28 Kasım 2017 Salı

YAVAŞLIK/YAVAŞLAMAK

YAVAŞLIK/YAVAŞLAMAK


(Deniz Bayramoğlu, Ayfer Yavi, Bülent Köstem, Mehmet Şakiroğlu, Müfit Can Saçıntı)

·         Hayatın döngüsü, ritmi vardır. Yavaşı, hızlısı yoktur.

·         Acele eden tek canlı insandır.

·         Belirli bir zaman içine birçok şeyi sığdırmak zorunluluğu hızlandırdı insanı. Sabah, servise yetişecek olan çocuğu hemen giydirmek, karnını doyurmak sonra da kendi işine geç kalmamak gibi birçok işi yapmak gibi.

·         İnsan acelecidir, peşin ödenene rağbet eder. Bu nedenle de ölümü düşünmeden yaşamı boyunca bir şeyleri elde etme çabası içindedir. Duam kabul olmadı deriz. Allaha isyan ederiz. Onun bizim hayrımıza olmayacağını bu nedenle duamızın kabul olmadığını hiç aklımıza getirmeyiz.
·         Seçeneklerin fazlalığı insanda buhrana neden oluyor.

·         Hayatı basitleştirmek için bazı şeylerden vazgeçmek gerekiyor.

·         Hızlanmak yolu kısaltmak demektir.  Hızlı yaşayanların da hayatı kısalır. Kalp krizi geçirmek gibi.

·         Hızlı yaşayanların özellikleri
o   Acelecilik
o   Polifazi (Aynı anda birden fazla işle ilgilenmek)
o   Tahammülsüzlük/Saldırganlık
o   Rekabetçilik (içinde hırs olan)
o   Yüksek beklentiler (Hedefleri doğru koymak önemli)

·         İnsan öleceğini bildiği için acele ediyor.

·         Önümüzde birçok seçenek olunca, insanı seçme ve seçemediklerini de kaçırmış olmak endişesi kaplıyor. Doğru seçim için kültür gerekli. Seçmeyi bilmek önemlidir. Kültür: Benim neye ihtiyacım var, bana yeterli olan nedir? Benim için uygun olanı ve yeterli olanı seçtim diyebilmek ve diğerlerini dert etmemek için tanımlanmıştır.

·         Para kazanırken kültüre ihtiyaç yoktur, harcarken kültüre ihtiyaç vardır.

·         Newton renk pervanesini örnek alırsak. Hızlı çevirince tüm renklerin bileşkesi beyaz oluyor, renkler kayboluyor. Yaşam da böyle hızlı yaşayınca renkleri kaçırıyoruz.

·         Müziği müzik yapan S’lerdir. Boşlukları (sessizlikleri) kaldırdığınızda müzik, gürültü olur.
·         Kalbin bir atış ritmi vardır. Hızlı atarsa buna hastalık diyoruz.

·         Domates büyümek için acele etmez, acele eden insandır. Hormonu basarak domatese acele ettirir.
·         1980 li yıllardan sonra mevsimsellik algısını gittikçe kaybetti insan. Hangi ürün hangi mevsimde yetişir, nasıl yetiştirilir bilmiyoruz.

·         Hızlanmanın tedavisi, farkına varmaktır. Farkındalıktır, duygularımızın farkına varmaktır. Bilinçli farkındalık ve çevreyle olan ilişkiler stresi azaltacak ve uyum sağlanmasına yardımcı olacaktır.


CNN Günden Özel Programından notlarım.

18 Nisan 2017 Salı

YAŞAMA TUTUNMAK İÇİN NEDENLER – MATT HAIG

YAŞAMA TUTUNMAK İÇİN NEDENLER – MATT HAIG


Korku dolu, baskılayıcı toplumlar farklı gördükleri herkesi hasta olarak damgalıyor.

Kozmostan haberdar ilk tür olmanın bedelini, evren dolusu karanlığı hissederek ödüyoruz.

“Dünya Sağlık Örgütü, Guardian, mind, Black dog Institute” verileri;
                Otuzbeş yaş erkeklerde en sık rastlanan ölüm nedeni intihardır.
Her yıl on ila yirmi milyon insan intihara kalkışır ve bunların yaklaşık bir milyonu hayatını kaybeder.
Dünya genelinde erkeklerin intihar etme oranı kadınlara kıyasla üç kat fazladır.
Her beş insandan biri hayatının bir döneminde depresyona girer.
Antidepresan tüketiminde ilk sırayı  alan İzlanda’yı, Avustralya, Kanada, Danimarka, İsveç, Portekiz ve İngiltere takip ediyor.
Kadınlar zihinsel sağlık sorunları için tedaviye başvurmaya erkeklerden daha yatkınlar.

Evrendeki düşünebilen tek şey beyinken, evreni beynimizden daha iyi tanıyor olmamız ne kadar. garip.

İnsan beyni-idrak, duygu ve bilinç bağlamında- Shakespeare, İsa ya da Kleopatra, hatta Taş Devri’nde neyse esasen hala aynıdır.

Evrim insanlığın değişim hızına yetişemiyor.

Einstan göreliliği anlamanın en kolay yolunun, aşkla acı arasındaki farkı düşünmekten geçtiğini söylemiş. Güzel bir kadının yanında geçirdiğiniz bir saat bir saniye gibi gelir; kızgın bir korun üstüne oturduğunuzdaysa bir saniye bir saat gibidir.

Depresyondaki birinin dile getirdiği belirtiler;
                Yorgunluk
                Özgüven eksikliği
                Psikomotor gerileme; Konuşma ve hareket yavaşlaması
                İştah kaybı
                Asabiyet
                Ağlama nöbetleri
                Anhedoni; Hiçbir şeyden zevk almamak.
                İçine kapanma

Hayaletler gerçektir. İçimizde yaşarlar ve bazen kazanırlar. (Stephen King)

Hayat güzel olsa da çok zor. İnsanlar üstüne kafa yormayarak baş edebiliyorlar bununla.

Ölüm ve çürüme gibi her tür kötülüğün iyi şeylere yol açabileceği fikrini kabullenmek zordur.

Bir daha asla geri gelmeyecek olmasıdır, yaşamı bu kadar tatlı kılan.

Yaşama tutunmak için nedenler;
Kimse ne yaşadığını anlamıyor. Aslında anlıyorlar. Anlamadıklarını düşünüyorsun. Çünkü tek dayanak noktan sensin.
Daha kötüsü olmayacak. Kendini öldürmek istiyorsun. Oysa düşebileceğin kadar düştün. Artık sadece yukarı çıkacaksız.
Kendinden nefret ediyorsun. Çünkü hassas ve duyarlısın. Bu hassasiyete yaklaşsa, herkes nefret eder kendinden.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Acı da sürmeyecek. Acı, zamanla ödenen bir borçtur.
Zihinler hareketlidir. Kişilikler değişir. Zihin de bir galaksi. Işıktan çok karanlık var. Ama onu ışık değerli kılar.

Depresyon her şeyi büyütür.

Sanatın amacı hayata şekil vermektir. (Shakespeare)

Bir canavarı alt emenin yolu daha korkuncunu bulmaktan geçer.

Sabitliğin panzehri harekettir.

Yaranız içinize ışığın girdiği yerdir. (Mevlana)

Korku bizi meraklı kılar. Üzüntü hayatın felsefesi üzerine kafa yormamızı sağlar.

Sakin kalabilmek devrimci bir eylemdir.

İyileşmenin zorlu yolunda bazen başarısızlık gibi görünen şey, ilerisi için atılmış bir adım olabilir.

Sefaletimizin kaynağı hedeflerimizdir. Üstüne kafa yorarsanız, hedeflerden ibaret bir yaşamın insanı muhakkak hayal kırıklığına uğratacağını anlarsınız.

Acı zamanı uzatır. Acı zamanı fark etmeye zorlar. Farkındalık zamanı uzatmaya yardım eder.

Kısalan ömrümüz, gerçek zaman birimleri değil zamanın hissettirdikleridir.

Sahip olduğunuz bütün zamanın şarap gibi şişelenip bize uzatıldığını hayal edin. Bu şişenin ömrünü nasıl uzatırız? Yudum yudum içip tadını çıkararak mı, yoksa kafaya dikerek mi?

İçinde akıl barındıran hiçbir zihin, bütün bir hayatı sadece mutlu düşüncelerin keyfini sürerek geçiremez.

Hiçbir şey dünyadaki küçüklüğünü kabul etmek kadar özgür kılamaz insanı.

Bulunduğunuz yerle olmak istediğiniz yer arasındaki boşluğa dikkat edin.

İyi ya da kötü yoktur., düşüncelerimizdir onları öyle kılan. (Hamlet-Shakespeare)




29 Mart 2017 Çarşamba

HAŞLANMIŞ HARİKALAR DİYARI VE DÜNYANIN SON (HARUKİ MURAKAMİ)

HAŞLANMIŞ HARİKALAR DİYARI VE DÜNYANIN SON (HARUKİ MURAKAMİ)



Derin nehirler sessiz akar.

Dünyanın varlığını gerçekten de çok çeşitli, hatta daha açık konuşmak gerekirse sınırsız olanakları barındırdığını düşünürüm. olasılıkların seçimi, bir nebze de olsa dünyada yaşayan bireylere kalmıştır. Dünya yoğunlaştırılmış olasılıklara bağlı olarak ortaya çıkarılmış bir yuvarlak masadır.

Karanlık karası temkinlidir, şifre çözücüler aceleci.

Uyumlu ekip çalışmasının bir önemi yok gerçi. Önemli olan cesaret. Cesaret olmadıktan sonra, birici sınıf bir hesap uzmanı olunamaz. Eh o ölçüde de, ücretin yüksek oluyor elbette.

Düzensiz dağılım eğiliminin evrenselleşmesi ancak hareketlerin tekarürüyle mümkün olur.

Bilim hem kötü hem de iyi niyetle kullanıla kullanıla günümüz medeniyetini tehdit eder hale geldi.

Evrimin özünde acı ve yalnızlık vardır. Keyifli bir evrim söz konusu olmaz.

Evrimin en şiddetli unsuru tercih yapamamaktır. hiç kimse evrimi konusunda tercih yapamaz. Bu sel gibi, toprak kayması gibi, deprem gibi bir şeydir. Gelene kadar anlayamazsın, geldikten sonra da karşı koymana imkan yoktur.

Annem her zaman söylerdi. "Yorgunluk insanın vücuduna hükmedebilir., ama yüreğim bana kalsın isterim." derdi.

Seks dediğin, benim için iyi hazırlanmış bir tatlıdan öteye geçmez. Varsa iyi olur elbette, ama olmaması da sorun değil. Onun dışındaki şeylerle bir ölçüde tatmin olabiliyorsam elbette.

İnsan gölgesiz yaşayamadığı gibi, gölge de insanı olmadan var olamaz.

Bütün demek her şeyin olması demektir.

Sır dediğimiz şey, o sırrı bilen insan sayısı az olduğu için sırdır.

İşini kendini vererek yapamayan insanlar, gereksiz şeyleri akıllarına takarlar.

Bilinçaltı kadar net başka bir şey bu dünyada yoktur. titiz araştırmalar sonucu insan bilincinin genel yapısının 28 den sonra değişmez.

Bizim genel olarak bilincin devinimi olarak adlandırdığımız , beynin tamamının hareketleri açısından bakıldığında üzerinde durmaya gerek bile olmayan yüzeysel farkındalıktan başka bir şey değildir. O yüzden, bu "dünyanın sonu" olarak adlandırdığımız, senin bilincinin çekirdeği olarak işlev görecektir. Örnek vermek gerekirse; iğne ucuyla karpuz yarmaya çalışmak gibidir. kabuğa iz bırakabilirler, ama meyve kısmına ebediyen ulaşamazlar.Bu yüzden kabuk ve meyveyi net olarak birbirinden ayırmamız gerekiyor.

Hayal dediğin kuş gibi özgür, deniz gibi geniştir.

Yeni ve daha üstün sistemi ele geçiren tarafı kazanır.

Olasılığın yüzde bir bile fazla olduğu tarafı seçmek gerekir.

Sıfırdan hiçbir şey doğmaz.

İnsan eksikliklerini kendiliğinden gideremez. Eğilimleri yaklaşık olarak yirmi beş yaşına kadar katılaşır ve daha sonra ne kadar çabalarsa çabalasın karakterini değiştirmeyi başaramaz.

Şefkat ve yürek tamamen farklı şeylerdir. Şefkat bağımsız, yüzeysel bir işlevdir. Yürek derin, daha güçlü bir şeydir. Üstelik her şeyle de çelişir.

İnsanların yüreğini kaybetmesi, gölgeleri öldükten sonra oluyor herhalde.

Yüreğin silinip gittiğinde yitirmişlik hissi de kalmaz, çaresizlik de. Gideceği yeri olmayan aşk da kaybolur gider. Geriye yaşam kalır. Sessiz ve durgun bir yaşam. 

Bir anlam veremediğim şeyleri, birilerine yıkınca kendimi daha rahat hissediyorum.

Yorgunluk nasıl bir şey? Duyguların birçok kısmı bulanıklaşıyor. Kendine acıma, başkalarına karşı öfke, acıma, kendine yönelik öfke. Sonunda her şey anlaşılmaz hale gelir.

İyi ve kötü dediğin insanın temel niteliği düzeyinde var olan kavramlardır ve mülkiyetin ait olduğu yönün ne olduğundan farklı bir sorundur.

İnsan ilerlemek söz konusu olunca gayret etmeyi sürdürebilir.

İnsanı insan yapan sıcaklığıdır. Fakat yürekle, vücudun ısısı arasında hiçbir ilişki yoktur.

Yaşam döngüsü hep aynıdır. Kurmak için uzun zaman harcanan şeylerin yıkılması için bir saniye bile yeterli olur.

İnsan yaşlandıkça, geri dönüşü olmayan şeylerin sayısı da artıyor.

Birinci sınıf olabilmek için, okul eğitimi kesinlikle yetersizdir. Her insanın bir konuda birinci sınıf olabilme yeteneği vardır. Sorun yalnızca bunun yeterince açığa çıkarılamamasıdır. Açığa çıkarmayı bilmeyen insanlar birbirinin üzerine yüklenip, o yetenekleri iyice ezdiği için, çoğu insan birinci sınıf olamıyor. Sonra karşılıklı olarak ufalanıp yok oluyorlar.

Birinci sınıf insanlar, normalde birinci sınıf insan olabileceklerine dair güçlü bir kendine güven sayesinde oralara gelirler.

manyak dediğin bir yön ya da eğilimi körü körüne saplantı haline getirenlere denir. 

Gerçek dahi dediğin, kendi dünyasıyla yetinmeyi bilir. Fakat kendisi yetinse bile, çevresindeki insanlar o duvarları yıkıp, bir şekilde o dehadan yararlanmaya çalışır. O yüzden kazalar ortaya çıkar.

Her şeyin yolunda gideceğine inanırsan, dünyada korkacağın hiçbir şey kalmaz.

İnsan bir şeyleri başarmak isterse aşağıdaki temel soruları sormalıdır.
·         Ben bu ana kadar, ne kadar işi tamamlayabildim?
·         Şu an hangi konumdayım?
·         Bundan sonra ne yapmalıyım?
Bu üç nokta elinden alınırsa, geriye korku, kendine güvensizlik ve bezginlik hissinden başka bir şey kalmaz.

Bu dünyada hiç kimse tek başına kalmaz. Herkes bir yerlerde Cılızca da olsa birbirine bağlıdır.

Aşk olmasa, dünyanın hiçbir anlamı yok. Aşk olmasa, her şey pencerenin dışından geçip giden rüzgardan farksız hale gelir. Dokunamaz, kokusunu hissedemezsin. Ne kadar çok kızla parayla yatsan, ne kadar çok yoldan topladığın kızla yatsan bunlar gerçek değil. Hiçbiri sana gerçekten sarılmaz.

Ses algılamamız, bizi duyduğumuz sese göre belirli bir konuma yerleştirir. Fakat sessizlik sıfır demektir, hiçlik demektir.

İnsanoğlu uç sınırlara geldiğinde, açık ve kesin olan gerçeklik karşısında kendini korumak için tamamen hayalden ibaret olan bir manzarayı kafasının içinde resmetmeye çalışır.

İnsan aldığı derslerle temkinli olmayı öğreniyor. Temkinli olunca yara almamaya başlıyor. En iyi sap bile vücudunda bir yara taşır.

Belleğini yitirmiş bile olsan, yüreğin gitmesi gereken yöne doğru ilerler. Yüreğin kendisinin de hareket prensipleri vardır. İşte bu insanın kendiliğidir. kendi gücüne inan. Bunu yapamayacak olursan dış güçler seni alır, aklına sığmayacak yerlere götürüverir.

Bilim adamı dediğin, gözünün önüne bir bilgi damarı çıkınca, onun dışındaki hiçbir şeyi göremez hale geliverir. Böyle olduğu için bilim kesintisiz ilerler.

Kimlik nedir? Her bir insanın geçmiş deneyimleri ve belleğinin birikimi ile ortaya çıkan fikir üretme sisteminin özgürlüğü demektir. Basite indirgersek yürek de diyebiliriz. İnsanlar arasında tamamen aynı iki yürek olmaz. Fakat insanlar kendi düşünce sistemlerinin büyük bir bölümünü kavrayamazlar.

İnsan yaşadığı sürece deneyimleri sürer, o deneyimler de her dakika, her saniye bünye içerisinde biriktirilir. Bunun kesilmesi demek, insanın ölmesi anlamına gelir.

Düşüncenin içinde insan ölümsüzdür. Ölümsüz olmasa bile, ölümsüzlüğe çok yakındır. Sonsuz yaşam demek daha doğru olur.

İnsanoğlu zamanı uzatarak değil, zamanı parçalayarak ölümsüzlüğe ulaşabilir.

Kimsenin anlama ihtiyacı yok, hiç kimse bir yere ulaşmayı da düşünmüyor. Bi burada hepimiz kendimize ait çukurlarımızı kazıyoruz. anlamsız hareketler, hiçbir yere ulaşmayan yürüyüşler. Zafer yok, yenilgi de yok.

savaş, nefret ve ihtirasın olmaması demek, bunların zıttının da olmaması demektir. Bunların zıttı sevinç, mutluluk ve aşktır.

Umutsuzluk olmadan, mutluluk hiç bir yerde var olamaz.

Yüreğini yitirmiş insanlar hareket eden hayallerden farksızdırlar.

Dünyanın sonu ölüm değil, yeni bir dönüşüm demek ve orada ben kendim olabilecek, eskiden yitirdiğim ve halihazırda yitirmekte olduğum şeyleri yeniden ortaya çıkarabileceğim.

Yaşam benim kendimden başka bir şey değil. Benim kendim olmaktan başka çarem yok. Ben kendimden başka bir şey olamam. Bir zamanlar, çok daha gençken, ben kendimden başka bir şey olabileceğimi düşünürdüm.

Her ne olursa olsun, bir şeye inanmak demek, bir yüreğinin olduğunu gösterir.

Seks sonrasında insanlar genelde iç muhasebeye girişirler çünkü, küçük ayrıntılar dikkat çekmeye başlar

Avrupa’da Salyangozların mitolojik anlamı; Salyangozun kabukları karanlık dünyayı sembolize eder. Kabuklarından çıkması da güneş ışınlarının ortaya çıkışını.

Kusursuz demek, olabilecek tüm ihtimallerin mutlaka var olması demek.

Evlilik; İki kişi aynı yatakta yatar, ama gözlerini kapattığında yalnızdırlar.

İnsanları genel olarak sınıflara ayırmak mümkün değildir, ama kişilerin sahip olduğu vizyon açısından iki sınıfa ayırabiliriz.
·         Kusursuz bir vizyon
·         Sınırlı bir vizyon

Tema net olduğunda esneklik kaybolur.



22 Ocak 2017 Pazar

OLAĞANÜSTÜ İNSANLARLA KARŞILAŞMALAR (G.I. Gurdjieff)


OLAĞANÜSTÜ İNSANLARLA KARŞILAŞMALAR 

(G.I. Gurdjieff)

Günümüz uygarlığında, geçmiş uygarlıklarda olduğu gibi, edebiyat genel olarak insanlığı mükemmelleştirmek için vardır.

Coğrafi ve diğer şartlar nedeniyle modern uygarlığın etkilerinden soyutlanmış Asya kıtasında yaşayan günümüz insanlarında duyguların Avrupa’da yaşayan insanlardan daha yüksek bir gelişmişlik seviyesine ulaştığı bir gerçektir.

Avrupalıların gözlemledikleri bir nesne hakkında anlayışları “matematiksel bilgilenme” denilen her konuda kullanılabilen araçlar tarafından şekillendirilmiştir. Asyalılar ise gözlemledikleri nesnenin özünü, bazen yalnızca duygularıyla hatta bazen de sadece içgüdüleriyle kavrarlar.

Çağdaş gazeteciler ve edebiyatçılar arasında birlik ruhu önemli ölçüde gelişmiştir. Birbirlerini her konuda kuvvetle destekler ve aşırı derecede birbirlerini yüceltirler.

Nasrettin Hoca öğütü: Her zaman ve her konuda başkaları için yararlı olan ve aynı zamanda kendinizin hoşuna giden şeylere ulaşmak için çabalayın.

Hangi insanlar olağanüstü olarak adlandırılır? Zihinsel becerikliliği, kendi doğasından kaynaklanan davranışlarını sınırlaması ve aynı zamanda diğerlerinin zayıflığına karşı hoşgörülü ve adilce davranması ile diğer insanlar arasında göze çarpan bir insan, olağanüstü olarak adlandırılabilir.

Babam, Gılgamış efsanesinin Babillerden daha eski olan Sümerlilerden geldiğini söylerdi. Hiç şüphesiz ki Yahudilerin kutsal kitabındaki tufan hikayesinin kökeniydi ve Hristiyanlığın dünya görüşünün temelini oluşturuyordu. İsimler ve bazı detaylar değiştirilmiştir.

Gılgamış destanında, son tufandan yetmiş nesil daha eski (her nesil=100 yıl) bir tarihte Haninn adasında büyük bir uygarlığın olduğu söyleniyordu. Haninn adasının aşağı yukarı şimdiki Yunanistan’ın bulunduğu yerde olduğunu öğrendim.

Kastousilia adı verilen tartışma sitilinin Asurca bir kelimeden türediğini zannediyorum. Tartışma stili: Tartışanlardan biri diğerine, konuyla alakası yokmuş gibi gözüken beklenmedik bir soru sorar. Diğeri ise bu soruya, hiç acele etmeden, sakince ve akla uygun bir şekilde cevap verir.

Babamın insan hayatının amacı için; İnsanın temel uğraşının hayata karşı içsel bir bağımsızlık yaratmak ve kendini mutlu bir yaşlılık için hazırlamak olduğunu söylerdi. Bu amaca ulaşmak için;
Her insanın temel uğraşı hayata karşı içsel bir bağımlılık yaratmaktır. Bir insan bu amaca ulaşmak için aşağıdaki dört emri, çocukluğundan on sekiz yaşına gelinceye kadar yerine getirmelidir.
1                    Anne babasını sevmek
2                    Namuslu kalmak
3                    İnsanlara zengin veya fakir, dost veya düşman, güç sahibi veya köle olsun ve hangi dine mensup olursa olsun saygı göstermek, fakat içsel olarak bağımsız olmak ve herhangi bir şeye veya herhangi bir insana çok fazla güven duymamak.
4                    Yapılan işi getirdiği kazancı için değil de kendisi için sevmek

Gudjieff Babası; İnsanın ruhu var mıdır? İnsanın bir ruhu olduğu ve bu ruhun öldükten sonra bağımsız olarak var olduğu ve öteki tarafa göçtüğüne inanmıyorum. İnsanın hayatı boyunca onun içinde “bir sey” oluşmaktadır. İnsan belli bir nitelikte doğmuştur ve bu özellik sayesinde, hayatı süresince edindiği deneyimler insanın içinde muhakkak ki belli bir öz şekillendirmektedir. Bu özden de insanın içinde başka bir şey oluşmaktadır. Bu şey insanın fiziksel varlığından bağımsız bir hayat sürebilmektedir.  İnsan öldüğünde bu şey fiziksel bedenle aynı sürede ayrışmaz. Çok sonra ayrışır. Bu şey fiziksel bedenden oluştuğu halde daha ince bir cisimselliği vardır.

Babamın para kazanmak için yaptığı tüm işler ters gitti. Nedeni; Başkasının saflığından ve kötü şansından kendi hesabına kişisel çıkar sağlamaktan iç güdüsel olarak nefret etmek. Karakterindeki bu özelliği çocukken kazandığı belliydi. Çevresindeki çoğu kişi dürüstlüğünden yararlanıp onu kandırdılar. O içsel olarak bağımsız ve daima kendisi olarak kaldı.

İlk öğretmenim papaz Borş idi. 
Onun insan hakkındaki anlayışıyla ilgili düşünceleri;
  • İnsan, yetişkinliğe erişinceye kadar iyi/kötü, isteyerek/istemeyerek yaptıklarının hiçbirinden sorumlu değildir. Tek sorumlular ona yakın olup, onu hayatın sorumluluklarına hazırlama işini üzerine almış olanlardır.
  • Gençlik yılları, erkekler/kadınlar için, anasının rahmine düştüğünden itibaren başlayan gelişimin devam ederek tamamlanması sürecidir. Bu gelişim süresi insanın doğduğu ve yetiştirildiği yerin coğrafi şartlarına bağlı olarak ERKEKLERDE 20-23 yaş, KADINLARDA 15-19 yaş arasıdır.
  • Gelişim tamamlandığı andan itibaren insan tüm davranışlarından sorumludur.

Her insan için birbirini karşılıklı her konuda tamamlayacak bir karşı cinsin insanın yanında olması, hayat sorumluluğunu taşıdığı sürece mutlak bir zorunluluktur.

Sorumluluk sahibi olduğu çağda bir insanın gerçek bir insan olması ve asalak olmaması için eğitimi aşağıdaki presipler üzerine temellendirilmelidir.
  • İtaatkarsızlığı karşısında ceza alacağına inanmalıdır.
  • Yalnızca iyi huylarının karşısında ödül beklemelidir.
  • Tanrı’yı sevmeli fakat azizlere karşı kayıtsız kalmalıdır.
  • Hayvanlara yapılan kötü davranışlardan dolayı vicdan azabı duymalıdır.
  • Anne babasını ve öğretmenlerini üzmekten korkmalıdır.
  • Şetanlardan,yılanlardan ve farelerden korkmamalıdır.
  • Sahip olduğu şeylere razı olmaktan haz duymalıdır.
  • Başkalarının iyi niyetlerini kaybetmesi durumunda üzülmelidir.
  • Acıya ve açlığa dayanıklı olmalıdır.
  • Erken yaşlarda ekmeğini kazanmaya çalışmalıdır.

 Yezidin (şeytana tapanlar deniyor, Ağrı dağı yakınında yaşayan mezhep) etrafında bir çember çizilirse kendi gayretiyle bu çemberin dışına çıkamaz. Güç kullanarak çember dışına çıkarılırsa Katalepsi denilen duruma düşüyor. Tekrar çember içine bırakılınca düzeliyor.

Bogaçevski (Karsta papaz adayı), Dünyada iki türlü ahlak anlayışı var.
1.       Nesnel Ahlak; Hayat tarafından binlerce yılda şekillendirilen. Hayat ve Tanrının peygamberlerinin buyruklarıyla şekillenir. Vicdan duygusu oluşmasını sağlar. Vicdan ahlakı sürekli kılar.
2.       Öznel Ahlak; Kişilerle ve aynı zamanda bütün milletle, ailelerle, insan topluluklarıyla ilgili olan. İnsan tarafından icat edilmiştir. İnsanlara, yere, belli bir tarihteki anlayışa göre farklılık gösterir, görecelidir.

Bozulmamış bir vicdan duygusu, tüm kitapların ve öğretmenlerin bildiğinden daha fazlasını bilir.

Ani,
962 Ermenistan’ın Bagratid krallarının başkenti olmuştu
1046 Bizans imparatorluğu tarafından alındı. Bin kilise şehri olarak anılıyordu. Daha sonra Selçuk Türkleri tarafından fethedildi.
1125-1209 Beş kez Gürcüler tarafından alındı.
1239 Moğollar aldı.
1313 Deprem şehri tamamen yok etti. Harabeler arasında 1010 yılında bitirilen Patrikhane kilisesi, 
11 yy dan iki kilisenin, 1215 de tamamlanan bir kilisenin kalıntıları vardı.

Geçmiş tarihlerde çobanlar bugünkü gibi değildi. Otlattıkları sürülerin sahipleriydi ve çobanlar en zengin insanlar arasında sayılırdı.

Peder Telvant; Merkhavat adlı kitapta rastladığımız SARMUNG kelimesinin anlamını öğrendi. Bu kelime M.Ö. 2500 yılına kadar uzanan tarihlerde Babil’de geleneklere uygun olarak kurulan ve Mezopotamya’da bir yerlerde M.S. 6. Veya 7. Yüzyıla kadar varlığını sürdürdüğünü bilinen ünlü bir ezoterik okulun adıydı.

Ermenilere genellikle Tuzlanmış Ermeniler, Aysurlulara da Kaçagok denilirdi.

Aysurlular, Rusya, Türkiye ve İran sınırlarıyla işaretlenmiş olan Ağrı dağı civarında yaşardı. Kiliselerdeki kutsal emanetleri çalar satarlardı.

Yeni doğan çocukları tuzlama (isilik ve kızarıklıkları önlemek için) gelenekleri nedeniyle Ermenilere “Tuzlanmış Ermeni” derlerdi.

Bir insanın kime dua ettiği önemli değildir, önemli olan o insanın inancıdır. İnanç vicdandır ve temeli çocuklukta atılır.

Bir insan dinini değiştirirse vicdanını kaybetmiş sayılır. Vicdan da insanın en değerli şeyidir.

Müzik sesleri belli titreşimlerden meydana gelir, bu titreşimler insanın içinde bulunan titreşimlere etki yapar.

Çoğu Yahudi olan Esseniler arasında bulunduğumu ve bunların antik İbran müziği şarkıları sayesinde bitkileri yarım saat içinde büyüttüklerini söyledim.

İran’da bilinen bir değiş; Allah, O’nun Krallığının kapısına giden yolu, kendisi bilmezken başkasına göstermeye cüret edenleri kahretsin.

Yemeği böyle dikkatli çiğneyerek midenin işini azaltıyorsun. Yaşlandığında, normal çalışmaları eksik kaldığı için kasların belli bir seviyede zayıflayacak. Yaşlanınca, kasların ve vücudun zayıflayacak. Mideni çalışmamaya alıştırıyorsun. (s211)

Nefes alma çalışmaları ve çağdaş ezoterik okullarda öğretilenler, zarar vermekten başka işe yaramaz. Nefes alma bir beslenme çeşididir. Hava bir besin gibi vücuda girer, öğütülür, bileşenlerine ayrılır. Bu parçalar da birbirleriyle yeni bileşenler kurarlar, bazı maddelerin uygun unsurlarıyla da bileşimler oluşturur. İnsan organizmasının hayat işlevlerinde sürekli olarak tüketilen gerekli yeni maddeler üretilmiş olur.

Nefes almanın temel kurallarını bütün özellikleriyle bilmeden yapay nefes alma zararlıdır. Yapay nefes alma doğal nefes almanın zorla değiştirilmiş şeklidir.

Bütün organlarımız mekanik olarak çalışır. Her birinde doğası ve alışkanlıkları sayesinde belli bir çalışma hızı ortaya çıkmıştır. Farklı organların çalışma hızı birbirleriyle belli bir orantı içindedir.

Avrupalılar arasında, neredeyse her zaman, akla gelen şey hemen söylenir. Asyalılar böyle değildir. Psişenin ikiliği hayli gelişmiştir. Dıştan ne kadar nazik, dostça olursa olsun, pekâlâ içinden sizden nefret ediyor ve size yapılabilecek her kötülüğü düşünüyor olabilir.
                               
Dünyanın ilk çağdaş kültürünün ortaya çıktığı yer, kadim zamanlarda Oxus diye adlandırılan ve Orta Asya’nın bazı halkları tarafından tanrılaştırılan Amu Derya Nehrinin kıyılarının üzerindeydi.

İnanç insana verilmez. İnanç bir insanda doğar ve ondaki eylemlerini otomatik öğrenmenin sonucu olarak değil, yani yükseklik, genişlik, kalınlık, biçim ve ağırlık gibi otomatik çıkarsamalardan veya görme, işitme, dokunma, koklama veya tat alma gibi herhangi bir algılamadan değil de anlayıştan dolayı arttırır.

Anlayış, isteyerek öğrenilmiş bilgiden ve şahsen yaşanmış her tür deneyimden elde edilen özdür.

Kelimelerle inanç aşılamak birisinin yalnızca ekmeğine bakarak doymasını dilemek gibidir.

Bilgi, kelimeleri belirli bir sırada otomatik olarak hatırlamaktan ibarettir.

Anlayış varlığa götürürken, bilgi yalnızca onun içindeki geçici bir mevcudiyettir. Yeni bilgi eskisinin yerini alır ve sonuç, sanki boşluktan hiçliğe dönmek gibidir.

Kişi anlamaya çabalamalıdır. Yalnızca bu, Tanrı’ya götürür.
a)       İnsanın her şeyden önce objektif hakikati ve geçmişte dünya üstünde yaşanan gerçek olayları ilgilendiren bir bilgi yığınını şuurlu olarak algılaması ve özümsemesi
b)      Her türden istemli istemsiz deneyimlerin tüm sonuçlarını kendi içinde taşıması gerekir.


Hayatın her durumunda her zaman makul olan ile yararlı olanı bir etmeye çalış.