünüdür. Maddelerde yapıldığı gibi kat kat ya da iç içe ayrılmış
kısımlar düşünülemez. Beyinde olduğu gibi bölgeler tayin edilemez.
Beyne bağlı olan
kısım, şuur merkezi dediğimiz belli beyin hücrelerinden oluşmuş bir bölgeyi
işgal eder. Varlık bedene olan egemenliği, şuur merkezinden itibaren derece
derece birbirine tesir eden merkezler ve istasyonlar aracılığıyla sağlanır. Bütün
bedeni şuur merkezi yönetir. Şuur merkezi daima varlıkla ve dışarısıyla ilişki
halindedir.
·
Şuur
ötesi iki kısma ayrılır;
1.
Şuur Üstü;
varlığın dışarıya açık olan yönüdür. Varlığın ruhundan, yukarıdan ve etrafından
gelen tesirler onun bu kısmından varlığa girer.
2.
Şuuraltı;
Varlığın dışarıya kapalı olan yönüdür. Şuuraltı’na dışarıdan hiçbir tesir
gelmez, dışarıya hiçbir tesir göndermez. Varlığın bütün evren boyunca
birikmekte olan kazanımlarının deposudur. Geçmiş hayatların bütün izlenimleri
burada saklıdır.
·
Şuur Üstü ile Şuuraltının şuur’la bağlantısı
vardır. Fakat başka bir değişle Şuurla, Şuur Ötesinin bağlantısı doğrudan
doğruya olmaz. Köprü görevi gören aracı bir işlev alanı Şuur Dışı vardır.
·
Şuur Dışı görevleri;
1.
Şuur’la Şuur Ötesi arasındaki geliş gidişlere
aracılık eder.
2.
Dış alemden, dünyadan, günlük hayattan Şuur’a
gelip de henüz öz bilgi haline gelmemiş bulunan bilgilere ait izlenimler bu
alanda toplanır ve ölünceye kadar orada kalır.
3.
Şuur’un bilgi deposudur. Şuur gerektiğinde –şuur
altına inmeden- gereken malzemeleri Şuur Dışından alıp kullanabilir.
·
Şuur Dışındaki bilgiler varlığın son dünya
hayatına ait bilgilerin sonuçlarıdır. Vicdan tarafından karşılaştırmalı bir
muhasebeden geçtikten sonra Şuur Dışı’na itilirler.
·
Şuur Dışı bilgileri ölümden sonra varlık
tarafından, şuur Altı bilgileriyle karşılaştırmalı muhasebesi yapılarak öz
bilgi haline geçerler ve Şuur Altına yerleşirler.
·
Günlük hayatta Şuur alanında gerçekleşen
olaylar, uyku sırasında Şuur Dışı alanına geçerler. Şuur Dışı ile Şuur
birbirlerine çok yakın ve sık ilişki içindedir.
·
İnsan, dışındaki bir kaleme baktığında;
1.
Kaleme ait titreşimler görme merkezine ulaşır
2.
Şuur merkezine yansır, ilk maddesel idrak
gerçekleşir. (Beyinde oluşan dünya idraki)
3.
Şuur merkezinden Şuur Dışı aracılığıyla Şuur
Üstü’ne gider. Süptil idrak (İnsanların anlayamayacağı) gerçekleşir.
·
İnsanın uyanık dediğimiz durumunda şuur daima
şuurüstü ile bağlantıdadır. Şuur varlıkla, çevresiyle, dünya hayatıyla
ilişkidedir.
UYKU
·
Uykudayken dış dünya ile ilişkiler kesilir.
Şuur, şuurdışına bağlanır. Merkezlerin bu şekilde içine dönmeleri durumuna uyku
hali diyoruz. Merkezler dış dünyaya karşı hareketsiz ve pasif, Şuur ötesine
hareketli ve aktif durumdadır.
·
Uyku, günlük olayları şuurdışına devretme
işlemidir.
RÜYA
·
Rüya iki şekilde meydana gelir.
1.
Çevreden
gelen tesirler; Uyumakta olan bir insanı uyandırmayacak kadar bir etki
yapıldığında (örneğin ayağını bir tüyle okşamak) rahatsız olacak ama kendi
işiyle uğraştığından çevreden gelen tesire duyarsız kalacak, uyanmayacak,
tesiri şuuraltına atacaktır. Dış etki şiddetlenirse uyanacaktır. Şuuraltına giden etki kendine uygun
izlenimleri yakalar, harekete geçirir. Şuuraltında bir imgeleme meydana gelir. Şuuraltında
meydana gelen imgeler, şuurdışı kanalıyla şuuru yansır. İzlenimler şuuru
harekete geçirecek kadar kuvvetliyse rüya görülür, yoksa görülmez. Rüya görülen bir şey değil,
imgelemedir.
2.
Şuurüstüne
bağlı rüyalar; Herhangi bir amaçla bir varlık bir insana rüya göstermek
isterse, varlığın şuurüstüne titreşim gönderir, şuurüstü şuurdışı kanalıyla
şuura aktarır, gelen titreşimler ile ilgili izlenimlerin idrakleri şuurda
meydana çıkar. Şuurüstünden gelen rüyalar canlı ve derin izlenimlerdir.
·
Rüyalar, insanlara haber verilmesi gereken
gelecekteki olaylarla ilgili bazı aşamaları bildirmek, uyarıda bulunmak, bazı
bilgilerin sezgilerini vermek sebepler altıda gösterilir.
·
Yukarıdan gelen tesirlerle görülen rüyalarda
imge olarak şuurdışındaki malzemeler, çevreden gelenlerde şuuraltından alınmış
malzemelerle imgeler oluşur.
·
Dünya dışı kaynaklardan gelen tesirler insana
gelene kadar onun kabul edebileceği ve sindirebileceği duruma getiren
(başkalaşım sağlayan-) dönüşüm istasyonu vardır. Tesiri gönderenle alan
arasındaki tekâmül ne kadar fazlaysa dönüşüm istasyonu sayısı o kadar artar.
Medyumlar hiçbir istasyondan geçmeden bağlantı kurabilirler.
·
Bedeni yöneten merkez şuur merkezidir. Onun
onayından geçmeden hiçbir iş yapılamaz.
·
Şuur merkezi tarafından idrak edilmeyen bir olay
öz varlıkça idrak edilmiş olur.
·
Trans halinde şuur daima şuurdışı ile
bağlantıdadır.
·
İnsanın tekamülü görgü ve deneyimdir.
HİPNOZ
·
İnsan ne kadar güçlü olursa olsun bedeninin dar
olanakları içinde doğrudan doğruya diğer bir insanın şuurüstüne egemen olamaz.
·
Hipnotizör gönderdiği tesirlerle deneğin şuurdışının
şuurüstü ile olan bağlantısını keser. Hipnotizöterden şuurdışı kanalıyla şuura
gelir. Hipnotizöterün tesiriyle hareket etmeye başlar. Hipnotizör deneğin şuur alanında izlenimler uyandıracak tesirler
göndermez ise denek idraksiz otomatik
olarak hareket eder.
DİN VE TOPLULUKLAR
·
Büyük dinler sağlam ve düzgün yaptırımlarla
vicdanların yüksek seviyelere ulaşmasını sağlamışlardır.
·
İlk zamanlarda güneş sembolü tanrıyı temsil
ediyordu. Artan insan idrakleri artık sembollerle tatmin edilemiyordu.
·
İdrakleri otomatik sezgi kademesindeki ilk
insanlar daha çok bireysel hayatlar geçiriyorlardı. Küçük ve gelip geçici
topluluklar, açlık endişesi, korku içgüdüsü, cinsiyet ihtiyaçları nedeniyle
oluşuyordu.
·
İÇ GÜDÜ: İlk devrede her şey otomatik ve
idraksizdir.
·
İç güdülerin dolduramadığı boşluk sezgilerin
doğmasıyla toplumsal hayat kurulmuştur.
·
İnsanlar hiçbir zaman tek başına bütün dünya
boyunca yaşayıp gelişemezler.
IRKLAR
·
İdraklerin bedenler üzerindeki çeşitli biçimlenme, dönüşüm ve
biçimsizleşmelerin ana hatlarında da belirli gruplara özgü bazı ortak
nitelikler ve karakterler ayrılmıştır.
·
İdrakler o grubun fiziksel ve psişik özelliklerini taşırlar bunlar da
ırkları meydana getirirler.
·
İnsanların ırklara ayrılması, onların idraklerinin bedenlerine yaptığı
dolaylı tesirlerin sonucudur.
·
Çevreden ve çevredeki olaylardan gelen tesirlerin beden üzerinde
değişimlerin meydana gelmesinden doğan durumlardır.
MİLLET
·
Topluluk içinde tekamül eden gruplar, o toplumdan ayrı grupları
oluştururlar. Büyük toplulukta kalan bireyler arasındaki eş güdüm ve iş birliği
bozulur. Bireyler topluluk için değil kendileri için çalışmayı amaç
edinirler, topluluk dağılarak yerini daha ileri ortaklaşa bir topluluğa,
yani millet ya da devlete bırakır. Bütün topluluklar bireylerin gelişimi
içindir.
·
Bireysel plan; her bedene adanmış, hazırlanmış, tekamülün icaplarına göre
ayarlanmış bir plan vardır.
·
Toplumsal plan; Her tek beden bireysel bir plana sahip olmakla birlikte,
daima diğer teklerin (bedenlerin) kendi planı karşısındaki durumlarıyla ilgili,
ayarlıdır.
AİLE
·
Aile, insanları vazife planına hazırlayan mükemmel bir araçtır. Herkes
kendi ihtiyacı oranında ve derecesinde aile nimetlerinden yararlanmıştır. İki
cinsten insanın bir araya gelmesiyle aile kurulur.
·
Sonunda çocuklar doğar. Çocukların eğitimi ve aile içinde çekilen her türlü
zorluklar ve sevinçler birer gelişim malzemeleridir.
BEDEN
·
Beden, bir organizmadır. Bütün parçaları birbirine tabi olarak ve
sistemleşerek beden organizmasının bütününü meydana getirirler. Bedenin
organizatörü beyindir, asıl varlığa bağlıdır.
·
Varlıklar bedenlerinden elde edebilecekleri yararları elde ettikten sonra
bedeni kullanmaktan vazgeçerler, beyinle olan bağlantılarını keserler. Buna
ölüm diyoruz.
·
Varlık dünyaya gelmeden önce yapması gereken işleri tasarlamış ve
yapacağına söz vermiştir.
IŞIK
·
Işık konisinin amorf maddeye ilk düştüğü alanda madde harekete geçmiş ve
ruhların mekanik tekamül ilkesi işlemeye başlamıştır. Ruhlar arık maddeye
bağlanmıştır.
ÖLÜM
·
Varlıklar, ölüm yoluyla dünyadan ayrılır. Spatyoma geçişinin ilk anlarında
ona kendi ruhundan gelen tesirler dışında, etraftan gelen tüm tesirler kesilir.
Spatyomda muhasebesini yaptıktan sonra varlığa yukarıdan tekrar tesirler
gelmeye başlar. Etraftan da tesirler alır. Eksiklerini tamamlamak için tekrar dünyaya
dönme ihtiyacı duymaya başlar. Bireysel ve toplumsal planlar düzenlenir,
bedenlenir.
·
Kendisinde küresel zaman idrakine ait zenginlikler silinir ve hepsi şuur
altına atılır.
·
İnsan idrakinin, insanlığa ait üst sınıra erişebilmesi için yaklaşık olarak
ortalama 500-700 bedenlenme gerekebilir.
ZAMAN
·
Dünya zamanının dünya için değeri tam ve mükemmeldir.
·
Zamanın önemli niteliklerinden bir başlangıç ve bitiş noktasıyla
sınırlanması zorunluluğudur. Her realite belli bir noktada başlar ve belli bir
noktada biter. Aslında böyle başlayıp biten durumlar yoktur. İcapların
belirlediği amaçlara doğru akıp giderler.
·
Üç boyut anlamına tabi olan basit zamana yüzeysel zaman diyoruz. Yüzeysel
zaman bir yüzey üzerinde sarmal şekilde döner.
·
Mekan olmayınca zamanın varlığı, yani alemdeki görünümü mümkün olmaz.
Başlangıç ve bitiş noktalarını saptayan ortam mekandır.
·
Kader mekanizması evrendeki işlevini yaparken asli ilkeye tabi bulunan
zaman ilkesi ile birlikte yürür.
·
Evrende görünen her şey, her varlık, insanın bizzat kendisi bir mekandır.
DİĞER
·
Din, insanları nefsaniyet düşkünlüklerinden kurtarıp vazife sezgisine
ulaştırma amacını taşımaktadır.
·
En tekamül etmiş gezegen dünyadır.
·
Güneş sisteminin tekamül etmiş gezegenlerinden biri de Merkür’dür. Buradaki
varlıklar dünyadakinden daha az tekamül etmiştir.
·
En geri gezegeni Plüton’dur.