17 Ekim 2015 Cumartesi

İLAHİ NİZAM VE KAİNAT (Beri Ruhselman)



MADDE
o        Tüm etkilere zemin oluşturur
o         Kendi başına hareket ve faaliyet gücü yok.
o         Kendi kendine bir oluş olanağı yok.
o         Etkilere göre şekil ve durumu değişir. 
o   Amorf madde (Evrenin bütününün ham maddesi)
o   İnsan anlayışı ve düşüncesi dışında kalır
o   Hal ve şekillerden soyutlanmış bir maddedir
o   Hareket yoktur
o   Şekil özelliği, niteliği söz konusu olmaz 
o   Madde
    1. Yoğun, Kaba (dış etkilerle parçalar arası bağları kuvvetli)
    2.  İnce akışkan (Dış etkilerle parçalar arası bağlar zayıf)

o   Su=Buhar, su, buz halleri

HAREKET
o         Hiçbir etki tek taraflı değildir
o         Bütün şekil alma ve değiştirmeler hareketle olur
o        Madde dışından kendisine gelen etkinin şekli, doğrultusu, derecesi, şiddetiyle orantılı olarak harekete geçer veya etrafındakilere etki eder.

o   Dünyada madde olarak gördüklerimiz asli maddenin kendisi değil, etkilerle bugüne kadar aldığı şekil ve durumdur.
o   Evren cevherinde ruha ait hiçbir şey yoktur. Ruhta da evren cevherine ait bir şey yoktur.
o   Ruhla evren cevheri arasında sonsuz bir erişilmezlik vardır.
o   Evrenin içinde ne varsa hepsi maddedir. Her olay her hal ve şekil maddenin çeşitli durum ve halleridir.

EVRENLER
o   Evrenler sonsuzdur
o   Her evrenin karakteri o evrenin anası olan asal cevheri ile belirlenir. Asal Cevher=Amorf madde
o   Aktif ve tekâmül ihtiyacı olan ruh, pasif evrenler için bir amaçtır.
o   Evrenler ruhların uygulamalarına yarayan ve o o uygulamaların sonuçlarını ruha yansıtan birer ortamdır. Ruhlarla evrenler bir aynadan yansıyormuş gibi birbirlerine -asli ilke tesirleri aracılığıyla-yansıtırlar.
o   Ruh evrenin içinde değildir. Ama evren cevherinin içinde kendisinin süptil bir madde varlığı tarafından temsil ve ifadesi bakımından evrenin içindedir.
o   Bir maddenin alıp/verdiği etkilerin çokluğu ve kapsamı ne kadar fazla ise o madde o kadar çok ortaya çıkıyor ve o kadar yüksek gelişim aşamalarında bulunuyor demektir.
o   Ruhun herhangi bir madde bileşimine ihtiyacı kalmaz ve ona hiçbir davranışta bulunulmaz ise hareketleri silinir ve o ana özgü bütün değerleri ortadan kalkar.

DUALİTE
o   Maddelerde hareketin görülebilmesi denge değişimleri ile mümkün olur. Dengeyi sağlayan iki zıt öğe var olması ve bu öğelerden birine fazla değer ekleyerek dengenin tekrar kurulmak üzere bozulması gerekir.
o   Dengenin tekrar kurulabilmesi için birinden diğerine doğru değer akışları başlar.
o   Zıt değerlerin birleştiği tam orta noktası NÖTR’ dür.
o   İnsan organizmasının faaliyetleri sempatik ve parasempatik sistemlerinin karşılıklı dengelenmesiyle yürütülmektedir.
o   Not: Sempatik sistem,  doku ve organlara gönderdiği sinyallerle vücudun aktivitesini, enerji tüketimini artırıcı yönde hareket eder. Kalbin çalışma hızını, kan basıncını artırır. Korku, öfke, dehşet, heyecan ve şiddetli ağrı gibi stres yaratan durumlarda tepki oluşturmasını sağlar. 
o   Not: Parasempatik Sistem, hareketlerimizi yavaşlatır. Parasempatik sistem doku ve organlara gönderdiği sinyallerle genel olarak vücutta enerjinin korunmasını sağlayacak yönde etki eder. 
o   Hislerde de dualite vardır. Sempati-Antisempati, Sevgi-Nefret, Dostluk-Düşmanlık
o   Dualite, değer farklılaşması mekanizması belirli bir işlevin yerine getirilmesi için birbirine uyum sağlamış biri diğerinin varlığı ile faaliyete girebilen iki mekanizmadır.

EVRENLER
o   Bir evren gelişerek bir üst evreni oluşturmaya doğru kayamaz.
o   Evren sonsun denebilecek olanaklar içinde toplanır, dağılır ve tekrar toplanır.
o   Asli ilkeden gelen icaplar evrenin üst kademesini işgal eden üniteye yayılır ve birlik oluştururlar. Her varlığın ihtiyacına uygun olarak evren içindeki topluluklarla insanlara, madde ve varlıklara dağılır onlarda dönüşümler, biçim farklılıkları oluştururlar.
o   Varlık, hizmetinde bulunduğu ruhun evrendeki sembolüdür.
o   Ruh ortadan kalkınca ona ait bütün ifadeler ve görünümler silinir, varlık dağılır.
o   Varlığın İşlevi
1.       Ruhun laboratuar aracı
2.       Ruhun simgesi
o   Dünyayı oluşturan madde parçalarının ve elementlerinin altında/üstünde birçok elementler var fakat insanlar tarafından henüz bilinmiyor.
o   İdraki hareket halindeki durumu maddeye, ifade bakımından durumu ruha aittir.
o   Ruhtan gelen etkiye karşı maddenin hareket halinde verdiği cevap yine o etki kanalından dönerek aynı ruha yansıtılır.
o   İlk varlık hali meydana gelinceye kadar atomun bünyesine egemen olan tesir asal tesirdir.
o   Asal tesirler karanlık ortamda ilk çekirdeği oluşturduktan sonra onun etrafında diğer parçaları da toplanarak daha karmaşık ve gelişmiş durumu meydana getirirler.
o   Asli tesir oluşum içinde kullanıldıktan sonra niteliği değişmiş ve asli durumunu kaybetmiş olarak maddeden dışarı yayılmaya başlar buna cismin MANYETİK alanı deriz.
o   Bütün maddelerin manyetik alanı vardır.
o   Maddeler birbiri ile ve varlıklarla bütün ilişkilerini bu manyetik alan aracılığıyla sağlarlar.
o   Dünyaların, sistemlerin, güneşin hal ve durumlarına tesir edebilecek hareketler yüksek planların işidir.
o   İnsan bedeninin manyetik alanları, insanın perispri (ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddî, akışkan bir bağ) anlamında kabul edilen şeydir.
o   Evrende herhangi bir ruhun tekâmülüne yaramayan madde yoktur.
o   Ruh, asli ilke ile belirlenmiş olan maddenin düzenli ve sıralı hareketlerinin dışına çıkamaz. Onlara uymaya çalışır.
o   Varlık, bulunduğu ortamda hizmet ettiği ruhun ihtiyaçlarını yerine getirdiği anda diğer bir bedeni kurmak üzere önceki bedeni terk eder. 
o   ENKARNASYON (Doğum), bedeni terk etmeye DEZENKARNASYON (ölüm) diyoruz.
o   Bir insan dünyada tek başına kalırsa görgü ve deneyim sahibi olamaz.
o   Ruh, madde ile ortak olur, şuurlu maddeyi varlığı kurar, varlıkta kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların faaliyetleriyle kaba maddeden kendisine bir beden yapar. Kendi dışındaki bedenlere ve kaba maddelere etki eder. Bu sayede tekamül eder.
o   Olaylar idrak kanalıyla ruha yansır ve tekâmülle sonuçlandırır. Bundan sonra daha ileri ihtiyaçlar belirir.

ASLİ ETKİLER
o   Asli Etkiler
a)      Ruhların ihtiyaçlarını evrene, evrendeki tepkileri de ruha yansıtan güçlerin görünümüdür.
b)      Evrende bireysel ve toplumsal tekamüllerin gerek ve zorunluluklarından olan kaba maddenin biçim değişiklikleri ve dönüşümleri için asli ilkeden evrene giren etkilerdir.
c)       Evren içindeki bedenler (varlıklar) tarafından beden dışına aktarılan etkilerdir. Asli kaynaktan gelmiş herhangi bir beden tarafından kullanılmış ve değer kaybederek beden dışına yansırlar.
d)      Kullanıldıktan sonra tamamen değişmiş olan depo edilen ve gerektiğinde otomatik faaliyetlerde kullanılan kaba etkilerdir.

o   Maddeler birbirlerini etkilemek isterse birbirlerinin manyetik alanları ile temas ederler. Derece, doğrultu, şekil ve doz istenilen hareketi ve sonucu doğurmada etkilidir. Örnek: eşyalara etki, telepati, sempati, antipati, aktarım bu yolla olur.
o   Maddeler arasındaki etkileşimde etkiler yukarıdan aşağıya indikçe basitleşir, yukarıya çıktıkça karmaşıklaşır. Bunun nedeni alttaki üniteyi kuvvetli etkilerin zararlarından korumaktır.
o   Çok yukarılardan gelen büyük etkiler (titreşim) kaynaklarına ait düzenleme mekanizmalarından gelen etkiler için dünya etrafında kurulmuş süzgeç mekanizmaları vardır.
o   Etkiler bir maddeyi harekete geçirdikten sonra o maddenin hareketiyle diğer maddelerde zincirleme etkiler meydana gelir.
o   Evren baştanbaşa bir organizasyondur. Bir organizasyon, kendisinden bir üst olan organizasyonun organizatörlüğü altında çalışır.
o   İnsanların, dünya olaylarının nedensellik ilkesi karşısında kendi durum ve davranışlarını zife öğrenmeleri ve duruma göre kendilerini ayarlamaları dünya hayatının işlemlerinden biridir.
o   Vazife planlarında birbirinden derece ve işlev durumu bakımından farklı gruplamalar, kadrolaşmalar ve organizasyonlar oluşur.

o   Kuvvetler
a)      Elektromanyetik
b)      Mekanik
c)       Biyolojik (Birçok kuvvetlerin bileşkesi)
d)      Kozmik

o   İlk varlık halinden en yüksek insan varlığı haline gelinceye kadar geçirilmesi gereken aşamalar;
a)      Bitkilerde otomatik-mekanik içgüdülerle bir topluluk hayatı başlar
b)      Hayvanlarda topluluk daha güçlüdür
c)       İnsanlarda kısmen otomatik, kısmen yarı idrakli toplulukları ve toplum hayatları gelir.

o   İnsanın sinir sistemi oluşturduğu manyetik alana egemen olarak bedeni ve organizmayı yönetir.  Varlık organizatör, beden organizmadır.
o   Etkinin bir maddeye gelmesi, o etkiyi verici maddenin manyetik alanından alıcı maddenin alıcı alanına bir parçacığını uzatarak davet eder. (ÖNCÜ etki) Örnek; istek, arzu, çaba, dua vb.
o   İlahi düzende herhangi bir işin bozulması, kötü sonuçlar vermesine asla izin verilmez.
o   İlk etkiyi karşılayan öncü etkiler harekete geçerken ona ulaşacağı hedefi gösteren ikincil etki GÜDÜCÜ etkidir. Buna aksaklıkları önleyici (DİRİJAN) etkiler eşlik eder. İlk etki vagon, lokomotif güdücü, makinist dirijan etkiye örnektir.
o   İlk etki alıcının manyetik alanına gelince güdücü ve dirijan etkiler ortadan kalkar. İlk etki madde üzerinde gerekli değişimi yapar. Maddenin dengesini bozar. Dualite ilkesi gereği maddede çeşitli olaylar meydana gelir.
o   Bir maddenin (organizmanın) yükselmesi/alçalması üst ve alt etkilerin niteliği ve niceliğine, varlığın etkileri ayarlayabilmesine, davet etmesine ve gerekli olayları ortadan kaldırmasına bağlıdır.
o   Varlık bir noktada toplanmış enerjiler topluluğudur. Ruha hizmet edebilmesi için bulunduğu kürenin maddelerinden bir beden kurması gerekir.
a)      İlk önce kadın-erkek bir birim oluşturur
b)      Üst etkilerle tohumlarını birleştirerek aşılanmış bir yumurta meydana getirirler.
c)       Varlık yumurta ilke bağlantıya geçer, manyetik alanlarına yaptığı müdahalelerle embriyon beynini oluşturmaya sevk eder. Beyin aracılığıyla sinir sistemini kurar, sinir sistemi aracılığıyla diğer bütün oluşumlarını tamamlar. Bedeni oluştururken annenin hücrelerini kullanır.
BİLİNÇ
o   BİLİNÇ; Beyin hücrelerinin oluşturduğu manyetik alanlar sentezine (maddeleri bir araya getirerek oluşturma) doğrudan doğruya olan bağlantısı ile yansıyan kısımlarının görüntüsüdür.
o   BİLİNÇ DIŞI; Beynin manyetik alanına bağlanmamış olan kısımlardır.             
o   BİLİNÇALTI; Varlığın geçmiş hayatlarına ait izlenimlerini içerir.
o   BİLİNÇÜSTÜ; Varlığın serbest kalan tarafının devamlı olarak ruhundan ve diğer varlıklardan aldığı etkilerdir.
o   Varlığa gelen etkiler bilinç alanından alınarak sinir merkezleri aracılığıyla gerekli yerlere (Organizmaya dağıtılır) iletilir.
o   Organizmaya dağılan etkiler farklı işlevlerde kullanılsa da kaynak tektir.
o   İnsan, öz varlığından gelen etkilerle dünyadaki çevresinden aldığı etkilerin dengesi içinde yaşar.

ÖLÜM
·         Ölüm gerçekleşince beyin hücrelerinin varlıkları bedenlerini terk ederler. Fakat dağılmazlar. Varlık bedeni terk ettikten sonra da beyin hücreleri üzerindeki etkiyi kaldırmaz, onların manyetik alanlarına gönderdiği etkilerle bir arada tutar.
·         Varlığın kendi ruhundan ve çeşitli yönlerden gelen etkiler ve bağlantılar kesilir.
·         Beyin hücreleri varlıklarıyla ilişkide olduğundan var olan dünyaya ait izlenimleri toplarlar.
Gerekli olan denetimler yapıldıktan sonra beyin hücrelerinin varlıkları devinimini yapmış olur.
Yukarıdan ve çevreden gelen etkilerle uyarılması ve bilinç sağlanır, yeniden dünyaya girme hazırlığı tamamlanır ve yeniden bedenlenme için seçim yapma olanağı verilir.
Ana rahminde oluşacak bir ceninin bedenine yönlendirilir.
·         Varlığın, beyin hücreleri varlığa bağlı kalmayacaklardır. Birer insan bedenini bağımsız olarak yönetecek gücü kazandıklarında varlıktan ayrılacak ve beyin hücresi olmaktan kurtulacaktır.
·         Dünyadan ayrılıp dünya dışı çeşitli ortamlarda uygulamalar geçirmesi gerekecektir.
·         İnsan bütününü yönetecek duruma geldikten sonra bir insanın beyin hücrelerinin manyetik alanına etki ederek dünyadaki devinimine insan halinde başlar.
·         Bedendeki etkiler fizik, fizyolojik, biyolojik ve ruhsal işlevlerini yerine getirirler.
·         Ölüm, ilahi düzenin uyumu altında belirli bir andaki değer farklılaşmasının miktarsal ifadesidir.
·         Bedenin parçalanma ve dağılma nitelik olarak görünümü ölümdür.
·         Dünyadaki bedenlenmeler serisinde, varlığın ölümleri ve doğumları sürüp gittikçe sonunda o dünyadaki işi biter.
·         Bir insanın ölümü o varlığın sonraki gereksinim ve devinimine en uygun gelecek şekilde yerine getirmek içindir.
·         Dünyada vicdan, devinim yoluyla insanların en güçlü dayanağı ve kurtarıcısıdır.

DÜNYA, UYUMSUZLUK, UYUM
·         Dünyadaki bütün varlıkların gelişim ve devinimi hazırlık mekanizması vicdandır.
·         Bilinçle vicdanın gelişimi arasında birlik vardır.
·         Zıtlar olmayınca o birimin varlığının amacı gerçekleşmez.
·         Bedenlenmiş olan her varlıkta bilinç ve irade özgürlüğü kendisine özgü en basit ve ilkel hali vardır.
o   Bitkilerde hissedilmeyecek derecede basittir, ilkeldir, sanki içgüdüsel atılımlar halindedir.
o   Hayvanlarda insanların hissedebilecekleri derecede gelişmiştir.  Vicdan dualitesi dediğimiz mekanizma hayvanlarda otomatik olarak işler. Örneğin: açlık hissi, gıdasını arama vazifesini engelleyen korku ya da tembellik duygusunu yenmeye onu sevk eder.
o   İnsanlarda, vicdan realitesinin otomatik, yarı bilinçli ve az çok bilinçli üç aşaması vardır.
§  Otomatik, insanların ilk zamanlarına aittir. Hayvanlarınkine göre az çok bilinçli hareketlerle zenginleştirilmiştir. Çocuğunu, bir hayvanın yavrusu gibi, içgüdüleriyle beslemez. Silkip atmaz. Bir analık sezgisine az çok varmıştır.
§  Yarı bilinçli, İnsanlık devindikçe yapması ve yapmaması gerekenleri daha iyi sezmeye başlar. İnsan otomatikten kurtulur
§  Az çok bilinçli, uygun durumlara, zıtlıklara göre denge sağlar.

·         İnsan sürekli olarak olumsuz zıdda değerler gönderip denge kurmaya çalışır. Kötüye gitmekten kendini kurtaramazsa vazifeli varlıklar devreye girer, zorunlu otomatizme sevk eder.
·         Duygular daima değiştiğine göre sabit bir gerçeklik yoktur. Devimi oldukça duygular ve gerçeklikler değişir ve kapsamı artar.
·         Gerçeklik aynı zamanda bilgidir.
·         Herkesin kendine özgü duyuş ve inanışları vardır.
·         Gerçeklikler yükseldikçe alt kademelerin basit gerçeklikleri de kapsamları içine alır. Zamanla basit gerçeklikler eriyerek kendi kimliklerini kaybeder.
·         Gerçeklikler birbirine eklendikçe eski gerçekliklere takılıp kalmamak gerekir. Bunu yapmadıkça yukarılara çıkmak, manzarayı genişletmek mümkün olmaz.
·         Bir üst gerçekliğe geçebilmek için alt gerçekliğin tüm gereklerini yerine getirmiş olmak ve onun iyice sindirilmiş olması gerekir.
·         İnsan bir gerçekliği tamamen yaşadıktan sonra tatmin olmamaya başladığı noktada daha üstünü arama arzusu doğar.
·         Alınan dersler öz bilginin artmasına, farkındalığının genişlemesine ve sonuç olarak ruhun devinimine sebep olur. Kişinin devinim ihtiyacına ve farkındalık kapasitesine göre devinim birbirini takip eder.
·         Geçmiş bir gerçeklik gelecek gerçekliği hazırlarken, gelecek gerçekliğin öz bilgileri içinde o geçmiş gerçekliğin de izlenimi var olarak kalır.
·         Yaşanan gerçekliklere bağlı iyi ve kötü olaylar öz varlıkta insanın anlayamayacağı şekilde birtakım biçimlenmelere ve dönüşümlere neden olur. Bunlar ruhun devinimine hizmet eder.
·         Olaylara hedef olan ikili;
1.       Fizik (kaba maddeler topluluğu) Varlıktaki öz bilginin artmasına olanak sağlar.
2.       Varlık, (kaba topluluğu kullanarak ruha hizmet eden)
·         Olaylar doğrudan doğruya öz bilgi durumuna geçmezler. Çünkü bunların arasında henüz uyumsuzluk vardır. Şuurda gerçekleşen bu olaylar, şuurdışındaki nispeten kaba maddesel izlenimlerle ilk karşılaştırmalı muhasebeleri yapıldıktan sonra şuurdışına itilirler. Şuurdışındaki bu bilgilerin öz bilgi haline geçebilmeleri için, öz bilgilere uyum sağlamaları, öz bilgi sentezine dahil olabilecek duruma gelmeleri gerekir.
·         Ölümden sonra spatyoma geçilince varlığı dışarısıyla bütün bağlantıları kesileceğinden, bu bilgiler şuuraltı bilgileriyle karşılaştırılarak varlık tarafından muhasebeleri yapılacak, sonra şuuraltına geçerek varlığa mal edilecektir.
·         Hayat boyu şuurdışı kalan bilgiler, ancak ölüm olayıyla muhasebeden geçtikten sonra varlık tarafından temsil edilip şuuraltına girebilirler.
·         Şuurdışındaki bilgilerin nasıl toplandığına gelince, İdrak edilen ya da edilmeyen dünya realitelerinin uyku sırasında kabaca yapılacak vicdan karşısındaki kıyas bilgisi mekanizmasına tabi tutularak şuurdışına itilmesi yoluyla birikirler. Henüz öz bilgi haline girmemişlerdir, bundan dolayı şuuraltına ait değillerdir. Varlığın egemenliği altındadırlar gerektiğinde şuuraltına çıkarılabilirler.
·         Öz bilgiyi besleyen kaynaklar; bilgi, din, millet, aile gibi toplumsal durumlar, haller ve vazifeli varlıklar tarafından insanlara verilen tebliğlerdir.
·         Öz bilgi; en ilkel devreden itibaren geçmiş hayatlara ait elde edilen kazanımların daha önceki kazanımlarla karşılaştırılması, yargılanması sonucu uzlaşılan ve varlığın malı –insanın değil- olan, insanların idrak edemeyecekleri bir takım derin izlenimlerdir.
·         Bilgiler öz bilgileri beslerken nedensellik ilkesinden kuvvet alırlar. Sebepsiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez.
·         Olaylar, sebep-sonuç yasası hükümlerine göre gerçekleşirler
·         Bilgiyle idrak birlikte yürür. İdrakin gelişmesinde iki yol vardır
1.       Doğrudan gelişim; İnsanın kendi bünyesi dahilindeki durumları inceleme konusu yaparak ilerlemesi
2.       Dolaylı gelişim; Beden dışı (kendisinin sebep olduğu) olaylar irdeleme yoluyla olan ilerleyiş
·         İdrak arttıkça etraftaki olayların anlamları daha fazla belirir. Sayısız olaydan çeşitli sonuçlar ve olay parçalarından bileşimler kurularak dünya bilgileri meydana gelir.

SEVGİ
·         Sevgi herhangi bir şeye karşı duyulan çekimdir.
·         Maddelerin birbirlerine karşı gösterdikleri fizikokimya ilgiler varlıkların kendilerine özgü ihtiyaç ve zorunluluklarındandır. Örnek: bitkilerin gıdalarını dışarıdan bünyelerine almaları, havanın karbonunu, oksijenini kendi öz sularına katmaları
·         Sevgi, bedenin çok ince bir kısım madde bileşimlerinin yaydıkları yüksek ve süptil titreşimlerin, enerjilerinin görünümleridir. Beyinin belli kısımlarında yüksek ve ince düzeylerde birtakım madde bileşimleri ve sistemleri oluşmaya başlar ki bunların yaydıkları titreşimler ve enerjiler onun etrafında çok kuvvetli ve çekici bir manyetik alan meydana getirirler. Bu alan, kendisiyle sempatize olabilecek birçok diğer titreşimleri çeker. Ve aynı yoldan o diğer titreşimlerin tabi oldukları manyetik alanlar tarafından çekilir. Bedenlerin birbirini sevmeleri budur. Titreşimler değiştikçe değişimin şekil ve derecesine göre titreşimlerin nitelikleri ve şiddetleri de değişir.
·         Sevgi ile bir insana yardım, bir ferahlık, bir huzur, mutluluk duygusu gelir. Sevgi için birçok kalp kırılır, sonuçta gücenme, huzursuzluk ve sıkıntı başlar.
·         Vicdan, realite, idrak, bilgi, sevgi kısacası dünyada görülen bütün değerler beyin olanakları dahilinde biçimlerini almış maddesel görünüşlerdir. Bunların asıl değeri, öz varlıkta saklı olan güçlerdedir.

MEDYUMLUK
·         İnsanlar için medyumluk, evren tesirlerini, titreşimlerini alabilmekte duyarlık kazanmak demektir. Sezgisel bakımdan gönderilen tesirleri kolayca ifadelendirebilmek olanak ve gücü fazladır.
·         İnsan vücudunun her tarafında hücre vardır. Hücrelerin hareketi ne kadar çok olursa o hücrenin gücü, faaliyeti o kadar yüksek olur. İnsan bedeninde en fazla harekete sahip olan hücreler beyin hücreleridir.
·         Beyinde en fazla molekül hareketleri, en fazla akışkan ve güçlü olan kısımları şuur merkezini temsil eder. Şuur merkezlerinin yüksek işlevlerine karşılık yüksek frekasları vardır.
·         Medyumluk görünümü;
·         Sezgisel
Beyin hücrelerinin frekasları çeşitli sebeplerle çoğalabilir ve çoğaldığında faaliyetleri ve güçleri artar. Örnek; Şuur merkezlerinin titreşimi alışılmış zamanlarda 40.000/saniye iken, trans haline geçince (medyum) 60-70.000/saniye çıkar. Faaliyet artar, idrak genişler. Medyomlar konuşarak yazarak ya da başka bir şekilde bu anlamları insanların anlayabileceği araçlarla naklederler.

·         Fiziksel
Gelen tesirler, tesiri alacak maddenin titreşiminden kaba ise tesirler medyumdan geçip o maddeye gidince onun, yüksek bileşimlerini beslemeyecek silinmesini ya da dağılmasını gerektirir. (Materyalizasyon)

Gelen tesirler o maddenin bünyesine uygunsa medyomun o maddeler üzerindeki tesir yeteneği artar, madde üzerinde birtakım biçimlenme ve görünümlere olanak hazırlar.

Maddede değer farklılaşması ile dualite ilkesinin yürütülmesiyle hareketlerin, yer değiştirmelerin ve sonunda molekül dağılıp toplanmalarının meydana gelmesi gibi durumlar meydana gelebilir.

·         Beyinde yaklaşık 90-100 merkez vardır. Bunların da bedende belli işlevleri olan 900-1.000 tane ikincil merkezi vardır.
·         İnsan varlığının insan beynine 7/8 bağlanmıştır (ŞUUR), 1/8 serbesttir (ŞUUR ÖTESİ).
Varlık, insanların anladığı anlamda parçalanmalara, bölünmelere tabi tutulamayan süptil bir enerjiler bütünüdür. Maddelerde yapıldığı gibi kat kat ya da iç içe ayrılmış kısımlar düşünülemez. Beyinde olduğu gibi bölgeler tayin edilemez.

Beyne bağlı olan kısım, şuur merkezi dediğimiz belli beyin hücrelerinden oluşmuş bir bölgeyi işgal eder. Varlık bedene olan egemenliği, şuur merkezinden itibaren derece derece birbirine tesir eden merkezler ve istasyonlar aracılığıyla sağlanır. Bütün bedeni şuur merkezi yönetir. Şuur merkezi daima varlıkla ve dışarısıyla ilişki halindedir.
·         Şuur ötesi iki kısma ayrılır;
1.       Şuur Üstü; varlığın dışarıya açık olan yönüdür. Varlığın ruhundan, yukarıdan ve etrafından gelen tesirler onun bu kısmından varlığa girer.
2.       Şuuraltı; Varlığın dışarıya kapalı olan yönüdür. Şuuraltı’na dışarıdan hiçbir tesir gelmez, dışarıya hiçbir tesir göndermez. Varlığın bütün evren boyunca birikmekte olan kazanımlarının deposudur. Geçmiş hayatların bütün izlenimleri burada saklıdır.
·         Şuur Üstü ile Şuuraltının şuur’la bağlantısı vardır. Fakat başka bir değişle Şuurla, Şuur Ötesinin bağlantısı doğrudan doğruya olmaz. Köprü görevi gören aracı bir işlev alanı Şuur Dışı vardır.
·         Şuur Dışı görevleri;
1.       Şuur’la Şuur Ötesi arasındaki geliş gidişlere aracılık eder.
2.       Dış alemden, dünyadan, günlük hayattan Şuur’a gelip de henüz öz bilgi haline gelmemiş bulunan bilgilere ait izlenimler bu alanda toplanır ve ölünceye kadar orada kalır.
3.       Şuur’un bilgi deposudur. Şuur gerektiğinde –şuur altına inmeden- gereken malzemeleri Şuur Dışından alıp kullanabilir.

·         Şuur Dışındaki bilgiler varlığın son dünya hayatına ait bilgilerin sonuçlarıdır. Vicdan tarafından karşılaştırmalı bir muhasebeden geçtikten sonra Şuur Dışı’na itilirler.
·         Şuur Dışı bilgileri ölümden sonra varlık tarafından, şuur Altı bilgileriyle karşılaştırmalı muhasebesi yapılarak öz bilgi haline geçerler ve Şuur Altına yerleşirler.
·         Günlük hayatta Şuur alanında gerçekleşen olaylar, uyku sırasında Şuur Dışı alanına geçerler. Şuur Dışı ile Şuur birbirlerine çok yakın ve sık ilişki içindedir.
·         İnsan, dışındaki bir kaleme baktığında;
1.       Kaleme ait titreşimler görme merkezine ulaşır
2.       Şuur merkezine yansır, ilk maddesel idrak gerçekleşir. (Beyinde oluşan dünya idraki)
3.       Şuur merkezinden Şuur Dışı aracılığıyla Şuur Üstü’ne gider. Süptil idrak (İnsanların anlayamayacağı) gerçekleşir.  
·         İnsanın uyanık dediğimiz durumunda şuur daima şuurüstü ile bağlantıdadır. Şuur varlıkla, çevresiyle, dünya hayatıyla ilişkidedir.

UYKU
·         Uykudayken dış dünya ile ilişkiler kesilir. Şuur, şuurdışına bağlanır. Merkezlerin bu şekilde içine dönmeleri durumuna uyku hali diyoruz. Merkezler dış dünyaya karşı hareketsiz ve pasif, Şuur ötesine hareketli ve aktif durumdadır.
·         Uyku, günlük olayları şuurdışına devretme işlemidir.

RÜYA
·         Rüya iki şekilde meydana gelir.
1.       Çevreden gelen tesirler; Uyumakta olan bir insanı uyandırmayacak kadar bir etki yapıldığında (örneğin ayağını bir tüyle okşamak) rahatsız olacak ama kendi işiyle uğraştığından çevreden gelen tesire duyarsız kalacak, uyanmayacak, tesiri şuuraltına atacaktır. Dış etki şiddetlenirse uyanacaktır.  Şuuraltına giden etki kendine uygun izlenimleri yakalar, harekete geçirir. Şuuraltında bir imgeleme meydana gelir. Şuuraltında meydana gelen imgeler, şuurdışı kanalıyla şuuru yansır. İzlenimler şuuru harekete geçirecek kadar kuvvetliyse rüya görülür,  yoksa görülmez. Rüya görülen bir şey değil, imgelemedir.
2.       Şuurüstüne bağlı rüyalar; Herhangi bir amaçla bir varlık bir insana rüya göstermek isterse, varlığın şuurüstüne titreşim gönderir, şuurüstü şuurdışı kanalıyla şuura aktarır, gelen titreşimler ile ilgili izlenimlerin idrakleri şuurda meydana çıkar. Şuurüstünden gelen rüyalar canlı ve derin izlenimlerdir.
·         Rüyalar, insanlara haber verilmesi gereken gelecekteki olaylarla ilgili bazı aşamaları bildirmek, uyarıda bulunmak, bazı bilgilerin sezgilerini vermek sebepler altıda gösterilir.

·         Yukarıdan gelen tesirlerle görülen rüyalarda imge olarak şuurdışındaki malzemeler, çevreden gelenlerde şuuraltından alınmış malzemelerle imgeler oluşur.
·         Dünya dışı kaynaklardan gelen tesirler insana gelene kadar onun kabul edebileceği ve sindirebileceği duruma getiren (başkalaşım sağlayan-) dönüşüm istasyonu vardır. Tesiri gönderenle alan arasındaki tekâmül ne kadar fazlaysa dönüşüm istasyonu sayısı o kadar artar. Medyumlar hiçbir istasyondan geçmeden bağlantı kurabilirler.
·         Bedeni yöneten merkez şuur merkezidir. Onun onayından geçmeden hiçbir iş yapılamaz.
·         Şuur merkezi tarafından idrak edilmeyen bir olay öz varlıkça idrak edilmiş olur.
·         Trans halinde şuur daima şuurdışı ile bağlantıdadır.
·         İnsanın tekamülü görgü ve deneyimdir.

HİPNOZ
·         İnsan ne kadar güçlü olursa olsun bedeninin dar olanakları içinde doğrudan doğruya diğer bir insanın şuurüstüne egemen olamaz.
·         Hipnotizör gönderdiği tesirlerle deneğin şuurdışının şuurüstü ile olan bağlantısını keser. Hipnotizöterden şuurdışı kanalıyla şuura gelir. Hipnotizöterün tesiriyle hareket etmeye başlar. Hipnotizör deneğin  şuur alanında izlenimler uyandıracak tesirler göndermez ise denek idraksiz  otomatik olarak hareket eder.

DİN VE TOPLULUKLAR
·         Büyük dinler sağlam ve düzgün yaptırımlarla vicdanların yüksek seviyelere ulaşmasını sağlamışlardır.
·         İlk zamanlarda güneş sembolü tanrıyı temsil ediyordu. Artan insan idrakleri artık sembollerle tatmin edilemiyordu.
·         İdrakleri otomatik sezgi kademesindeki ilk insanlar daha çok bireysel hayatlar geçiriyorlardı. Küçük ve gelip geçici topluluklar, açlık endişesi, korku içgüdüsü, cinsiyet ihtiyaçları nedeniyle oluşuyordu.
·         İÇ GÜDÜ: İlk devrede her şey otomatik ve idraksizdir.
·         İç güdülerin dolduramadığı boşluk sezgilerin doğmasıyla toplumsal hayat kurulmuştur.
·         İnsanlar hiçbir zaman tek başına bütün dünya boyunca yaşayıp gelişemezler.

IRKLAR
·        İdraklerin bedenler üzerindeki çeşitli biçimlenme, dönüşüm ve biçimsizleşmelerin ana hatlarında da belirli gruplara özgü bazı ortak nitelikler ve karakterler ayrılmıştır.
·        İdrakler o grubun fiziksel ve psişik özelliklerini taşırlar bunlar da ırkları meydana getirirler.
·        İnsanların ırklara ayrılması, onların idraklerinin bedenlerine yaptığı dolaylı tesirlerin sonucudur. 
·        Çevreden ve çevredeki olaylardan gelen tesirlerin beden üzerinde değişimlerin meydana gelmesinden doğan durumlardır.

MİLLET
·        Topluluk içinde tekamül eden gruplar, o toplumdan ayrı grupları oluştururlar. Büyük toplulukta kalan bireyler arasındaki eş güdüm ve iş birliği bozulur. Bireyler topluluk için değil kendileri için çalışmayı amaç edinirler, topluluk dağılarak yerini daha ileri ortaklaşa  bir topluluğa, yani millet ya da devlete bırakır. Bütün topluluklar bireylerin gelişimi içindir.
·        Bireysel plan; her bedene adanmış, hazırlanmış, tekamülün icaplarına göre ayarlanmış bir plan vardır.
·        Toplumsal plan; Her tek beden bireysel bir plana sahip olmakla birlikte, daima diğer teklerin (bedenlerin) kendi planı karşısındaki durumlarıyla ilgili, ayarlıdır.

AİLE
·        Aile, insanları vazife planına hazırlayan mükemmel bir araçtır. Herkes kendi ihtiyacı oranında ve derecesinde aile nimetlerinden yararlanmıştır. İki cinsten insanın bir araya gelmesiyle aile kurulur.
·        Sonunda çocuklar doğar. Çocukların eğitimi ve aile içinde çekilen her türlü zorluklar ve sevinçler birer gelişim malzemeleridir.

BEDEN
·        Beden, bir organizmadır. Bütün parçaları birbirine tabi olarak ve sistemleşerek beden organizmasının bütününü meydana getirirler. Bedenin organizatörü beyindir, asıl varlığa bağlıdır.
·        Varlıklar bedenlerinden elde edebilecekleri yararları elde ettikten sonra bedeni kullanmaktan vazgeçerler, beyinle olan bağlantılarını keserler. Buna ölüm diyoruz.
·        Varlık dünyaya gelmeden önce yapması gereken işleri tasarlamış ve  yapacağına söz vermiştir.

IŞIK
·        Işık konisinin amorf maddeye ilk düştüğü alanda madde harekete geçmiş ve ruhların mekanik tekamül ilkesi işlemeye başlamıştır. Ruhlar arık maddeye bağlanmıştır.

ÖLÜM
·        Varlıklar, ölüm yoluyla dünyadan ayrılır. Spatyoma geçişinin ilk anlarında ona kendi ruhundan gelen tesirler dışında, etraftan gelen tüm tesirler kesilir. Spatyomda muhasebesini yaptıktan sonra  varlığa yukarıdan tekrar tesirler gelmeye başlar. Etraftan da tesirler alır. Eksiklerini tamamlamak için tekrar dünyaya dönme ihtiyacı duymaya başlar. Bireysel ve toplumsal planlar düzenlenir, bedenlenir. 
·        Kendisinde küresel zaman idrakine ait zenginlikler silinir ve hepsi şuur altına atılır.
·        İnsan idrakinin, insanlığa ait üst sınıra erişebilmesi için yaklaşık olarak ortalama 500-700 bedenlenme gerekebilir.

ZAMAN
·        Dünya zamanının dünya için değeri tam ve mükemmeldir.
·        Zamanın önemli niteliklerinden bir başlangıç ve bitiş noktasıyla sınırlanması zorunluluğudur. Her realite belli bir noktada başlar ve belli bir noktada biter. Aslında böyle başlayıp biten durumlar yoktur. İcapların belirlediği amaçlara doğru akıp giderler.
·        Üç boyut anlamına tabi olan basit zamana yüzeysel zaman diyoruz. Yüzeysel zaman bir yüzey üzerinde sarmal şekilde döner.
·        Mekan olmayınca zamanın varlığı, yani alemdeki görünümü mümkün olmaz. Başlangıç ve bitiş noktalarını saptayan ortam mekandır.
·        Kader mekanizması evrendeki işlevini yaparken asli ilkeye tabi bulunan zaman ilkesi ile birlikte yürür.
·        Evrende görünen her şey, her varlık, insanın bizzat kendisi bir mekandır.

DİĞER
·        Din, insanları nefsaniyet düşkünlüklerinden kurtarıp vazife sezgisine ulaştırma amacını taşımaktadır.
·        En tekamül etmiş gezegen dünyadır.
·        Güneş sisteminin tekamül etmiş gezegenlerinden biri de Merkür’dür. Buradaki varlıklar dünyadakinden daha az tekamül etmiştir.
·        En geri gezegeni Plüton’dur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder