Hayat, değişim ve kayıplarla örülü bir yolculuktur.
Bir şeyi kaybettiğimizde hayatımızda bir şeyler değişir; benzer şekilde, hayatımızda bir değişiklik olduğunda, birşeyleri kaybetmiş oluruz.
Evlenmek, bağımsız yaşam tarzımızdan vazgeçmek demektir.
Günümüzde aile bağları ve toplumsal ilişkiler eskisi kadar güçlü değil, bireycilik ön planda. Bu durum ölümle yüzleşirken duygusal destek bulmayı zorlaştırıyor ve yalnızlık hissini artırıyor.
Gökyüzüne baktığımızda aslında kendimizi ve köklerimizi görürüz.
Her sonun yeni bir başlangıcı getirdiğini ve her ölümün başka bir yaşamı beslediğini hatırlatır.
Ölüm bilincin sona erdiği ve Işık’ların sonsuza dek söndüğü andır.
Ölüm, insan yaşamını, değerini ve ilişkilerini sorgulamaya yönlendirir.
Tardigradlar, aşırı sıcak, soğuk, yüksek basınç, havasızlık, radyasyon, susuzluk ve açlık gibi zorlu koşullarda hayatta kalabilen en dayanıklı canlılar arasındadır. Zor koşullarda kriptozöit duruma girerler. Metabolizmalarını neredeyse sıfıra indirir, vücutlarındaki suyun büyük bir kısmını kaybeder ve yaşamsal aktivitelerini durdururlar. Koşullar iyileştiğinde yeniden hayata dönebilirler. Bu nedenle bu canlıları ölü olarak yanılmamak zordur.
Dünya sağlık örgütüne göre, dünyada her 40 saniyede bir kişi intahar nedeniyle hayatını kaybediyor. Özellikle 15-29 yaş arasındaki gençlerde, intahar en sık görülen üçüncü ölüm nedeni. İntaharların %73 ü düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. İlginç bir başka gerçek ise kadınların intihar girişiminde daha sık bulunmasına karşın, erkeklerin daha kesin ve ölümcül yöntemler kullanması.
Akıllı insan ne kadar yaşadığını değil ne kadar yaşaması gerektiğini bilir. (Seneca)
İnsanlar intihar düşüncesine genellikle kesin bir kararla yaklaşmazlar. Bu süreç derin bir içsel çatışmanın ürünüdür.zihinde, yaşamı seçen bir iç ses ile ölümü kurtuluş olarak gören bir başka ses arasında bitmek bilmeyen bir gelgit yaşanır.
İntahar, genellikle bir soruna kalıcı bir çözüm arayışıdır.
İnsanlar kendilerini öldürdüklerinde avcılarını sonlandırdıklarını düşünürler, ama aslında yaptıkları tek şey, avcılarını geride bıraktıkları kişilere aktarmaktır. (JEANNETTE WALLS)
Doğduğumuz anda, ölmek için yeterince yaşlıyızdır. (MARTIN HEİDEGGER)
Banker, “insanı sınırlılık içinde sınırsızlık” olarak tanımlar.
Eğer bir inanç size huzur veriyorsa, başkasının bunu anlamsız bulması önemsizdir.
Sen anlayışına göre, gerçek benliğimiz ne yaşamla ne de ölümle sınırlıdır. Tüm varlıkların aslında zihnimizde olduğunu fark etmek, gerçek benliği bulmaktır.
Ölüm, sadece bir son değil, yaşamın kıymetini hatırlatan bir öğretmendir.
Hayat bize enerjisini ödünç verir, ölüm ise bu borcu geri ödeme zamanıdır.
Her canlı bir ruha sahiptir ve bu ruh, o canlının “formu” olarak tanımlanır (ARİSTOTELES)
En yüksek iyilik mutluluktur ve bu, Erdemli bir yaşamla mümkündür. Erdem, aşırılık ve eksiklik arasında bir denge durumudur. Ancak, ölüm insanları eşitlediniz düşünülürse, Erdem konusunda bir eşitlik yaratır.
Erdemli bir yaşam, akışkanlık ve çabayla elde edilir.
Yaşam erdemin kazandığı bir süreçtir. Ölüm ise bu süreci durdurur ve çabanın yerine talihi koyar. (ARİSTOTELES)
Stoacılara göre, insanı rahatsız eden olayların kendisi değil, bu olaylara dair yargılardır.
Bir hayatın değerini belirleyen şey ne kadar uzun sürdüğü değil, nasıl yaşandığıdır.
İnsanı hayatta tutan güç nedir? Bu güç yaşamın kendisinin içsel bir dürtüsüdür. Ölüm, varoluşun kırılganlığını yansıtır ve insanı düşünmeye, dolayısıyla felsefeye yöneltir. (SCHOPENHAUER)
Doğunun manevi öğretisiyle batı felsefesini harmanlayan SCHOPENHAUER ın felsefesine özgün derinlik katar. Doğu’nun acıya odaklanan bakış açısıyla Batı’nın rasyonel sorgulamasını buluşturan bir köprü oluşturur.
Yaşama iradesi, yok edilemez ve ölümsüzdür.
Yaşam iradesi, bitkilerde ve hayvanlarda açıkça görülür;taşlarda, toprakta ve suda ise “uyku halinde” bulunur.
Ölüm bireyin unutulduğu bir uyku gibidir. Geri kalan her şey ya uyanır ya da aslında hiçbir zaman uyumamıştır.
Avcılardan kurtuluşun yolu dünyevi zevklerden vazgeçme yoluyla gerçekleşir.
Ölüm başkası tarafından temsil edilemez; yalnızca bizim varoluşumuza aittir. (HEİDEGGER)
Din bazı insanlar için ölüm korkusunu hafifletir.
Hayatın anlamsızlığı karşısında, ölümle yüzleşmek bize bir anlam verir. (CAMUS)
Hayat bizim için her şey olabilir, ama biz hayat için belki de hiç bir şeyiz.
Her son yeni bir başlangıcı içinde taşır. Her nefes, ölümün gölgesinde bir yaşam zaferidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder