Kararsızın Öyküsü (s66)
Bütün yolların kesiştiği, bütün seçimlerin denk düştüğü,
yaşam boyu beklenenle ele geçirilen arasındaki boşluğun doldurulduğu “Her Şey
Kenti” ne gelen genç adam tahta oturan Tanrıya/Meleğe sormuş “Bu kent senin mi?
Hayır senin. Burada bütün dileklerin gerçekleşir.
Genç adam şaşkınlık içinde “Susadım” der.
Tanrı birbirinin eşi iki kuyuyu gösterip “Hangisinden içmek
istiyorsan seç” der.
Seçim yapmak, bir seçimi ve bir reddi gerektiriyor, bir şeyi
alıp kalanından vazgeçmeyi. Geldiği gibi dönüp gitse daha iyi; Ama arkasını
dönünce delikanlının kentten çıkmasını engeller gibi iki balkona çıkmış iki
kraliçeyi görüyor. Biri sağ elinde diğeri sol elinde kılıç tutuyor. Durun
bakayım, birinin elinde kuşkusuz kılıç, ama ötekinin elindeki galiba bir kaz
tüyü ya da kapalı pusula, belki bir flüt yoksa bir kağıt keseceği mi? Kadınlar
kendisini bulması gereken gencin önünde iki ayrı yolu işaret ediyorlar.
Biri, hep saldırganlığı, kestirip atmayı gerektiren
tutkuların yolu, öteki ise düşünmeyi ve yavaş yavaş öğrenmeyi öneren aklın
yolu.
Öcünü Alan Ormanın
Öyküsü (s75)
Hayvanlarla bitkiler sürekli birbirlerini parçalayıp
yutsalar da, ormanın bir yasası var. Zamanında durmasını bilmeyen güç, ister
insan ister öküz ister akbaba olsun, çevresini çöle döndürür ve kendisi de
orada geberip karıncalarla sineklere yem olmaktan kurtulamaz.
Zor Kurtulan
Savaşçının Öyküsü (s80)
Savaşlarda iki tür çarpışma öğütlenir; ya çekinmeden ortaya
atılırsın, kim çıkarsa bahtına onunla vuruşursun, ya da düşmanların arasından
birini seçip sonuna kadar teke tek dövüşürsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder