BİRİNCİ KİTAP
·
Hiçbir şeyin hakiki olmadığını görerek hayatını
daha iyi yönetmek için ne yapmalı?
İnançlı ve dindar
ol. Çünkü onlar en iyi felsefecilerdir.
·
Felsefe olmaksızın, Tanrıya hürmet ve
dindarlığın doruğuna ve kusursuzluğuna ulaşmak imkânsızdır.
·
Bedenin içindeyken kendi kendini hafifletip
yükselerek iyi ve doğru olanı anlama ve bilmeye çalışan can asla yanılmaz.
(s99)
·
Bedenin içindeki can ilk önce kendi benliği ile
savaşması ve galip çıkması gerekir. Mücadelesinde ikiye karşı tektir. O uçup
giderken diğeri onu tutmaya ve alıkoymaya çalışır. Biri iyi olana diğeri ise
kötü olan şeylere yakındır. İyi olan özgürlüğü tesis etmeyi arzular kötü
olanlar esaret ve köleliği sever.
·
Var olan her şey hareket halindedir. Her beden
değişime tabidir. Her beden yok olmaz.
·
Yok, olabilen aynı zamanda bozulmaya açıktır.
·
İlk önce Tanrı, İkinci Dünya, üçüncü olarak
İnsan gelir.
·
Bir kez oluşan, asla bozulmaz ve başka bir şeye
dönüşmez.
·
Dünya insan, insan tanrı içindir.
·
Her öz ölümsüzdür ve değişmez.
·
Can açısından hissedilebilir olan kısım ölümlü,
idrak edilebilir olan kısım ölümsüzdür.
·
Acı duyan her şey anlayışlıdır.
·
Üzüntü duyan her şey aynı zamanda sevinç duyar
ve ölümlü bir varlıktır.
·
Zihin Tanrı’dadır. Muhakeme etme (tartışma ya da
konuşma İnsan’dadır. Akıl, zihindedir. Zihin acıdan uzaktır.
·
Tanrı iyi, insan kötüdür.
·
Ekilen şey her zaman vücuda gelmez; ancak vücuda
gelen her zaman ekilmiştir.
·
Ölümsüz bir beden açısından, zaman yalnızca
doğumdan başlar.
·
Var olan şeylerden bazıları bedenlerin, bazıları
ise onların fikirlerinin içindedir.
·
İş ya da çalışmaya ait olan her şey bir beden’in
içindedir.
·
İşler ya da çalışmalar yukarıya taşınmaz, ancak
aşağıya iner. Dünyadaki şeyler, cennettekilere fayda sağlamaz.
·
Cennet sonsuz bedenler için uygun bir yerken,
Dünya bozulmaya açık bedenler içindir.
·
Kalabalıkta ve sıradan insanlarla birlikteyken
her türlü konuşmadan uzak dur, çünkü kıskançlığa maruz kalmanı ve de ciddiye
alınmamanı istemem.
·
Benzer her zaman için kendisine benzeyeni seçer
ama benzemeyen asla kendisine benzemeyeni seçmez.
·
İnsan kötüye meyillidir ve buna alışkındır.
Kötülükle beslendiği için ondan zevk alır. Eğer bu insan dünyanın nasıl
yaratıldığını, ilahi takdir ve her şeyi yöneten yasaları bilir, öğrenirse kader
ya da yazgıyı kötülüğün nedeni olarak görürse, hiçbir kötülükten geri
durmayacaktır. Bu tür insanlara ihtiyatla yaklaşmalıyız. Cahil kalırlarsa daha
az kötülük yapabilirler. Gizli ve saklı olan, onlarda korku yaratır.
Beden
|
Can (Ruh)
|
Yanılır (Olanı biteni anlamak yönünden)
|
Yanılmaz (Olanı biteni anlamak yönünden)
|
Yok olur
|
Yok olmaz
|
Ölümlüdür
|
Ölümsüzdür
|
Bozulmaya açıktır
|
Değişmezdir
|
Sevinç duyar, aynı zamanda üzüntü duyar
|
Mutluluk duyar, aynı zamanda üzüntü duymaz
|
Hasta olabilir
|
Hasta olmaz
|
Hiçbir şey gerçek değildir
|
|
Oluşturulan her şey bozulabilir.
|
Cennet
|
Dünya
|
Hiçbir şey değiştirilemez
|
Hiçbir şey değiştirilebilir
|
Hiçbir şey köle değildir
|
Hiçbir şey özgür değildir
|
Her şey bilinir
|
Her şey bilinmez
|
Her şey masumdur
|
Her şey Tekdir'e (Azarlama, paylama vb.) bağlıdır
|
İKİNCİ KİTAP
- Zihin, Baba, Tanrı, Bir ve Aynı olandır. Bunların birliği ise Yaşam’dır.
- Doğanın unsurları nereden gelir ve nerededir? Tanrının iradesi ve öğüdü ile.
- Ateşin tanrısı ve ruh yedi idareciyi oluşturdu. Bunların iradesi ya da yaradılışı Kader ya da Yazgı olarak adlandırılır.
- Tanrının sözü Doğanın arı ve saf işçiliğini getirdi.
- Zihnin isteği doğrultusunda dönüş ve sikülasyon ortaya çıktı. Havada uçanlar, suda yüzenler oluştu.
- Toprak kendisinden dört ayaklı ya da sürüngen canlılar yarattı.
- Zihin insanoğlunu yarattı. Tanrının yaratıcı işçiliğini görüp anlaması ve kendi başına çalışmaya koyulması gerekiyordu. Böylece insan, jenerasyon ve işleyişin sürdüğü kürede, Baba’sından ayrı düştü.
- İnsan, çifttir; hem bedeni nedeniyle ölümlü hem de özü itibariyle ölümsüzdür. Ölümsüzdür ve her şeyin gücüne sahiptir. Buna karşılık ölümlü olduğu için kadere ya da yazgıya tabii olur.
- Doğa insan ile birleştiğinde, en harikulade mucizeyi doğurur. Ateş ve ruh ile birlikte yedi idarecinin uyumunun doğasına sahiptir. Doğa derhal yedi idarecinin doğalarına uygun olarak erkek ve dişi, ulu ya da yüce yedi insan doğurdu.
- Bu yedilinin jenerasyonu böyledir. Hava dişildir ve su çiftleşmek ister, olgunluğunu ateşten alır, eterden ruhu alır, Doğa insanların türü ve şekli uyarınca bedenleri böyle yaratır.
- İnsan yaşamdan ve ışıktan yaratıldı. Yaşamdan, can ve ışıktan zihin oluştu.
- Ölümlülere neden ölüm reva görülmüş? Bedeninden önce kederli ve kasvetli bir karanlık hüküm sürüyordu; onun karanlığı akışkan bir doğadır. O akışkan doğadan beden algılanabilir dünyaya bağlandı. Ölüm buradan türedi.
- İnsanın bir zihne kavuşmasını sağla ki kendi kendini iyice düşünebilsin, değerlendirebilsin ve bilsin.
- Maddi beden çözülünce, bedenin kendisi değişimi bırakır, sahip olduğu form görünmez hale gelir. Bedenin duyuları kendi kaynaklarına döner. Öfke ve şehvet vahşi ya da akıl dışı doğaya geri döner.
- İlk kuşağa çoğalma ve azalmayla ilgili gücünü verdi
- İkinciye, kötülükler yapma ve entrikalar çevirmeyi sundu
- Üçüncüye şehvetin boş aldatıcılığını sundu.
- Dördüncüye yönetme arzusunu ve doyuma ulaşamayan tutkularını sundu.
- Beşinciye kutsal şeylere karşı küstahlığı sundu.
- Altıncıya beyhude zenginlik fırsatlarını ve kötülüğü sundu.
- Yedinci kuşağa yalancılığı sundu.
- Uyumun bütün işleyişinden soyunduğunda sekizinci doğa ortaya çıktı.
- Bedenin uykusu, zihin uyanıklığıdır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
- Tanrı her şeyin başlangıcıdır.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
- Dünya ve aynı zamanda katılım yoluyla bir baba olan güneş yaşayan canlılar içindir. Hepsi iyinin ve hayatın sebebidir.
- İyi daima aktiftir ve yapmakla meşguldür.
- Ruhun kötülüğü cahillikten kaynaklanır. Ruh var olan şeylerin hiç birini bilmez. Ruh ne onların doğasını ne de iyiyi bilir.
- Ruh körleştirilmiştir. Fiziksel tutkulara doğru koşup durur. Kendini bilmediği için mutsuzdur.
- Bedeni bir yükmüş gibi taşıyan kötüler yönetemez yönetilir. Bu ruhun aleyhinedir.
- Ruhun erdemi bilgidir. İyiyi ve inanmayı bilen de zaten kutsanmıştır.
- Bilgi duyudan farklıdır; Duyuyu aşan şeyler vardır. Bilgi de duyunun sonunda başlar.
- Bilgi tanrının hediyesidir. Bütün bilgi bedensizdir. Zihni bir araç gibi kullanır. Zihin de bedeni böyle kullanır. Bundan dolayı anlaşılır ve maddi olan şeyler, her ikisi üzerinden bedenlere girebilir. Bu birinin diğerine karşı konumlanmasına dayanan karşıtlıktır. Her şeyi içine alması gereken bir karşıtlıktır ve başka türlü imkansızdır.
- Doğru ve güzel olan bu dünya henüz iyi değildir. Çünkü maddidir ve kolaylıkla hissedilebilir. Hissedilebilir şeylerin ilkidir. İkinci olan yoksundur ve başka bir şeye ihtiyaç duyar. Bir zamanlar yapılmıştır ve her zaman için sürekli üreme sürecinde olacaktır. Niceliğe ve niteliğe sahip şeyleri sürekli üretecek veya yapacaktır. Her maddi hareket üremedir.
- Dünya ilktir ve insan dünyadan sonra ikinci bulunandır. Ölümlüdür, ruhun her faydasına sahiptir. Yalnızca iyi olmakla kalmaz, aynı zamanda doğrudan kötülüğe de bulaşır.
- Dünya hareket edebilir olduğuna göre iyi değildir. Ölümsüz olduğuna göre kötü de değildir. Fakat insan hem hareket edebilir hem de ölümlü olduğundan kötüdür.
- Zihin akıldadır, Akıl ruhtadır, Ruh candadır, can ise bedendedir.
- Tanrı dünyaya, dünya insana sahiptir. Dünya tanrının oğludur, insan da dünyanın evladıdır.
- Tanrı bilgisi sadece insan içindir.
- Çocuk büyümemişken bedenin tutkuları ile lekelenmemiştir. (s123)
- Beden büyüyünce ve dikkati başka yönlere çekilince, ruh unutkanlıkla hissetmeye başlar ve artık doğru ile güzelden ayrılır. Unutkanlık kötülük anlamına gelir.
- İşitenin konuşan ile aynı anlayışta olması ve aynı düşünceleri paylaşması gerekir. İşitenin işittiklerinin, konuşanın sesinden daha hızlı ve kesin olması gerekir.
- Ruh, canı kendinin aracı ve hizmetkarı olarak kullanır. Can yaşayan şeyleri yönetir.
- İnancın mücadelesi tanrıyı bulmak ve hiçbir insanı incitmemek içindir. Bu yolla zihne ulaşır.
- Tanrıdan korkmayan ruh kendi özü ile kalır. Kendi kendisini cezalandırır. İçine girmek için dünyaya ve insana özgü bir beden arar.
- Zihin kötü ruhun içine girdiğinde onu günahların kamçıları ile kamçılar, inançlı bir ruha girdiğinde, onu bilginin ışığına yönlendirir.
- İyi olan daha kötü olanı her zaman ele geçirir.
- Dünya tanrının hükmü altındadır. İnsan dünyanın hükmü altındadır. Muhakeme yeteneğine sahip olmayanlar da insanın hükmü altındadır.
- Tanrı her şeyin üzerindedir. Tanrı kendi işleriyle, dünya doğalar ile, insan da bilim ve sanat ile hükmünü sürdürür. Tanrı işleri dünya aracılığıyla gerçekleşir. Bu bütünün yönetimidir.
- Ruhlar zihne sahip değildir. Bunun için böyle biri de insan olarak adlandırılmıştır. İnsan ilahi bir canlıdır.
- Dünyaya ait olan insan ölümlü bir tanrıdır. Cennete ait olan tanrı ise ölümsüz bir insandır.
- Her şey dünya ve insan tarafından yönetilir. Onlar ve diğer her şey ise Bir’e aittir.
BEŞİNCİ KİTAP
“Tanrı açıkça görünmez ve ancak
en çok tezahür edendir.”
- Açığa çıkmamış olmak, daimi olmaktır. Diğer şeyleri görünür yapar fakat kendisi açığa çıkmaz.
- Kendisi yapılmamıştır, bununla beraber her şeyi düşünde düşler veya görünümde olanları görünür yapar. Görünüm türemeden başka bir şey değildir.
- Yapılmamış ve üretilmemiş olan Bir’dir. Açığa çıkmaz ve görünmez.
- Her şeyi görünür kılarken, o her şey ile ve her şeyin içinde görünür.
- Açık ve anlaşılır olmayanı yalnızca anlayış aracılığıyla görebilirsin. O senin zihninin içinde görünür olacaktır.
- Tanrını tezahür ettiklerinde zekayı görebilir, ellerinle tutabilir ve tanrının tasvirini hayranlıkla seyredebilirsin.
- Tanrıyı görmek istersen güneşi, ay’ın rotasını, yıldızların düzenini göz önüne alarak düşün.
- Güneş gökyüzündeki tanrıların en büyüğüdür.
- Hiçbir düzen, düzensizliğin ya da oransızlığın eseri olamaz.
- Hareketsiz olan hareket eder, gizlenmiş olan tezahür eder.
- Evrende ondan olmayan hiçbir şey yoktur. Olan şeyleri o tezahür ettirmiştir, olmayanları ise kendisinde saklamıştır.
- Tanrı zihin aracılığıyla görülebilendir.
- Maddenin en gizili ve en ince bölümü havadır, havanın ruh, ruhun zihin, zihnin ise tanrı ile ilişkisi vardır.
ALTINCI BÖLÜM
“Tanrıda sadece iyi vardır”
- Özde hiçbir kötülük bulunmaz. Bundan dolayı diğer şeylerin hiç birinde iyilik bulunmaz. Üretilmiş ve yapılmış olan her şey tutku doludur. Tutkunun bulunduğu yerde iyilik yoktur. Gecenin yaşandığı yerde gündüzün olmaması gibi
- Yapılmamış ve türetilmemiş olanda iyilik vardır. Çünkü bütün şeylerin kökeni iyi olsa da madde sınırları içindedir. Dünya iyidir çünkü dünya üzerindeki her şeyi yapmıştır. Üreme ve yapma sürecine katıldığı oranda, iyidir. Diğer hiçbir açıdan iyi değildir.
- İnsanda iyilik kötü olan şeyle karşılaştırılarak düzenlenir. İyi dediğimiz şey kötülüğün az olmasıdır.
- İyi kötüyü büyütür ve besler. Kötüyü besleyen iyi, iyi olarak kalamaz ve kötüye dönüşür. Bundan dolayı yalnızca tanrı iyidir.
- İnsanda ve insanlar arasında iyi hiçbir şey yoktur. Bunun sebebi maddesel bedendir. Çünkü dört bir yanı kötülüklerle, işlerle, acılarla, arzularla, öfkeyle, aldatmayla ve aptalca düşüncelerle sarılmıştır.
- İyi ve güzelin özü gözle görülmeyen şeylerdedir. Göz ne adili ne de iyiyi göremediği gibi tanrıyı da göremez. Çünkü bunlar tanrının bütünleyici parçalarıdır.
- İyilik ve güzellik tanrıdan ayrılamaz. Tanrıyı araştırıyorsan güzelliği de araştır. Aynı şeye çıkan tek bir yol vardır.
YEDİNCİ KİTAP
“Yeniden doğma ve sessizlik
sanatı hakkında Hermes’in oğlu Tat’a dağdaki vaazı”
- Ateş gibi yukarı doğru taşınan, toprak gibi aşağıda duran, su gibi akışkan olan, hava gibi esen ve kavrulabilen şeyler üzerine bakan o’dur. Yalnızca güç ve işleyiş üzerinden anlaşılabilir. Tanrıda olan yaratımı anlayabilen zihin’e dua ederim.
- Kendi
kendimizde öç alıcı ve eziyet çektiriciler;
- Görmezden gelmek
- Keder
- Ölçüsüzlük
- Şehvet
- Adaletsizlik
- Açgözlülük
- Aldatma/Yalan
- Kıskançlık
- Dolandırıcılık/Yolsuzluk
- Öfke
- Düşüncesizlik
- Geçimsizlik/Huysuzluk
Bunlar ve benzeri
birçokları içine yerleştiği insanı acı çekmeye iter. İnsandan birdenbire ve
kolayca ayrılmazlar. Yeniden doğuşun hem nedeni hem de usulü burada yatar.
- Erdemler;
- Dinlenmek için huzuru koru ve sessizce dua et.
- Tanrının güçleri ile arın ve hakikatin bilgisi ile mutlu ol.
- Kendini tutmanın gücü ve gücün erdemi çok tatlıdır. Çok isteklilik her gelişinde ölçüsüzlüğünü ortaya koyar.
- El çekmektir. Bu şehveti kontrol edebilecek bir güçtür.
- Adaletsizliği nasıl kolaylıkla defettiğini ve adaletsizlik bizden uzak olduğunda nasıl temize çıktığını gör.
- İlişki; yani düşünce ve duygu ortaklığı, açgözlülük ve kıskanmaya karşıdır. Açgözlülüğün ortadan kalkmasına hakikat denir. O geldiğinde aldatma ve düzen ortadan kalkar. Hakikat iyilik ile ortak ve yoldaştır. Aynı zamanda hayat ve ışık ile birliktedir.
- Karanlığın eziyeti yoktur. Aniden ve gürültülü bir şekilde uçup gider
- Bütün bedensel hislerini terk eden kişi, kendisinin ilahi şeyleri içerdiğini anlar.
SEKİZİNCİ KİTAP
“İnsandaki en büyük kötülük
Tanrıyı bilmemektir.”
Ayağa kalk, ölçülü ol ve kalbin gözleri ile tekrar yukarı bak ve sen
bunların hepsini yapamıyorsan, elinden geldiği kadar çoğunu yap.
DOKUZUNCU KİTAP
“Asclepius’a Evrensel Vaaz.”
- Hareket ettiren, hareket ettirilenden büyük ve güçlü olması gerekir.
- Hareket ettirilen her şey hareket eden bir şeyin içinde ya da durup bekleyen bir şey tarafından hareket ettirilir.
- Zıtlık hareketin direnci ile ilgilidir. Çünkü direnç bir çeşit harekettir. Dolaşan küreler, dolaşmayan kürenin tersine hareket eder. Kendisinin karşıt durumunu karşısındakine borçludur.
- Büyükayı her zaman aynıdır. Hareket ediyor mu? Duruyor mu? Daima aynı olana dönen bir harekettir. Aynı olana doğru dönüş ve aynı olana doğru hareket, durgunlukla örtülür. Aynı olan aynı olana karşı durması halinde aynı olanın üzerindeki şeyi engeller.
- Karşıt yönde hareket daima hızlıdır ve var oluşu terslik üzerine temellenir. İnsan yüzerken; su bir yöne doğru aktıkça, ellerin ve ayaklarının suya gösterdiği dirençle olduğu yerde durabilir. Su ile taşınmaz, batmaz.
- Hareket edenin, hareket edebilmek için canlı olması gerekir. Ölü veya cansız olan (Tahta, taş vb) şey, başkasını hareket ettiremez.
- Olan hiçbir şeyde boşluğa rastlanmaz.
Boş fıçı, boş kovada
boşluk yok mu? Bu bir yanılsama, çok dolu olan ve tekrar doldurulan bu şeyler
boş değil, oyuktur. Bu oyuklar hava (hava ve ruh olan beden) ile doludur.
- Bütün şeyler olmayan şeylerle değil, olan şeylerle yapılır, çünkü bir şey yoksa yapılabilirlik doğası tekrar edilemez. Olan şeyler, olmak için ve olmamak için gerekli doğaya ve karara sahip değildir.
- Tanrı zihin, ruh, ışığın sebebidir. Tanrı sadece kendisidir, başka bir şey değildir.
- Bütün insanlar sık sık iyiden bahsederler, fakat iyinin ne demek olduğunu her insan anlamaz. İnsanlar asla iyi olamaz ve öyle yaratılmamışlardır.
ONUNCU KİTAP
“Zihinden Hermes’e”
- Tanrı sonsuzluğu, sonsuzluk, dünyayı, dünya zamanı, zaman nesli yaptı. Tanrı (İyilik, adalet, kutluluk, bilgelik), Sonsuzluk (Kimlik/Şahsiyet), Dünya (düzen), Zaman (Değişme), Nesil ise yaşam ve ölümdür.
- Tanrının işi (Zihin ve ruh), Sonsuzluk işi (Devamlılık/Kalıcılık, ölümsüzlük), Dünya işi (Geri dönüş, çürüme/Bozulma), Zaman işi (Artış/Azalış), Neslin işi (Nitelikli hale gelmek)
- Dünyada hiçbir şey ne yok edilebilir ne de ortadan kaldırılabilir. Dünya sonsuzluk ile kapsanır ve kucaklanır.
- Dostluk, karşıtların ve birbirine benzemeyenlerin birliği ışığa dönüşür. Tanrı bütün iyiliğin, düzenin başı ve 7 dünyanın yöneticisidir.
- Büyük çokluk hem yaşayan ölümsüz şeylere hem de ölümlülere sahiptir ve ölümlü ve ölümsüz şeylerin arasında kalmış Ay’ı gör ibret al.
- Düzen birden fazla düzenleyici tarafından himaye edilemez.
- Bütün yaşayan bedenler ruh ölümsüz) ve maddeden (ölümlü) oluşur.
- Ruh kendi kendine yapıcısına doğru ilerler. Ruh yaşamın ve var olabilmesinin sebebidir. Ruh ölümsüz şeylerin sebebidir.
- Gören, duyan, konuşan, dokunan, koklayan, yürüyen, anlayan, nefes alıp veren farklı farklı değildir. Tüm bunları yapan Bir’dir.
- Hayat zihin ve ruhun birliğidir. Ölüm birliğin sona ermesidir.
- Tanrının imajı sonsuzluk, sonsuzluğun imajı dünya, dünyanın imajı güneş, güneşin de imajı insandır.
- Ölüm derler, çünkü beden sona erdirilir ve hayat görünmez olanın içine girer.
- Devrim değiştirici, gizleme yenileyicidir.
- Her şeyi hareket ettiren ve hızlandıran şey, Tanrının hareketi ve hayattır.
- Yer hem bir bedendir hem de hareketsizdir.
- Tanrı bütün dünyaya kendi kendine sahiptir. Çünkü o bütün düşüncelerde ve zihinlerdedir.
- Ancak, benzerler birbirini kavrayabilir.
- Kendi kendini bir çırpıda anlayabilirsin; henüz ana rahmine düşmemişken gençliğe ve gençlikten yaşlılığa, sonra ölüm ve ölümden sonrası, tüm bunlar bütün zamanlarda, yerlerde, nitelik, nicelik, eylemde birliktedir. Aksi takdirde tanrıyı anlayamazsın.
- Tanrıyı yansıtmayan hiçbir şey yoktur. Tanrı görünmezdir, fark edilir. Çünkü o çok açık olandan daha ortadadır. Onu yarattıkları ve yaptıkları aracılığıyla görebilirsin. Her şeyde tezahür etmek ve her şeyde görülmek onun erdemidir.
ONBİRİNCİ KİTAP
“Ortak zihinden Tat’a”
- Tanrının gerçek özü zihindir. Bunun nasıl bir öz olduğunu bir tek kendisi bilir.
- İnsandaki zihin Tanrı’dır. Bundan dolayı bazı insanlar ilahidir. İnsanlıkları Tanrısallığa yakındır.
- Hayvanlarda ve belli bir olgunluğa gelmemiş cinslerde, zihin sadece onların doğaları gibidir.
- Ruh varsa, orada zihin vardır. Hayatın olduğu yerde de ruh vardır.
- Akıldan yoksun olan yaratıklarda ruh hayattır. Zihin işlerinden yoksundur.
- Ruh keder, acı, zevk, neşe üzerinden kötüye sapar. Zihin ruhu yönetir ve yönlendirir.
- Ruhun en büyük hastalığı tanrıyı reddetmektir. Çünkü bu fikir kötülükleri besler.
- Her şey yazgının işidir. Yazgı harici hiçbir şey yoktur. Bütün insanlar yazgı ile emredilen şeylere uymadıklarından acı çeker.
- Zihin vahşi hayvanlarda yararlı değildir. Fakat insanlarda kızgınlık ve kıskançlık onu söndürür.
- Bütün insanlar kadere, neslin icaplarına ve değişime maruz kalır. İnsanlar yazgı ile emredilen şeylere uymadıklarından acı çeker.
- Hayvanların içgüdüsel eğilimleri arzularıdır. Zihin bu içgüdüsel eğilimlerle, hayvanca olan tutkularla iş birliği yapar.
- Hareket eden şeyler ruhsaldır, hareket ettirilen şeyler ise bedendir. Bedenler zihin vasıtasıyla hareket ettirilir. Hareket istek’tir.
- Eylem ve istek ruh için aynı şeydir.
- Tanrı insana seçme hakkını vermiştir. Bu diğer canlılara tanınmamıştır.
- İnsanda zihin ve söz, veya akıl, ölümsüzlükle eş değerdedir.
- İnsan sahip olduklarını bilir ve kullanırsa, ölümsüzlerden farkı kalmayacaktır.
- İnsan dışındaki canlılar sözü kullanamaz, sesi kullanabilir. Söz bütün insanlar için ortakken, ses sadece o yaşayan tür için geçerlidir.
- Her insan kendi milletine (lisanına) göre konuşur. Bu nedenle sözleri farklı fakat anlayışları benzerdir.
- Tanrı, Zihnin ruhta, sözün veya konuşmanın veya aklın ise zihinde olmasını emretmiştir. Zihin ise tanrıdadır.
- Kelime zihnin imajıdır. Zihin tanrının imajıdır. Beden fikrin imajıdır. Fikir de ruhun imajıdır.
- Maddenin en süptil veya en küçük parçası hava’dır. Hava ruhun, ruh zihinin, zihin tanrının özü ve en küçük parçasıdır.
- Üreme yaşamın yaratılması değildir, görünür yapılmasıdır.
- Değişim, ölüm anlamına gelmez, fakat var olanın gizlenmesi veya saklanmasıdır.
- Yaşayan her yaratık, dünyanın bir parçasına gönderilir. Bazıları suda yüzer, bazıları toprakta yaşar, bazıları havada uçar. İnsan bunların hepsini kullanır. Toprak, su, hava ve ateşten faydalanır.
ON İKİNCİ KİTAP
“ONUN İZİ VE ODAKLANDIĞI YER”
- İyilik aşılamaz. İyilik sınırsız ve sonsuzdur. İyilik kendi içinde başlangıçsızdır.
- Görünen şeyler bize haz verir, fakat görünmeyen şeyleri yapmaya inanmak zordur veya görünmeyen şeylere inandırmak daha zordur.
- Çok açık görülebilir şeyler kötüdür, iyi sırdır. Gizlidir ve içeride saklıdır.
- Cisimsiz olan hiçbir şeyin bilinmesi veya görülmesi mümkün değildir.
- Çoğalan şey birlik tarafından çoğaltılır. Birliğin etkisine uzak kalanlar azalır ve zayıflayarak ortadan kaybolur.
ON ÜÇÜNCÜ KİTAP
“DUYULAR ve ANLAMA ÜZERİNE”
- Duyular ve anlam birbirinden farklı görünür, çünkü biri maddeseldir öbürü ise öze ilişkindir. İkisi de bir ve birlik içinde görünür.
- Başka yaşam biçimlerinde, duyular doğal yapılarında birleştirilir, fakat sadece insan anlayış sahibi olması ile farklıdır.
- Anlama zihinden gelir. Sözün veya konuşmanın kardeşidir ve birbirlerinin aracıdırlar.
- Duyularla algılamak ve anlamak insanda beraber işler ve birinin eksikliği diğerini etkiler. Çünkü duyular olmadan anlayabilmek ne de anlamadan duyumlara sahip olabilmek mümkündür.
- Duyumlar olmadan anlama bir rüya veya fantezidir. Duyular uykudan uyanıklığa geçiştir.
- İnsan ruh ve bedene bölünmüştür. İki parçanın duyumları birbiri ile ilişkilidir, ya birine ya diğerine uyum sağlar. Sonra anlayış ortaya çıkar veya zihin tarafından ortaya konur.
- Zihin bütün düşünsel ve anlamsal şeyleri oluşturandır.
- Dünya, tanrıdan gelen bütün tohumları alır ve kendi içinde saklar. Her şeyi bu şekilde yapar ve sonra onları bozarak yeniler.
- Dünyanın hareketi, neslin niteliklerinin çeşitliliğini ortaya çıkarır. Çünkü salınım ve etki farklı frekanslarda olur. Bu etki bir bütün olarak, bedenlerin niteliklerini belirler. Ki bu hayattır.
ON DÖRDÜNCÜ KİTAP
“İŞLER VE DUYULAR HAKKINDA”
- Akıldan yoksun olan yaratıkların örneğin; karıncalar kış için yiyecek biriktirir, kuşlar yuva yapar, dört ayaklı hayvanlar inlerini bilirler. Bu doğaları gereğidir.
- Bilim ve sanat bir şeyler düşündürendir. Yabanıl şeylerde düşünce yoğunluğu yoktur. Bu şeyler onlarda doğal olarak bulunur ve doğa ile işlenir.
- İş ve eylemler ölümsüzdür. Ölümsüzlük daima eylem içindedir ve bundan dolayı da bütünün gelişimi devamlıdır.
- İş ve eylemler ruhu takip eder. Rastgele gelmez.
- İşler bedenlere bağlıdır ve sonsuz bedenler ile ölümlü olanlar arasında bütünselliğin taşıyıcısı olurlar.
- Ruh bedensiz olabilir, fakat iş ve eylem ancak bedenle olabilir.
- İş ve eylemler sadece canlı, nefes alıp veren ve ruha sahip olan bedenler aracılığıyla gerçekleşmez. Aynı zamanda nefessiz bedenler, taş ve tahta gibi ruhu olmayan şeyler aracılığıyla da gerçekleşir. Meyveleri büyütür, yetiştirir, saflaştırır, kırar ve benzeri işler yapar ve cansız bedenler de bunlara maruz kalır.
- İş ve eylemlerin bazıları sonsuz bedenlere, bazıları ise çözülebilen bedenlere mahsustur. Bazısı evrensel, bazısı kendine özgüdür. Bazısı genel ve bazısı da her şeyin parçasıdır.
- Yaşayan yaratıklar tarafından gerçekleştirilen iş ve eylemler, kendine özgüdür.
- Evrensel işler, bedensel işlerdir. Duyular ve hareketle gerçekleştirilir.
- Diğer işler insanın ruhu için uygundur. Sanatlar, bilimler, çalışmalar ve eylemler aracılığıyla gerçekleştirilir.
- Bedenin içindeki duyular, onun özünü taşırlar. Ne zaman iş ve eylemler başlar, o zaman görünür olur.
- Duyular hem birleştirici hem de ölümlüdür.
- Tutku ve duyu bir baş ve bir bedene bağlıdır. İşler ve eylemler aracılığıyla bir araya toplanır.
- Canlılarda tutku ve duyuları takip eden iki farklı şey daha vardır. Bunlar üzüntü ve zevktir.
- Duyular ile zevke ulaşmaya çalışmak onun muzdarip olduğu birçok kötülüğün sebebidir.
ON BEŞİNCİ KİTAP
“Hermes’ten oğluna Tat’a Hakikat
Hakkında”
- Hakikat güven ve inançla konuşmalıdır. Hakikat sadece sonsuz bedenin içindedir ve bedeni hem çok hem de dosdoğrudur.
- Toprak sadece toprak, su sadece sudur, hava sadece havadır. Bedenimiz ise hepsini içerir.
- Bizim bileşimimiz hakikat değilse, Tanrı haricinde insan nasıl hakikati görür? Dünya üzerindeki her şey hakikat değildir, fakat hakikatin taklitleridir.
- Görünen aldatıcıdır, görüneni bilenler hakikati gördüğünü düşünür.
- Zihin ve aklın üzerinde, dünyada hiçbir hakikat yoktur.
- Hakikat nasıldır? Hakikat en mükemmel haldir, kendi kendine yüksek olan iyidir; madde ile bozulmaz ve bir beden ile sınırlandırılmış değildir; yalın, açık, değişmez, değiştirilemez olan iyi’dir.
- Doğru olan şey yalnız kendisine sahiptir. Bileşimi ve içeriği kendisine göredir.
- Değiştirilen her şey yalandır ve ne olduğu belirsizdir, fakat değişimin olması onun sürekli başka görünümlere uymasına sebep olur. İnsan da düşünceden düşünceye, çağdan çağa, formdan forma değişir. İnsan değişimin birçok görünümüne büründüğünden doğru olamaz.
- İnsan belirli bir görünümdür ve hakikate göre görünen en büyük yalandır veya yanlışlıktır.
- Kendi kendine kalamayan hiçbir şey hakikat değildir.
- Güneş hakikattir. Dünyanın işleri ile ilgilidir. Her şeyin kuralını koyan ve yapandır.
- Çürüme dünya üzerindeki her şeyi etkiler. Çürüme her nesli takip eder ve nesil tekrar devam ettirilir.
ON ALTINCI KİTAP
“Var olan şeylerin hiçbiri yok
olmaz”
- Ruh ölümsüzdür ve yaptığı işler beden ile birleşir ve bedenden çözülür.
- Dünyada olan her şey dünyanın parçasıdır.
- Her şeyin ilki tanrıdır. O, sonsuzdur, yaratılmamıştır. Tanrı her şeyin yaratıcısıdır.
- İkinci gelen dünyadır. Ölümsüz kılınmıştır. Sonsuz bir maddeselliğe sahip olması sağlanmıştır.
- Sürekli yaşayan ile sonsuz olan şey birbirinden farklıdır. Sonsuzluk başkası tarafından yapılamaz ve doğurulamaz. Sonsuzluk evrendir ve evren sonsuzdur.
- Sonsuzluk kendi kendinin babası, kendi kendinin sonsuzluğudur.
- Fikirlerle dolu olan baba, kürede (dünya) nitelikleri oluşturdu ve onları bir halkanın içine kapattı. Sonradan yapılacak şeylere, her niteliğe bir güzellik atfetti. Evrensel bedeni ölümsüzlük ile örttü. Madde, bu bileşimden ayrıldığından, çözülmek ve kendi düzensizliğine yönelmek zorundaydı. Çünkü madde bedensiz olduğunda düzenini kaybeder.
- Üçüncü ölümsüz yaşam biçimi ise insandır. İnsan dünyanın imajından sonra yaratılmıştır. Babanın iradesi doğrultusunda kendisine zihin bahşedilmiştir. Bu onu diğer canlılardan üstün tutar.
- İnsanın dünya ile yakınlığı vardır, aynı zamanda birinci tanrı olanı da anlayabilir. İnsan dünyayı bir beden içinde görür, fakat birinci tanrıyı tinsel olarak ve iyiliğin zihni olarak anlayabilir.
- Dünya tanrınındır ve sadece tanrıdadır. İnsan dünyanındır ve dünyanın içindedir.
- Başlangıç ve son, bunların bütünlüğü, Tanrıdır.
ON YEDİNCİ KİTAP
“DOĞRU BİLGE OLMAK İÇİN
ASCLEPİUS’A”
- Olan şeylerin doğasını öğrenmelisin. Her bireyin bilgisi her yerdedir.
- Görünen her şey yapılmıştır ve yapılmaya devam eder.
- Yapılan şeyler kendi kendine değil bir başkası tarafından yapılır.
- Ne bakırcı bakıra sert davranır, ne yapıcı eserine uygunsuz davranır ne de tanrı kötülükle davranır.
- Tanrının her şeyi yapan veya yaratan olduğunu düşünmemek O’na kibirlilik, ilgisizlik, kıskançlık, zayıflık ve dikkatsizlik atfetmekle aynı anlama gelir.
HERMETİK FELSEFE
“Görünmeyen Tanrı, aslında en
çok tezahür edendir.
- Eğer kendisini açıkça gösterseydi, O var olamazdı. Görünür olan her şey varoluşa meyillidir ve böylece tezahür ettirilmiştir.
- Görünmeyen sonsuza dek vardır ve bu yüzden görünmeyi arzulamaz.
- Tanrı kendisini oluşturmaz. O düşünerek her şeyi oluşturur.
- Görünmeyeni gören yalnızca düşüncedir. O’nun için de kendisi görünmezdir.
- Hiç kimse bir heykelin ya da resmin, bir heykeltıraş ya da ressam olmaksızın ortaya çıktığını söyleyemez. Yaratıcısı olmadan hiçbir şeyin var olabilmesi mümkün değildir. Tüm kozmosdaki var olan ve var olmayan her şeyi yaratmasaydı, O da var olmazdı. Çünkü tüm dünyada O’nun dışında hiçbir şey yoktur.
- Her şey sensin ve senden gayri hiçbir şey yoktur. Var olan ve var olmayan her şey de sensin. Sen düşünürken zihinsin, sen yaratırken baba’sın, sen güç verirken Tanrı’sın Sen iyisin ve her şeyin yaratıcısısın.
- Maddenin süptil kısmı havadır. Havanın süptil kısmı candır, canın süptil kısmı zihindir. Zihinin süptil kısmı Tanrı’dır.
BİRİNCİ DERS
“Bütün isimlerin ötesindeki
Tanrı”
- Sözcükler belirli sayıda heceden oluşur ve her hece belirli bir sesi temsil eder. Konuşma dilinde, belirli bir ses, nefesin o sesin çıkarılmasını sağlayacak şekilde değiştirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Sözcükler seslerin bir araya gelmesinden oluşur. Nefes hareket halindeki havadır. Böylelikle iç (merkezcil) ve dış (merkezkaçlı) yönlü hareketlerin periyodik olarak birbirini izlemesiyle açığa çıkan tüm enerjinin sembolü sözcük oluşur.
- Sözcükler İdea’ların adlarıdır. Her zaman için ifade ettikleri ifade ettikleri idea’lara bağlı kalırlar. İdea irade gücünü harekete geçirir. Bu da vokal organları harekete geçirir ve nefesin belirli bir biçimde değiştirilmesini sağlar. Sonuç olarak idea ifade edilir.
- İnsanlar istediği gibi değil, olması gerektiği gibi düşünür.
- Irksal zihin bir bütün olarak faaliyet gösterir ve dil bu ırksal zihnin ifadesidir. Herhangi bir dil icat değil, bir evrimdir.
- Sözcükler kullanıla kullanıla değişir. Çünkü insanları idea’ları değişir. Dil de idealarla birlikte kendiliğinden değişir.
- Nesnelere atfedilen sözcükler, onların ayırt edilebilmesini sağlar.
- İsim yalnızca sözcüğün dinamik unsurlarına uygun niteliklere sahip nesnelere atfedilebilir. İsimler, yalnızca doğaları başka şeylerle karşılaştırmaya ya da karşıtlık üzerinden belirlenen nesnelere verilebilir. Mutlak tanrıya isim verilmez. Çünkü bunu yaparsak O’nun doğal olarak başka şeylerle kıyaslamış oluruz ve O’nun belirli niteliklere sahip olduğunu kabul edersek, diğer tüm nitelikleri yadsımış oluruz. Tüm nitelikler O’ndan kaynaklandığına göre, bunu yapamayız. Onu var olanlarla sınırlandırmış oluruz.
- Tezahür bir durumdur, varoluş bir başka durumdur. Her tezahür, varoluş halindedir. Tezahürler, yalnızca varoluşlar dizisidir.
- Her varoluş diğer varoluşlarla bağlantılıdır ve bu yüzden her varoluş zamanla bağlantılıdır.
- Herhangi bir şey var olduğunda ya da oluştuğunda, var olduğu sürece görünür kılınır.
- Görünmeyen sürekli olarak aynıdır. Değişime tabi değildir.
- Hiçbir şey eski halinden farklılaşmaksızın dönüşemez.
- Tanrı doğası, sonsuza kadar hep aynı kalmak ve sürekli olarak görünür kılmaktır.
- “Düşünerek tezahür ettirme” oluşturmaktan başka bir şey değildir.
- Tanrıdaki üçlü ilke;
- Tanrının anneliği, Kutsal ilkenin gizli varoluşu olan KU (İlahi Öz) ya da Esse;
- Ku üzerinde faaliyet gösteren zihin (Zeka) Babalık ilkesi
- Tezahür ettirmek için dışarıya akan Merkezkaçlı hareket (Kutsal Enerji)
- Tanrı düşüncesi Ku üzerinde etkinlik göstererek, ku cevherinde bir tohum doğmasına neden olan hareketi başlatır. Bu kutsal iradenin bir etkinliği olarak dışarıya doğru merkezkaçlı hareketlere dönüşür. Tanrının her bir düşüncesi bu yolla tek tek Ku tarafından canlandırılır. Böylece kendi başına aktif olur ve kendisine özgü bir irade gücü taşır. Bir çeşit düşünce formuna dönüşür. Bunlar sıra ile ilkelere göre organize olur ve kendileriyle bağlantılı formlarla temasa geçer. Sonuç olarak tezahür eden her şey, Tanrının aktif düşüncesinin doğurduğu bedenden başka bir şey değildir. Tanrının bütün düşünceleri kendiliğinden birer nesne olarak tezahür eder.
- Tezahür kutsal düşüncenin sürekli akışıyla birlikte sonsuza dek yenilenir.
- Kutsal düşüncenin merkezkaçlı etkinliği her şeyin nedenidir. Bu açıdan Kısmet, son derece doğrudur ve bu, Kader ya da Sonsuz Gerçeklik yönündeki nihayi ilkedir.
- Görünmeyen Tanrı, Ku, Zihin ve İradedir.
- Düşünce duyular tarafından algılanamaz. O Yalnızca zeka aracılığıyla ve kutsal düşünce insanın düşüncesine nüfuz ettiğinde görülebilir. İnsanın düşüncesi, böylece Görünmeyen Tanrı ve Onun düşünce seviyesine yükselir.
- Kusursuz insan Tanrıyı görmek durumundadır. Sıradan insanı, görünmeyeni görmekten alıkoyan kendi kusurlu yapısıdır.
İKİNCİ DERS
“Tanrının Tezahürü”
- Eğer onu görmek istersen güneşi, ayın seyrini düşün. Her düzenin yer ve sayılarla belirlenen sınırları vardır.
- Güneş gökyüzündeki tanrıların en yücesidir.
- İnsan her şeyin matematiksel olarak düzenlendiğini, gökyüzündeki her cismin kendisini belirli bir bölge ile sınırladığını, buna karşın her birinin kendiseyrini izleyerek hareket ettiğini, o seyirden asla sapmadıklarını bir güç tarafından belirlendiğini görecektir.
- Hermes, gökyüzündeki cisimlerin canlı varlıklar olduğunu; kendi farkındalıkları olduğunu; kendilerine özgü iradelerinin olduğunu; kendi zekalar olduğunu bilmektedir. Doğaları itibariyle mekanik olmadıklarını, tamamen farklı olduklarını da bilmektedir.
- Kabul gören astronomi teorisi; yıldızların her birinin, çekim gücüyle kendisini etkileyen bir başka yıldızın etrafında döndüğünü varsaymaktadır. Örneğin Büyük Ayı, kendi etrafında (kendi çekim merkezi) dönmektedir.
- Büyükayı takımyıldızı kendi gücü nedeniyle hareket etmektedir ve seyri, belirli bir kavis ölçüsü taşımaktadır. Kavis, onun şimdiki şekliyle sürdürmesini sağlamaktadır. Dışarıdan hiçbir gücün etkisi altında değildir. Büyükayı, kozmozun geri kalanına çekim etkisi uygulamaktadır.
- Hiçbir beden kendi kendini organize edemez. Tüm organizmalar, zamanın belirli bir noktasında organize olduğuna göre, o andan önce var olmadıkları sonucu çıkar. Sonuç olarak tüm maddi şeylerin bir yaratıcısı vardır.
- Oluşturulan her şeyin ortaya çıkmasından öncesine dayanan yaratıcı bir zeka mevcuttur.
ÜÇÜNCÜ DERS
“Tezahür eden Tanrı”
- Çekim moleküllerin temas kurma eğilimidir.
- Katı bir dünyanın olmadığı ve onun şimdiki moleküllerinin tümünün dağınık bir halde olduğu bir zaman kesiti yaşanmıştır. Belirli bir noktada bu dağınık moleküller bir araya gelmiş ve bu yolla katı dünyayı yaratmıştır.
- Çekim gücü ya da çekim yasası türünden hiçbir şey yoktur. Moleküllerin hareket etmesine neden olan vibrasyon gücüdür. Moleküller arasında bir merkezcil güç olması gerekir. Bu gücün her bir molekülün üzerinde ayrı ayrı etkinlik göstermesi ve onların toplamında, bir etkinlik bütünlüğü yaratması gerekir. Sayısız molekülde, vibrasyon açısından iki kutupluluk olması halinde geçerli olabilir. Sayısın molekülün vibrasyonunun kutuplaştırarak kendi aralarında merkezcil bir hareket üretmesini sağlayacak bir güç DUALİTESİNE sahip olmamız gerekir. Dünyanın katılığının gerçek nedeninin bu olduğu açıktır.
- Moleküllerin vibrasyonunun şimdiki şekliyle oluşmasını, ancak onların atomlarını doğrudan doğruya etkileyerek sağlayabilir.
- Havaya boşluğu doldurma gücü veren nedir? Hava dolu boşluktaki yapı birimi, kava küreciğidir. Bununla birlikte hava damlalar oluşturulabilir ve böylece soğutulması halinde sıvılaşır. Isı düşmeye devam ederse katı hale geçer. Sıcaklık bir hareket türü olduğuna göre, hava vibrasyonunun düşürülmesiyle sıvı hale geçer ve vibrasyon daha da düştüğünde katı hale geçer. Havanın akışkanlığı, bu yüzden vibrasyon oranına bağlıdır. Hava, oluşumunda Nitrojen’in aşırı bol bulunması sonucu ortaya çıkar.
- Astral ışık, sadece toprak ve su ile birlikte Havayı içerir.
- Her katı maddede, suyun her damlasında ve havanın her küreciğinde hapsolmuş ateş mevcuttur. Yaratıcı ilkenin ilk tezahüründen biri olan sıcak Doğa olarak Hyle’ye (Ana madde) kadar ateşin izini sürebiliriz.
- Tüm kozmos Hyle’e özgü bir canlıdan (Hylic Animal) başka bir şey değildir.
- Ebeveynler organizmanın oluşmasında tek faktör hatta en önemli faktör bile değildir. Kendilerine gösterilen diyagrama uygun hareket edebilirler ve etkinlikleri her motifinde ona uygun olmak zorundadır. İnsanın yönlendirilmesinin engellendiği tüm örnekler, çocukların normal dışı olması ile sonuçlanır. Gerçek anlamda bir çocuk, yalnızca insanın yönlendirmesi harfiyen takip edilerek yetiştirilebilir.
- Ceninin ilk başta bir formu yoktur. Cenin yalnızca geleceğin insan organizmasının oluşturacağı yoğrulabilir bir maddedir.
- Gözler
- Burun delikleri ve kulaklar, ses ve koku yeteneklerinin işleyişi
- Ağızın gelişimi
- Sinirler kendiliğinden gelişmez. Çok yavaş işleyen ve otonom bir süreçtir. İnsanın vibrasyonunun cenin üzerindeki etkinliğidir.
- Toplardamar, atardamar ve kılcal damarların oluşumu, insandaki SU’ya özgü ilkenin etkinliği ile tamamlanan bir diğer aşamalı gelişimdir.
- Kemikleri geliştiren aşamalı dönüşüm, semavi insandaki TOPRAĞA özgü ilkenin organlarıdır ya da insandaki karşılığıdır.
- Deri, semavi insanın onun karşılığı olan niteliğinin ifadesine dönük bir organ olarak gelişir. Deri merkezkaçlı ve merkezcil güçlerin işleyebilmesini sağlar ve onların etkinliğinin seviyesini düzenler.
- Parmaklar ve eklemler, onlara karşılık düşen güçlerin etkinliğiyle orijinal cevherden geliştirilir.
- Ayaklar kendi fonksiyonlarını yerine getirmek için onları organ olarak kullanan yaratıcı güç tarafından oluşturulur.
- Vücuttaki salgıları taşıyan ince ve dar kanallar, kendi özel organları olarak kendisinin içinde sürekli fonksiyon gösteren SU’ya özgü ilkenin bazı yönlerinin etkinliğiyle açılır.
- Dalak, organ olarak kendisinin içinde sürekli fonksiyon gösteren yüce güç tarafından geliştirilir.
- Kalp, semavi su tarafından oluşturulur.
- Kaburga kemikleri, işleyişinin organları olarak onlarda fonksiyon gösteren belirli güçlerce oluşturulur. Temel fonksiyonları yalnızca hayati organları korumak değildir. Çok daha soylu bir amaca hizmet eder. Tanrının Havva’yı yaratmak için Adem’in bir kaburga kemiğini kullanması öyküsünün anlamını, beklide şimdi kavrayabilirsiniz
- Karaciğer, onun içinde fonksiyonunu yerine getiren ilke tarafından oluşturulur.
- Safra, Yüce Alkalik ilkedir ve simyadaki en önemli unsurlardan biridir. Semavi suyun simyasının tezahürünü mümkün kılan organ Karaciğerdir. Gençlik pınarının kollarından biridir.
- Akciğer havaya özgü ilke tarafından oluşturulur. Atmosferik havanın teneffüs edilmesinden çok daha soylu bir amaca hizmet eder.
- Karın orada fonksiyon gösterecek güçler tarafından oluşturulur.
- Göbek kordonu geliştirilir. İnsan, ancak orada fonksiyon gösteren daha alt bir güç tarafından yaşam ağacından ayrılır. Semavi güç doğrudan doğruya bu organ aracılığıyla fonksiyon gösterdiğinde, bir kez daha yaşam ağacına kavuşulur.
- Yeryüzüne in; yıldızları seyretmeyi bırak; kendi bedeninin Tanrının tapınağı olduğunun farkına var.
- O’nun en yüce tezahürü insandır. O, senin içinde yaşar.
DÖRDÜNCÜ DERS
“Görünmeyen Tanrı”
- Doğada bir anda yaratılmış hiçbir şey yoktur. Orijinal titreşimsel dürtünün gelişerek kusursuz bir organda kusursuz bir sonuca varması için, birbiri ardına çalışma yapılması gerekir.
- Her sonucun kendisiyle bağlantılı bir nedeninin olması gerekir.
- Her eseri yaratan bir sanatçının olması gerekir. İnsanların kendilerini yaratandan bağımsız ortaya çıkabileceğini varsaymak mantıksızlıktır.
- Çocuğun annesi ve babası tarafından yaratıldığını varsaymak ne kadar mantıksız. İki olasılık vardır. Ya ebeveynlerin zekası tarafından yönetilir ya da ebeveynlerin organları kendilerinin dışındaki bir güç tarafından kullanılır ve böylece yönlendirici zeka ebeveynlerin dışındadır.
- Zihin tek bir düşüncesi bile karşılığını üretmemezlik etmez ve bu yüzden zihin bütün düşünceleri üreticidir.
- Evreni sürekli kılan, O’nun sürekli olarak üretmesidir. Babalık O’nun mutlak özüdür.
- Tanrının mutlak varlığı, ikili fonksiyon içerir. O her şeyi tasarlar ve tasarladıklarını oluşturur. Bu ikili fonksiyon, erkek ve dişi olmak üzere ikili doğasının sonucudur. Bu ikili doğa zihindedir. Eril düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olur. Dişi de kendi aktif iradesini tasarlar. Düşünceler ilahi öz ya da Ku bu dürtüye karşılık verir ve kendisine Yaşam’ın bu zihinsel tohumunu atan düşünceye karşılık gelen kendi özünü yaratmaya geçer. Tasarlanan düşünce KU’da oluşturulduğunda, İrade Gücü’nün merkezkaçlı etkinliği ile dışarı çıkarılır.
- Evrensel Tasarlayıcı, eril Zihin ve evrensel Üretici, dişi Ku olarak bu ikili varoluş, aslında görünmeyen Tanrı’yı teşkil eder.
- Zihin düşünmeye ara verirse, bu ne kadar kısa bir zaman dilimi olursa olsun kendi varlığını sürdüremez.
- Bir düşüncenin varlığı KU ile kurduğu temasa ve O’na verdiği dürtüye dayanır. Düşünce, o dürtüde yaşar ve içinde yaşadığı KU’daki bu dürtü olmaksızın derhal sonu gelir.
- Görünmeyen Tanrı bu yüzden sürekli tasarlama ve oluşturma akışından başka bir şey değildir.
- Tezahür, formasyon alanıdır. Tezahürde form verildikten sonra kozmosa gönderilirler.
- O hem var olan hem de var olmayan her şeydir. Var olan şeyleri O tezahür ettirir. Var olmayan şeyleri kendisinin içinde muhafaza eder.
BEŞİNCİ DERS
“Tanrı’nın her yerde mevcut
oluşu”
- Tanrı, Öz’ünü duyulara açık kılmaz. Tezahürde ve büründükleri formlarda ise O’nu gözlerimizle görürüz.
- Her şey O’dur ve O, her şeydir. Bu kendi kendini doyuran Pan-Teizm (evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür), mutlaktır.
- Ebedi ve ezeli, hiç kimse O’nun yüceliğinin hakkını veremez.
- Her şey sendedir; her şey sendendir. Her şeyi veren, Sen, hiçbir şey almazsın. Çünkü sen her şeye sahipsin ve sahip olmadığın hiçbir şey yoktur.
- Tanrı uğruna bir şeyler yapmak anlamında her türlü ibadet, açık bir biçimde hürmetsizliktir. Çünkü insanın tanrı için bir şeyler yapabilmesi, Tanrının insandan bir şeyler beklemesi anlamına gelir. Her şey Tanrıda olduğuna göre, insanın ona sunabileceği hiçbir şey yoktur.
- Ona sunabileceğimiz tek hizmet, Onun kusursuzluğunu kendi yaşamlarımızda sergilemektir. Sonuç olarak Ona sunabileceğimiz tek hizmet, tanrısal bir yaşamdır.
- Babaya sadakatin sunulması için belirli bir zamanın olmadığı ilkesi ile karşılaşırız. O zaman göre işlemez.
- Onun için kutsal günler, Kutsal zamanlar, dua saatleri ya da Sebt (Sebt veya bir sebt çoğunlukla haftalık bir dinlenme günü ya da ibadet zamanı) günleri olmaz.
- Sahip olduğumuz niteliklerin tümü, Ondandır. Ve O’ndan gelir.
- İnsan olmak, tanrının belirli niteliklerinin bireyleşmesinden başka bir şey olamaz.
- İnsan hiçbir şeyi kendi başına yapamaz. İnsanın tüm etkinlikleri, aslında Tanrının niteliklerinin hareket ve hareketsizlik koşulları çerçevesinde kendisini ifade etme yoludur.
- Tanrı bizim içimizde işler. Bu gerçek eylemsizlik doktrinidir.
- Maddenin süptil kısmı havadır. Havanınki candır, canınki zihindir, Zihininki tanrıdır.
- Tanrı nihai ilahi özdür. Tanrı zihnin içindedir. Zihni bir araç olarak kullanarak altındakilerin tümü üzerindeki etkinliğinde kendini tezahür ettirir. Zihin canın içindedir. Can aracılığıyla nüfus eder ve tezahür eder. Bu şekilde zihnin, can aracılığıyla havada etkinlik göstermesine izin verilir. Süptil hava maddededir. Maddeye nüfus eder ve onu araç olarak kullanır. Böylelikle madde ve tüm materyal formlardaki etkinlikte tezahür edebilir. Objektif dünyanın, Bir’in Muazzam bedeni olduğunu söyleyebiliriz. Madde onun eterik karşılığıdır. Hava madde ile can arasındaki bağlantıyı kuran ilkelerdir.
- Can, candır ve zihin, ruhtur. Tanrı ruhun içinde gizli olan benlik ya da Ego’dur.
- Her şey tek bir uyumlu bütündür, bütünün bedeni doğa ve canı Tanrıdır.
İYİLİK YALNIZCA TANRI’DADIR VE
BAŞKA HİÇ BİR YERDE DEĞİL
- Doğumu yaşayan her şey tutkuyla doludur. Doğumun kendisi, tutku üzerinden gerçekleşir. Oysaki tutkunun olduğu yerde, iyilikten söz edilemez.
- İyilik üretilende değil, üretilmemiş olandadır.
- İnsanda iyilik, kötülüğün azlığı ya da çokluğuna göre değişir. Bu düzeyde çok kötü olmayan iyidir ve iyilik bu düzeyde kötülükle kıyaslandığında azdır.
- Tanrıdan uzaklaştıran şehvettir.
- Dünya kötülüklerle doludur, Tanrı iyiliktir.
- Dünyadaki objelerden elde edilebilecek hiçbir iyilik yoktur. Çünkü göz önündeki her şey adeta resimler ve imajlardır.
- Göz nasıl tanrıyı göremiyorsa, güzelliği ve iyiliği de kavrayamaz.
ALTINCI DERS
“İYİNİN DOĞASI”
- Eğer hepsinin kaynağı bir tek O ise, hepsini besleyen iyiliktir. Ancak bu, bir tek tanrı dışında hiç kimse için geçerli değildir.
- Ku, kutsal ilkenin kadınlık ve annelik özüdür. Olası her türlü hareket, onun derinliklerinde gerçekleşir ve ancak kendisi, bu hareketlerin hiç birinin etkisi altında değildir. Her hareket döngüsü tamamlandığında, öz bir kez daha pasif hale döner. Her hareket döngüsünden sonra, dinlenme konumuna geçer.
- Ku’nun (ilahi Öz) rahminin gizemi, ne tanrılar ne de insanlar tarafından çözülemez.
- Varolan her şeye cevher ve enerji sunan Öz’dür.
- İyilikten bahsedilirken erkek kimliği kastedilir. Halbuki bu yanlıştır. İyilik, Ku olan ilahi özden, yani anneden başka bir şey değildir.
- Oluşturma kapasitesi sonsuzdur ve bu yüzden hiçbir şeyi arzulamaz. Kendisini kusursuz ve bütün kılmak için hiçbir eksiği olmadığından, kötü de olamaz. Tüm sınırlamalar kötüdür.
- Aşık olmak çok kötüdür. Çünkü aşık olan, mutlu olduğu hallerde bile, kendi kendine yeterli olmayı sürdüremez. Sevdiğinin arzularına bağlı kalmaya başlar. Halbuki mutluluğu için kendisinin dışında her hangi bir şeye ya da herhangi birine bağlı olan kimse talihsizdir. İşte bu yüzden Tanrı iyidir. O’nun için kendisinden başka düşünülmesi gereken hiçbir şey yoktur.
YEDİNCİ DERS
“Kötünün Pleroması”
- İyi hiçbir zaman üretilemez. İyinin iyi olabilmesi için kendi kendine var olması gerekir. Başka bir şey tarafından üretilemez. Böyle olduğunda kendi kendine var olma özelliğini yitirir ve artık iyi olamaz, kötü olur.
- Her şey, kendi eseri olarak bir şeyleri ortaya çıkarması itibariyle iyidir ve başkası tarafından ortaya çıkarılması itibariyle kötüdür.
- Kadınlar çocuk doğurmaları açısından iyidir ve ancak kadın olarak doğmuş olduklarından ve bu yüzden yaşamlarını doğmuş olmaya borçlu olduklarından kötüdür. İyiliğin ölçütü, kendi gücüne sahip olmaktan başka bir şey değildir ve kötülüğün ölçütü ise dış bir gücün hükmü altında olmaktır. O halde Kosmos, iyi ve kötünün bir karışımıdır. Her şeyin üreticisi olduğu için iyi ve kendisi de üretildiği için kötüdür. Her şey onun hükmünde olduğu için iyi ve ancak kendisi de tanrının iradesine ve Ku’nun üretici kudretine tabi olduğu için kötüdür.
SEKİZİNCİ DERS
“İnsanın İçindeki Kötülük”
- İnsan her zaman iyi ve kötünün karışımından oluşur. Bir insanın iyiliği ve kötülüğü, yapısında bunların hangi oranda bulunduğuna göre değişir.
- İnsanda iyilik görecedir.
- Mutlak bir biçimde iyi insan, mutlak bir biçimde kötü insan yoktur.
- İnsan ırkını ahlaki sınırlar içerisinde tutan bu iyilik idealidir.
- İnsan toplumunda yüceltici bir doğaya sahip bütün güçler, insan kalbinde hiç sönmeyen bir özlem olan kusursuz iyi’ye kavuşma özleminin ifadeleridir.
- Hiç kimsenin iyi yaşam süremeyeceği de unutulmamalıdır. İnsan asla iyiyi uygulayamaz. Onu yalnızca sevebilir ve tasavvur edebilecek bütün şeyler arasında en arzulanır şey olarak ona hayranlık duyabilir.
- İyilik, asla maddi bir bedende bulunamaz.
- Maddi bir beden içinde yaşadığı müddetçe, hiç kimsenin iyilik yapması ya da iyi bir yaşam sürmesi mümkün değildir. Bedenin sunduğu ve beden içinde yaşamak için zorunlu olan maddi koşullar, esas itibariyle kötüdür. Bu illetlerin en büyüklerinden biri, çalışmaktır.
- İnsanın yaşamasını sürdürmek için çalışmak zorunda olması büyük bir kötülüktür.
- İnsan (çifçi), bedenine yiyecek ve barınak sağlamak uğruna 24 saatin en az 12 saati çalışır. 8 saatini de uyuyarak geçirmek zorundadır. En az 1 saatini de bedenini beslemekle geçirir. 24 saatten geriye 3 saat kalır. İnsan günün 1/8 ini kendisine ayırabilir ve bunun da 1/3 ni de istediği gibi kullanamaz. Demek oluyor ki 24 saatin 23’ünü bedenine ayırır ve sadece geriye kalan 1 saati kendi amaçlarına dönük kullanabilir. Eşinin durumu daha da kötüdür.
- İş adamının durumu da çiftçinin eşinin durumu kadar kötüdür.
- Kalifiye işçinin durumu hepsinden iyidir. Günde 8 saat çalışır ve 8 saat uyur. İşe gidip gelmesi 1 saatini alır. Bedenini beslemesi de 1 saat sürer. Maksimum 6 saati kalır. Günün ¼ ini, yalnızca bedenini hayatta tutmanın dışında her hangi bir şeye ayırabilir. Zamanının ve enerjilerinin büyük bölümünü yalnızca hayatta kalma işine ayırmak zorunda kalan insanların nasıl ilerlemesi beklenebilir?
- Sırf hayata tutunmamız gereken maddi bir bedene sahip olduğumuz için bu şekilde çalışmak zorundayız.
- Bedenlerimizin, bizleri meditasyona, araştırmaya ve gerçeği sorgulamaya ayırdığımızdan daha fazla zamanı angarya işlere ayırmaya zorlaması büyük bir illettir. Sırf yaşamayı sürdürmek için temel gereksinimleri karşılamaya dönük ömür boyu çalışmak zorunda kalmamız yetmezmiş gibi, sayısız acıya katlanmamız yetmezmiş gibi, sayısız acıya katlanmak zorunda kalırız.
- Ömrümüz boyunca asla tatmin edemeyeceğimiz arzuların kurbanı oluruz. Hissettiklerimizin arzunun ötesinde olduğunu ve büyük umutlar ve amaçlar peşinde koştuğumuzu iddia ederek kendimizi kandırmaya çalışabiliriz.
- Tutkularımızı sevgi ve adanmışlık olarak adlandırarak soylulaştırabiliriz. Ne var ki sonucu değiştiremeyiz.
- Duygularımız zihnimize oyun alanını sunarken bizi kötü yollara sürükler. Hataları ve aptalca fikirleri besler. Böylece zihinsel anlamda duruluk, bizim için kesin olarak imkansız hale gelir.
- Beden içinde bütün yaşamımız, doğrudan ruh yaşamımızı kısıtlamaya dönük bir tuzaktır. Ruhun yaşamı bedende gelişemez.
- Yaşamın sınırları ve rahatsızlıkları, bizleri ölümden sonra da işlemeye devam etmesi gereken bir karma yığını ile karşı karşıya bırakır. Ruhun kendi yaşamını sürdürebileceği bir konuma geldiğimizde, bir başka bedende enkarne olmamız gerekir ve aynı dertler yeni baştan başlar.
- Dünyada yaşamın bir nimet olduğuna kendilerini inandırmayı başaran ve gerçekten de tasavvur edilebilecek illetlerin hepsinden kötü olan illete iyimser bir biçimde yaklaşan çok sayıda yalancı vardır.
- İnsan, yaşamayı sürdürebilmek için bütün ömrü boyunca çalışmanın iyi bir şey olduğunu düşünür. Ne büyük aptallık. Her şeye rağmen sonu hüsranla bitecek oyunu sürdürürüz.
- Ortalama insan ömrü yalnızca 38 yıldır. Yetmiş yaş bir sınır olarak belirlenmiştir. Çok güçlü olanlar 80 yaşına kadar yaşayabilir. Ara sıra 90 yaşına kadar yaşayanlar da çıkar. Bu kadar uzun yaşamanın hiçbir faydası yoktur. Yaşlı başkalarına yük olur. Ona bakması gereken kişi, hem onun hem de kendisinin yaşamını sürdürebilmek için çabalar durur.
- İnsanların ölmesi, hayatta kalmaya dönük bu mücadelede başarısızlığa uğramasından kaynaklanır.
- Bilge olmaktansa ahmak olmanın daha iyi olduğunu düşünürüz. Cehaletin mutluluk getirdiği yerde, bilge olmak ahmaklıktır.
- Açlığı gidermeye ya da yiyecek ve fiziksel istekleri karşılamaya dönük her şeye duyulan özlem, hayatın en önemli amacı olduğunu düşünmemize yol açar.
- Şehvetin pençesine düştüğümüzde, kendimizdeki hayvanı doğaya teslim olduğumuzu ve hayvanlardan farkımızın kalmadığını ima eder.
- Damak zevkine hitap eden yeni tatlar geliştiririz, hep daha fazlasını isteriz.
- Evlenmek ve dünyaya çocuklar getirmek amacıyla cinsel yaşama başlayarak canların enkarne olmasını sağlamak, insanlar için yüce ve kutsal bir şeydir.
- İnsanoğlu sürekli olarak hayvani doğasının tutkularını tatmin etmek, bedenini doyuma ulaştırmak ve ona bütün zevkleri sunmak için çabalamaktadır.
- Bedende yaşayan biri için iyi’ye ulaşmak imkansızdır.
- Astral beden, arzuların bedenidir. Dünyevi yaşamın arzularının hepsi, bedenden ayrıldıktan sonra da devam eder.
DOKUZUNCU DERS
“Güzel ve İyi”
- Güzellik ve iyilik tanrının bütünleyici parçalarıdır ve yalnızca ona özgüdür.
- İyilik dünyada ya da kozmosda asla bulunmaz. İyilik, ancak bedensizdedir.
- İyilik KU’nun yapısının ahlaki boyutunu teşkil ediyorsa, güzellik de O2nun bu yapısındaki incelikleri ve başarıları temsil eder.
- Gerçek güzellik uyumdur, simetridir ve Ku’nun yapılarının incelikleridir.
- Güzellik, bir nesne olarak değil, Öz olarak anlaşılabilir.
- İlahi güzellik ve ilahi iyilik aynıdır. Güzeli ve iyiyi birbirinden asla ayıramayacağını görmelisin.
ONUNCU DERS
“İyiliğin Gnosis’i”
- Tanrıyı kavrayamazsan, güzelliği ve iyiliği, tanrı tarafından ışık’tan daha parlak kılınan aşkın ışığı kavrayamazsın
- İlahi güzellik, aslında ilahi ışığın can’ıdır.
- İnsanın tanrıyı düşündüğünde, zihninde güzellik ve iyiliğin de belirmesi gerekir. Ahlakçı iyiliğin peşinde koşar, sanatçı güzelliği arar. Filozof doğruya ya da bilgeliği arar. Eylem insanı gücün peşinde koşar. Geri kalan her şey acı vericidir.
- Amaçların peşinde koşanlar söz etmeye değerdir. Geri kalanlar yalnızca hayvani bir biçimde doyum arayanlar ve hayatta kalmak dışında hiçbir şey düşünmeyen kölelerdir. Gerçek insanlar bilgelik, doğruluk, güç ya da güzelliğin peşinde koşanlardır.
- Zihin düşüncesi, yalnızca cevher ile kaplandığında ve irade tarafından enerji ile yüklendiğinde bilgeliğe dönüşebilir.
- Bilgi nesneler ile ilgilidir ve bilimin temelidir. Maddi şeyleri konu alır. Kapsamı algılanabilir kozmosdur.
- Gnosis, bilgelik değildir. Bilgelik akıl ve mantık aracılığıyla gelir. Bilgelik felsefenin kaynağıdır. Felsefe idealler ile ilgilenir. Kapsamı anlaşılabilir kozmosdur.
- Gnosis Tanrı bilgisidir. Tarı ve ilahi zeka ile ilgilenir.
- İnsan gnosisi arayamaz, bulamaz. Tanrını ışığı, can’a yansıdığında ve parlaklığı ile onu ışıldattığında gnosis o insanın içine doğar. Başka hiçbir şekilde ortaya çıkmaz.
- Gnosis, insanı tek başına güzelliğe taşıyamaz. Güzelliğe taşıyabilmek için Gnosis’e adanmışlığın eşlik etmesi gerekir.
- İnsan bu dünyada yaşadığı müddetçe güzelliğe ve iyiliğe asla ulaşamaz. Ne yapması gerekir? Kötülükle kuşatılmış biçimde yaşarken, sürekli olarak güzelliği ve iyiliği aramalı ve onların peşine düşerek adanmışlığın yoluna girmelidir.
- İyilik davranışlarla ifade edilemez. İyi yaşam, eylemlerle değil, idealler ile dolu bir yaşamdır.
- Bütün gerçekler yalan söylediği için, insanların herhangi bir gerçek hakkında yalan söylemesi imkansızdır.
- İnsanın ailesinin maddi ihtiyaçlarını karşılamaması ahlak dışıdır.
- Merhametin çok ahlaklı olduğu düşünülür. Çünkü bedeni hayatta tutar.
- Cinsellik konusundaki ahlak anlayışı, şehvetin doyuma oluşturulmasını öylesine düzenlemektedir ki cinsel doyum temel ölçüt olarak kabul edilmektedir. Kötülüğe hizmet ettiği için cinsellik konusundaki ahlak anlayışı da kötüdür.
- Ahlaki kurallarımız insanlar içinden en iyi vatandaşları yaratmak için oluşturulmuştur.
- İnsanlar iki dünyada yaşar. Biri canındaki anlaşılabilir kozmosdur ve diğeri ise bedenindeki kozmosdur. En iyisinin bedeninin kötülüğünü asgariye indirmek ve canın iyiliğini azamiye yükseltmek olduğuna inanıyorum.
- İyiliğin oranı, bedeninin alışkanlıkları ve eylemleri ile değil, canın adanmışlığı ve idealleri ile ölçülür.
SON
Mayıs/2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder